Siyaset Bahçeli: Saldırıları kınıyorum
Paylaş
Bahçeli: Saldırıları kınıyorum

Bahçeli: Saldırıları kınıyorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a Van’da yapılan yumurtalı saldırı ile kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk’e yapılan yumruklu saldırıyı kınadı. Bahçeli, herkesi sağduyuya davet etti.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Van’da Baykal’a yapılan yumurtalı saldırı ile Samsun’da Türk’e yapılan yumruklu saldırıları değerlendirdi. "Geçtiğimiz günlerde Van’da ve dün de Samsun’da meydana gelen endişe ve üzüntü verici saldırıları kınıyorum" diyen Bahçeli, "siyaset adamlarına yönelen tacizlerin son aylarda arttığına" dikkati çekti.

Bahçeli, "bu tür olayların giderek artış eğilimi göstermesinin, özellikle hükümet tarafından kışkırtılan gerilim ortamında bir tesadüf olarak görülmemesi gerektiğini" söyledi.

Yaklaşık 26 yıldır süren bölücü terörün en büyük amacının, toplumu etnik kimliklere göre parçalayarak, millet içinde kutuplaşma yaratmak ve çatışma için zemin hazırlamak olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:

"Ne var ki bin yılın kaynaştırdığı aziz milletimiz, önüne konan tuzaklara düşmemiş, en ağır tahrikler karşısında bile sükunetini korumasını bilerek çatışmadan uzak durmuştur. En zor ve en tahammül edilemez anlarda, aziz şehitlerimizin omuzlarda taşındığı günlerde dahi metanetini korumasını bilmiştir. Ancak, son zamanlardaki taşkınlıklar, PKK’nın yıllarca yapamadığını AKP’nin ’açılım’ denen yıkım sürecinin yapmaya bağlayacağının işaretlerini vermektedir.

Çok eski değil, 26 Kasım 2009’da Çanakkale’nin Bayramiç, 15 Aralık 2009’da Muş’un Bulanık ilçelerinde, 3 Ocak 2010’da Edirne TEM Otoyolu girişinde, 5 Ocak 2010’de Mersin Akdeniz ilçesinde ve 6 Ocak 2010’da Manisa Selendi ilçesinde yaşanan talihsiz olaylar, Başbakan Erdoğan ve kadrolarının ağır tahrikleri ile ortaya çıkmıştır.

Van’da ve Samsun’da yaşanan olaylar da aynı zihniyetin yıllardır cepheleştirme, kutuplaştırma ve çatışma siyasetinin bir ürünüdür. Bu kapsamda herkesi sağduyuya davet ediyor ve aklı selimle hareket edilmesinin çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Hükümeti, vakit çok geç olmadan, toplum daha fazla ayrışmadan, biriken gerilim çatışmaya dönmeden, girdiği yıkım yolundan ve milletimize saçtığı nifaktan bir an önce dönmeye çağırıyorum."

"YARGININ HAREKETE GEÇMESİ ÜMİT VERİCİ"

Terör örgütü üyelerinin Habur’da teslim olmalarının ardından yaşanan süreci anlatan ve bu kişilerle ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı davaya değinin Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:

"Yargının nihayet harekete geçmiş olması, baştan beri söylediklerimizin teyidi ve hükümetin terörist karşılama törenlerinin varlığının hukuki ifadesi olmuştur. Hükümetin baskı ve telkinlerine rağmen hukuk adamlarının harekete geçmesi ümit verici bir gelişmedir. İnşallah devamı da gelecek, terörist törenlerinin hükümet içindeki organizatörlerinden hesabının sorulması da bize nasip olacaktır."

"BÖLME STRATEJİSİNİN YENİ ADIMI"

Bahçeli, "Türkiye’de 7 yıl 5 ay 11 gündür Hükümet olan AK Parti zihniyetinin, milletin üzerinde uygulamaya çalıştığı parçalama, bölme ve çözme stratejisinin her gün yeni bir adımına şahit olduklarını" ileri sürdü.

Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesine yönelik 19 yıl önce hazırlanan bir rapora değinerek, Erdoğan’ın, aradan geçen süreye rağmen bu raporu uygulamaya koyduğunu iddia etti.

Devamı 2. sayfada...

"Yıllardır kanlı terörün milletimizden ve devletimizden koparmaya çalıştığı bütün tavizleri, şimdi silahsız olarak temsil etmeye hazırlanan AKP, kanlı eylemlerle terörün elde edemediklerini siyaseten gerçekleştirme yolunda elini hızlandırmıştır" diyen Bahçeli, geçen hafta Seçim Kanununda yapılan değişikliklerin, bunlardan biri olduğunu iddia etti.

AK Parti’nin, Meclisteki sandalye çoğunluğuyla Seçim Kanununu değiştirdiğini ifade eden Bahçeli, değişiklikte Türkçe dışındaki dillerle siyasi propaganda yapılmasının yasalaştığını anımsattı.

Yeni yasada, yer alan "Türkçe esastır" ibaresinin hiçbir anlamı ve geçerliliğinin kalmadığını savunan Bahçeli, "Anayasamızın 80. maddesi, TBMM üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ettiklerini amirdir. Bu, siyasetin bölgesel yapılamayacağına da işaret eder. Bu değişiklikle birlikte siyaset ve siyasetçi, fiilen yerelleşecek ve bütün milletin değil, sınırları bir ana dille çevrilmiş sahanın temsilcisi haline gelecek veya en azından böylesi bir zorunluluk doğacaktır. Bu, özellikle bölücülüğün yıllardır ısrarla istediği son derece tehlikeli bir gelişmedir ve ülkemizi etnik federasyona doğru adım adım götürme tehlikesini içinde barındırmaktadır" diye konuştu.

Ana dili başka olan bir seçmenin, giderek Türkçe mesajlara kapanacağını, kendisine ana dili ile hitap etmeyen siyasetçilere ve siyasete uzak durmaya başlayacağını belirten Bahçeli, bunun son derece kaygı verici bir tahribata neden olacağını, siyasetçilerin, giderek kendi ülkesindeki bir yöreden kopacağını ve bir seçmen kitlesinden adım adım uzaklaşacağını ifade etti.

Devlet Bahçeli, başka dillerle propaganda yaptıkları için haklarında 100’e yakın dokunulmazlık fezlekesi bulunan bazı milletvekillerinin davalarının düşeceğini, bu nedenle Seçim Kanununda yapılan değişikliğin af niteliği taşıdığını savundu.

"YAPILMAK İSTENEN; TÜRKİYE’Yİ TAMAMEN ÇÖZMEKTİR"

Bahçeli, "AKP’nin, PKK’nın tarihi emellerini ve yıllardır dile getirdiği taleplerini birer birer gerçekleştirmeye başladığını" iddia ederek, şöyle devam etti:
"PKK uzantılarının Anayasaya destek vermek için öne sürdüğü şartlardan biri böylece gerçekleşmiş olmakta, AKP ile BDP ortaklığı gün ışığına çıkmaktadır. Bu yasalaşma süreci ile birlikte, PKK kadroları ve siyaset temsilcileri ile AKP arasındaki Anayasa pazarlıkları da ittifakla sonuçlanmıştır. Görünen gerçek, Başbakan Erdoğan ve İmralı canisi, Anayasa değişiklikleri konusunda ’Evet’ için uzlaşmışlardır.

Bu ittifakla birlikte, bugün PKK taleplerinin tamamını, toplumun tepkilerine göre aşamalar halinde kabule yanaşan AKP zihniyetinin, bölücülüğe nasıl kucak açtığı ve Anayasada nasıl değişikliler aradığı da açığa çıkmıştır. Ve daha da önemlisi, birbirinden ayrı gibi görünen bu zihniyetlerin nasıl aynı kaynaktan beslendiklerini ve hükümete yerleşmiş dar bir ırkçı kadronun siyasal İslamcılığın sahte temsilcilerini nasıl kullandığı anlaşılmıştır.
Unutmayalım ki, Sevr’de yarım kalmış emellerin uzantısı olan PKK, yıllar süren silahlı saldırılarla devletten parça kopartmayı hedefliyordu. Milletimizin direnişi buna imkan vermedi ve bedelini kanla ödeyerek bütünlüğü bugüne kadar sağladı. Şimdi yapılmak istenen ise AKP-PKK işbirliği ile siyaseten küresel talepleri yerine getirmek ve Türkiye’yi tamamıyla çözmektir. Ve AKP zihniyeti, şimdi bu küresel oyunu oynamak için son hamlelerini yapmaya başlamıştır."

"BU GİDİŞAT, TAM ANLAMIYLA YIKIMDIR"

MHP’nin, ülkede yaşayanların ana dilini sorgulamayan, gündelik hayatta konuşulmasını doğal bulan bir siyaset anlayışının temsilcisi olduğunu anlatan Bahçeli, hiç kimsenin kendi annesini seçme imkanına sahip olmadığını, doğduğu ocakta kullanılan dilini konuşmasının yasaklanamayacağını söyledi.
Gündelik hayatta sohbet ederken, türkü söylerken kullanılan Türkçe dışındaki dillerin, kamusal alana taşınması ve siyasetin dili haline getirilmesinin, hem Anayasanın değişmez maddelerine aykırı olduğunu, hem de milli dil üzerinde şekillenen milli kimliğin ağır bir yıkıma maruz kalmasına neden olacağını savunan Bahçeli, "Bir milleti meydana getiren alt kültürlerin ayrı kimlikler geliştirmesi ve bunu da dile dayandırmasının çok milletli yeni bir yapı doğurması kaçınılmazdır. Bu durum devletin ve milletin sonu demek olacaktır. Böylesi bir ayrışma ve ötekileşme sürecinin yaşanması halinde, ne milli devletten, ne üniter yapıdan, ne de Türk milletinin birliğinden eser kalmayacaktır. Bu yıkıcı sonuç, Başbakan Erdoğan’ın öteden beri dile getirdiği en büyük hayali olan 36’ya bölünmüş insanlar topluluğudur" diye konuştu.

Devamı 3. sayfada...

Milletvekillerin, göreve başlarken ettiği yemindeki en temel iki unsurun "devletin varlığı ve bağımsızlığı" ile "vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü" kavramları olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:

"TBMM’de ’yıkım yasalarına’ el kaldıracak her vekil, bağlı olacağını, taahhüt ettiği bu temel değerleri kendi elleriyle parçalıyor olacaktır. Bu tahribatın devamında varılacak son nokta ise adına namus ve şeref kavramları üzerine ant içtiği ’Türk milleti’ diye tanımlayacağımız beşeri varlığın, bir ve bütün olarak ortada kalamayacağı tehlikesidir. Unutmayalım ki, yalnızca resmi dil olmakla kalmayıp, aynı zamanda bizi tek millet yapan milli dilimiz Türkçenin kullanımına olan ihtiyacı birer birer azaltmaya başlarsanız, başka dilleri resmiyete sokarsanız, Türkçe üzerinde şekillenen milli kimliğin ne devamı mümkün olacaktır, ne de AKP’nin içini boşalttığı tek milletin devamı daha fazla sağlanacaktır.

İşte bu gidişat tam anlamıyla yıkımdır. Bu yıkıma neden olanlar, gerekçe hazırlayanlar, sessiz duranlar, göz yumanlar, sebepleri olursa olsun, hangi bahaneleri bulurlarsa bulsunlar yaptıkları ve bundan sonra da yapacakları; açıkça söylüyorum ’millete, tarihe ve devlete’ ihanettir."

MHP, ANAYASAYA DEĞİŞİKLİĞİNE "HAYIR" DİYECEK

AK Parti’ye ve Anayasa değişiklik sürecinde destek vermeye hazırlanan siyasetçilere seslenen Bahçeli, şunları ifade etti:

"MHP’nin, milletimizin bekasında, devletimizin devamında ağır bir yıkımın aşama aşama kapılarını aralayacağına inandığı, Anayasa değişiklikleri üzerinde uzlaşma sağlayacak olabilirsiniz. Tamamen siyasi kaygılarla ülkemizin geleceği için hayati öneme haiz değişiklikler üzerinde ittifaklar kurarak, belki partilerinizdeki yerlerinizi sağlamlaştıracak olabilirsiniz. Ve hatta Türkiye’yi yıkıma götürecek konularda aranızda anlaşarak Anayasanın değişmesi için gerekli olan yeter sayıya ulaşıp, referanduma da ihtiyaç kalmayacak şekilde işbirliğini de yapabilirsiniz. Ne var ki, yapacaklarınızın hesabını önce vicdan, sonra namus ve sonra adalet önünde nasıl vereceksiniz? Büyük Türk milletinin huzurunda ve tarihin şahitliğinde alnınıza çalacağınız lekeleri nasıl temizleyeceksiniz? Yaklaşık bir asır sonra, yeniden bir var olma mücadelesine doğru ilerleyen süreçte, Türk milletine sahip çıkmamış olmanızın vebalını nasıl ödeyeceksiniz?"

Devlet Bahçeli, Anayasa değişikliklerine "hayır" diyeceklerini belirterek, "Milliyetçi Hareket, milletimizi parçalayacak olan bu alçaklıklara ’hayır’ diyecektir. PKK’nın AKP ile el değiştirmiş bölücü emellerine ’hayır’ diyecektir. Başbakan’ın bölünmüş Türkiye projelerine ’hayır’ diyecektir. Milletimiz üzerinde oynanan oyunları görerek, kendisine hazırlanan tuzaklara düşmeyecek ve ayrışmaya, parçalanmaya, ufalanmaya sonuna kadar ’hayır’ diyecektir" şeklinde konuştu.

