Pazar Postası 51 nişan 10 imam nikahı 5 resmi nikah
Paylaş
51 nişan 10 imam nikahı 5 resmi nikah

Kaleci Varol (Ürkmez), Türk futbolunda 22 yıl efsaneler yarattı. Sadece futbola sevdalı değildi Varol, kadınlara, gece alemlerine, içkiye, kumara da sevdalıydı...

Bir yandan sahalarda ‘Uçan Kaleci’ diye anılıyor, diğer yandan gazetelerde aşkları ve skandalları ile yer alıyordu. Ama hiçbir şey onu ‘Türk futbolunun unutulmaz, efsane kalecisi Varol’ olmaktan alıkoyamadı.

Haberin Devamı

Erenköy’de buluştuk. 76 yıllık hayat hikayesini anlattı. Bu, bir eşine daha rastlanılmayacak bir hayat hikayesi...

RÖPORTAJ: SERAL CUMALI

seral.cumali@posta.com.tr

Çocukken ‘Efsane Kaleci Varol’un işaretleri var mıydı?

Beni evde doğurtan ebe, “Bu velet şimdiden ele avuca sığmıyor, büyüyünce kimbilir ne olacak” demiş. Misafir kadınların bacakları arasında emeklermişim. 10 yaşında çapkınlığa, 14 yaşında futbola başladım, 19 yaşında evlendim, bir yıl sonra baba oldum, bir yıl sonra da aşık olup boşandım...

Hayatınızın özeti gibi!

Babam Arifiye İstasyonu’nda yol çavuşu Hüseyin Ürkmez. Annem Nesibe Ürkmez. 3 kardeştik. 5 yaşında parayla tanıştım. Sokaklardan topladığım kömürleri satıp eve katkıda bulunurdum. Bir yandan da bezden yaptığım topun peşinde koştururdum.

Haberin Devamı

10 yaşındayken babam öldü. Dayım bizi İstanbul’a getirdi. Sokakta futbol oynarken kendimi Sultantepe Spor Kulübü’nde buldum. 1952 yılıydı. 15 yaşındayım. Beni Beşiktaş’ın umumi kaptanı Sadri Usuoğlu’na (Arap Sadri) önermişler; 5-6 çocukla karşısına çıkardılar.

6 gol yedim ama Arap Sadri, “Hepsi gitsin Varol kalsın” demiş. “Okuluna devam etmek şartıyla seni Beşiktaş’a aldık” deyince, düştüm bayıldım.

Aile nasıl karşıladı?

Söylemedim. Ertesi gün “Okula gidiyorum” diye evden çıkıp antremana gittim. Beşiktaş’a girdiğim haberini gazetede okuyan dayım sırtımda sandalye kırdı. Yılmadım, gizli gizli evden kaçarak, ‘Beşiktaş’lı Varol’ oldum.

“Seyirci tiyatro yerine beni seyretmeye gelirdi”

Sizi ‘Uçan Kaleci’ yapan neydi?

Maç süresince kendimden geçer, bitince ayılırdım. Çok hırslıydım. Gol yediğim zaman ağladığım olurdu. Kafam kırıldı, 10 gün sonra maça çıktım. Doktor “Bu manyak mı, kafasına dokunsam ölür” dedi.

Öyle manyaktım! Bir de maçlarda eğlendirirdim! 45 bin seyirci varsa 5 bini beni seyretmeye gelirdi. “Tiyatroya gideceğimize Varol’un maçına gidelim” derlerdi.

Nasıl eğlendirirdiniz?

Yatar, kalkar, numaralar yapardım. Sahaya portakal atarlardı, avucumda sıkıp suyunu içer; bir de teşekkür ederdim. İnönü Stadı’nda deniz kalesindeyim, seyircinin biri öyle bir küfür etti ki, “Maçtan sonra görüşelim” dedim ona.

Haberin Devamı

İkinci yarıda kale değişti, bizim taraftarın olduğu taraftayım, yine aynı adam, aynı küfür. Maç çıkışı omuzlardayım. Beni omuzuna alanlardan biri, “Ya ya ya şa şa şa” diyor. Bana küfreden adamın sesi.

Saçından tuttum; “Lan sen bana küfretmiyor muydun?” dedim. “Ediyordum. Abi sana küfretmezsek oynamazsın ki!” dedi. Basın benim kalenin arkasında olurdu. Metin’in attığı golü havada tutarken “Çektiniz mi?” diye seslenirdim.

“Ya Varol iyi bir pozisyon alamadık” derler, bir plonjon yapardım. “Aldınız mı?”, “Aldık abi sağol.”

Gol yememek için özel taktikleriniz var mıydı?

Mesela önce penaltıyı atacak futbolcuyu, hakemi, seyirciyi bir güzel kızdırırdım. Moralleri bozulunca da atılan topları armut gibi toplardım.

“Kırık parmaklarımı hakemi kandırmak için tedavi ettirmedim”

Kırık parmaklarınızın hikayesi ne?

Metin Oktay’lı Galatasaray’a karşı oynuyoruz. Bir şut kurtarırken serçe parmağım kırılmış, farkında değilim. Soyunma odasında uyardılar, parmağımı çektim düzelttim. Düzelmedi tabii; öyle kaldı. Diğer serçe parmağım da Çekler’le yaptığımız milli maçta kırıldı, o da öyle kaldı.

Haberin Devamı

Neden öyle kaldı, doktora gitmediniz?

Maçlarda vakit kazanmak gerekince işime yarıyordu. Yerde kıvranıyor, hakeme “Parmağım kırıldı” diyordum. Hakemleri bir sene kandırdım. Sonunda yine yerde kıvranırken hakem Ömer Karadağ, “Bir sene bizi kandırdın” dedi, beni maçtan attı.

“Çeklerden yediğim 6 golü sahnede anlattım milli takımdan attılar”

“Eğlendirerek maça seyirci çekiyor, sahneye de çeker” diye mi sizi sahneye çıkardılar?

Altay’a transfer olmuştum. Organizatör Hayri Küçük, turne teklifinde bulundu. “Abi artistlerden kimler var?” dedim, güzel artist varsa çıkacağım! “Dansöz Babuş var” dedi, “Tamam. Ama benim Çek milli maçım var, ondan sonra” dedim. İyi bir peşin para da aldım.

Çek milli maçı 6-0 bitti. 6 gol yiyince sahneye çıkmak istemedim. “Manyak mısın, Varol’lu turne diye sattık” diye ısrar edince çıktım. Sahnede Çekler’den nasıl 6 gol yediğimi anlattım, milli takıma alınmadım. İyi kaleci olduğum için bir sene sonra aldılar

Haberin Devamı

“Kadınlar beni şöhret olmak için kullandı”

Hep kadınlarla anıldınız...

İlk sevgilim mahalledeki Rum kızı Anna. Çok güzeldi. Ben bez topun peşinde koşarken öpücükler yollardı. 10 yaşında beni aşk çocuğu yaptı. Kısa sürdü. O bana çok şey verdi, benim ona verdiğim ayrılırken ağladığında kirli mendilim oldu.

Sonra?

5 nikah, 10 imam nikahı, 51 nişan!

Kaç yılda?

22...

Nasıl?

“Aman Varol kızımla nişanlan” diyenler bile olurdu; “Tamam” derdim, Benimle reklam yapan çok işadamı, sosyetik kişi ve artist oldu. Kadınlar beni basına çıkmak için sermaye olarak kullandı, şöhret oldular.

Bir gün İzmir’de maç sonrası bir hanım geldi. “Varol Bey kızım seninle evlenmezse intihar edecek” dedi. Ben zaten İstanbul’a gideceğim ya, götürecek birisini arıyorum, “Olur” dedim.

Biletimi aldı, birlikte geldik İstanbul’a. Bir yalı dairesi. Sarışın güzel bir genç kız, “İki ay sonra ayrılalım” diye şart koydu. “Eee” dedim, “Ben artist olacağım, seninle gazetelere çıkıp ismim duyulacak” dedi. Kadınlar bir ay benimle oluyor sonra ya film çeviriyor, ya şarkıcı oluyordu.

O genç kız artist oldu mu?

Hülya Tuğlu. Ünlü bir artist oldu.

“Film çevirirken öpüşmeye utandım”

Siz de film çevirdiniz...

Altay’da oynuyordum. Maç için İstanbul’a gelirken birisi, “Sırrı Gültekin seninle tanışmak istiyor” dedi. “Parası var mı?” dedim. “Var” dediler, gittim. “Seninle film çekmek istiyorum” dedi. “Karşımda kim oynayacak?” diye sordum. Cevabı, “Kimi istiyorsun?” oldu. Karşımda güzel biri olsun istiyorum; “Leyla Sayar, Suzan Avcı” dedim. “Başka” diye sordu Sırrı Bey, “Ya yeter o kadar!” dedim. Yarısı peşin güzel bir para da verdi; ‘Kavgasız Yaşayalım’la sinemaya adım attım. Film tutmaz mı... “Varol’cum bir tane daha çevirelim” denildi; 5 filmde oynadım.

Oyunculukta zorlanmadınız mı?

Yalnız öpüşme sahnelerini yapamıyordum. Leyla Sayar’la ilk filmi çeviriyoruz; rejisör “Yaklaşın” diyor yaklaşıyorum, “Çek kendine” diyor çekiyorum, “Öp” diyor, “Yok abi yapamam” diyorum. Yaparım ama bir gün yemeğe çıkalım baş başa ondan sonra yaparım! Sonra da “Abi öpüş sahnesi yok mu?” diyorum rejisöre.

Öylece gerçek hayatta da aşk mı başlıyordu?

Evet.

“Çok para harcadığım için şikeci dediler”

Neden ‘Şikeci Varol’ denildi; şike yaptınız mı?

Çok para harcardım. Bir gol yediğim zaman, “Varol bu parayı nereden buluyor” derlerdi. 80 yaşına geliyorum, eğer gol yeme karşılığı bir kuruş aldıysam dünyanın en şerefsiz adamıyım. Ama takımım “Varol bu maçta gol yeme” dediği zaman para aldım, ona teşvik primi deniyor.

Otomobil kaçakçılığı hikayesi ne?

O da benim saflığımdan. Arabam var, birisi “Almanya’dan bir hanım arabasını satacakmış” dedi. “Hanım güzel mi?” dedim. Gittik, süper bir hanım. Arabayı aldım. Meğer araba triptikmiş.

Aracı olan kişiyle parada anlaşamamışlar, o da gidip “Varol’un arabası triptik” diye beni kaçakçılık şubesine şikayet etmiş. O zaman Galatasaray’dayım, mali polis beni kamptan aldı. 5 sene ağır hapis verildi, 5 ay kaldım, af çıktı.

“Kalede Turgay Abi’nin üstüne yoktur”

Turgay Şeren ‘Berlin Kaplanı’, siz ‘Madrid Panteri’ diye anıldınız. Hanginiz daha iyi kaleciydi?

Turgay Abi’nin üstüne yok. Sonra Şükrü Abi sonra ben gelirim. Mahallede top tutunca kendime “Turgay mısın be” derdim. Allah nasip etti karşı karşıya oynadım. Milli takımda hep Turgay Abi kaledeydi, ama ben oynadım.

Nasıl oldu?

Çek milli maçında Turgay Abi hastalanınca yerine oynadım!

“Gece aleminde sabahlayıp maça çıkardım”

İçki, kadın, kumar ve gece alemlerinin aranılan adamıydınız aynı zamanda... Bu kadar iyi kaleci nasıl oldunuz?

Maçtan çıkınca mutlaka içerdim. Chevrolet Impala arabam vardı, eve dönmek için biner, kendimi Yalova’da bulurdum. Mekanım Kulüp 12, arkadaşlarım Ahmet Mekin, Tamer Yiğit, Adnan Şenses, Öztürk Serengil, Tanju Okan’dı. Sabaha karşı beni ya Kulüp 12’nin önünde ya da karakolda bulurdunuz.

Efeyiz ya, Zeki Müren hastaydı bana. Çıktığı gazinoya gittiğimde yer olmazsa olaya hemen el koyar; bana bir masa ayarlatırdı. Geceler öyleydi, ertesi gün çıkıp maç oynardım.

Gece hayatı maçı etkilemez miydi?

Etkilemezdi. Doktorlar, “Sende insan üstü birşey var” diyordu.

Film çeviriyor, sahneye çıkıyor, futbol oynuyordunuz. Futbol camiasında nasıl karşılanıyordu?

Galatasaraylı İsmail milli maçın tam ortasında “Abi sen yakışıklı bile değilsin nasıl artist oldun? Ben de olabilir miyim? diye sordu. Korner atılırken “Sesimi bir dinle” diye kulağıma şarkı söyledi. “Ya dur be oğlum, maç bitsin sonra konuşuruz” dedim. Maç ortasında böyle konuşmalar olurdu...

“Fatma Girik’i çok sevmiştim”

Kimler vardı aşk yaşadığınız artistler arasında?

Leyla Sayar, Suzan Avcı, Aysel Tanju...

Fatma Girik’le de nişanlanmıştınız...

Fatma’yla evlenmek için ilk eşimden boşandım. Ciddiydi onunla.

En çok hangisini sevdiniz?

Fatma’yı... Çok delikanlıydı.

Nişanlı sayısı 51’i nasıl buldu?

Nikahlarım sonuncu eşim Aylin hariç hep çok kısa sürdü. Nişanlılıklarım da öyle. Birlikte oluyoruz bari nişan takalım bir resmiyeti olsun diye nişanlandığım da oldu, onlardan gelen teklifi kabul ettiğim de.

Nişan hiçbir yükümlülük, sorumluluk istemeyen, ayrılması kolay bir bağ. Nişanı kız tarafı yapar hiçbir masraf da gerekmez! Genellikle nişanlılarımın beni terketmesine özen gösterirdim. Vicdan azabı çekmiyordum o zaman. Bütün nişanlılıklarım ve evliliklerim çok kısa sürdü. Evlenmemle ayrılmam da bir oluyordu...

Aynı nişan yüzüğü ile mi nişanlanıyordunuz?

Nişan yüzüklerini de kız tarafı alır ya, ben ayrılınca satıyordum.

Bu arada baba da oldunuz?

İlk eşimden 1957’de doğan bir kızım var. Ondan iki de torunum. Kızımın doğduğu haberini aldığımda kumar oynuyordum. Önümdeki paraların hepsini haberi getirene verdim. Paraları hep böyle böyle dağıttım...

Artık uslanacağım, durulacağım dediğiniz anlar oldu mu?

Herkes Varol’u sabaha kadar gece kulüplerinde, içiyor, kumar oynuyor diye biliyor ya. Bir gün dedim ki, “Ben kendimi temize çıkaracağım. Eyüp Sultan Hazretleri’ne Cuma Namazı’na gittim.

Namaz kılmasını da bilmiyorum. Sakallı bir adamın yanına çöreklendim. Ne yaparsa onu yapıyorum. Cami boşaldı biz ikimiz kaldık. “Hemşerim ne zaman kalkacağız?” dedim adama. “Ben de sana bakıyorum” demez mi.

Bu fıkra mı?

Hayır gerçek!

“Karım Aylin olmasaydı şimdiye kadar ölmüştüm”

30 yıllık eşiniz Aylin Hanım’la nasıl tanıştınız?

Maksim’de yemekteydik. O da 5-6 kişi bir masada oturuyordu. Beğendim hemen masasına meyve gönderdim. Ben de o zaman gece alemlerinde, bomba gibiyim. Ertesi gün buluştuk. 10 gün içinde nikah yaptık (1983).

Çapkın Varol’u 30 yıl Aylin Hanım’da tutan ne oldu?

Aylin bana doğruyu öğretti. “Gittiğin yol kötü” diyordu, o yolda kötülük buluyordum. Allah razı olsun, o hayatımda olmasaydı ben ölmüştüm. Bana çocuk gibi bakıyor.

Galiba Aylin Hanım’dan korkuyorsunuz?

Askeriz karşısında! Çok korkarım. Ondan izin almadan çıkmam.

Aylin Hanım’la tanışınca çapkınlıklar bitti mi?

(Utangaç gülüşle) belki oldu ama unuttum!

Olmuş!

Birkaç kere yakalandım.

Çapkınlığa devam mı yoksa?

Haftada 2-3... Şaka, her şey zamanındaymış.

Nasıl geçiniyorsunuz?

Tekel’de oynarken “Buradan emekli ol” dediler. “Ulan ayıptır emekli parası alınır mı?” dedim, ısrar ettiler. İyi ki olmuşum. 1175 lira emekli maaşım var. ‘Yaşam Spor’ diye reklamla beslenen bir dergi çıkarıyorum. Bana da gelir oluyor...

Pişmanlıklarınız var mı?

Beni uyanık, çakal, efe biliyorlar ya, Türkiye’de saflıkta birinci gelirim. Beni 5 yaşındaki çocuk kandırır, ağlarsa neyim var neyim yok alır. Paralar öyle öyle gitti! Gençlere ibretlik bir hayat hikayem var. Bu hanımım o zamanlar olsaydı, bütün bu sokak benimdi...

“Galatasaray’da oynarken bile Beşiktaşlı kaleci Varol dediler”

Futbol hayatınız nasıl bitti?

Eskiden yaş 30’a gelince futbol hayatı biterdi. 1952-60 arasında 9 yıl Beşiktaş’ta oynadım, 1958’de Beşiktaş formasıyla ‘Yılın Sporcusu” seçildim.

1960-70 arası 10 yıl Altay’da, 70-74 arası 4 yıl Galatasaray’da, 74-76 arası 2 yıl Gençler Birliği’nde, 76-79 arası 3 yıl Manisa Spor’da, 79-83 arası İstanbul Tekel Spor Klübü’nde oynadım. Yaş geldi, bitti.

İlk takımınız Beşiktaş, sonra Galatasaray dahil birçok takımda oynadınız. Neden hala ‘Beşiktaşlı Kaleci Varol’ olarak anılıyorsunuz?

Çünkü ben ‘Beşiktaşlı Kaleci Varol’um. Benim patentim ‘Beşiktaşlı Varol’. Galatasaray’da oynarken bile bana “Beşiktaşlı kaleci Varol” diyorlardı. Şimdi Fikret Orman tekrar Beşiktaş’a başkan seçildi; çok memnunum. Başkanın hedefi şampiyonluk, ben de gönülden destekliyorum.

(23.06.2013 tarihli Posta Karnaval ekinden alınmıştır.)