Erkut Can Yolsuzluk kimsenin umrunda değil
HABERİ PAYLAŞ

Yolsuzluk kimsenin umrunda değil

Kadir Has Üniversitesi her yıl tekrarlanan ‘Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nı 2014 yılı için de açıkladı. Bir anlamda Türkiye’nin röntgeninin çekildiği araştırmanın sonuçları çok ilginç. Çok sonuç var da ben bazılarını sıralayayım.

? Paralel yapı büyük sorun diyenler sadece yüzde 3

? Yolsuzluk sorun diyenler sadece yüzde 0.7

? En iyi yönetim biçimi parlamenter sistem diyenler yüzde 79

? Yargı siyasallaştı diyenler yüzde 58.7

? Muhafazakarım diyenler yüzde 37, milliyetçiyim diyenler yüzde 20

Haberin Devamı

? Cumhuriyetçi-Kemalistim diyenler sadece yüzde 16.5

? Etnik tanımlama: yüzde 60 Türk, yüzde 10 Kürt

? Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik diyenler yüzde 57

? Terör en büyük sorun diyenler yüzde 14

? IŞİD Türkiye için tehdittir diyenler yüzde 82

? Erdoğan başarılı diyenler yüzde 43.5 başarısız diyenler yüzde 36

? CHP başarısız diyenler yüzde 68

? Kılıçdaroğlu başarısız diyenler yüzde 70

? Davutoğlu başarılı diyenler yüzde 33.8

İşte Kadir Has Üniversitesi’nin çektiği röntgen filminde Türkiye için görünenler bunlar. Dilerseniz kendinizi de ekleyip bu yüzdeleri değiştirebilirsiniz. Ya da ‘bana ne’ deyip geçip gidersiniz. Seçim sizin.

Maç bitti. Hadi artık uyuyun

Sonucu belli maç öncesi bir heyecan ki sormayın. Acaba 53 oyuncu vicdan muhasebesi yapıp oyunu bozar mı diye. Maç öncesi Ayşenur Bahçekapılı liderliğinde ısınma turları ve başlama düdüğü. İlk devrede her şey planlandığı gibi. Çağlayan golü atıyor. Ama bir aksilik var.

Birilerinin tabiri ile, 38 hain. Bu hıyanetin sebebini de Mehmet Ali Şahin açıklıyor: “Bir milletvekili 700 bin liralık saati kolunda taşıyamaz.” İkinci devre başladı. Oyun uyutulurken, Güler de topu 90’a takıverdi. Ama ‘hainler’ çoğalmış, 43’e çıkmıştı. Korku başladı. Hani maç anlaşmalıydı. Bahçekapılı hemen ‘10 dakika ara’ dedi ama bu 10 dakika bir türlü bitmedi. Çünkü üçüncü devre daha kritikti.

Hemen gelmeyen AKP’li milletvekillerine ‘maça gelin’ mesajları atıldı. Ve Bahçekapılı üçüncü kez düdüğünü çaldı. Heyecan dorukta. Hem beyaz, hem de kırmızı formalılar topa sahip olmaya çalışıyor. Bu arada yıldız oyuncu Egemen Bağış artistik bir gol atıyor. Devre sonunda soyunma odası olarak kullanılan kuliste bekleme başlıyor. Neticede üçüncü devreyi de kırmızı formalı takım galip kapatıyor.

Haberin Devamı

Ancak hukuku ve vicdanı siyasetten üstün tutan AKP’lilerin sayısı biraz daha artmış, 48’e ulaşmışlar. Olsun beyaz formalılar 3 bakanı kaçırdılar ya. Bu artışın nedeni yine Şahin’den: “Bağış’ın Kuran’a dair konuşması, hala milletvekillerinin içinde bir sızı. Bu fire de ondan.” (Konumuz dışında ama bu laf üzerine ben Şahin’e bir soru sormak istiyorum. “Siz tape ve CD’ler için daha önce montaj dememiş miydiniz? Peki bu sızı neden acaba?”) Dördüncü ve son devre. Bu kez santrafor Bayraktar. Hızlı, tekmeye kafa uzatan bir oyuncu.

Klasını da, “Ben suçluysam, her şeyi Erdoğan’ın talimatıyla yaptım. O da suçlu” diyerek ispatlamıştı. İşte bu klas farkı maç sonunda sadece ‘11 hain’ ile ortaya çıktı. Ve maç bitti. Beyaz formalılar Yüce Divan’dan 4 bakan kaçırdılar. Hem de bozuk sahaya rağmen. Bir anlamda da A2 takımını oluşturan komisyondaki arkadaşlarına yeni dönemde A takımının yolunu açtılar. Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 yıl önce, “Yolsuzluğu yapan babam hatta oğlum olsa cezasını veririz” demişti.

Haberin Devamı

Kısa bir süre önce de Başbakan Davutoğlu, daha acımasız davranıp, “O kolu koparırız” diyerek cezayı şeriat boyutuna çekmişti. Hocaları H.Karaman “Yolsuzluk hırsızlık değildir” dediği için de Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununu hırsızlıktan saymadılar zaten. Neticede 19 Ocak’ta Meclis’e ‘Acaba kolum koparılır mı’ korkusu ile giden 4 eski bakan ‘çolak’ kalmaktan kurtuldular. Bir yazımda, Yüce Divan değil yüce kerevet demiştim. Şimdi de diyorum ki; Ey Türk milleti oyun bitti. Hadi bakalım çıkın kerevetinize ve rahat rahat uyuyun. Nasıl olsa vekilleriniz sizi korumak adına uyumuyor.

Yetenek sizsiniz

Meclis’teki sonucu belli maçta takım arkadaşı Bağış ve Güler futboldan sonra basketbolda da yeteneklerini ortaya koydular. Bağış, zarfını yakın mesafeden güzel bir bilek hareketi ile kutuya soktu. Hanesine 2 sayı yazıldı. Ama Güler, yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle geriye çekilip zarfını çembere değmeden kutuya sokarken, sosyal medya hakemleri 3 sayı gösteriyorlardı.

Kılıçdaroğlu bu sevdadan vazgeç

Dünyaca ünlü bahtsız şairimiz Nazım Hikmet’in geçen hafta andığımız 113. doğum yıldönümünde Kılıçdaroğlu’nun düşüncesi yine gündeme geldi. Yani ünlü şairin Moskova’daki kabrinin, Gezi Parkı’na getirilmesi ve bir anıt mezar yapılması. Ne güzel. Ama yeri doğru mu? Gezi Parkı artık sembol bir alan. Ancak iktidarda AKP olduğu sürece ne olacağı meçhul. Kışla projesi şimdilik derin dondurucuda. Hiç şüpheniz olmasın. Bir gece yarısı çıkarılacak ve çözülecektir. Şimdiye kadar bu yöntem defalarca uygulandı. O zaman böyle bir seçime ne gerek var? İstanbul’da ve Türkiye’de yer mi kalmadı. Hem o, bir Anadolu köyü mezarlığı istememiş miydi? Yaşadığı sürece ona saygı gösteremedik, hiç olmazsa isteğine saygılı olalım. Ayrıca o, tepesinde bir de çınar ağacı istemişti. İşte o bir ağacın çevresinde niye Nazım Hikmet Ormanı olmasın? Evet Kılıçdaroğlu, aracılık edin. Hem de yılmadan. Başarabilirseniz eğer, Türk halkından alacağınız dualar belki oya da dönüşebilir. Ama Gezi Parkı ısrarını bırakın.

Atatürk'ün gölgesinde başkanlık provası

Tüm inşaatları bittikten sonra alacağı adla ‘Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki büyük toplantı salonunda yapılan MGK toplantısında duvarda 92 yıl sonra Atatürk resminin olmaması, bildiğiniz gibi kamuoyunda çok tartışılmıştı. Değişim hamlesi tepki görünce mazeret ‘eksikler tamamlanacak’ şeklinde oldu. Ve eksik tamamlandı. Zaten hazırdı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın Saray’daki ilk bakanlar kurulu toplantısında Büyük Önder layık olduğu yeri aldı. Bir başka deyişle başkanlık provasının ilk toplantısı onun gölgesinde yapıldı. Asılan Atatürk portresi rahmetli İbrahim Çallı’nın imzasını taşıyordu. Büyük ustanın yine ressam olan torunu Yaşar Çallı, “Umuyorum portrenin önünde oturanlar, laik Cumhuriyetin temel değerlerinden taviz vermez, ilkelerine bağlı kalırlar” diyerek en güzel, en anlamlı, özlem dolu sözü söyledi. Türk milletinin hislerine tercüman olarak. Nokta.

Hepimiz Hrant’ız ama...

Tatavla Dayanışması diye bir grup Ergenekon Caddesi’nin adının Hrant Dink Caddesi olarak değişmesi için bir kampanya başlatmış. Okumuştum. İstanbul Erkek Lisesi’nden arkadaşım avukat Ömer Yasa daha duyarlı davranıp, gerçeklere dikkat çekerek karşıt bir kampanya başlattı. Diyor ki Yasa; “Ergenekon Caddesi, sevgili kardeşimiz Hrant’ın oturduğu veya öldürüldüğü bir yer değil. Onu öldüren Türkiye düşmanları şimdi de Türkiye halklarının büyük bir çoğunluğunun kuruluş destanının adı olan Ergenekon adını yok etmek için bu oyunu yapıyorlar. Şiddetle protesto ederek Google’da ‘Ergenekon Caddesi’nin adı değiştirilemez’ diye bir kampanya başlatıyorum. Hedefim en az 100.000 imza.” Ben de bu kampanyaya imzamı koydum. Hele hele Hrant’ın ölümünün 8. yılında Agos Gazetesi’nın önüne konulan ‘Yüzleşin Hrant’la, soykırımla’ yazısını gördükten sonra. Birincisine evet, ikincisine hayır dediğim için.

CIZZZZZ...

AKP Balıkesir milletvekili Tülay Babuşçu’nun kime hizmet ettiği belli sözlerine en güzel cevabı İlber Ortaylı verdi. “Yeni filmimiz 2023’te vizyona girecek diyenlere inanmayın. Muhtemel senaryo şu ki; yapımcı paraları alıp tüyer.”

MUTLU SON

Fotoğrafa bakıp da yanlış düşüncelere kapılmayın sakın. Onlar aslında mutlu/mesut gülüyorlardı. Ancak Zengin bir oyuna gelen Fenerbahçeliler, NASA’da yaptırdıkları photoshop’la mutlu son fotoğrafını bu hale getirmişler. Bütün mesele bu.

MERAK BU YA...

¦ Fuat Avni hesabı kim olduğu bilinmeden kapatıldı. Bunu bile çok gördüler bize. Şeffaflaşan Türkiye’de ne güzel olacakları bir gün önceden öğreniyorduk. Bu kadar muhbirine dağıttığına göre onda para çok. Yeni bir hesap açar, olur biter.

¦ AKP’ye muhalefet eden herkes Türkiye düşmanıymış. Öyle diyorlar. Yani Türkiye’nin yüzde 54’ü. Siz siz olun aman ‘hain’ damgasını yemeyin.

¦ Döve döve bir delikanlıyı öldürdüler ama bunu postallarını çıkararak yaptıkları için ‘iyi hallerinden’ ceza indirimi aldılar. Ne de olsa iyi çocuklar. Ya bir de ‘heyecanlı çocuklar’ olsalardı, kafa koparacaklardı demek ki.

¦ Levent Üzümcü’den yeni bir deyiş. “O kadar çok deli var ki; kimin hangi kuyuya taş attığı belli değil.”

¦ Davutoğlu, 5 ayda örtülü ödenekten 338 milyon lira harcamış. Sahi Yağma Hasan’ın böreğinin kilosu kaçaydı?

¦ Yargıtay Başkanı, “Boyuna yeri değişen bir hakim kendisini nasıl güvende hissetsin” demiş. Haksız mı?

¦ Passolig ile statlarda her şey kontrol altına alındı. Ama kontrol edilecek seyirci bulunamıyor. Şimdi sıra liselere geldi. Passolise uygulaması ile öğrenciler kartlarını okutup turnikeden geçeceklermiş. Olur mu? Niye olmasın.

¦ Acı bir sayı. 2014’te uyuşturucudan 650 kişi ölmüş. Çoğunluğu da bonzaiden. Ah polisimiz yürüyenlerin yanında yürümekten bir kurtulsa neler yapacak neler ama...

¦ Avrupa ülkeleri bir başka hesap içindeler. Kasten aşırı önlemler alarak, bomba ihbarları ile halkı korkutarak Müslümanlara karşı tahrik etmek istiyorlar. Eee, onlar da siyasetçi. Yol bu.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder