Şirin Sever 21. yüzyılda tembellik hakkı: Organik Bozukluk
HABERİ PAYLAŞ

21. yüzyılda tembellik hakkı: Organik Bozukluk

Haberin Devamı

Neredeyse her gazetecinin işsizliği tattığı ‘olağanüstü’ bir dönem yaşadığımız için; işsizlik durağında inenler hazır zaman bulmuşken kitap yazıyor.

İşte onlardan biri: Gazeteci ve sinema yazarı Şenay Aydemir’in, işsizlik döneminde yazdığı ‘Organik Bozukluk’...

Hemen söylemeli, gazete anılarını, çalışma dönemi dedikodularını anlatan ‘klasik’lerden değil. Şenay Aydemir kitapta şahane bir işe soyunmuş, tembellik hakkını anlatıyor. Anlayacağınız tam benlik! “İnsan 17 yıl aralıksız haftada altı gün çalışıp sonra işsiz kalınca boşluğa düşüyor. Ne kadar yıprandığını, yapmak isteyip de yapamadıklarını fark ediyor” diyor. Bilmez miyim?

İYİ TEMBELLİK...

Ben de 17 yıl aralıksız bir gazetede çalışıp, 5 gün de canlı yayına çıkıp o yorgunluğun üzerine tüy diktikten sonra; çalıştığım ikinci gazeteden ‘tembellik hakkımı kullanmak üzere’ ayrılınca herkes çok şaşırdı. Bana delirmişim gözüyle baktılar ama aynı tempoda çalışsam ben delirecektim!

Bir kafede oturup kahve içmek ve kitap okumak için yapmayacağım şey yoktu. Oysa bu, hiçbir çalışanın hayatında lüks olmamalı. Ama bugünün çalışma koşullarında öyle. Bunun da sonu yok elbette! Şenay Aydemir’in kitapta anlattığı gibi, sen tembelliğe tutundukça, hayat işsizlikle saldırır.

Her gün aynı noktadan, çalışmanın kutsallığından vurmaya çalışır seni. Tembelliği iyi yaşamanın yollarını, boş zamanı nasıl kullanmak gerektiğini işte bu kitap anlatıyor.

SİSTEM ELEŞTİRİSİ

Kitapta anlatılan tembellik duygusu hımbıllık değil; istediğin şeyi yaparak çalışmak. Yan gelip yatmaktan değil, boş zaman yaratmaktan bahsediyor.

“Sadece işsiz kalınırsa mı tembel olunur?” sorusuna da şu cevabı veriyor yazar: “Bugünün koşullarında biraz öyle. Mesai artık 10-12 saate çıktı ve haftada altı gün. Bu koşullarda tembellik nasıl elde edilecek?” Sistem eleştirisi de yapan bu kitabı okuyun.

Komediye yer açın…

Gülmeye bu kadar ihtiyacımızın olduğu başka bir dönem hatırlamıyorum. İçimizdeki ve ülkedeki kasvetten kurtulmak için gülmek tek yol...

O yüzden BKM’nin düzenlediği İstanbul Komedi Festivali’ni duymak iyi geldi. Yıllardır mizahla seyirciyi buluşturmanın her türlü yolunu deneyen BKM, 20’nci yılını kutlarken bir ilke de imza attı.

Bu sefer yerli sanatçıların yanı sıra uluslararası alanda başarı göstermiş komedyenleri de festivalde buluşturuyor.

“Söyleyin de beraber gülelim!” sloganıyla yola çıkan festival, 16-20 Kasım tarihlerinde başlayacak. Katılan isimleri ve etkinlik günlerini Biletix’ten takip edin ve bol bol gülün.

60 yaşında karizma: Mel Gibson

Mel Gibson’ın vizyondaki filmi ‘Kan Bağı’nı izleyin ve 60 yaşında karizma nasıl olur görün! Uzun zamandır ekranda olmayan Mel Gibson yüzündeki çizgileri ve gri saçlarıyla delikanlılığın kitabını yazıyor.

Hikaye sıradan bir aksiyon ama filmi; kızını uyuşturucu çetesinden korumaya çalışan eski mahkum babayı oynayan Mel Gibson izlettiriyor resmen!

Sosyal medyada bir ‘The Night Of’ çılgınlığıdır almış başını gidiyor. Herkes bu diziyi konuşuyor, “Game of Thrones’dan bile heyecanlı” yorumları yapılıyor.

Babasının taksisiyle partiye giderken güzel bir kıza takılan ve kendini cinayet zanlısı olarak bulan Pakistanlı öğrencinin başına gelenleri anlatıyor. Ekran gurusu ‘ekranella’ da kefil olunca, izlemek farz oldu.

Toplam 8 bölümü Digitürk’ün ‘Dilediğin Yerde’ uygulamasında.

Her şeye rağmen festival

Van’da her şeye rağmen bir film festivali var, biliyor muydunuz? “Bugün sahiplenin ki, yarın övünç payınız olsun” diyerek festivali duyurmaya çalışıyorlar. Doğru söylüyorlar...

Her karışıklıkta, her olumsuz şartta ilk önce kültür sanat etkinlikleri iptal edilirken; üstelik bölgedeki tüm karışıklığa rağmen festivali hayata geçirmeye çalışıyorlar. 5. Uluslararası Van Gölü Film Festivali, 28 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında yapılacak.

Türkiye ve dünya sinemasından isimleri buluşturan bu festivale el vermek, onları yalnız bırakmamak, festivalin parçası olmak gerek. Festival bahanesiyle şehri de gezmek gerek.

Feriye’nin modern hali

Ortaköy’den Kuruçeşme’ye giden yol üzerinde, Boğaz’ın en şık mekanlarındandır Feriye Palace... Osmanlı döneminde padişahların ağırlanması ve Boğaz’a inmesi için yapılan saraylardan biridir ve uzun yıllardır düğün/davet mekanı olarak kullanılır. Bir de yan tarafında Boğaz’a nazır lokantası vardır…

Bu lokanta yıllarca hem yemekleri hem ortamıyla ağır konukların ve ağır sofraların mekanıydı benim için. Yani uğrak yerim olmadı hiç. Fakat uzun yıllardır turizm sektöründe faaliyet gösteren Göktuğ Özdemir, Feriye’nin işletmesini devralıp şahane dokunuşlarda bulunmuş...

Geçenlerde bir arkadaşım buluşma adresi olarak Feriye’yi seçince gittim ve şaşırdım. İstanbul’u doya doya izleyeceğiniz mekanda artık modern, şık bir dekorasyon ve zengin bir menü var.

Geleneksel Türk lezzetleri de mevcut, Uzakdoğu mutfağı da. Daha önce şehrin en iyi otel ve restoranlarında suşi şefliği yapan Vichian Thanom’dan şahane suşiler yemek mümkün.

Aydın Şef’in menüsünde ise yok yok! Bir dönem Hayrünnisa Gül himayesinde Cumhurbaşkanlığı mutfağında çalışan Aydın Şef’in Kayseri mantısını da tatmak lazım.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder