Orhan Gencebay bütün Türkiye'nin 'Orhan Baba'sı. Arkadaşlarının ise 9 yaşından beri 'Baba Orhan'ı. Tanımıyorsanız vücut yapısından 'kasıntı' sanabilirsiniz; oysa bu, zamanında yaptığı halterin neden olduğu aldatıcı bir görüntü. Orhan Gencebay geçtiğimiz günlerde sanat hayatının 60. yılını kutladı. 6 yaşında müziğe başlayan Orhan Gencebay hayatını anlattı
SERAL CUMALI
seral.cumali@posta.com.tr
1944 yılının 4 Ağustos’unda Samsun’da doğmuşum. 4 kardeşiz. Hepimizi 2 katlı evimizde ebe doğurttu. Babam celeplik yapardı, kasap dükkanı vardı. Sesi çok güzeldi, her gün ilahiler, kasideler okurdu. Müziğe 6 yaşında klasik batı müziği ile başladım. Bir sene mandolin ve keman dersi aldım. Samsun’da o yıllarda çağdaşlığa yönelik her şey vardı. Klasik batı müziği, caz, rock. Hepsine ilgi duydum. Ama gönlüm halk müziğindeydi.
7 yaşında bağlamayı kucakladım. Hala benim sağ yanımdadır. 12 yaşında tambur çalarak Türk Sanat Müziği’nin içine girdim. 10 yaşında bir komşu kızına bilinçsiz, şekillenmemiş bir duyguyla yaptığım “Kara kaşlı esmerdi, kimbilir kimi sevdi” ilk beste girişimimdi. İlk bestem “Bir huzur var ki şu alem-i fani içinde, yaşadım o alemi bir karar içinde. Gördüm ki doğan bir pişman doğmayan ise iki.
Bir tek şu doğru ki ölüm var neticede.” Ardından; “Ruhumda titreyen sonsuz bir alevsin. Adımı zikreyle bu alev sönmesin. Ruhun ayrılmasın bile o pak teninden. Dilerim adımı anmadan Hakka eremeyesin”i besteledim. 13- 14 yaşındaydım.
“Berhudar ol” demeye 6 yaşında başladım
Babamın babası 1.90’lık, mavi gözlü, 14.5 yıl savaşmış, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir savaşçısı. İki yılı esir kampında geçmiş, oradan kaçmış. Hep bana “Berhudar ol evladım” derdi. Çok severdim bu sözü. Anlamını bilmezdim ama söylediği zaman çok mutlu olurdum. Ben de 6 yaşında bu sözü kullanmaya başladım. Arkadaşlarıma da derdim. Manasını sonradan öğrendim; “Allah yanında olsun”.
Harika bir dilek. Şimdi ‘Orhan Baba” diyorlar bana ama 9 yaşından beri ‘Baba Orhan” dediler. Ağırdım, ama katiyen bir anda kızıp öfkelenmezdim. Sakindim ama gerektiği anda son derece enerjiktim. Enerjimi kullanmam gerektiği zaman en öne geçerdim! Bundan dolayı bana “Baba Orhan” derlerdi.
“Kendimi savunmak için ağır sporlar yaptım”
Ağır sporlar yaptım, güreş, boks, halter... Bunları kendimizi savunmak için yaptık. Beni duruşumdan kasıntı zannediyorlar, oysa halter yaptığım için böyle duruyorum. Bilen bilir, vücut geliştirme, halter çalışanlar, biraz kişinin kendisi ilave yapsa da kasıntı gibi durmasına neden olan sporlardandır. Bizim de bu nedenle o ünvanımız var. Halbuki bana göre kasıntılık mı, Allah korusun! Şu anda düzenli yürüyorum, jimnastik yapıyorum.
İnsan kendini bırakmamalı. Kendine bakmalı. Evde de sokakta da daima düzgün, giyimli ve bakımlıyım. Bu benim kendime saygımdan. Yaradan bize bedenimizi, ruhumuzu vermiş. Bu hediyeyi ne kadar korursak hem mutlu oluruz, hem ona karşı görevimizi yapmış oluruz. Çünkü bu dünya gurbet yeridir. Öbür taraf bizim sılamız. Bir gün sılamıza gideceğiz.
“Sevim Hanım’la 38 seneyi doldurduk”
Sevim Hanım’la kraliçe seçildiği zamanlarda tanıştık. (Sevim Emre 1971 yılında Türkiye Güzeli seçilmişti). O zamanlar abi-kardeş gibiydik. Azize Hanım’la evliliğimizden önce (O evlilikten Altan Gencebay dünyaya geldi) Sevim Hanım’la dosttuk. Hayat insanları bazen yorabiliyor. O hayat yorgunlukları sırasında dostları da yardım etmek istiyor. Böyle çok yorgun dönemimde Sevim Hanım bana dost olarak yardım etti.
Farkında olmadan birbirimize duyduğumuz yakınlık neticesinde beraber olmaya karar verdik. Hayatla ilgili her şeyi paylaştık. Her şeyi paylaştığımız gibi çocuk da paylaşmak istedik ama bazı kazalar oldu, ne yapalım kısmet. Altan, Gökhan ve torunumuz Efe bize yetiyor. Ben eşler arasında kadın-erkek eşitliğine inanırım. Kadın ve erkeği bir bütünün iki yarısı olarak görürüm. Sevim Hanım’la 38 seneyi doldurduk.
Sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayışlı olmaya çalışarak doldurduk bu 38 seneyi. Her evde olay olur; bizde de oldu, ama kalıcı değil. Beş dakika sonra barışılıyorsa demek ki o evde güzel bir hayat vardır. İnsanlar birbirlerini gerçekten seviyorlarsa birbirlerine bir ömür boyu yetebilirler. Öyle olmalı. Sevim Hanım’a çok besteler yaptım: “Benim Dünyam” dedim, “Aşk Pınarım” dedim, kızdığım zaman “Ziyankar” dedim...
“Batsın Bu Dünya” ile oynuyorlar
Ben şarkılarımda yalnızca acıları anlatmadım. Çok acılı şarkılarım da var, neşeli de var, ağırlıklı olarak felsefi şarkılarım var. Şarkılarımda insanın yaşamındaki tüm ihtimalleri düşündüm. Bazı şarkılarımız ise protesttir. ‘Batsın Bu Dünya’ bana göre Türkiye’mizin bir ağıtıdır. 1975 sonuydu, sağ-sol kavgasında günde 50 kişi yaralanıp ölüyordu.
Bu kanlı tabloya seyirci kalmak bir sanatçı olarak mümkün değildi. Bu tabloya ağıt olarak yaptım. Sözleri çok serttir. Ama aradan 30-40 sene geçti, şimdi kulüplerde bu dramın ağababası olan bestemle dans ediliyor!
(11.11.2012 tarihli Posta Karnaval'dan alınmıştır.)
- Pastanelerin özel tarifleri ifşalandı! Yiyeni kendine hayran bırakan 5 tatlı tarifi
- Canan Karatay üstüne basa basa açıkladı: Dünyanın en sağlıklı yiyeceği, köydekilerin uzun ömrünün sırrı onda! Vücudu zımba gibi yapıyor, yiyen 95 yaşına kadar yaşar!
- Güneydoğu Anadolu'dan çıkan altın! Türkiye'den dünyaya yayıldı: Egzama ve mantarın kökünü kurutuyor
- Altından bile kıymetli! Kuran-ı Kerim'de adı geçen Cennet meyvesi: Bunu yiyen 100 yaşına kadar yaşar
- Dağ eteklerinde kendi kendine yetişiyor! Kilosu 5 bin lira: Yoğurdun içine kaşık kaşık ekleyince damar tıkanıklığını bitiriyor