Mehmet Coşkundeniz İlişkiler artık neden çabuk bitiyor?
HABERİ PAYLAŞ

İlişkiler artık neden çabuk bitiyor?

1- SADAKATSİZLİK

Kimse kimseye sadık değil artık. Erkekleri falan da gömmüyorum, en az erkekler kadar kadınlar da sadakatsiz. Neden? Çünkü seçenek çok artık. Teknoloji sayesinde erişemeyeceğimiz kimse yok. İlişkimizden azıcık sıkılsak hop hemen başka birini arıyoruz. Aslında aramaya bile gerek yok, şıp diye buluyoruz.

2- DUYGUSUZLUK

Ne duygularımızı dinliyoruz ne de açıkça dile getirebiliyoruz. Sevgimizi, sevdiğimiz kişiyle bile paylaşmıyoruz. Korkuyoruz, reddedilmekten, duygularımızın örselenmesinden. Oysa sevdiğimizi söylemediğimizde, duygularımızı dile getirmediğimizde ilişkimizin yürümeyeceğini bilmiyoruz. Ben söyleyeyim, yürümez.

Haberin Devamı

3- ANLAMAMAZLIK

Empati, herkese çok sempatik bir kelime olarak geliyor ama ne yazık ki anlamını kimse bilmiyor. Kendimizi karşımızdaki insanın yerine koymuyoruz kısacası. Onun söylediklerini anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz. Kendi egolarımızın doğrultusunda hareket ediyoruz ve böyle yaptığımızda da önünde sonunda çuvallıyoruz.

4- VURDUMDUYMAZLIK

Tahümmül eşiğimiz sıfırın altında. İncir çekirdeğini doldurmayacak meseleleri büyütüp kocaman kavgalar elde ediyoruz. Sonrasında da haklıyı haksızı arama yanlışına düşüyoruz. Yahu haklı olsan ne olacak, ilişkin gitmiş... “Aman biterse bitsin” vurdumduymazlığı sarmış dört yanımızı. Nasılsa başka seçenekler var değil mi?

5- KOLAYCILIK

İlişkilere emek vermek, özveride bulunmak, sevgimizi, aşkımızı, sevdamızı yaşatmak diye bir amacımız olurdu eskiden. Şimdi nerede... En kolayı “Giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir” gibi salak saçma ergen klişelerinin arkasına sığınmak. Giden gider de, gittiği gün sen bitersin asıl a benim akıllım...

6- İHMALCİLİK

Yarını düşünmekten bugünü, işimizi düşünmekten özelimizi, başkalarını düşünmekten kendimizi ihmal eder olduk. Tüm bu ihmalcilik içinde sevgilimizi de kıyıya köşeye attık, “Nasıl olsa sevgilim” dedik, iyi halt ettik. Oysa sevgilimize birinci önceliği vermiş olsaydık, şimdi yapayalnız kalmazdık.

7- BENCİLLİK

Varsa ‘ben’, yoksa ‘ben’... Her şey gurur meselesi... Özür dilemek zayıflık... Affetmek saçmalık... Kırıcı cümleler kullanarak benliğimizi koruma altına aldığımızı sanıyoruz. Elimizdekiyle yetinmek yerine egomuzu şişirecek başka oyuncaklar arıyoruz. Evet geriye ‘ben’ kalıyor, ‘biz’ olmanın kutsallığı unutuluyor.

Haberin Devamı

8- SANALCILIK

Sosyal medya sayesinde kurduğumuz sanal dünyanın esiriyiz hepimiz. Ellerimizde akıllı telefonlar, o bunu beğendi, bu şu fotoğrafı post etti derken, karşımızda oturan sevgilimizle bile konuşmuyoruz. İyi de o dünya gerçekten sanal! İnsanın 12 bin, 25 bin, 150 bin arkadaşı olabilir mi? Kurtulun bundan, kurtulun!

9- AŞKSIZLIK

En son ne zaman bütün benliğimizle birine aşık olduk? Seven bir kalbin her şeyden daha üstün olduğunu nasıl unuttuk? Aşkın kendisini yaşamak varken, aşık rolü yapıp sağa sola ne kadar mutluyuz diye rol yapmaktan bıkmadık mı? Aşktan korkmanın dünyanın en büyük saçmalığı olduğunu ne zaman öğreneceğiz sahiden?

10- YALNIZLIK

Yalnızlığı bir hayat biçimi haline getirmeye başladık. O kadar uzun süredir yalnızız ki; biri hayatımıza girdiğinde tüm düzenimizin alt üst olacağını düşünmeye başladık. Düşünürün dediği gibi, hayatının altının, üstünden daha iyi olmayacağını nereden biliyorsun? Hadi söyle şimdi, “Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız...”

Haberin Devamı

AŞKIN NASIL BİR ŞEY OLDUĞUNU UNUTANLAR İÇİN

Onu her gördüğünde yüreğin güp güp atar, dizlerin titreyecek gibi olur, vücudunun ısısı artar, kanın deli bir hızla akar...

Onu gördüğün anda gözlerin parlar, içine yaşama sevinci dolar ve müthiş bir güçle donanırsın...

Aramadığında deli olursun ama aradığında her şeyi unutursun...

Yanında olmadığında hayatı tatsız ve anlamsız görürsün, yanına geldiğinde “İyi ki yaşıyorum” diyerek tanrıya şükredersin...

Onu özlemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu düşünürken özlemin sonundaki kavuşmanın muhteşemliği aklına gelir ve gülümsersin...

Yokluğunun dayanılmaz olduğu anlarda, kendini ne kadar sıkarsan sık gözyaşların istem dışı olarak gözlerinden aşağı süzülür...

“Seni seviyorum” cümlesini en çok ona yakıştırırsın...

O “Seni seviyorum” dediğinde dünyanın en mutlu insanı olursun...

En olmadık zamanlarda en muzip bakışlarla onu baştan çıkarmaktan keyif alırsın...

Günde 20 telefon ettiğin halde, akşam onunla buluştuğunda “Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki” dersin...

O konuştuğunda, doğadaki bütün seslerin sustuğunu hissedip sadece onu dinlersin...

Geleceğe dair hayaller kurarken el ele upuzun bir yolda yürüdüğünüzü ve ellerinizin hiç ayrılmayacağını düşlersin...

Rüyanda bile ona kötü bir şey olduğunu gördüğünde için ‘cız’ eder...

Yalnızken, bir şiir okuduğunda, bir film izlediğinde, bir şarkı dinlediğinde “Keşke yanımda olsaydı da bu anın tadını birlikte çıkarsaydık” dersin...

Aklına gelen her şeyi, hemen onunla paylaşırsın ve bunu hayata geçirmek için hiç zaman kaybetmezsin.

Onunlayken, bugünü, hayatınızın son günü gibi yaşarsın...

Onun başarısıyla övünüp, sevincini paylaşırsın...

“Haydi gidiyoruz” dediğinde, “Nereye?” diye bile sormadan elinden tutup yola çıkabilirsin...

İnsanız, hepimizin kötü yanları var. Ama sen kötü yanları yerine, iyi yanlarını görmeye çaba gösterirsin...

Kendini onun kollarına güvenle ve huzurla bırakabilirsin...

“Bir gün giderse...” diye düşündüğünde kendini koskoca bir karanlığın içinde bulursun...

O olmadan, hayatındaki hiçbir şeyin seni mutlu etmeyeceğini düşünürsün...

Onu kaybetmekten çok, her şeyden çok korkarsın, bu korku aklına geldiğinde ona daha sıkı sarılırsın...

Onunla birlikte olabilmek için tüm kuralları yıkmayı, tüm hayatını bir çırpıda silmeyi göze alabilirsin...

Önüne çıkabilecek her engeli aşma yolunda en küçük bir tereddüt bile yaşamazsın...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder