Yaşam 'Taş fırınken RTÜK yüzünden adım layt sunucuya çıktı'

'Taş fırınken RTÜK yüzünden adım layt sunucuya çıktı'

Paylaş
'Taş fırınken RTÜK yüzünden adım layt sunucuya çıktı'

Flash Tv'nin Flash Tv'den daha meşhur sunucusu Yalçın Çakır, Gerçeğin Peşinde'nin seks tacirlerine, fidyecilere, dayakçı kocalara, hatta tüm kötülere tek başına kafa tutan Haberci Yalçın'ı, kısacası Türkiye'nin Yalçın Abisi...

SERAL CUMALI

scumali@posta.com.tr

Yalçın Abi bir fenomen. İnternetteki tıklanma rekorlarına bakılınca, Yalçın Abi fenomenine şapka çıkartmamak elde değil. Yalçın Çakır, televizyonda sergilediği kimliğin aksine gerçek hayatta halim selim, kibar, iyi eğitimli bir gazeteci. Yalnızca ilk karşılaşmada yüzünü görünce öylece kalakalıyorsunuz. Hani beş dakika önce, bütün kötüler birleşip kendisine sıkı bir dayak atmış gibi. Estetik olduğunu öğrenince rahat bir nefes alıyoruz...

50 yaşındasınız, nasıl oldu da 7’den 70’e herkes size Yalçın Abi diyor?

Bu programı Flash TV’de rahmetli Aykut Oray ‘Umut’ adıyla sunuyordu. Siyaset yapmak için ayrılınca program bana kaldı. Türkiye’nin ilk reality programıydı. Flash TV’nin sahibi Ömer Bey, “Millet programı Yalçın Abi’ diye anıyor, istersen programın başına ‘Yalçın Abi ile...’ diye bir isim koy” dedi, koyduk, herkes bana Yalçın Abi demeye başladı.

Son günlerde yüzünüzde bazı izler var. Burun ameliyatı diyen var, estetik diyen var, gözaltı torbasını aldırdı diyen var, dayak yedi diyen var. Ne oldu yüzünüze sahiden?

Gözaltı torbalarım göbeğime kadar inmeye başlamıştı. Onları aldırmak üzere ameliyat oldum. Senelerce boks yaptığım için burnumda da bir iz vardı, hoca onu da düzeltmiş. Sonra biraz güzelleştireyim istemiş, göz kapaklarıma da müdahale etmiş. Gençleştirelim diye yüzüme de askı yapmış. Bana hep “Küçük Emrah gibi bakıyorsun” derlerdi, “Hocam onu biraz değiştirelim” demiştim, biraz da kaşları kaldırmış. Kaşlarım fazla kalkmış geldi, bir ameliyat daha geçirdim, kaldırılan kaşlar indirildi. Beş ayrı ameliyat olunca biraz bünyeyi zorladı tabii. 5 ay önce de oturmaz yüzün diyorlar.

Az daha estetik kurbanı olacakmışsınız...

Yoo değil, ama bu ameliyatlardan sonra bir şeye karar verdim, mecbur değilseniz Allahın yarattığıyla oynamayın.

İsteğiniz dışında yapılanlara kızmadınız mı?

Hocamız iyi niyetli yaptı ama benim taleplerim değil bunlar. Ben estetik cerrahları heykeltıraşa benzetiyorum, size baktıkları zaman şuraya da dokunayım, burayı da düzelteyim diyorlar.

Seyircinin tepkisi ne oldu?

Şaşırdı, ben de şaşırdım aslında.

Pişman mısınız? Değilim. Sadece zamanlamam yanlış oldu. Ekranda görünen bir çok ünlü estetik yaptırıyor ama bunu sezon finalinde yaptırıyormuş. Ben cuma ameliyat oldum, pazartesi ekrana Japon balığı gibi çıktım. Yoksa dayak mayak değil. Mafya, fuhuş mafyası, küçük yaşta kızları alıkoyanlar, satanlar, uyuşturucu çeteleriyle birebir uğraştığımız için herkesin aktına ilk dayak geldi.

Böyle bir tehlike var mı?

Çok tehdit alıyoruz. Ama ben gazeteciyim, sunucu değilim. Sokaktaki vatandaşın verdiği tepkiyi veriyorum ekranda da. 13 yaşındaki kız çocuğuna pavyonda fuhuş yaptırılıyor,o ilin valisi de yayına bağlanıp “Gereğini yapacağız” diyorsa, sonra da adamın biri ortaya çıkıp, “Ben o kızı 500 bin liraya satın aldım sana ne” diyorsa bana, ben orada tepkimi ortaya koyuyorum. O tepki biraz fazla da olsa!

Bu tepki başınıza iş açıyor mu?

RTÜK’ten özellikle başım ağrıyor. Sokakta sarfedilecek sözü ekranda söylediğiniz zaman RTÜK’ün tepkisine yol açıyor. Flash TV çok ceza ödedi, canı yandı. Mimlenmiş bir adamım artık bu manyak ne yapacak diye bakıyorlar...

Çok mu ceza geliyor?

Geliyordu. Şimdi önüme Flash TV’nin hukuk biriminin hazırladığı bir liste kondu. Yalçın Çakır’ın ekranda yapacakları ve yapmayacaklarının listesi.

Sizi susturdular mı?

Susturma değil, yasanın gereği neyse onun yapılması gerekiyor. Ben de şu an onu uyguluyorum...

Nasıl uyguluyorsunuz?

Ekranda adam “Ben bu çocuğu sattım” dedi. Ben de “Seni önce Allah’a sonra da kanunlara havale ediyorum” dedim. Ama bu kadarını diyebiliyorum.

İçinizdeki ses ne diyor?

Aslında içimden çok şey demek geçiyor. Ama iki aydır RTÜK mevzuatının gereğini yapıyorum. Herkes diyorki, “Taş fırın erkeğiydi, layt erkek oldu.” Taş fırın sunucu layt sunucu oldu! Bunun sebebi bendeki değişim değil, yasalara uyum sağlamamdan dolayı artık böyle sunuculuk yapmak zorundayım. Korktuğum çekindiğim yok, benim diyenin karşısına çıkarım. Öyle deli bir herifim ama sonuçta yasanın öngördüğü bir davranış biçimi var. Ama bakın neler oluyor: Bir ilkokul öğrencisi geldi, kucağında çocuk. Öğretmeni tecavüz etmiş, başı derde girmesin diye kızın yaşını büyüttürüp evlenmiş. Evinden başka öğrencilerin fotoğrafları da çıkmış. Öğretmenin adını açıklamadık, resmini yayınlamadık, yayına bağlamadık ama öğretmen olduğunu belirttik. Olan bana oldu RTÜK’ten ceza aldım. Kız ve ailesi korktukları için şikayette bulunmamış, adam öğretmenliğe devam ediyor. RTÜK’tekilere sesleniyorum: Bu öğretmenin hala öğretmenlik yapması doğru mu? Vicdanım rahatsız.

“Ruh halim normal değil artık...”

Bazen mafyaya, seks tacirlerine, kabadayılara, katillere, psikopatlara bizzat Yalçın Abi olarak kafa tutuyorsunuz. Başınız onlarla belaya girmiyor mu?

Bir gün sabahın 7’sinde Flash TV’nin kapısından giriyorum, siyah bir Mercedes yaklaştı. İçinden inen adam silahı sürdü, bana doğru geliyor. O sırada tesadüfen bir ekip arabası park eden tüpçüye siren çaldı. Adamlar kaçtılar. Araştırınca, fuhuş yaptıran ve defalarca kapatılmış bir işletmenin sahibinin adamları olduğunu öğrendik. Ekrandan onlara cevap verdim, tekrar ceza aldım.

Bu durumda sizin ruh halinizi de merak ediyorum...

Ben ve ekibimin ruh hali normal değil artık. Bu kadar arızalı insanla uğraştığınız zaman sizin normal kalmanız mümkün değil. Akşam evde bilgisayar başında ileri seviye modelleme yapan, klasik müzik, caz, blues dinleyen, farklı yaşayan biriyim. Buraya gelince de ekonomik ve eğitim seviyeleri çok çok düşük, ama temiz, pırıl pırıl Anadolu insanlarının dertleriyle, kayıplarıyla uğraşıyoruz, bir yere kadar yüreğiniz kaldırıyor.

Programda Bakırköy’den raporum var diyordunuz; gerçek mi?

O biraz da espri. Üniversitedeyken çalışıyordum, rapor gerekiyordu; heyete girdim, bana şu kadar gün eğitim göremez raporu verdiler. Ekranda da söyleyince lakabım ’46 Yalçın’ oldu.

Programda sık sık ekip arkadaşlarınızı da milyonların gözü önünde haşlıyorsunuz. Sizi çıldırtıyorlar mı?

Çok hızlı düşünüyorum, herkesin de hızlı olmasını istiyorum. Haşlamak değil, babanın evlatlarıyla konuşması gibi. Yetenekli ama ekonomik durumu iyi olmayan, düzgün aile çocuklarını stajdan alıp yetiştiriyorum. Diğerleri zaten torpil yaptırıp bir yerlere geliyor. 4 aydır ekranda ekiple de konuşmayı kestim. Çünkü onlarla da olduğum gibi konuşuyorum.

“Kurmaca değil Türkiye’nin gerçeği!”

Programdaki konuklar o kadar ilginç ki, kurmaca olduğunu düşünmeden edemiyoruz. Bu insanlar, hikayeleri gerçek mi?

Hepsi gerçek. Bir tanesi asparagas olsa patlar, saklı kalmaz. Bir kadın geldi, kocası Fenerliymiş, rüyasında Aziz Yıldırım adama ‘11 çocuk yap Fenerbahçe’yi kurtar’ demiş. Kadın altı çocuk doğurmuş hepsi kız... Geldi bana ‘Beni kurtar’ dedi, kimse inanmadı ama bu gerçekti. Okan Bayülgen, Seda Sayan, Müge Dağıstanlı inanmamıştı. Ben de diyorum ki kafanızı kuma gömmeyin, bunlar Türkiye’nin gerçeği.

Okan Bayülgen çok uğraştı sizinle, kızıyor musunuz ona?

Senelerce benimle uğraştı ama şimdi arkadaşız. Sevdiğim dostum.

Nasıl buluyorsunuz bu konukları?

Günde 300 başvuru geliyor.

Kayıpları nasıl buluyor, cinayetleri nasıl çözüyorsunuz, polisle işbirliği mi yapıyorsunuz?

Program çok izlendiği için ekrana fotoğraf çıkartınca çok ihbar geliyor. Bunları emniyetle paylaşıyoruz. Ben ve ekibim de çok kez iz sürerek kayıp kişiyi gidip aldık. Bir anlamda polisin, savcıların işine yardım ediyoruz. Geçen hafta kayıp kızı almaya İstanbul’un çok uç noktasında bir gecekonduya gittik. Duvara yaslanmış üç adet kalaşnikof duruyordu. Adam “Gardaş ya o ya sen” dedi. Bu tehlike altında adamla konuştuk, ikna ettik aldık kızı. Babasına kızı teslim ettik. Savcılar bize dosya göndermeye başladı.

Ne dosyası?

Cesetten kafa modellemesi yapıyorum. Ekranda yapınca bir savcı gölette bulunmuş bir erkek cesedi fotoğrafı gönderdi. Yüzü deforme olmuştu, yüz oluşturdum. Kayıplar için de bunu yapıyoruz.

Programda facebook, twitter ve benzeri hesapları kırdığınızı söylüyorsunuz. Siz hacker mısınız?

Bunu demek hackercılara hakaret olur. Ama anlarım bu işten. Bazı durumlarda evden kaçmış gençlerin hesaplarını kontrol ettiğimiz, o sayede çok kayıp bulduğumuz oldu.

Neden daha büyük bir kanala geçmiyorsunuz?

Her sene en az iki teklif geliyor. Üç sene önce gider gibi oldum, ama sözleşme gözümü korkuttu. Güzel de paralara çağrıyorlar. Ama ben basın emekçisiyim, maaşımı aksatmadan almaya bakarım. Kendimi sağlama almak isterim. Bugüne kadar da maaşımı ayın 5’inde aksamadan aldım.

“Çok güzel dikiş dikerim”

Evde nasılsınız?

Çok iyi bir ev erkeğiyim. Çünkü 4 yıllık evlilik haricinde kendimi bildim bileli yalnız yaşıyorum. Hafta sonu temizlik günümdür. Balkonu çamaşır suyuyla yıkarım, banyoyu yerleri silerim. Ayda bir kere mutlaka kırklama yaparım. Yani yatakları, bütün evi kaldırırım, dolapların içi, üstleri boşaltılır, tozlar alınır, apliklerin içine kadar silerim. İçime siner o zaman. Kırklama dediğim aylık temizliği yaparken harcadığım kaloriyi 3 saat koşsam yakamam. Eğiliyorum, kalkıyorum, yamuluyorum, merdivene tırmanıyorum.

Neden bir temizlikçi almıyorsunuz?

Bir kadını para karşılığı eve getirip çalıştırmak hoşuma gitmiyor.

Başka marifetleriniz var mı ?

Kendi dikişimi kendim dikerim, yemek, envai çeşit salata yaparım. Çok iyi pantolon daraltırım, kilo aldığım zaman pantolonumu kendim açarım. O kadar güzel dikiş yaparım ki makine dikişinden ayıramazsınız. Radyo, televizyon tamiri, her türlü elektrik işini kendim yaparım, tamirciye para vermem...

Yılbaşı akşamı ne yaptınız?

Sürü mantığına her zaman karşı olduğum için millet eğlenirken ben tersini yaparım. O gece içki içmem, evde kitap okurum. Bu yılbaşı akşamı da Ahmet Şık’ın o kitabını bitirdim. Şimdi Vedat Türkali’nin ‘Bir Gün Tek Başına’ adlı romanını 11’inci defa okuyacağım...

“İki senem kaldı sonra özgürüm artık”

İleriki planlarınız nedir?

Artık yoruldum. Hürriyet gazetesinden içeri girdiğimde 14 yaşındaydım. İş hayatımda 36’ncı senem. 20 yaşında bir kızım var, eğitiminin bitmesine iki sene kaldı, sonra özgürüm; benim de Flash TV ile bağım bitecek. Aman aman param olsun, çok yatırımım olsun derdim yok. Çekip gidiyorsunuz, geride ne bıraktığınız önemli.

Ne yapacaksınız?

İstanbul’la da, medyayla da bağımı koparacağım. Hayalim animasyon film yapmak. Buna başladım,ileri seviyede animasyoncu oldum. Bir film çalışması yapıyorum.

Nasıl bir film?

‘Yüzleşme’ adlı animasyon- roman. Dünyada ilk kez olacak, benzeri yok. Romanın yanında animasyon film DVD’sini vereceğim. Animasyon derken Avatar gibi gerçeğe yakın görüntüler. Romanda anlatılanın filme çekildiğini düşünün. Çıkması için Flash TV’den ayrılmayı bekliyorum. Çünkü Flash TV’nin sahibi, “Buradayken bunları yazamazsın” dedi. Saygı duyduk bekledik.

Kimlerle yüzleşiyorsunuz kitapta?

Gazeteci Çetin karakterinin yaşadıklarını aktarıyorum. 1978- 2010 arasında yazılmayanlar yer alıyor. Siyasi olaylar, 12 Eylül darbesi, PKK’sı, Ankara’sı, medyanın iç yüzü, mutfağında olanlar... Anlı şanlı sanılan bir takım adamların, köşe yazarlarının aslında ne kadar sahtekar olduğunu, bütün riyakarlıkları anlatıyorum. Sıraselviler’in girişindeki barın terasında sabaha karşı 4’te Türk Sanat Müziği okuyarak yanındaki stajeri ayartmaya çalışan çok ünlü isimler, vesaireler. Millet gerçekleri öğrensin.

İsimleri de var mı?

Evet, çok davalık olacak bir kitap. O yüzden inzivada yayınlayacağım.

14 yaşında neden gazeteci olmak istediniz?

İlk okulu Kasımpaşa’da okudum, sonra hayatım Etiler’de Gazeteciler Sitesi’nde geçti. Babam oranın yöneticisiydi. Çalışmayı çok severdim, ortaokuldan çıkınca Etiler’deki Doğan Taksi’de telefonlara bakar, geceleri de Tarabya’daki tavernalarda şipşakçılık yapardım. İlhan Selçuk, Güneri Civaoğlu, bütün büyük ustalar o sitede yaşıyordu. Onların arasında gazeteci olmam kaçınılmazdı. Hürriyet’te ilk kez bölge eki çıkacaktı, “Bölge muhabirleri aranıyor” ilanını görüp gitmiştim.

Hayatta aşkı bulabildiniz mi?

Bir kere aşık oldum, çocuğumun annesine, onda da evlendim. 4 yıl sonra ayrıldık. Şimdi, bende iz bırakan her şey aşkmış diyorum. Babam, annem, kızım zaten hayatımın en büyük aşkı. Bende iz bırakan bazı kadınlar olmuştur, onlar o zaman aşktır, şimdi dosttur, arkadaştır.

(01.01.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

3

Haberin Devamı