Milliyet Gazetesi’nde muhabirken gözümü ayırmadığım efsane gazetecilerden biriydi Nail Güreli. Metin Göktepe’nin polisler tarafından öldürülmesi sonrası davayı takip eden “inatçı” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’ydı. Önce yolsuzluk haberlerimi sonra Hrant Dink cinayetiyle ilgili araştırmalarımı yakından takip ediyordu.
Zaman zaman odasında sohbet ederdik. Bana, “Seninle uğraşacaklar, dava açacaklar, hapisle tehdit edecekler, iftira atacaklar, sakın vazgeçme” derdi. Araştırmalarımı 2009 yılı Ocak ayında “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabına çevirince FETÖ’cü polislerin başvurusuyla hakkımda 32.5 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. Bu kez Nail Güreli benim yanıma geldi.
Yüzünde sıcak ve güçlü bir gülümseme vardı. Mahkeme sürecinde hiç yalnız bırakmadı. Ne yaptığımı ilk fark edenlerdendi. Yargılanırken karşıma bir ödülle çıktı; TGC Basın Özgürlüğü Ödülü. Kendisi jüri başkanıydı. “TGC 2009 yılı Basın Özgürlüğü Ödülü” verildiğini söyledi. Ama benim için asıl ödül, ödülün kendisi değil verilme gerekçesiydi.
Silivri’den mesajı okumuştu
Şöyle yazıyordu; "Türkiye'de soruşturmacı-araştırmacı gazetecilik alanındaki haberleri ile kamuoyunu ve dünyayı derinden etkileyen gazeteci Hrant Dink cinayetinin aydınlanması konusunda Milliyet Gazetesi'nde yayımlanan haberleri ve bunları genişleterek kaleme aldığı "Dink Cinayeti İstihbarat Yalanları" adlı kitabıyla, halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının sağlanmasında gösterdiği gazetecilik sorumluluğuyla hareket ederek Türkiye'de ifade özgürlüğü hakkının temel hak ve özgürlüklerin omurgası olduğunu yeniden hatırlattı.”
Dink cinayeti araştırmalarıma yine Nail Güreli’nin sekretaryasını yaptığı 2010’da da “Abdi İpekçi Ödülü” verildi. Ama Nail abi haklı çıkmıştı; Dink cinayetinden sorumlu FETÖ’cü polislerin komplosuyla 6 Mart 2011’de tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne gönderildim. Cezaevindeyken bir önceki yıl ödül alan kişi olarak adım 2011 yılı “Abdi İpekçi Ödülü” jürisindeydi. Kemal Göktaş’ın ödül kazandığı ödül jürisine oyumu Silivri’den gönderdim. Nail Güreli bir de mesaj yollamamı istedi.
"Size 'Dink cinayetinin ne olursa olsun aydınlatılması için ömrümün sonuna kadar uğraşacağım' demiştim ve işte şimdi Silivri’deyim. Evet çok uyarıldım ama ben meslektaşımız Hrant Dink'in cinayetinde rol oynamış polis, MİT'çi ve jandarma içerisindeki karanlık güçleri açığa çıkarmanın en başta gazeteci olarak bizim görevimiz olduğunu unutmadım" dediğim mesajı o okumuştu. Rahat uyu Nail abi, hakkını helal et. Ne seni ne de desteğini unutacağım. Ve asla vazgeçmeyeceğim.
28 Ekim 2016, Cuma 09:15
Haberin Devamı