Pazar Postası 'Aşk için ağlayamayacağım kusura bakmasınlar!'
Paylaş
'Aşk için ağlayamayacağım kusura bakmasınlar!'

Türk Sanat Müziği'nin ünlü sesi Muazzez Ersoy 3 yıl aradan sonra Mozaik adlı bir albüm çıkardı. Albümde 7'si yeni, 7'si nostaljik 14 aşk şarkısı var. Muazzez Ersoy'la Etiler'de bir site içindeki villasında buluştuk

Röportaj: Seral Cumalı

scumali@posta.com.tr

Çocukluk yıllarınızdan kalan anılarda neler var?

Kasımpaşa’da babaannemden kalan ahşap bir evde dünyaya geldim. Çocukluğum, genç kızlığım o evde geçti. Çok yoksul bir aileden geldim. Annem babam çalıştığı için özgür bir çocukluk yaşadım. Kasımpaşa’da sokakta çocukluk arkadaşlarımla ip atlardım, hatta misket oynardım. “Hadi gel, içeri gir” diyen yoktu. Sonra annem Tekel Sigara Fabrikası’ndan emekli oldu. 13 yaşında çalışma hayatına tezgahtar olarak atıldım.

İlk maaşınızla ne almıştınız?

Anneme bir palto, bir de çok güzel bordo renkli krep elbise aldım. Hatta rahmetli anneciğimin fiyonk şeklinde taşlı bir iğnesi vardı. Yakasına da o broşunu takmıştı.

Annenize çok düşkün müydünüz?

Aileme çok düşkündüm. Nur içinde yatsınlar göçüp gittiler.

Çok küçük yaşta evlenmişsiniz. Neden o kadar küçük yaşta evlendiniz?

Aslında her şey nasip kısmet diyelim. Demek ki kaderimde hayata erken başlamak varmış. Ben 15 yaşında evlendim. Reşit olmadığım için evlenirken annemle babam imza attı.

Çok küçük de anne oldunuz...

Çocuk yaşta evlendim, çocuk yaşta da anne oldum. Oğlumla bir yere gittiğimizde, abla- kardeş zannediyorlar. Oğluma, “Bari anne deme Muzo de” diyorum. Çocuk yaşta anne olursanız, genç yaşta da kayınvalide oluyorsunuz. Bu keyif kaç kişiye kısmet olur?

Çocuk yaşta anne olmak nasıldı?

Daha 15 yaşında olduğum için vücut gelişimini bile tamamlamamış. Bu yüzden de doğum çok zor olmuştu. Doktorum anneme, “Çok ender bir doğum oldu” demişti. Annem de oğlumun adını Ender koymuştu.

Müzik hayatı nasıl başladı?

Kendime “Sen hep böyle tezgahtar olarak devam edemezsin. Hayata çıkış noktan tezgahtarlıkla başladı ama bundan sonra kendine bir yön vermelisin ki bir istikbal hazırlayabilmelisin” dedim. Sonra da sanat hayatına atıldım.

O kadar kolay oldu mu?

Tabii kolay olmadı. Bu yolculuğumu dağcılara benzetiyorum. Hani dağcı elleriyle, tırnaklarıyla tırmana tırmana zirveye çıkar. Çıkarken ayağı kayar aşağı düşer, o bağlı olduğu iple tekrar tırmanır. Ben de aynen öyle çıkıp zirveye bayrağımı diktim. Allahıma hamdolsun.

Bu tırmanma sırasında neler yaşadınız?

Tezgahtarlık yaptığım dönemlerde haftalığımla gücüm dahilinde musiki dersleri alıyordum. Bazen bir saatlik, bazen bir buçuk saatlik. Ama Allah razı olsun hocalarım bende farklı bir ışık gördüklerini söylerlerdi ve normal ders saatini kendi istekleriyle aşarlardı.

İsminiz Hatice Yıldız Levent...

İsmimdi...

Muazzez Ersoy adı. Muazzez Abacı ile Bülent Ersoy’un karışımı değil mi?

Rahmetli Cahit Çeki (Muazzez Ersoy’u şarkı söylediği yerde keşfeden ve İlk defa assolist olarak çıktığı Pembe Köşk Gazinosu’nun patronu) “Adın budur” dedi. Artık o ne düşündü, neden böyle bir isme gerek gördü onu bilmiyorum. Sonra bu isim benimle beraber yürüdü. Ama ismimin hakkını verdiğime inanıyorum.

İlk maaşınızla annenize palto ve elbise aldınız, daha sonra kazandığınızla ne yaptınız?

Müziğin savaşçısıysan ve insanların gönlünde taht kurmak istiyorsan işini çok iyi yapıp, kazandığını tekrar işine yatırman gerekir. Ben de onu yaptım. İşimle yani albümlerimle, eserlerimle, sahnedeki görüntümle ilgili hiçbir masraftan kaçınmam.

Sahne kostümleri genellikle bir kere kullanılıyor; onları ne yapıyorsunuz?

Ben ilk sahneye hazırlandığım dönemde çok sıkıntılar çektim. Fakir bir ailenin kızıydım. Şimdi birkaç kere giyiyorum, ondan sonra da kostümlerimi yeni sahneye çıkan ya da çıkmaya hazırlanan gençlere hediye ediyorum. Çünkü ben çok sıkıntılar çektim, yaşadığım için o evreleri biliyorum. Hediye ederken de içimden, “Şans getirsin, uğurlu olsun, bereketli olsun” diye dua ediyorum.

Siz ilk sahne kostümünüzü nasıl almıştınız?

Annemin doğum günlerimde hediye etmiş olduğu 2 tane altın bileziği ona haber vermeden bozdurup ilk kosmümü almıştım.

Size kimse yardım etmedi mi o zaman?

Allah’tan başka kimse yoktu yanımda. Annemin hediyesi bilezikleri bozdurup Beyoğlu’nda Feriha Modaevi’nden iki tane kostüm aldığımda kimse bana bir çift küpe bile vermedi. Hatta makyaj malzemem de yoktu. Rahmetli annemin siyah bir göz kalemi vardı, bir de kırmızı ruju. İlk sahne makyajımı onlarla yapmıştım. Yanağıma allık olarak rujdan biraz sürdüm, gözüme kalem çektim, rimel yoktu, ruju da sürdüm. Saçımı kendim tarayıp çıktım.

Kasımpaşa’da doğduğunuz o ev duruyor mu?

Annemden ve babamdan bana kaldı. Onların anısı olduğu için o evi gözüm gibi saklıyorum, koruyorum. Çünkü o evin içinde annemle, babamla anılarım var. Hatta oğlum bile o evde dünyaya geldi, büyüdü, benim çocukluğumu yaşadığım o evde çocukluğunu yaşadı, o sokaklarda koşturdu. O ev benim için saraydan daha değerli.

Şimdi kim oturuyor?

Kurtuluş’taki eve taşınmadan önce annemin, “Geç otur evladım” dediği kişiler oturuyor. Kira almıyoruz.

Oğlunuzla ilişkiniz nasıl?

Yeri geliyor anne, yeri geliyor arkadaş oluyoruz. Klasik anne çocuk ilişkisi değil bizimki.

Babasıyla görüşüyor mu?

Görüşüyor.

“Sayın Başbakan’daki Kasımpaşalı delikanlılık hali bende de var”

Başbakan Tayyip Erdoğan’ı Kasımpaşa’dan hatırlıyorsunuz değil mi?

Sayın Başbakanımızın delikanlılık çağındaki o halini hayal meyal hatırlıyorum. Çünkü ben ufaktım.

Başbakan Erdoğan’la ilgili hatıralarınızda nasıl bir görüntü var?

Kasımpaşa’nın delikanlıları her akşam 5.5- 6 arası bir köşede toplanır sohbet ederlerdi. Ben de onu o gençlerin arasında hayal meyal hatırlıyorum.

Aynı mahalleden olmak yıllar sonra karşılaştığınızda yakınlaştırdı mı sizi?

Ortak anıları konuştunuz mu? Yok. Bu sohbetleri, bu anıları paylaşacak ortamımız olmadı hiç. Ama aynı muhitin insanı olmak tabii ki çok özel bir durum. Kasımpaşa’dan ne kadar güzel, ne kadar önemli cevherler çıkıyor; ne mutlu!

Başbakan Erdoğan’da ‘Kasımpaşalı delikanlılık’ hali zaman zaman açığa çıkıyor. Sizde de var mı böyle bir hal?

Tabii ki bende de var, olmaz mı? Zaten ben de Kasımpaşa’da doğmuş ve büyümüş bir insan olarak erkek gibi yetiştim. Belki de hayatta verdiğim mücadelede bu denli başarılı olmamın en önemli noktalarından biri de budur.

“Nostalji yaptığım zaman beni eleştirenler nostaljiye yöneldi”

Nostalji albümünü ilk siz çıkardınız. İzel, Göksel, Işın Karaca sadece son aylarda nostalji albümü çıkaran isimler. Onların başarısı sizin nostalji albümlerinizle ölçüldü. Göksel’e sormuşlar, “Popun Muazzez Ersoy’u olmaktan korkmuyorum” demiş. Siz ne diyorsunuz?

Ne mutlu bana. Çünkü Türkiye’de nostaljide ilk insanım. Her şeyin ilki orijinalidir. Ben nostaljilerimi yaptığım zaman beğenenler oldu, eleştirenler de çok oldu. Bir baktım ki eleştirenler de nostaljiye yöneldi. Sevgili Göksel gibi yeni gençler, nostaljiyi çok başarılı, çok güzel okuyor. Bu işin orijinali olarak bundan mutluluk duydum. Demekki ben bu sektörde çok büyük bir kapı açmışım. Doğru yoldayım ki birçok insan açtığım kapıdan geçiyor.

Peki size çok para kazandırdı mı? Bunun da etkisi var mı birçok nostalji albümünün yapılmasında?

Önemli olan yaptığın işte başarılı olmak.

İnsanlar neden sevdi nostalji albümlerini?

Bunun en doğru cevabını halk verir. Hani bazen öyle mekanlara gireriz; orada yaşanmışlığın, romantizmin, duygusallığın izleri vardır. Biz o ortamı çok severiz. İşte nostaljiler de böyle. Ben çocukluğumda annemden, babamdan, yengemden duydum o şarkıları. O güzel eserleri neden şimdiki gençlere de dinletmeyeyim, sevdirmeyeyim?

Üç yıl aradan sonra Mozaik adlı albümü çıkardınız. Son üç yıldır ne yaptınız ve neden bu kadar geciktiniz?

Yine konserlere, ekstralara gittim. Ama albüm çıkarmadan önce ekonomik krizden ötürü bekleyip görmek istedim, uzun ara bundan kaynaklanıyor. Şimdi de çok iyi değil piyasa ama “Çok iyi değil” diye bir şeyler yapmazsak daha kötü olacak. En azından sektörümüzü canlı tutmak, sevenlerimize bir şeyler sunmak için bunu yapmak zorundayız. Çünkü ben bir müzik savaşçısıyım.

Albümde Kenan Doğulu, Niran Ünsal, İlhan Şeşen bestesi var, türkü var, Türk Sanat Müziği var. Gerçekten mozaik.

Pop parçalar ama kendi tarzım, kendi stilimde Türk müziği yapısında okudum. Bu gerçekten tam bir mozaik oldu.

Albümdeki ilk şarkı ‘Ağladım’ adını taşıyor. Hayat sizi çok ağlattı mı?

Hayat yalnız beni mi; hepimizi ağlatıyor. Ağlamak, gülmek ayrılmaz iki kardeş.

Aşk için çok ağladınız mı?

A yok. Vallahi ağlayamayacağım kusara bakmasınlar. Ama benim için ağlayan olmuş mudur bilemem! Beni aşk ağlatamaz. Allah’tan bu besteleri ben yapmadım!

Şu an kalbiniz dolu mu?

Kalbi boş olan insan yaşar mı, nefes alır mı? Ölür. Kalbim dopdolu. Allah’a hamdolsun milyonlarca sevenim var, sağlığım yerinde. Beni çok sevmiş güzel bir ailem var. Yüreğimde, her şeyin en üstünde Allah’ın sevgisi var. Benim kalbim boş olsa ben ölürüm o zaman yaşayamam.

Ben bir erkekten bahsetmiştim...

Amaaaan. Bir şey diyeyim mi, bir özel insana duyacağım sevgi, bu sevgilerin üstü olamaz. O da nasip kısmet. Hiç bilemezsin. Bir gün telaşla bir yerden çıkarken birine çarparsın o senin özelin olur. Bilemezsin, her şey nasiptir.

Nasıl bir kadınsınız; erkeğe hizmet eden mi, hizmet bekleyen mi?

Hani erkek çocuğu gibi yetiştim dedim ya, hayatla hep boğuşarak bu noktalara geldim. O yüzden ne ben çok hizmet verebilirim ne de özelimdeki insandan benim için çok fazla, çok özel bir şey yapmasını bekleyebilirim. Ha içinden geçiyorsa yapar o başka. Tek başına dimdik ayaklarımın üstünde duran o yapım var ya bu konuda da beni çok farklı bir kişilikte geliştirdi. Ben böyleyim!

“Bir erkeğin omuzuna ihtiyaç duyduğum anlar çok nadir olur..."

Bir erkekten ne beklersiniz?

Sadece sevgi bekleyebilirim. Sevincimde de üzüntümde de duygularıma ortak olsun, bir omuz olsun onu beklerim.

Bir omuz arar mısınız?

Her kadın arar. Ama benim buna ihtiyaç duyduğum anlar çok nadir olur. Çok sık yaşamam öyle bir şey...

Bundan sonraki planlarınızda neler var?

Hayatı planlayamayız, çünkü Rabbimin bizim için planları önemli. Ama işimizi planlayabiliriz. Bir televizyon programı için görüşmeler sürüyor.

Allah’ın adını çok anıyorsunuz; bağınız çok kuvvetli galiba?

Çokun çok üstünde. Rabbim benim her şeyim, attığım adımım, verdiğim kararım. Rabbime, “Attığım her adıma, her karara benimle olup sen karar ver” diye dua ederim. Bir de hep şu duayı ederim: “Kim benim için ne düşünüyorsa tez vakitte benim için istediğini onun önüne koy.” İyilik düşünen yaşadı, kötülük düşünen yandı!

6

Haberin Devamı