Erkut Can Demirel Müzesi açılıyor davetlisiniz
HABERİ PAYLAŞ

Demirel Müzesi açılıyor davetlisiniz

Gasilhane ve morga karşı çaylar benden...

Isparta’ya 24 km mesafedeki İslamköy’de yapılan Süleyman Demirel Külliyesi ya da Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi 26 Ekim’de açılıyor. 9. Cumhurbaşkanı’nın adını son iki seçim kampanyasında ağzından düşürmeyen 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılışa katılıp katılmayacağı ben bu yazıyı yazarken henüz belli değildi. İnşallah katılır. Ancak davete olumlu yanıt veren ABD’nin 42. Başkanı Bill Clinton şimdiden 1 numaraya çıktı bile.

Neyse. Müzede 6 milyon belge bulunuyor. Bunun 7 bin tanesi ise, Demirel’e bugüne kadar verilen hediyeler. Demek ki hepsi envantere girmiş. Aldığı hediyeyi yıllardır açıklamayanlara kapak olsun. Müze binası 8 kubbeli. Büyük olanı Demirel’in Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemi, diğer 7 kubbe ise başbakanlık dönemlerini simgeliyormuş. Müzede bulunan 46 bin kitabı ise Demirel’in yazdığı kitaplarla, onun için yazılan kitaplar oluşturuyor. Türkiye’nin 55 yıllık siyasi yaşamına damga vuran Demirel’in 500 giysisi tabii en başta da, simgesi olan şapkaları sergileniyor. 16 dönümlük arazi üzerine planlanan müzeyi Türkiye’nin en ünlü mimarları tasarlamış. Peki bu ünlü mimarlar müzeye 6 milyon belgeyi yerleştirirken, başka neler yapmışlar? Cami, namazgah, gasilhane ve morg. Şaşırdınız değil mi? Cami ve namazgahı bir dereceye kadar anlamak mümkün.

Haberin Devamı

Peki gasilhane ve morgun müzede ne işi var? Siz çocuğunuzla müzeyi gezerken, ya da bahçesindeki kafeteryada çayınızı yudumlarken, biraz ötenizde gasilhane ve morg olduğunu duysanız ne yaparsınız? Diyebilirler. ‘Allah gecinden versin Demirel için’ diye. Ben de soruyorum. Isparta’da gasilhane mi yok, morg mu yok? Zaten sayın Demirel Ankara’da yaşıyor. Emr-i Hak vaki olduğunda bu işlemler Ankara’da yapılacak. Ayrıca dünyanın neresinde, hangi müzede ölü yıkama yeri ya da morg var? Hiç şüpheniz olmasın açıldıktan sonra buraya turlar düzenlenecektir. Havalar da güzel gidiyor. Demirel gibi dünyanın kabul ettiği bir siyaset dehasının müzesini siz de görün. Gasilhane ve morgu geçin, kafeteryada oturup, çayınızı için.

Haberin Devamı

Haa, unutmadan... Hesap benden.

ORTAYA MİSLİYLE KARIŞIK

Suriye’deki olayların başlamasından bir süre sonra, sınırlarımızdan içeri havan mermileri ve şarapnel parçaları düştüğünde, Genelkurmay’ın bildirilerinden öğrenmiştik ‘misliyle karşılık’ tabirini. İki günde bir iki mermi düşünce, ‘misliyle karşılık verilmiştir’i okuduk gazetelerde. Sonra bir bakan çıktı, Kobani eylemlerinde 37 ölü ve yakıp yıkma eylemleri için, ‘misliyle karşılık verilecektir’ dedi. Konuşmuş olmak için. ‘Demokratik bir ülkede bu nasıl olur?’ diye hiç düşünmeden. Ve en tehlikelisi geldi.

Kobani eylemlerinin, PKK ve Hizbullah’ın gövde gösterisi olduğu artık bilinen bir gerçek. Birbirine silah çekenlerin de onlar olduğu. Hizbullah, şimdiki adıyla Hüda-Par liderlerinden biri birkaç gün önce “PKK eylemlerine misliyle karşılık verilecek” deyiverdi. Balık baştan kokar. Devlet derse, örgüt elemanı da der tabii. Bu adamlar bu meydan okumayı Irak veya Suriye’de yapmıyorlar. Türkiye’deler.

Haberin Devamı

Karşılık da Türk topraklarında verilecek. Allah korusun bu tehdit gerçekleşirse, Suriye’den ne farkımız kalacak? Zaten bunu bekleyen daha bir sürü etnik grup var. Amaçları da bir şekilde Türkiye’yi ateşin içine çekmek olan. Dost bilinen ülkeler bile var. Kimse de bu tehdit sahibine ‘gel buraya, sen ne diyorsun’ demedi, demiyor.

Türkiye demokratikse eğer, böyle demokrasiye itirazım var.

11 İLE 12'NİN ARASINDA NE FARK VAR

Türkiye’nin 2015 bütçesi 473 milyar lira olarak belirlendi. 15 gün görüşülüp kavga-döğüş onaylanacak. Şüpheniz olmasın en büyük kavga da Cumhurbaşkanlığı bütçesinde çıkacak. 201 milyondan, 397 milyona çıkması nedeniyle. Yani yüzde 97 artış. Ama açıklama yapıldı, yanlış hesaplıyorsunuz yüzde 49 diye. Rakamları kendileri açıkladılar, oranlamayı da yine kendilerince yaptılar.

Olsun. En büyük başkan bizim başkan. Bir de gideni var. Halkın seçmediği ama halktan yana olan. Abdullah Gül. Çankaya’dan giderken 55 koruma memuru, 45 hizmet personeli ve 18 aracı beraberinde götürüyor. Halen Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde kalıyorlar.

Ama bir gün kendi evlerine geçecekler. Ne olacak bu 100 insan ve 18 araç? Herhalde bir bina tutulacak personelleri için.

Nasıl olsa devlet yani sizler yapacaksınız ödemeyi.

Garip olan ne?

HSYK'NIN KADINLARI SEÇİLDİ

HSYK seçimleri yapıldı ve hükümet destekli liste kazandı. Skor tabelasında, 10-2 yazıyor. Şimdi bu, yargı hükümetin denetimi altında mı demek? Yok canım. Erkler ayrılığı var bu ülkede. Nereden çıkardınız ‘yargı tehlikede’ lafını?

Cemaat yanlıları kazansaydı, tehlike daha mı küçük olacaktı. Cemaatçi yaftası, elle tutulur bir şey mi? Gel de çık işin içinden. Neyse. Seçimde 10.471 hakim ve savcı oy kullanmış. Yerel mahkemelerin, 1/3’ünün kadın olduğu biliniyor.

Demek ki oy verenlerin de oranı bu şekilde. Peki seçimi kazananların arasında neden kadın yok? Hukuku yalnız erkekler mi bilir, savunur? Hakkı yalnız erkekler mi verir? Yeni Türkiye hala bu mu demek?

Bunu bir kadıya sorup öğrenmek lazım.

KANTARIN TOPUZU

Hükümet paralel yapıyla mücadelede elini güçlendirmek için meclise yeni bir kanun teklifi getirdi. Ama ne teklif. 8 ay önce kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri alacak. AKP milletvekili Ramazan Can’ın bile önce “Kantarın topuzunu biraz kaçırmışız” dediği, ama partisinden tepki alınca, ‘yanlış anlaşıldım’a dönen bir teklif.

* Artık somut delile gerek yok. Polisin aklı yattıysa ‘makul şüphe’ ile yandınız.

* Makul şüphe ile ev ve işyeriniz, hiçbir izne gerek duyulmadan aranabilecek.

* Devletle ilgili suçlarda tüm malvarlığınıza el konulabilecek.

* Güvenlik kurumları sizin noterde yaptığınız işlemi paylaşabilecek. Yani görebilecek.

* Avukatlar davalarında dosyadan her evrağın fotokopisini alamayacak.

* İstendiği anda telefonlarınız kolayca dinlenebilecek.

Tasarı daha kanunlaşmadan makul şüphe ile Adana’da bir gazeteci attığı twitler nedeniyle evi aranarak gözaltına alındı bile. Bütün bunlar şu demek: AB için yaptığımız demokratikleşme düzenlemelerinden vazgeçiyoruz. Çünkü burası ‘potansiel’ şüpheliler cumhuriyeti.

SIR PERDESİ OYUNU

Türkiye’de polis ve adliye, nedense kamuya mal olmuş bir olaya hemen bir sır perdesi çekmekte çok mahir. Sevgilisini öldürüp, 24 yıla mahkum olan Cem Garipoğlu’nun hapishanedeki intiharında da bunu yaşadık.

Hemen sır perdesi çekildi ve arkasında Karagöz-Hacivat oynamaya başladı. Önce kendini astı dendi. Sonra yok asmadı. Başına poşet geçirip, kantinden aldığı ipi de boynuna 3 kere dolayıp ilmikleyerek intihar etti dendi. Sosyal medya inanmadı. Senaryolar yazdı. Ceset sadece avukata gösterildi, bir hafta sonra maktulün babası “Ben bu intihara inanmıyorum” dedi.

Öyle mi, öyleyse DNA testi yapalım dediler. Yahu bunlara ne gerek var? Olay sonrası çağır babayı ‘Bu oğlunuz mu?’ de, iş bitsin. Yok hayır. Sır oyunu oynuyoruz ya. Şimdi DNA testine itiraz edilecek. Korkarım bu olay rahmetli Özal’ın 19 yıl sonra mezarının açılmasına benzeyecek.

Bir gün Cem Garipoğlu’nun da mezarı açılıp ilgililere gösterilecek. Ve sır perdesinin arkasındaki oyun da bitecek, Kaf dağının ardında arama da.

LOBİLERİN REYTİNGİ DÜŞÜNCE...

İktidarın mağduriyet çıkarmak için öncekilere ilaveten sarıldığı kaos lobisi, savaş lobisi yakıştırmaları yeterli reytingi alamayınca daha etkilisi çıktı. Darbe girişimi. Bu girişim yeni de değilmiş.

Gezi’de, 17 Aralık’ta denenmiş zaten. Olmamış. Bir kez de 6-7 Ekim’de denenmiş, yine olmamış. Peki kimler yapmış bunu? Gezi’de bütün Türkiye darbeciydi. 6-7 Ekim’de ise sadece Kürtler sokaktaydı. Birbirine silah sıkan onlardı.

Türkler yoktu sokakta. Kobani’yi bahane edip, hükümete darbe yapılacakmış ama önlenmiş. Güvenlik için çıkarılan tanklar, zannedersiniz ki darbe için sokaktaydı. Yahu tabanca, tüfek, satırla, sopayla darbe mi olur?

Hele ki asker vesayetinin artık yok edildiği ülkede.

Bekleyin.

Darbe girişimi de reyting almazsa mutlaka yeni bir şey bulunacaktır.

MERAK BU YA

* Kamu hastaneleri çok ucuz ürünleri, SGK’ya yüksek bedelle fatura ediyormuş. Çin malı olan bu ürünleri, kalitesizliğinden Çinliler bile kullanmıyormuş. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu konuya hemen açıklık getirdi. “İnsanın olduğu yerde suistimal olur. İnceliyoruz” diyerek.

* Sınıfın müzevir çocuğu hep ‘o yaptı’ der ya, Türkiye’de ters giden her şey artık paralele bağlanıyor. Kobani’deki savaşta bile parmakları varmış. Artık yüzlerce danışman biraz kafa yorsunlar diyorum. Acaba bazı tersliklere alternatif suçlu bulamazlar mı?

* Beşiktaş’ın dünyaca ünlü taraftar grubu Çarşı, “Çocukları gülerken görmek istiyorsanız, mutluluğu onların erişebileceği yere koyun” diyerek uzun bir süredir köy okullarına yardım için çırpınıyor. Çok da başarılılar. Ama biliyorsunuz onlar da Gezi’den dolayı ‘mim’liler. İnşallah ‘kimse yok mu?’nun akibetine uğramazlar.

* Abdülkadir Selvi, “Öcalan’ın çözüm sürecindeki duruşu çok önemli. Türkiye artık onun konumunu tartışmalı” dedi. Bu konumda denetimli serbestlik de varsa, temele ilk harcı da koydu. Bakalım malayı daha kimler alacak eline?

* Cumhurbaşkanı her gün çiğneye çiğneye Anayasa filan bırakmadı. Artık kimse kalkıp da, “Anayasa suçu işliyorsunuz” demesin. Olmayan Anayasa’nın suçu mu olur?

CIZZZ...

Sporumuzun her dalında yabancılar başımızın tacı. Bir dedikleri iki olmuyor. Ama Efes coach’u ünlü Ivkoviç geçen akşam Eurolig maçında bir oyuncusuna kızdı. Oyundan aldığı Milli basketbolcumuz Doğuş Balbay bench’e giderken de arkasından tekme attı.

Her yerde Fair-Play bayraklarının asılı olduğu salonda.

Çüşş demekten başka bir şey gelmedi aklıma.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder