Mehmet Coşkundeniz Her sabah umuda uyan
HABERİ PAYLAŞ

Her sabah umuda uyan

AŞK DOKTORU
mehmet.coskundeniz@posta.com.tr
twitter.com/askdoktoru

Her sabah yalnızlığa uyanmaktan daha kötüsü, umutsuzluğa uyanmaktır. Yorucu bir ilişkiden çıkmışsındır, biraz kendinle kalmaya, duygularınla yüzleşmeye ihtiyacın vardır mesela. Henüz yas dönemindesindir, acını bitirmeden yeni birini istemiyorsundur hayatında. Evet, berbat hissediyorsundur kendini, ama geçeceğini, yeniden mutlu olabileceğini biliyorsundur.

Yeniden sevdiğinin “İyi geceler sevgilim” mesajıyla uykuya dalacağını, sabahları onun “Günaydın aşkım” mesajıyla uyanacağını biliyorsundur. Çünkü umutlusundur, bugün mutsuzsan, yarın mutlu olabileceğini umut ediyorsundur. Ama umutsuzsan...

Haberin Devamı

Geleceğe dair hiçbir umut beslemiyorsan... Uyanmanın bile anlamı yoktur. Yaşamak senin için bir zorunluluktan başka bir şey değildir. Hatta zaman zaman yaşamaktan bile vazgeçmeyi düşündüğün olmuştur. İşte bu yüzden umutsuzluk, yalnızlıktan kötüdür. “Bir daha hiç kimseye aşık olamam” demek umutsuzluktur. “Kimse beni onun gibi sevemez” demek de umutsuzluktur.

Hem sana garanti veriyorum, yine aşık olacaksın, yine sevileceksin. Bunun tek şartı umudunu kaybetmemendir. Umut seni hayata da, aşka da bağlayan en önemli dayanağındır. Umutsuzluğa kapılmak, insan olmaktan vazgeçmektir. “İnsanlıktan çıkmış” diye tabir ettiğimiz insanlara bir bak...

Hepsi kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardır. Dolayısıyla kaybedecek umutları da yoktur. Bir de neşe ile gülümseyenlere bak. Umutları yüzlerine yansımıştır. Umudun getirdiği mutlulukla gülümsüyorlardır. Evet belki şimdilik yalnızlardır, belki daha birkaç gün önce aşkta hayal kırıklığı yaşamışlardır. Ama umutlarını taşımaya devam ediyorlardır.

Hem kimse sana sonsuz mutluluk vaat etmiyor. Hayat bu, yıkıldığımız, üzüldüğümüz, süründüğümüz zamanlar olacaktır. Tüm bu anlarda da dayanma gücünü sana umut verecektir. Bak ne diyor büyük usta Nazım Hikmet...

“Geçmiş günün hasretini çekmem -yalnız bir yaz gecesi bir yana- Gözümün son mavi parıltısı bile Gelecek günün müjdesini verecek sana” Ömrü hapishanelerde, sürgünlerde, memleketinin, sevdalısının, evladının hasretiyle geçen Nazım bunu yazabilirken... Sen de yapabilirsin inan bana.

Haberin Devamı

YALNIZLIĞINI FIRSATA ÇEVİR

Uzun süredir yalnız olan insanların yaptığı en büyük hata buldukları ilk dala sarılmak oluyor. Ve çoğunlukla o dal kısa bir süre sonra kırılıyor. O zaman yeniden hayal kırıklığı, yeniden mutsuzluk, yeniden yalnızlık...

Oysa yalnızlık bize kendimizle yüzleşme, hatalarımızı anlama, empati kurma ve epey düşünme olanağı sağlar. Yani aslında yalnızlık bir çeşit yenilenme, silkinip kendine gelme anlamı taşır. Tabii bunun için öfkeyi, inkarı bir kenara bırakıp kendimize karşı dürüst ve yalın olmalıyız. Bir ilişki bittiğinde karşımızdaki insanı suçlamak en kolay yoldur.

Kendimizi sütten çıkmış ak kaşık, bırakıp gideni de bütün pisliklerin sorumlusu olarak görürüz. Tamam da bu bizi hiçbir yere ulaştırmaz. Çünkü emin olun, sizin suçladığınız kadar karşı taraf da sizi suçlamıştır. Hem zaten artık bunların ne önemi var? Giden gitti, kalanı iyileştirmek gerek.

Haberin Devamı

Ne demiştik yazının başında? Yalnızlık sürecinde karşımıza ilk çıkana bir kurtarıcı edasıyla sarılmak, onu yaralarımız iyileştirecek bir ilaç sanmak bizi yanıltır. Bir insana olmadığı gibi davranmak, taşıyamayacağı yükleri yüklemek, akıl karı değil. O bir ilişki arıyor, iyileştireceği hastalık değil. Siz kendinizi iyileştirmeden bir ilişkiye başlarsanız, tekrar hastalıklı bir ilişkinin sahibi olursunuz.

Tabii bir de, tam bu yalnızlıktan bunalmış, yaralı haldeyken yanılma olasılığınızın çok yüksek olduğunu unutmamalısınız. Bu dönemde duyguları birbirine karıştırabilirsiniz.

Bir an önce yalnızlıktan kurtulmayı amaçladığınız için farklı duyguları aşk sanabilirsiniz. Hatta aşka ihtiyacım yok, biri olsun yeter noktasına bile gelebilirsiniz. İşte bunlar hep yanlış. Geçmişin defterini temize çekmeden başlayacağınız her ilişki hayatınızda yeni bir kara nokta olacaktır.

Sabırlı olmak ve yalnızlığın tadını çıkarmak gerek. Biriyle birlikteyken yapmak istediğiniz ama yapamadığınız her şeyi yapma imkanınız var artık. Öyleyse yapın. Dans kursuna başlayın, spora gidin, evde tüm gün pijamalarınızla oturun ya da her neyse...

Yalnızlığı bir fırsata çevirmek sizin elinizde. Hem biliyor musunuz, insanların kariyerlerinde en fazla yükseldikleri zaman, hayatlarında kimse olmadığı zamandır. Siz hayat sevincinizi, mizah duygunuzu kaybetmeyin yeter.

KAFAMDA DELi SORULAR

Bir kadın neden “O beni hak etmiyor” ya da “Beni hak edecek birini arıyorum” der? Hak edilecek kadın nasıl olur? Kendini bulunmaz Hint kumaşı mı sanmaktadır? Peki bir erkek böyle söyleyen bir kadını hak etmek için ne yapmalıdır? Aslında doğru soru şu: Bir erkek böyle söyleyen bir kadın için parmağının ucunu bile kıpırdatmalı mıdır? Bir erkek neden sevgilisini baskı altında tutar?

Sevgilisini sokağa çıkarmazsa, başkalarıyla görüştürmezse egosu mu okşanır? Peki sevgilisi başkasıyla görüşürse hemen kendisini bırakıp onun kollarına atılacağını mı sanmaktadır? Bu nasıl bir özgüven eksikliğidir?

Bir erkek neden birlikte olduğu kadınların sayısıyla övünür? Sayı arttıkça ne elde edilmektedir? Çok sayıda kadınla birlikte olmak yerine bir kadınla birbirinden güzel çok sayıda an yaşamak daha güzel değil midir? Bir tek kadınla bile birlikte olmak özel mesai isterken başka kadınlara zaman nasıl ayrılabilir?

Çok kadın önünde sonunda yalnızlık değil midir? Bir erkek neden her yaptığını abartarak anlatır? Sevgiliyi etkilemek için yaşananlara bire bin katmak gerçekten işe yarar mı? Tutamayacağı sözleri neden verir?

Üstelik o sözleri tutamayacağı ortaya çıkınca neden hemen inkar yoluna sapar? Bir kadın neden kendi ilişkisini başkalarının ilişkisiyle, sevgilisini de başkalarının sevgilisiyle kıyaslar? Bundan ne elde edecektir? Kendi ilişkisinin farklı olduğuna neden inanmaz?

“Bilmem kimin sevgilisi şöyle yapıyor ama sen hep öküz hep öküz” diyerek neden sevgilisini aşağılar? Bir kadın neden sevmediği halde bir ilişkiye girer? Yalnızlıktan kurtulmak için mi? Kullanmak için mi? Para aşkın yerini tutabilir mi? Kadın bu yolla statüsünü mü yükseltmiştir?

Sevmediği bir erkeğe nasıl dokunabilir mesela? Bir erkek neden sevilmediğini bildiği halde o kadınla birlikte olmaya devam eder? Kendini bir gün sevdireceğini mi düşünmektedir? Bu ilişkinin tamamen bir alış veriş olduğunun farkında değil midir? Seks her şey mi? Bir kadın neden evliliği bir amaç olarak görür?

Evliliğin bir ilişkiyi rahat yürütmeye yarayan bir araç olduğunu hala öğrenememiş midir? Evliliğin bir son değil bir başlangıç olduğunu daha ne kadar söylemek gerek? Bir erkek neden evlendiği halde bekarmış gibi yaşamaya devam eder? Evlilik sorumluluğunu yerine getiremeyecekse neden evlenir? Okulu bitirdim, askerliği yaptım, işimi de buldum, artık evleneyim mantığı hala geçerli mi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder