Oral Çalışlar Asıl mesele...
HABERİ PAYLAŞ

Asıl mesele...

Haberin Devamı

“Başkanlık mı, parlamenter sistem mi?", tartışmasının, asıl meseleyi gözlerden uzak tuttuğuna dikkat çekenlerdenim. Tartışmanın bu şekilde yürütülmesine itiraz edenlerdenim. Esas tartışılması gerekenlerin; demokrasi, insan hakları, gelirin eşitsiz dağılımı, dış politika ve gündelik yaşam özgürlükleri olduğunu söyleyenlerdenim.

Ne yazık ki, tartışma böyle kavramlar üzerinden yürümedi. Böyle yürümediği için de, tarafların demokrasi konusundaki tutumlarını anlamak, ve işin aslını açığa çıkarmak; çok da mümkün olmadı. Şimdi, 18 maddelik tasarı, (eğer Cumhurbaşkanı onaylarsa) seçmenin oyuna sunulacak. Tabii, sağırlar diyaloğu, sandıklar ortaya çıkıncaya kadar (hatta daha sonra da) devam edecek gibi görünüyor... Ben, her ne olursa olsun, esas üzerinden itirazlarımızı sürdürmeyi tercih edeceğim.

Demokrasi ölçütü

Önce, “başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi" tartışmasının sığ bir zeminde yürüdüğüne bir kez daha dikkat çekmekte yarar var. Bu tartışmanın, bir "demokrasi mi, otoriterlik mi" tartışması olmadığını, süreç içinde anlatmaya çalıştık.

Son günler itibariyle: Değişikliği savunanların "demokrasiyi genişletiyoruz," "parlamenter sistem ayak bağıdır" noktasında olduğunu görüyoruz. Karşı çıkanların ise, "başkanlık diktatörlük üretir" vurgusu yaptığını gözlemliyoruz. Tartışmanın büyük bir ölçüde “kişi odaklı” bir boyutta yaşandığı, ayrıca her iki tarafın da işin yer yer şovuna kaçtığı, korkulara ve kaygılara oynadığı açık.

Tartışma zemini

Tartışma, daha farklı bir zeminde gelişebilirdi. Denge ve denetim mekanizmalarının ne ölçüde işleyip işlemediği, konuşulabilirdi. Partili başkanlığın, bugünkü Siyasi Partiler Kanunu yürürlükteyken yaratacağı sorunlara dikkat çekilebilirdi. Hem partinin hem devletin başı, hem de Meclisteki iktidar partisinin milletvekillerini belirleyebilme yetkisini elinde tutan bir kişinin eline geçebilecek kontolsüz güce vurgu yapılabilirdi. Bugünkü seçim kanunuyla başkanlık sistemi birleştiğinde oluşması kaçınılmaz görünen “meclisin işlevsizleşmesi” riskine dikkat çekilebilirdi...

Referandum sandığı yakında önümüze gelecek. Toplumun sağduyusu dışında bir çıkış yolu görünmüyor.

Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, yeni bir denge şekillenecek. Toplum, kendi açısından doğru gördüğü yaşamı, kültürü ve ekonomik dağılım dengesini aramayı sürdürecek. Sloganların büyüsüne kapılmak yerine; önümüzdeki yeni gerçekliği, yetişen yeni kuşağı ve gelişen yeni toplumu anlamaya çalışalım.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder