Cumartesi Postası Ama deli ama dolu bir sürü düşünce

Ama deli ama dolu bir sürü düşünce

Paylaş
Ama deli ama dolu bir sürü düşünce

Ama deli ama dolu bir sürü düşünce

Yasemin Altan

Haberin Devamı

Can ağır bir bronşit geçirdi. O da, biz de epey bi yorulduk. Oh bitti, biraz dinleneceğiz derken bu kez bendeniz yataklara düştüm. Ama öyle böyle değil. Altı gün hiç kalkmadan, kalkamadan yattım. Yatmak dışında bir şey yapamayınca da insan bir dolu düşünüyor. Gelmişini, geçmişini, hayatını, hayatının nereye gittiğini... Öyle çok düşünmek de iyi gelen bir şey değil, haberiniz ola.

Çok eski bir arkadaşımın bana yazdığı bir mailden yola çıkarak mağdur olmak, mağdur etmek, mağdur rolü oynamakla kafam oyalandı epeyce.

Hayatta zaman zaman mağdur oldum evet. Gerçekten seven, acıma duygusu olan, insanlarla ilişkisine ‘bu iyidir’le başlayan ancak sıkı bir kazık yediğinde ‘kötüymüş be’ye çeviren herkes gibi ben de mağdur oldum. Hal öyle olunca beni mağdur edenleri suçladığım da oldu tabii. Herkesi olduğu gibi kabul edecek, “Bana kazık attı ama olsun o da insan” diyecek olgunluğa henüz erişmedim. Bir gün kısmet olur belki. Suçladım, öfkemi kustum, bağırdım, delirdim ama sonra konu neyse onu geride bıraktım, yıllara yayıp mağdur rolü oynamadım. Başıma ne gelirse gelsin kizle bakmadım.

Haberin Devamı

Kiıkmayı başarırsam daha derli toplu bir hale gelirim belki. Sizleri seviyorum.

O SÜMBÜLLER BANA

Günaydın’ın kapağında kocaman bir resim. Oğlum ve babası. Paparazzilerin kol gezdiği İstinye Park’ta çekilmiş. Ellerinde de ben hastayım diye bana alınmış bir demet mor sümbül. Fotoğraflarının çekildiğinden bile haberdar olmayan bu ikilinin baba olanının ağzından şahane bir haber yazılmış. Can, Demet’i çok sevdiği için, babasından ona çiçek almasını istemiş, babası da almış, şimdi de ona götürüyorlarmış, falan filan. Can tabii ki Demet’i çok seviyor, ben de çok seviyorum ama haber baştan aşağı uydurma. Oğlumu bu uydurma habere malzeme yapmalarına aşırı delirdim önce. Sonra da kendime çok güldüm, bugüne kadar yazılanlara delirmemişim buna mı deliriyorum diye. Bu nasıl gazeteciliktir Allah aşkına ya. Ya da gazetecilik bu mudur? Hadi bir laf edilse, o da abartılsa anlayacağım ama yok yere nasıl bu haber yazılabilir. Sonra da insanlardan gazetelere güvenmelerini bekliyoruz. Hadi bu dandik bir haber, daha ciddi haberlerde kim bilir neler sallıyorlar, biz de okuyup inanıyoruz. Çok yazık!

Haberin Devamı

KADINLAR

Bu hastalık sırasında kitap bile okuyacak halde değildim. Ancak DVD ve televizyon izleyebildim. Bir arkadaşım hastalanma hediyesi olarak bana Meg Ryan’ın başrolünü oynadığı Kadınlar filmini almış, getirmiş. Ne şeker filmmiş meğer, ben de aşırı balondur diye izlemiyordum. Filmde erkek oyuncu yok, figüran olarak bile yok. Öyle bir hayat nasıl olurdu diye düşündüm, pek iyi gelmedi doğrusu.

Film, kadınların hayattaki klasik dertleri üzerine kurulu. Ama onları da ders vermeden, abartmadan, olduğu gibi anlatmış. Ama filmin esas konusu, etrafında gerçek üç beş dostun varsa, bunun en büyük zenginlik olduğu.

İnsan okullarla birlikte hayata kalabalık bir arkadaş kadrosu ile başlıyor. Karşılaşılan her zorlukla birlikte dostluklar sınanıyor. Sonra yavaş yavaş elemeler başlıyor. Kimi anlıyor niye elendiğini, kimi merak bile etmiyor. Ama günün sonunda gerçek olanların sayısı bir elin parmağını geçmez hale geliyor. Bende de olan bu. Hala hayatımda olan ve muhtemelen olmaya devam edecek olan arkadaşlarım, iyi ki yanımdasınız. Bunun ne büyük bir zenginlik olduğunu çok çok iyi biliyorum.

Haberin Devamı

Günaydın’ın kapağında kocaman bir resim. Oğlum ve babası. Paparazzilerin kol gezdiği İstinye Park’ta çekilmiş. Ellerinde de ben hastayım diye bana alınmış bir demet mor sümbül. Fotoğraflarının çekildiğinden bile haberdar olmayan bu ikilinin baba olanının ağzından şahane bir haber yazılmış. Can, Demet’i çok sevdiği için, babasından ona çiçek almasını istemiş, babası da almış, şimdi de ona götürüyorlarmış, falan filan. Can tabii ki Demet’i çok seviyor, ben de çok seviyorum ama haber baştan aşağı uydurma. Oğlumu bu uydurma habere malzeme yapmalarına aşırı delirdim önce. Sonra da kendime çok güldüm, bugüne kadar yazılanlara delirmemişim buna mı deliriyorum diye. Bu nasıl gazeteciliktir Allah aşkına ya. Ya da gazetecilik bu mudur? Hadi bir laf edilse, o da abartılsa anlayacağım ama yok yere nasıl bu haber yazılabilir. Sonra da insanlardan gazetelere güvenmelerini bekliyoruz. Hadi bu dandik bir haber, daha ciddi haberlerde kim bilir neler sallıyorlar, biz de okuyup inanıyoruz. Çok yazık!

Haberin Devamı