Pazar Postası “Çok aşıktım ama hâlâ öyle miyim bilmiyorum”
Paylaş
“Çok aşıktım ama hâlâ öyle miyim bilmiyorum”

Mert Fırat şüphesiz hem ekranların hem de sinema perdesinin en yetenekli oyuncularından. Namı ülke sınırlarını çoktan aşmış, Ortadoğu'yu ele geçirmiş durumda. Mert Fırat, Elele Dergisi'nin temmuz sayısında yer alan röportajında oyunculuğa ve hayata, aşka dair ne varsa samimiyetle anlatıyor...

Haberin Devamı

Röportaj: Ece Üremez

Fotoğraf (Sağda): Hakan Adil

Şu sıralar halet-i ruhiyeniz nasıl? İçinde olduğunuz dönemden, mesleki açıdan ulaştığınız noktadan mutlu musunuz?

Kendime koyduğum hedef, oyunculuğu uzun süre yapabilecek bir sisteme ulaşmaktı. Bir kısmını İstanbul’a geldiğimin 9’uncu senesinde başarmış oldum. İki yıl önce bir tiyatro sahibi oldum. 12 arkadaş bir araya gelip Moda Sahnesi’ni kurduk. 28 yaşında yapımcılık yapmaya başladım, İlksen’le Kutu Film’i kurduk, ‘Başka Dilde Aşk’ı çektik. Çok şanslı bir dönemdi benim için. Şimdi Bursa’da ortak arkadaşlarla Sanat Mahali diye bir girişim yapıyoruz. Hala birçok hayalim var.

Yaş olarak nasıl hissediyorsunuz?

Hiç 34 yaşındaymış gibi hissetmiyorum. Ama sakinleştiğimi görüyorum. Bazı konulara daha mesafeli bakıyorum. Çok öfkelenmiyorum ya da aşırı sevinmiyorum.

Haberin Devamı

Eskiye nazaran siz...

Ankara’dan İstanbul’a geldiğimde bu şehre karşı çok güvensizdim. İstanbul benim için büyük tehlike alanı gibiydi. Halbuki ben İsveç’te okudum. Ama oralarda sosyal devlete ve güvenlik sisteminin işleyişine güveniyorsunuz. Bir gün geldi İstanbul’da da iyi insanlarla tanıştım ve bu şehre de güvenim geldi.

Bir gün oyunculuğu tamamen bırakıp sadece işin mutfak kısmında yer almayı planlıyor musunuz?

Çok elzem bir durum olmazsa kendimi geriye çekmeyi planlamıyorum. Bilakis daha çok iş yapmak, oyunculuğumu ön planda tutmak istiyorum. En az iki yılda bir film çekmek, her yıl tiyatro yapmak istiyorum. Bir de senaryo yazımıyla çok ilgiliyim.

Aşık olduğunuz bir kadın karakter var mı?

‘Kürk Mantolu Madonna’da Raif’in aşık olduğu Maria Puder’e karşı ben de boş değilim, ondan hoşlanıyorum. Çok kuvvetli bir kadın çünkü.

Peki gerçek hayatta nasıl kadınlar sizi etkiler?

Güçlü durabilen, sağlam, kendi kararını kendi verebilen, ayakları yere basan, kendine güveni olan kadınlardan etkileniyorum. Baskın olmaya çalışan ya da karşısındakinin üzerinde tahakküm kuran kadınlardan bahsetmiyorum. Erkekleşmemiş, kadın kimliğiyle var olabilen, masumiyetini kaybetmeden ruhen güçlü olabilen kadınlar...

Haberin Devamı

Kadınlarda asla neye katlanamazsınız? Bir ilişkide neyi asla yapmamalılar? ‘

Sen nasıl istersen’ demelerine katlanamam. ‘Olur, fark etmez’ gibi kelimeler çıldırtıyor beni. Mesela ‘Nereye gidelim?’ diye sorduğumda ‘Sen nereyi istersen’ cevabını duymak istemiyorum. Bazı kadınlar irade koymayı bilmiyor. Oysa talep edebilmeli, gerçek fikrini söylemeli, bir sorun olduğunda o anda dile getirebilmeliler. Öbür türlü en küçük bir problem bile kartopu gibi büyüyor.

Kadınlardan öğrendiğiniz en önemli şey ne oldu?

Sabır. Doğru yerde doğru şekilde davranmak. Kadınlar hiçbir şeyi unutmuyorlar ve asla kandırılamıyorlar. Aslında bu toplumun pasif direnişçileri onlar. Hem fiziksel hem de maddi güçleriyle sınanıyorlar. Kadının kendine kurduğu dünyanın içinde nasıl var olduğu ve hedeflerini nasıl gerçekleştirdiği bir erkek için öğrenilmesi gereken bir şey. Çok planlı ve dirayetli ilerliyorlar.

‘Bence aşk yok’ desem, beni aksine ikna etmeye çalışır mısınız?

2-3 yıl önce olsa evet ama yaşım ilerledi, artık sıkılıyorum karşımdakini ikna etmeye çalışmaktan! Şaka bir yana, aşk onu nasıl tanımladığımızla ilgili. Ve tek bir tanımı yok aşkın. O yüzden asırlardır ne olduğu üzerine tartışıyoruz. İki insanın önce ortak aşk dilini bulması gerekiyor. Birlikte neye güldüğümüzü bulmadan komedi filmi yazamayız. Ama bence aşk var. Ben aşkın bir büyü, hipnotik, kimyasal bir durum olduğunu düşünüyorum. Ama biz hissettiğimiz aşk mı, etkilenme mi yoksa fiziksel bir talep mi karıştırıyoruz.

Haberin Devamı

İlk görüşte aşk var mı sizce?

Evet var. Ama esas ilk görüşte etkilenme var bence. Hipnozun etkisine girip büyü bozulmadan devam eden bir safha var; ‘aşkın kuluçka safhası’ diyorum ben. İşte o dönem büyü karşılıklı bozulmazsa aşk başlıyor ve ilişki güzel tesis oluyor.

Ne olursa o büyü bozulabilir?

O dönem iki taraf da yalandan oynamaz, olmadığı biri gibi davranmazsa aşkın temeli çok güzel atılıyor. Çünkü küçücük anlarla deşifre olabiliyoruz. Benim bir dönem çok demokratik, bilgili, akademisyen bir kız arkadaşım olmuştu. Sonra bir gün geldi aniden faşist bir söylem takınıp bir grup insana laf etti. O anda büyü de bozulup gitmişti. O yüzden benim için sonrasında gelişen süreç ilk etkiden de daha önemli çünkü gerçekte birlikte olacağımız kişiyi o zaman tanıyoruz.

Haberin Devamı

Aşk nasıl yaşanmalı sizce?

Birbirimizin hayatında tek başımıza da var olabileceğimizden emin olup birbirimize muhtaç olmayı tesis etmeden yaşanan şeydir aşk. Bence gerçek aşk; her kadın ve erkeği uçabileceği kadar yakın bir pencereye, o kanatlara sahip olabileceği bir dünyaya koymak. Nereden besleneceğini, nasıl uçacağını bilecek ama ona rağmen senin yanında duracak. Sen maddi ya da manevi güçlerinle onun duygularını suiistimal etmeyeceksin. “Annem hemen evlenip çocuk yapmamı istiyor”

Şu anda aşık mısınız?

Çok aşıktım. Ama şu anda ben de anlamaya çalışıyorum devam edip etmediğini. Çok zorlu bir süreç. Hayat her zaman oyununu oynuyor ve hal öyle olunca elin, kalbin zayıflıyor, için çekiliyor, etrafında olan biteni anlamaya çalışıyorsun. Ben kendimi ve şimdiye kadar yaşadıklarımı anlama safhasındayım. Ama bunu da olumsuz bir şey olarak asla görmüyorum. Ayrıca 34 yaşında olsam da hayatıma sonsuza kadar alacağım kadını seçeceğim bir evrede hissetmiyorum kendimi. Gerçi annem hemen evleneyim hemen de çocuğum olsun istiyor...

E siz hiç istemiyor musunuz evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı?

Ben bir gün çocuk sahibi olmak istiyorum. Evlenmekle ilgili de bir önyargım yok ama çok büyük bir sorumluluk. Yine de evlilik tamamen doğru insanla karşılaşmakla ilgili. Öyle biri çıkıyor ki karşına bir anda bütün bu tartışmalara son veriyor. Ve o büyüyü yakaladığınız kişiyle 3-4 ay içinde evlenme kararı alsanız çok daha iyi oluyor. Öbür türlü yıpranmalar başlıyor. O baştaki heyecanı çağırmak çok zor oluyor. Elbette 10 yıl geçse de hiçbir şey tükenmez önemli olan o büyüyü devam ettirebilmek. 30 yıl sonra evlilik yıldönümü geldiğinde, “Ne sürprizi ya bunca yıl sonra” dememek gerek.

Hangi nokta aşkta kapılarınızı tamamen kapatmanıza neden olur?

Birbirimizin hedeflerini kısıtlama noktasına gelmemeliyiz. Sınırlarımı sadece karşımdakinin belirlemeye çalıştığı bir dünyada hiçbir ilişki düzenine yokum. Aşkta da işte de. Birinin bir başkası üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm beni durduruyor. Kimsenin buna ihtiyacı yok. Zaten yeterince yönetilmeye çalışıyoruz. Birileri sürekli hem toplum mühendisliği yapıyor, dayatmalar getiriyor. Böyle bir dünyada yaşarken bari aşkta birbirimize küçük hücreler kurup onlara hapsolmayalım. Tabii ki iki insan birbiri için değişebilir. Önemli olan makul kalabilmek.

Peki kıskançlık sizce makul kabul edilebilecek bir hal midir?

Kıskançlık anlaşılır bir durum. Nasıl yönettiğiniz önemli. Kişi kıskançsa altında başka bir güvensizlik duygusu vardır; ya bana, ya kendisine, ya da hayata karşı. Güveni doğru tesis ederseniz kıskançlık ortadan kalkmalı, ama ona rağmen kalkmıyorsa tedavi edilmesi gereken psikolojik bir durum var demektir.

“Ölüm riski taşıyan sporları seviyorum”

Hafızanızdan sildirmek istediğiniz biri oldu mu hayatınızda?

Ya da unutmak istediğiniz bir olay? Hayatta herşeyin benim tercihlerimle ve benim için olduğuna inanıyorum. İlişkide yaşanan her şey iki kişilik. Sen sildirsen de karşı taraf hep hatırlayacak. O yüzden önemli olan unutmak değil doğru dersleri çıkartmak. İşte o zaman başa gelebilecek en kötü durumda bile hayata devam etmek adına bir ihtimal yaratırsın kendine. Benim sildirmek istediğim biri yok ama geri almak istediğim zamanlar var. Hepimizin hataları oluyor ama hayat devam ediyor.

Aynı kişiyle sıfırdan başlamak mümkün mü?

Her başladığın ilişkide yepyeni bir sayfa açmak gerekiyor. Geçmiş ilişkiden kalan yaralar iyileşmeden, kendinle ilgili problemleri tespit etmeden, yaptığın hataların muhasebesini yapmadan yeni bir adım atmak hem kendine hem karşı tarafa büyük haksızlık. Benim için değerli olan karşımdaki kişiyi değiştirmek değil geliştirmek. Mümkün mertebe de bunu yapmaya çalışıyorum.

İçimizdeki ruhsal boşluğu doldurmak adına kimisi nefes terapilerine gidiyor kimisi meditasyon yapıyor. Sizin bir kaçış planınız var mı?

Yogayı çok seviyorum ve fırsat buldukça da yapıyorum. Fiziksel bir aktivite olması cezbedici çünkü spor da bir terapi. Kickbox’a da gidiyorum. Aslında gün içinde herşeyden kopup iki saat neye odaklanırsan o senin terapin oluyor. Herkes kendisinin şifacısı olmalı ve ona neyin iyi geldiğini bulmalı. Vücudumuz hafızanın kendisi. Yaşadığımız herşey çakramızda birikiyor. Bunların bilincinde olmadan yoga yapılırsa fiziksel bir devinimden ibaret olur.

‘Guilty pleasure’ kategorisine giren bağımlılıklarınız var mı?

Ölme riskinin yüksek olduğu ekstrem sporlardan ne yazık ki çok hoşlanıyorum. Mesela 9-10 kere bungee jumping yaptım. Yine çok tehlikeli olduğunu bilmeme rağmen yamaç paraşütünü çok seviyorum. Uçaktan paraşütle de atladım. Atla dört nala dağ tepe gitmeye bayılıyorum. Bütün bunlara ‘kara oyun’ diyorlar galiba. Ama başkalarına vereceğim zarardan her zaman kaçınıyorum, trafikte hızlı araba kullanmayı hiç sevmiyorum.

Korkularınız neler?

Başkasına zarar vermekten, başkasının hayatına çok ciddi bir dokunuş yapıp gerisini getirememekten, birini zor duruma düşürmekten, başkası adına karar vermekten, bir sorumluluk alıp vebalini taşımaktan çok korkuyorum.

Bu ülkede tek bir şeyi değiştirebilecek güce sahip olsaydınız bu ne olurdu?

Önyargıların tamamını yok ederdim. Şovenizmi, ırkçılığı, bir halkın bir başka halk üzerinde kurmaya çalıştığı üstünlüğün ve baskının tamamını ortadan kaldırırdım. Biz öznesi yerine siz ya da onlar koymaya çalışan düzeni değiştirirdim. Bizi sadece bağlı bulunduğumuz milletle, dinle, ırkla nitelendirip yönetmeye çalışan, bundan sürekli kendine fırsatlar yontan bir dünya düzeni var. Halbuki biz kendi aramızda esas olan insandır, hümanizmdir desek tüm sorunlarımız çözülecek.

Mert Fırat’a dair sırada bizi neler bekliyor?

Şu an en çok tiyatroyla meşgulüm. Ama en yeni haber, İlksen’le birlikte ‘Kürk Mantolu Madonna’yı çekmeyi planlıyor oluşumuz. Daha bir yılı var ama hazırlık süreci çok vaktimizi alıyor. Esasında Filiz Ali kitapların haklarını çok zor devrediyor. Daha önce de bu kitabı 40-50 kişi filme çekmek istemiş. Ama o sadece İlksen’in çekmesi ve benim oynamam şartıyla haklarını bize devretti. Ayrıca benim kendi yapım şirketiyle hazırlığı içinde olduğum iki tane film daha var.

Sık sık gördüğünüz bir rüya var mı?

Çocukken hep değişik değişik yerlerde uçtuğumu görürdüm. Uyanınca da bozulurdum, ‘Niye uçamıyorum ben’ diye. Rüyamın içinde bile uçtuğumu herkese kanıtlamaya çalışırdım.

Gece başınızı yastığa koyunca uykuya dalmadan önce neler geçer aklınızdan?

Daha çok günü ve ertesi gün neler yapacağımı düşünürüm.Kafayı boşalttığım anda da giderim zaten. O kadar hızlı uyurum ki inanamazsınız. Hatta önce uyuyup sonra yatarım...