Beden Sağlığı Körlüğe götüren sinsi hastalık

Körlüğe götüren sinsi hastalık

Paylaş
Körlüğe götüren sinsi hastalık

Göz tansiyonu erken teşhis edilmezse görme sinirleri tahrip ediyor, görme alanını daraltıyor

Sinsi olarak bilinen, teşhis edilip tedavi edilmediğinde körlüğe neden olan glokom, yani göz tansiyonu çoğunlukla tesadüfen fark ediliyor. Ya hasta gözlük muayenesine gittiğinde ya da görmesinin azalmasıyla sorun ortaya çıkıyor. Dünya Göz Hastanesi’nden Prof. Dr. Can Üstündağ, bebeklerde de göz tansiyonu görüldüğünü belirterek, “Doğuştan glokomu olan bebeklerin iri gözleri vardır. Gözleri iri ve mat görünür. Işıktan rahatsız olurlar” diyerek anne ve babalara da uyarıda bulunuyor.

Glokom (Göz Tansiyonu) nasıl bir hastalık?

Glokom, göz içi basıncının yükselmesi ve buna bağlı olarak görme sinirinin hasara uğramasıdır. Göz içinde sürekli bulunan ve bazı kanallarla dışarı atılan göz sıvısı vardır. Bu sıvı, göz merceği ve saydam tabakanın beslenmesini sağlar. Bu sıvı fazla üretildiğinde ya da dışarı atılamadığında göz içi basıncı artar ve göz siniri hücreleri hasara uğrar. Bu döngü sonucunda kalıcı görme kaybı ortaya çıkar.

Glokumun çeşitleri nelerdir?

Glokom hastalığının çeşitli tipleri ve sınıflamaları var. Erişkin veya çocukluk çağı glokomları gibi veya açık açılı veya dar açılı (kriz tipi) gibi. Açık açılı (kronik) glokom, sık rastlanan, halk arasında göz tansiyonu diye bilinen asıl hastalıktır.

Bu tür glokomda, gözün içinde üretilen sıvı gözü terk etmekte güçlük çeker ve göz tansiyonu yükselir. Göz tansiyonu yükselince, görme sinirleri tahrip olur. Görme siniri yaklaşık bir milyon sinir lifinden oluşur. Önce, ince lifler kaybedilir ve tahrip olan sinirler, gözün görme alanını daraltır. Görme alanı öylesine daralır ki hasta bir anahtar deliğinden bakar gibi küçücük bir alandan görür.

Görme alanındaki daralmayı fark etmek çok kolay değil. Bu yüzden hastalık sinsi olarak bilinir. Görme kaybı ortaya çıktığında teşhis kolaylaşır ancak sinir kaybının geri dönüşü yoktur. Göz tansiyonu hastalığı, hastanın ya gözlük muayenesine gittiğinde tesadüfen göz tansiyonunun yüksek olduğunu öğrenmesiyle ya da görme alanının daralması sonucu görmenin düşmesi veya kaybedilmesiyle teşhis edilir. Hastalık çift taraflıdır ve bir göz diğer gözden hemen hemen daima daha ileri hasarlıdır.

Glokomun bir diğer çeşidi ‘göz tansiyonu krizi’ yani kriz tipi hastalıktır. Bu glokom çeşidinde, hastaların normal hayatlarında hiçbir şikâyetleri yoktur. Hastanın gözünde bulunan ve ön odacık denilen yerleri dardır. Günün birinde o dar olan yer, aniden kapanır, göz tansiyonu birden yükselir ve hasta göz tansiyonu krizine girer. Krizin ardından, ağır görme kaybı ve şiddetli ağrıyla hekime başvurur.

Bunların tedavisi öncelikle lazerledir. Uzun zaman krizde kalanlarda ya da kronik kriz geçirenlerde ameliyata gereksinim duyulabilir. Yaş ne kadar ilerlemiş, ne derecede mercek kalınlaşmışsa göz tansiyon krizine girme riski o kadar artar. Bu tür, genelde 40 ve üstü yaşlarda görülür.

İri bebekli gözlere dikkat!

Glokomun bir diğer çeşidi ise bebeklerde görülen göz tansiyonudur. Bu hastalığı da ikiye ayırabiliriz: Bir doğuştan göz tansiyonlu bebek, ki bu bebeklerin doğduğunun ilk günü iri gözleri vardır ve gözlerinin renkli kısımları kocamandır. Saydam tabakanın su toplamasından dolayı gözleri gri ve mat olarak gözükür. Işıktan rahatsız olur, şiddetli yaşarmaları olur.

Bir de doğduktan sonra zaman içerisinde bu hastalığa yakalananlar vardır. Bebekler anne karnındayken, (gözün içerisinde su imal edilmeye başlandığı dönemlerde) gözün sıvı çıkan filtre sistemi bir zarla kapalıdır. O zarın üzerinde doğuma doğru delikçikler oluşur. O delikçiklerden sıvı, dışarı çıkmaya başlar. Bebek anne karnında gelişimini tamamlarken, gözün sıvı çıkan filtre sistemi yeterince gelişmeyebilir ve göz tansiyonu teşekkül eder.

En sık rastlananı doğuştan olanıdır. Bunların içinde de en tehlikeli grup gözünün rengi grimsi olmayıp, göz tansiyonu çok yüksek olmayıp da sadece gözleri iri olan bebeklerdir. Çünkü bu bebeklere teşhis geç konur. Bunun için ailelerin gözleri iri olan, ışığa bakamayan ve şiddetli yaşarmaları olan çocuklarını, mutlaka bir göz doktoruna götürmeleri gerekir.

Bebeklerde görülen göz tansiyonu hastalığının tedavisi ameliyattır. Bebeklerin göz tansiyonunun tedavisi güçtür. Onun için ne kadar erken teşhis edilirse o kadar iyidir.

Kronik glokom yaşam boyu sürer mi?

Geçici özel tipler hariç yaşam boyu sürer. Kortizon kullanımına bağlı geliştiyse, kortizonu kesince göz tansiyonu normale dönebilir. Ama diğerleri, hayat boyu tedavi edilmelidir.

Glokom hastalığı çok yaygın mı?

Türkiye’de sağlıklı istatistikler yok. Ama hastane kayıtlarına bakarsanız Türkiye’de teşhis edilmiş 110 bin civarında glokom hastası var. Oysa beklenen yaklaşık 450 bin civarında glokom hastası olmasıdır. Yani glokom teşhis edilmiş olanlar tüm vakaların yaklaşık yüzde 25’i. Bu, Batı Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 60’lar civarındadır.

Glokomda risk taşıyanlar kim?

Normal şartlarda 40 yaş ve üstünün yüzde 1.5-2’si glokoma yakalanma riski taşır. Birinci dereceden akrabası glokom ise, bu risk yaklaşık altı misli artar, yani yüzde 2’den, yüzde12’ye çıkar. Miyop ya da şeker hastasıysa risk yaklaşık iki misli daha artar. Bu risk grubunun her yıl göz tansiyonunu kontrol ettirmesi gerekiyor. Kortizon kullananlarda da göz tansiyonu gelişebilir, mutlaka göz tansiyonlarına baktırmalılar.

Glokom nasıl teşhis ediliyor?

Hastalığın başlangıç döneminde teşhis koymak çok kolay değil. Çünkü herkes için normal olan bir değer yok. Örneğin iki kişinin göz tansiyon seviyesi aynı olsun. Ama birinin görme siniri o tansiyona dayanırken, diğerininki dayanamıyordur. Glokom için basıncın yükselmesinin şart olmadığı, bazı olgularda basınç yükselmeksizin görme sinirinin direncinin düşmesiyle de hasarın oluşabileceği görüldü.

Bu ikinci gruba ‘normal basınçlı glokom’ adı verilmiştir. Hastalarının dörtte birinde oluşan bu durum, en çok dolaşım sisteminde sorunu olanlarda görülüyor. Mesela koroner kalp hastalarının bir grubunda, migreni bulunanlarda, elleri soğuk olanlarda ve uykuda geçici nefes durmaları yaşayanlarda (Uyku apne sendromu) daha sık görülür.

Tedavinin riskleri de var Glokom nasıl tedavi ediliyor?

Öncelikle hastanın göz tansiyonunu, ya gözdeki sıvının üretimini kısarak ya da çıkışını artırarak düşürürsünüz. İkisi için de ilaçlar var. Bu ilaçlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan ilaçlardır. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı daralıyorsa yani görme siniri hasara uğramaya devam ediyorsa, uygulanacak tedavi yöntemi ameliyattır.

Ameliyatla, gözün beyaz kısmında bir tane delik açıyorsunuz. Dışardan görünmeyecek kadar küçük olan bu delikle, gözün içerisindeki fazla sıvıyı oradan tahliye ediyorsunuz. Glokom tedavisinde uyguladığımız üçüncü yol lazer yöntemidir.

Lazer yöntemi birkaç şekilde uygulanır: Çıkışı arttırmak üzere, gözün kanal sistemi üzerindeki ara dokuları büzüştürüp, delikçikleri açmak için, Gözün sıvı üretimini kısmak için dışardan uygulanan lazer yöntemi. Tüm bu tedavi yöntemlerinde amaç, görme alanını muhafaza etmektir. Çünkü kaybedilen sinir hücresini tekrar yenilemeniz mümkün değil...

Glokom tedavisinin taşıdığı riskler var mı?

Tedavinin taşıdığı riskler vardır. Mesela, ilaç tedavisinde, nabız sayısı düşebilir, kalp yetmezliği varsa ağırlaşabilir, astım hastaları astım krizine girebilir. Çünkü verdiğimiz damla gözyaşı pınarından burnun içine akar. Burnun içi, damar açısından zengin olduğu için, oradan dolaşıma katılır ve tüm vücudu dolaşır. Yani bir göz damlası, yan etkilerini tüm vücutta gösterebilir.

Cerrahinin en önemli riski ise, ameliyat sırasında içerdeki fazla sıvıyı tahliye etmek için açılan deliğin ameliyat sonrası kısmen veya tamamen kapanması riskidir. Bu risk, en çok genç yaştaki hastalarda görülür. Bu deliğin kapanmasını engellemek için son yıllarda bazı özel ilaçlar kullanıyoruz.

Glokom hastaları nasıl beslenmeli, diyet uygulamak gerekir mi?

Bu hastalığın bir diyeti yok. Geçmişte göz tansiyonunu yükselttiği düşünülen üç şey olmuştur. Bunlar; çok su içmek, çay ve kahve tüketmek. Ama yapılan araştırmalar göstermiştir ki bunlar en fazla bir mm/cıva civarında arttırıyor. Dolayısıyla bugün, çok küçük bir artışa neden olduğu için, hiçbir hastaya bu tarz diyetler uygulanmıyor.

HATİCE YAŞAR - RADİKAL

3

Haberin Devamı