Yazgülü Aldoğan Avrupa samimi olmayabilir, ama ölmedi!
HABERİ PAYLAŞ

Avrupa samimi olmayabilir, ama ölmedi!

Haberin Devamı

Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkeler, en son katılan bir iki Balkan ülkesi dışında, ekonomik gelişmesini tamamlamış, eğitimi bütün nüfusa yaymış, kişi başına yıllık geliri bizimkinin en az iki katı, insan haklarına, demokrasiye inançları tartışılmayan ve Hıristiyan ülkeler. İslam coğrafyasında ise mezhep savaşları yüzünden yıllardır Sünniler ve Şiiler birbirini öldürüyor. Etnik ve dini kavgalar yüzünden can ve mal güvenliği kalmamış. Libya, Irak, Suriye, Afganistan savaşla inliyor. Yıllardır petrol ve hac geliriyle yan gelip yatmış Suudi Arabistan ise petrol geliri düştüğü için bütçe açığıyla karşı karşıya. Türkiye hariç, Müslüman ülkelerin hiç birinde laiklik ilkesi yok, din devlete egemen.

Türkiye sadece durak

Demokrasi, parlamenter sistem, insan hakları karneleri ise tartışılır. Bu ülkelerdeki, ekonomik durumları biraz uygun bütün aileler, bizim en tepe yöneticilerimiz dahil, çocuklarını ABD ve AB ülkelerine eğitime yolluyor. Suriye, Libya, Pakistan, Irak gibi ülkelerden canını kurtaran göçmenlerin umudu, ilk kapağı atabildikleri Türkiye’de kalmak değil; AB ülkelerine gitmek için Ege Denizi’nde ölmeyi göze alıyorlar.


Peki, ya bizim karnemiz?

Türkiye’de kendi vatandaşına bile yeterli iş yok. Gelir 10 bin doların altına çakılıp kalmış; eğitim ve sağlığın iyisi, paran varsa var! Özel okullar, özel hastaneler harika. Ama paran yoksa? Bak çocuklar uyduruk binalarda yanarak ölüyor! Türkiye, idam cezasını geri getirmeyi tartışan, olağanüstü hali olağan hale çeviren, dini kullanarak halkın duygularını sömürüp darbe yapmaya kalkanların olduğu bir ülke.

Mezhep savaşı olmaz!

Bugün İsveç’te, Fransa’da, Almanya’da Hıristiyanlığı kullanarak darbe yapmaya kalkanları kimse ciddiye almaz! Katoliklerle Protestanlar 100 yıl önce yaptıkları gibi tekrar birbirlerini öldürmeye kalkışabilir mi? Kimsenin aklına gelmez. Gelişmişlik endeksi, bizimkinin fersah fersah üstünde olan ülkelerin oluşturduğu AB’yi küçük görmeye çalışmak, bizi büyütmez. “Kedinin ulaşamadığı ciğere pis” demesini hatırlatır sadece.

Neden istemiştik?

Zaten bir dönem AB ülkesi olmak için bu kadar istekli olmamızın nedeni, bu gelişmişlik endeksini örnek almak, bunu kendi ülkemizde uygulayabilmek için değil miydi? AB sadece bir alışveriş kulübü değildir, bir yaşam felsefesi, bir özgürlük ve demokrasi kriterleri bütünüdür. Ve ne yazık ki bu, bencil oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Kendi rahatları bozulmasın diye kendileri gibi olmayan göçmenlerin ülkelerine gelmesini istemiyor, hatta Türkiye gibi giderek içine kapanan, evrensel insan haklarından vazgeçme yolunda, dindarlığı korku yaratan bir ülkenin topluluğa girmesinden ürküyorlar. Kendimize bir de o gözle bakmayı denesek?

Koreli Ayla’nın hikayesi çekilecek

Çok ilginç hikayeler çıkarabilecekken Kore Savaşı ve Türkiye-Kore ilişkilerine Yeşilçam hiç el atmadı. Son zamanlarda Kore filmlerinin uyarlamalarının gördüğü ilgiden olsa gerek, gerçek öykülerden biri filme çekilecek ve Koreli oyuncular rol alacakmış. Kore’ye savaşmak için giden Türk askerlerinden biri savaşta kimsesiz kalmış bir kız çocuğuna sahip çıkıp bakar, adını da Ayla koyar. Ne ki dönme vakti geldiğinde bürokrasiyi aşamadığı için Türkiye’ye getiremez. Aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra bu gerçek öyküden etkilenen Kore Büyükelçiliği bir sürpriz yapar ve Ayla’yı İstanbul’a getirerek hamisi gaziyle buluşturur. Kore Savaşı’nın anma etkinliklerinde ikilinin kavuşmasına ben de tanıklık etmiştim. Boğaz kıyısındaki buluşma hepimizi ağlatmıştı. Şimdi Türk askerini İsmail Hacıoğlu ve Çetin Tekindor, Ayla’yı ise Koreli sanatçı Lee Gyungjin oynayacakmış. Doğrusu heyecanla bekliyorum!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder