Mehmet Coşkundeniz Hiç beklemediğin anda...
HABERİ PAYLAŞ

Hiç beklemediğin anda...

İnsan umut ettiği şeyler gerçekleşmeyince kendisini kocaman bir boşlukta hissediyor. Evet aşma gücümüz var, aşabiliriz de. Ama kaç kez? Kaç kez aynı acıları yaşayıp da yeniden doğrulabilir insan? Kaç kez yaşayamadığı bir aşkın nöbetini tutabilir? Kaç gece daha uykusuz kalabilir? Kaç günü daha yemek yemeden geçirebilir?

Hep de “Bir daha olmayacak, bir daha bunların olmasına izin vermeyeceğim” dediği anda darbeyi yer insan. En mutlu olduğunu hissettiği zamanda, “Tamam bak bu kez başardım” dediği yerde, hiç beklemediği yerden alır yumruğu ve devrilir yere.

Haberin Devamı

O ilk darbeden sonra kalkabilmesi mümkündür. Ama gerçekler birbiri ardına sökün eder, bir yumruk, bir yumruk daha...

Her şeye dayanabilirsin belki, bir tek o çok sevdiğin, uğruna hayatını adadığın, yokluğunda nefes bile alamadığın sevgilinin, artık seni sevmediğini öğrendiğin an hariç. Çünkü o an aslında Hayatın, geçmişin, bugünün, geleceğin, düşüncelerin, hayallerin yok olmuştur... Seni sen yapan ne varsa yoktur artık. Ve aslında sen de yoksundur.

“Mış” gibi yapmanın zamanıdır artık. Yaşar’mış’ gibi yaparsın, ‘yemek yer’miş’ gibi, güler’miş’ gibi... Gerçek değildir oysa, bir tiyatro oyunu sergiliyorsundur ve sırf başkaları üzülmesin diye sendi hüznünü içine akıta akıta kalbini daha da ağır yaralıyorsundur. Ağır yaralısın evet, bitkisel hayattan bir ‘tık’ daha iyisindir, hepsi o kadar.

Bilinmezliklerin içinde kıvranırken ve zamanı sadece “Bir an önce geçsin” diye harcarken boş boş bakarsın etrafa. Ölü bakışı gelip yerleşmiştir gözlerine. Anlamsız, ifadesiz bakışlar...

Bir zamanlar seni mutlu eden şeylerin nasıl değersizleştiğini, nasıl önemsizleştiğini görürsün. Öyle bir boşvermişlik içindesindir ki hiçbir şeyin seni hayata döndüremeyeceğini düşünürsün.

“Düşünürsün” dediğime bakma, lafın gelişi... Çünkü düşünme yeteneğini de kaybetmişsindir. Şuursuzca davranmaya başlamışsındır.

Cezai ehliyeti olmayan aklını yitirmiş bir hasta gibi... Yaptığın şeylerin sorumluluğunu alamayacak durumdasındır. Ki aslında pek bir şey de yapmıyorsundur, yapamıyorsundur. Çünkü içinden hiçbir şey ama hiçbir şey gelmiyordur.

Haberin Devamı

Bir de öfke nöbetleri var tabii... Onu suçlarsın önce, “Nasıl yapar bunu?” diye... Daha çok kısa süre öncesine kadar “Sensiz yaşayamam” diyordu öyle değil mi? “İyi ki sana rastlamışım etrafımız öyle kötü insanlarla dolu ki” diyordu öyle değil mi? “Hayatımın sonuna kadar benimle kal.

Bak benden önce ölürsen asla affetmem seni” diyordu öyle değil mi? “Yalancıymış” dersin, “Demek beni kandırıyormuş” dersin, birbiri ardına sıralarsın küfürleri. Arayıp bağıra çağıra konuşmak ya da kin dolu mesajlar yazmak istersin.

Yapamazsın ama, kıyamazsın çünkü. İçinde yaşattığın o aşk izin vermez buna. Kendi kendini sakinleştirir yine zamanın geçmesini beklersin.

Sonra kendini suçlarsın. “Ben ne yaptım da bu hale geldik?” diye... Ardından çevrenizdeki insanları. Bir sorumlu bulursan rahatlayacağını sanırsın. Bu işin sorumlusunu ipe çekmeden kendine gelemeyeceğini sanırsın. Kimdi en son temas ettiği kişi? Belki de onun etkisiyle bu hale geldi...

Haberin Devamı

Ama asıl yangın, onun başka birini sevebilme ihtimalini düşündüğünde başlar. Öyle ya görünürde bir şey yokken birden değişmesinin altında yatan şey başka bir aşk olmalıdır öyle değil mi? İşte bu delirtir, yüreğini kanırtır insanın.

Bunu asla ama asla kabullenemezsin. Nasıl kabulleneceksin ki? Manyaklaşırsın, kendini kaybedersin, ararsın, tararsın, paranoyaklaşırsın, hiçbir şey bulamayınca daha da sapıtırsın...

Oysa gerçek ay gibi ortadadır. Sevmiyordur işte, sevmiyordur artık. Sen kabul etmesen de o senden çoktan gitmiştir. Bir gün söyleyiverir işte. Tam beklemediğin anda, en mutlu olduğunu hissettiğin anda yersin darbeyi... Yıkılırsın...

Yıkılmaktan utanma. Aşk bu, acısı da var elbette, nasıl yaşadıysan mutluluğunu, acısını da yaşayacaksın. Ah biliyorum, “Bundan böyle ben de acımasız olacağım, o darbeleri ben de atacağım” diye düşünüyorsun ya, hiç kandırma kendini.

Sen öyle olamayacaksın. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin. Böyle kalacaksın. Acıyla yaşamaya alışacaksın...

ÖYLE BİR SEVGİLİ...

Bir anını bile onsuz geçiremediğin, yanındayken bile özlediğin, bir gülüşüne tüm dünyayı feda ettiğin, hayatının anlamı, yaşamının kaynağı, yüzüne baktığında huzur veren, seni hep seveceğinden emin olduğun biri...

Dokunuşuyla içini titreten, tutkunun ateşini kalbine yerleştiren, yağmuru, soğuğu keyifli hale getiren, her daim baharın, çiçeğin, en parlak mavin, kırmızın, gökkuşağın, yol arkadaşın, en iyi dostun, gururun, gökte ararken yerde bulduğun biri...

Dünyanın en güzeli, en şirini, en tatlısı, en ateşlisi, en akıllısı, en sadığı, seni sen olduğun için seven, seni her şeyinle kabul eden, kendisinden çok seni düşünen, çocuk, olgun, genç, yaşlı, her zaman deli sevdalı biri...

Gündüz güneşin, gece ayın, masmavi yıldızın, sarı sıcak kumsalın, yemyeşil ormanın, ağaçtaki dalın, denizdeki martın, yüreğindeki kelebek, seni sen yapan, zaten ne yaparsa hep iyi yapan biri...

Kokusuyla sarhoş eden, gölgesiyle bile mutluluk veren, sırdaşın, gönüldaşın, sen ağlarken ağlayanın, gülerken gülenin, sevincin, “Tanrım ona bir şey olmasın” diye dua ettiğin, varlığı için her zaman şükrettiğin biri...

Kaybetmekten deli gibi korktuğun, “Gidersen, ölürüm” dediğin, uğruna her şeyi göze aldığın, bir anına bir ömrü harcadığın, pişmanlık yaşatmayan, “Keşke” dedirtmeyen, geçmişi özletmeyen, en saçma fikirlerine bile değer veren biri...

Elin, ayağın, beynin, yüreğin, sevdan, sevdalın, kahkahan, gözyaşın, her daim aşkın, ölesiye sevdiğin, sevmekten hiç vazgeçmediğin, akıl verenin, yol gösterenin, sesin, sessizliğin olan biri...

Seni en çok anlayan, sensiz olamayan, bekleyenin, özleyenin, aynı yolda yürüyenin, en heyecanlı serüvenin, aramasa delirdiğin, gelmese aklınızı oynattığın, kaybolsa çıldırdığın, umudun, kıskançlığın, özlemin olan biri...

En doğru kararın, en güzel yılların, ruhun, ruh eşin, sönmeyen ateşin, aklını alan, canına can katan, yüreğine canan olan, seni hiç yalnız bırakmayan, seni gözünden bile sakınan biri... ..

Hayatında böyle biri var mı? Öyleyse sıkı sıkı sarıl ona ve sakın bırakma....

Sıradaki haber yükleniyor...
holder