Cumartesi Postası Ahu Tuğba: Kaç kere evlendim hatırlamıyorum,hepsi beni aldattı

Ahu Tuğba: Kaç kere evlendim hatırlamıyorum,hepsi beni aldattı

Paylaş
Ahu Tuğba: Kaç kere evlendim hatırlamıyorum,hepsi beni aldattı

80’ler Türk sinemasının efsane isimlerinden. Hayatını da filmlerinde olduğu kadar cüretkar yaşadı. 10 yıldır kızı Anjelik ile birlikte Miami’de. Sinemadan ve ekrandan uzak olsa da her zaman merak uyandırıyor. İşte uzun zamandır sessiz kalan Ahu Tuğba’dan bomba açıklamalar:

OYA ÇINAR

Haberin Devamı

oya.cinar@posta.com.tr

✔ Babamı 11 yaşından beri görmüyorum. "Adımızı lekeledin" diyerek bana sırtını döndü. Oysa ben ondan intikam almak için oyuncu oldum.

✔ “10 kere evlendi” yazıyorlar, abartıyorlar. Kaç kez evlendim bilmiyorum. Ama hepsi beni aldattı. Evime girip çıkan arkadaşlarımla, temizlikçimle bile yattılar.

✔ Sıradan insanların arasında daha mutluyum. Kapıcıyı da insan olarak görürüm. En çok onlarla sohbet ederken mutluyum.

✔ Çok şiddet gördüm. Erkeğin eli bir kere kalktı mı arkası gelir. Sonra nasıl kurtulurum diye düşünürsün.

✔ Şimdi bakınca görüyorum ki aslında hayatım koca bir dramdı...

■ 10 yıldır Amerika Miami’de yaşıyorsunuz. Nasıl bir hayatınız var?

Kızım Anjelik’le sabah okula gidiyorum. Onun okulu, onun hayatı... Her şeyimi ona göre yaşıyorum. Belki lisede, üniversitede çocuğu biraz yalnız bırakmak lazım. Ama kendi işimi bıraktım, onu bırakmadım. Kötü arkadaşlar edinebilirdi. Allah korusun, çok korkuyorum!

Haberin Devamı

■ Neden bu kadar korku? Sizin çocukluğunuz nasıl geçti ki?

Ah o yıllar... Unuttuğumuz anılar. Çok güzel, babaya aşık bir kız çocuğuydum. 11 yaşımdan sonra kader ağlarını ördü. Babam bir kadın yüzünden bizi terk etti. Sonra onu bir daha hiç göremedim.

■ Hiç mi?

Hiç! İki sene önce bir arkadaşı aracılığıyla haber gönderdim, görüşmek istedim. Arkadaşına bile, “Askerlik arkadaşım olmasan kalbini kırardım. O bizim adımızı lekeledi. Asla affetmem” demiş. Sanatçı olmamı istemiyordu babam. Oysa ben zaten babama inat sanatçı olmuştum. O bizi terk edip gitti diye.

■ Pişman mısınız?

Büyük yaralar açtı içimde hayat. Babamın bizi terk etmesinin travmasını hiçbir zaman atlatamadım. Hayata ağır bir dramla başladım. Bu durum erkeklere bakışımı da etkiledi. Evliliklerimde güvensizlikler, sadakatsizlikler, her şey ardı ardına geldi. Şimdi bakınca görüyorum ki aslında hayatım koca bir dramdı...

AĞLAMA KRİZLERİNE GİRDİĞİM ÇOK OLUYOR

■ Sinemaya 11 yaşında başlamışsınız. Çok küçük bir yaş değil mi?

Ben varlıklı bir ailede doğdum, maddi olarak bir sorumluluğum yoktu. Sinemaya girmeyi de kendim istemedim. Keşfedildim. Yoksa aklımda yoktu. Doktor ya da polis olmak istiyordum. İz sürmeyi çok severim. İyi bir dedektif olabilirdim. Ama hayat işte... Allah’tan şanslıydım, hep iyi prodüktör ve gazinocularla çalıştım. Beni çocukları gibi sevip sahiplendiler.

Haberin Devamı

■ Manevi olarak ağır bir bedel ödediniz mi?

Hâlâ ödüyorum. Ağlama krizlerine girdiğim, kendi içime döndüğüm çok oluyor. Ama alınyazısının önüne geçemiyorsun. Yaralarım öyle derin ki hiç iyileşmiyor.

■ Zaman her şeyin ilacı denir...

İnsanın içindeki o çocukluk, o acılar geçmiyor. Geçmeyi bırak, o yara seninle birlikte büyüyor. Bambaşka güvensizlikler giriyor hayatına. Ki>

EGOSUNA TESLİM OLANIN SONU CANLI İNTİHARDIR

■ Yaptığınız en büyük hata neydi?

Kızım hariç, tüm hayatım koca bir anlamsızlıktan ibaret. Yaşadığım her şey bir oyunmuş. Gençken insan 50-55 yaşına gelmeyeceğini sanıyor. Ama 27’den sonra hayat çok hızlı akıyor. Oradan sonrası nasıl geçti hiç bilmiyorum. Geriye dönüp baktığımda, “Ben ne yapmışım? Ne gerek vardı bütün bunlara?” diyorum.

■ Onca filminiz var...

Oldu da ne oldu? Hiçbir zaman o egoda bir insan olmadım. Olanın da Allah yardımcısı olsun. O duyguya girenlerin, egolarına teslim olanların sonu canlı intihardır. Şöhretli olmak, bu filmleri yapmış olmak bana ne katmış? Sıradan insanların arasında daha mutluyum. Kapıcıyı da insan olarak görürüm. En çok onlarla sohbet ederken mutluyum.

■ Hayatınızın bir dönemine geri dönme şansınız olsa?

Gazino zamanlarıma dönmek isterdim. Bir gecede iki gazinoda sahne alıp, sabah uykusuz setlere koşup, plastik sandalyelerde uyuduğum zamanlara... Onca uykusuzluğa rağmen hiç şikayet etmeden, bir kere of demeden çalıştığım günlere... Atlarla, ayılarla, motorlarla sahneye çıktım. Hâlâ dünyada benim gibi bir sanatçı onları sahneye çıkarmamıştır.