Yaşam Tarih yazan aşklar...

Tarih yazan aşklar...

Paylaş
Tarih yazan aşklar...

Şimdi bahar, aşk mevsimi! Herkesin aşkı, sevgisi kendisine göre güzel. Ama günümüzde aşkların çok çabuk tüketildiği de bir gerçek. Ve sahici aşklar yaşanılmayınca magazin aşkları en hakiki aşk zannedilmeye başladı

Hava kirliliği, çevre kirliliği, müzik kirliliği gibi bir aşk kirliliğinden de söz etmek mümkün oldu. Yıllardır “Evlilik aşkı öldürür mü?”, “Aşkın ömrü kaç yıldır” diye tartışmalar yapılıyor. Buna bilimsel araştırmalar da dahil. Oysa bu konuda beylik sonuçlara varmak doğru değil, bunu artık pek çok uzman söylüyor. İnsanlık tarihinin bir anlamda büyük aşklar tarihi de olduğunu düşünürsek...

Haberin Devamı

Tarihe geçen öyle büyük aşklar var ki; kimine tahtını bıraktırdı, kimini ölüme götürdü. İşte aslında hepinizin aşinalığı olan ama bir kez daha hikayesini şu bahar gününde okumaktan zevk alacağınız ünlü hikayeler...

Rahşan- Bülent

Ecevit Bülent Ecevit, hayatı boyunca yanından hiç ayırmadığı Rahşan Ecevit’le Robert College yıllarında tanışır. Rahşan Aral’la Bülent Ecevit 22 Ağustos 1946’da Çocuk Esirgeme Kurumu salonunda sade bir şekilde evlenirler. Politika ile yoğurulan hayatları Bülent Bey’in ölümüne kadar o sadelikte geçer. Bülent Ecevit, 12 Eylül darbesinden sonra bazı yazılarından dolayı 3 Aralık’ta tutuklanıp Ankara Ulucanlar Cezaevi’ne gönderildi. Rahşan Hanım iki mum aldı. Mumlardan birinin üzerinde kız çocuğu diğerinde erkek çocuğu resmi vardı. Kız çocuğu olan mumu Bülent Bey’e verdi diğerini kendi aldı ve “Yılbaşını birlikte geçirmiş gibi yapalım. Bu mumları aynı anda saat 24.00’e beş kala yakalım” dedi.

Haberin Devamı

O yılbaşını böylece birlikte geçirmiş gibi hissettiler. Ecevit, iki ay sonra cezaevinden çıktı. Eşinin hediye ettiği mumu eve götürdü. Rahşan Hanım da kendisindeki mumu saklamıştı. İki mumu yanyana koydular. 1982’yi 1983’e bağlayan gece aynı mumları yaktılar. O yılbaşı, birlikte oldukları sürece her yılbaşı bu mumları yakacaklarına söz verdiler. Bundan sonra da, biri diğerinden önce ölecek olursa, kalanın o mumları yakmaya devam edeceğine dair sözleştiler. Ecevit 5 Kasım 2006’da aramızdan ayrıldı. Rahşan Hanım’ın her sene bu geleneği sürdürdüğünden kimsenin şüphesi yok.

Kral Edward- Wallis Simpson

Amerikalı Wallis Simpson, zengin bir aileye mensupken babasının ölümü üzerine sıkıntılı bir genç kızlık yaşadı. İkinci evliliğini yapıp Londra sosyetesine girince, İngiltere’nin veliaht prensi 8. Edward’la tanıştı. Prens, Wallis Simpson’ın büyüsüne kapıldı. Çok güzel bir kadın değildi ama neşeli ve kültürlüydü. 1936’da İngiltere Kralı 5. George ölünce 42 yaşındaki varisi 8. Edward Kral oldu. Wallis Simpson, sevdiği adamla evlenebilmek için Haziran 1936’da eşinden boşanmak için dava açtı. Ancak İngiliz yasaları, kiliseler ve gelenekler iki kere boşanmış Amerikalı bir kadınla daha doğrusu bir yabancıyla kralın evlenmesine izin vermiyordu. 8. Edward, 10 Aralık’ta şok kararını açıkladı. Sevdiği kadınla evlenebilmek için tacını ve tahtını bırakıyordu. 6 ay sonra 3 Haziran 1937’de aşıklar, Fransa’da Conce Şatosu’nda evlendi. Edward ve Wallis, sınır tanımayan aşkların sembolü oldular. Kraliyet ailesi tarafından dışlandılar, sıradan ama aşk dolu bir hayat yaşadılar. 8. Edward 1972’de, Wallis 1986’da öldü.

Haberin Devamı

Hitler-Eva Braun Eva Braun

1921’de Münih’te doğdu. Hitler’le tanıştığında 18’indeydi. Heinrich Hoffman’ın fotoğraf atölyesinde çalışıyordu. Eva’nın politikayla hiç alakası yoktu. Birlikte olduğu erkeğin fikirlerini benimserdi. Oysa birlikte olduğu erkek, dünyayı kasıp kavuran, 6 milyon Yahudi’yi toplama kamplarında yok eden tarihin gördüğü en büyük zalimlerden Adolf Hitler’di. Hitler tombul kadınlardan hoşlanırdı. Sevdiği erkeğin her isteğini yerine getiren Eva Braun bir tek kilo almayı reddetti. Eva, 1 Kasım 1932’de kendisini tabancayla boynundan vurdu. Nedeni aşık olduğu erkeğin kendisine zaman ayıramamasıydı. 29 Mayıs 1935’te ikinci intiharının nedeni de aynıydı. Eva, Hitler’le hep evlenmek istedi. Ama Hitler buna hiç yanaşmadı. Müttefikler 29 Nisan 1945’te Berlin’i kuşattığında Eva Braun’un yıllardır gerçekleşmesini beklediği en büyük isteği gerçek oldu. O gün Hitler, Eva ile evlendi. Ancak Eva, ertesi gün onunla birlikte ölüme gideceğini aklından bile geçirmemişti. Müttefikler tarafından kıstırılan Hitler silahıyla önce Eva’yı sonra da kendisini vurdu. Hitler’in ölüm şekliyle ilgili pek çok efsane yıllar içinde anlatılsa da romantik olan bu versiyonun doğruluğundan onları tanıyan kimse kuşku duymadı. Zaten aksini ortaya koyan bir kanıt da yok.

Haberin Devamı

Grace Kelly-Prens Rainier

Monaco Prensi Rainier, Avrupa’nın en çekici prensiydi. Grace Kelly ise Hollywood’un en güzel kadını. Zarafetin sembolü olarak gösterilen genç yıldız 1955 Cannes Film Festivali’nde kırmızı halı üzerinde pozlar vermiş, daha sonra Monaco Sarayı’nı ziyaret etmişti. Görür görmez genç yıldıza vurulan prens, Grace’in aklına girmeyi başarır. O dönemde yakışıklı aktör Gary Grant’le aşk yaşadığı ancak bu aşkın Grant’in çapkınlıkları yüzünden kendisini üzdüğü iddia edilen Grace’in gözünde, bu yeni aşk her şeyin önüne geçer... Hollywood’un prensesi gerçek bir prenses olacaktır. Daha 26 yaşındadır ve Hollywood’da kendisini bekleyen büyük sinema kariyerini bırakıp bir masalın kahramanı olmayı seçen Grace’in gözünde sadece prensi vardır. 1956’da dillere destan bir düğünle evlenirler. Üç çocukları olur: Caroline, Stephanie ve Albert. Prenses Grace, 1982 Eylül’ünde araba kazasında ölene dek tüm dünyanın attıkları her adımı takip ettiği bir rüya çift oldular. Prens Rainier, Prenses Grace’in ölümünden sonra asla eskisi gibi olamaz. Prenses Grace’in varlığıyla gerçek bir masal büyüsü kattığı Monaco Sarayı da. Prens giderek daha melankolik ve yalnız biri olur ve başka bir kadınla beraber olmayı reddeder, hatta çocuklarına “Bir başka kadınla asla yaşamam” der. 26 yıl sonra hayata veda ederek prensesine kavuşur...

Haberin Devamı

Nazım-Piraye

Büyük şair Nazım Hikmet yaşamı boyunca o kadar çok aşık oldu, sevdiği kadınlara o kadar çok şiir yazdı ki... Ama bu kadınlar içinde en büyük iz bırakan uzun süre evli kaldığı Pireye idi. Piraye 16 yaşında evlendiği sanat eleştirmeni Vedat Örfi’den yeni boşanmıştı. İki çocuğu vardı. Nazım Piraye’yi çok sevdi. Evlilikleri ve aşkları, Nazım’ın hapse girmesiyle daha güçlendi. Nazım en güzel aşk şiirlerini hapishanede Piraye’ye yazdı. Ona, “Karım benim, baldan tatlı arım benim” diyordu bir şiirinde. Evlilik yaşamlarının 13 yılı boyunca Nazım cezaevindeydi. Mapusluğunun son zamanlarında Nazım, dayısının kızı ve ressam Nurullah Berk’in eşi olan Münevver Andaç’a aşık oldu. Piraye ise Nazım’a duyduğu büyük aşka rağmen aradan çekilmek zorunda kaldı. 1951’de evlilikleri sona erdi. Piraye, Nazım’ın 1933-50 arasında 17 yıl boyunca kendisine yazdığı mektupları tahta bir bavulda sakladı. Nazım ise yeni aşklara yelken açtı.

Menderes-Ayhan Aydan

Adnan Menderes 14 Mayıs 1950’de başbakan olduktan 7 ay sonra Ziraat Bankası Genel Müdürü Mithat Dülge’nin evindeki bir davette 25 yaşındaki güzel soprano Ayhan Aydan’ı görür ve görür görmez aşık olur. Ayhan Aydan evlidir ama Menderes de bu aşkı yaşamaya kararlıdır. Ayhan Hanım da Menderes’in aşkına karşı koyamaz. Başbakan ve Ayhan Hanım arasındaki aşk kısa zamanda tutkulu bir hal alır. Her akşam gizlice görüşürler. Adnan Bey, Ayhan Hanım’a aşkını şöyle ifade eder: “Tatarım, seninle bahtiyarım.”

Eşi Ferit Bey, Ayhan Aydan’dan boşanmak için dava açar. Ayhan Hanım hamile kalır ancak erken doğum olur ve bebek ölür. 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası Yassıada mahkemelerine bu aşk da damgasını vurur. Ayhan Aydan mahkemeye çağırılır. Mahkemede Menderes’e aşkını yürekli bir şekilde savunur ama bu tutkulu aşk Menderes’in idamıyla dramatik bir şekilde son bulur. Ayhan Aydan ise geri kalan hayatında Menderes’in fotoğrafını hep başucunda saklar. Sakin bir yaşam sürdüğü İzmir’de, unutamadığı aşkına her akşam dua eder.

Eva-Juan Peron

Maria Eva Duarte 7 Mayıs 1919’da Arjantin’in Los Todos kentinde beş çocuklu fakir bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. 7 yaşındayken babasını kaybetti ve 14 yaşında aktrist olmak için başkent Buenos Aires’e gitti. Bir süre işsiz ve parasız kaldıktan sonra bir radyoda iş buldu. Şovlar yaparak, tiyatroda küçük rollerde oynayarak zar zor yaşamını sürdürüyordu. 1944 yılında deprem felaketzedelerine yardım kampanyasına çağrıda bulanan Juan Domingo Peron’la tanıştı ve kaderi değişti. Juan Peron, Eva’yı görünce hissettiklerini şöyle anlatıyordu: “Ona baktım ve dilimin tutulduğunu hissettim.” 24 yaşındaki aktristle 49 yaşındaki albay kısa süre sonra birlikte yaşamaya başladı.

Bu şiddetli eleştirilere neden oldu. Peron eleştirilere, “Beni bir artistle yaşadığım için kınıyorlar. Ne yapmamı istiyorlar yani? Bir aktörle mi yaşayayım?” cevabını verecek kadar şiddetle direndi. 22 Ekim 1945’de evlendiler. 1946’da Peron Arjantin Başbakanı oldu. Eva ise artık ‘first lady’ydi. Eva’yı halk çok sevdi, onu ‘küçük Eva’ anlamına gelen Evita diye çağırdı. Eva karın ağrıları çekiyor, sık sık bayılıyordu. Rahim kanseri olmuştu. Ama kendisine söylenmedi, ‘apandist’ denildi. 26 Temmuz 1952’de öldü. Juan Peron ona muhteşem bir cenaze töreni yaptı. Arjantin halkı ardından uzun süre yas tuttu.

(29.04.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)