"BAKKALIN DİLİNİ KULLANACAĞIZ"

Türkiye’nin, çok zorlu ve çetin bir ekonomik buhranın tüm sonuçlarını derinlemesine yaşadığını ve toplumun tüm kesimlerinin bu süreçte ciddi yara aldığını söyleyen Bahçeli, "Kriz saldırısını geri püskürtmek ve etkisiz hale getirmekle görevli AKP hükümeti, cepheden kaçmış ve uzaktan uzağa bize bir şey olmaz aldatmasıyla hem kendisini hem de milletimizi kandırmıştır" dedi.

"Ekonomiyi çepeçevre saran kriz virüsü her tarafa sıçramış ve yayılmıştır" diyen Bahçeli, esnafın perişan olduğunu, rafların boş, tezgahların küflenmiş, kepenklerin inmiş, yazar kasaların ise durduğunu iddia etti.

Başbakan Erdoğan’ın, borsa endeksinin 59 bine ulaşmasının, Türkiye ekonomisindeki ilerlemenin bir kanıtı olarak gördüğünü anlatan Bahçeli, "Yabancı payının yüzde 70’e dayandığı borsanın, Başbakan’ı çok mutlu ettiği görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, bu alanda kendisini ilgilendiren bazı hususlar vardır ve buradan ne tür bir çıkar sağlamaya çalıştığı da karanlıkta kalan bir konudur. Oysa İstinye’de hava güneşliyken, vatanımızın diğer yörelerinde endişe verici bir fırtına vatandaşlarımızı hayatından bezdirmiştir" diye konuştu.

Bahçeli, sokakların çaresiz insanlarla dolduğunu, hasat mevsimi yaklaşırken çiftçilerin gırtlağına kadar borca battığını, memurun hayat pahalılığına dayanacak gücü kalmadığını öne sürerek, esnafın malını satamadığını, prim borcunu ödeyemediğini, sağlık yardımından yararlanamadığını söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta "Esnaf ve Sanatkârlar Değişim, Dönüşüm ve Destek Strateji Belgesi ve Eylem Planı" adı altında bir çalışma başlattığını anımsatan Bahçeli, açıklanan eylem planının esnafın sorunlarını gidermeyeceğini savundu.

Devamı 4. sayfada...

Esnafın krediye erişiminin artırılacağını ve yüzde 50’lik faiz desteğinin sürdürüleceğini belirten Bahçeli, biriken sorunların krediyle çözülemeyeceğini, 2008 ve 2009 yıllarında verilen kredilerin de sorunları azaltmadığını kaydetti.

Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Esnafımız zaten borç içinde kıvranırken ve ürünlerinden ve hizmetlerinden para kazanamazken, aldığı kredinin nasıl bir yarar sağlayacağı belli değildir.
Başbakan Erdoğan, ne yazık ki esnafımızın dertlerini hiç anlamamıştır. Ve anlaması da bu haliyle mümkün değildir. Esnaf ve sanatkârımızı, büyük alışveriş merkezlerinin inisiyatifine terk etmenin sinsi hazırlığını yapan Başbakan Erdoğan’ın, meselelerin esasından yakalayacak bir bakış açısından mahrum olduğu bütün açıklığıyla gözler önündedir. Değişim ve dönüşüme ayak uyduramayan esnaflarımızın sorunlarının azalmayacağını, aksine katlanarak artacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, değişim ve dönüşümden neyi kast ettiğini açıklığa kavuşturması da bir zorunluluk haline gelmiştir. Eğer değişimden kasıt, alışveriş merkezleri karşısında esnafın taviz vermesi ise bilinsin ki, bu tavizi hiçbir esnaf kardeşim vermeyecektir. Biz şartlar ne olursa olsun, bakkalın dilini konuşacağız. Kasabın, manavın, terzinin, marangozun destekçisi olacağız. Pastahanecinin, fırıncının, hırdavatçının, kırtasiyecinin arkasında duracağız. Ve emek sömürüsünden bahseden Başbakan Erdoğan’ın esnaf ve sanatkârı sömürmesine sonuna kadar karşı çıkacağız."

KIRGIZİSTAN’DAKİ OLAYLAR

Kırgızistan’da meydana gelen olayları da değerlendiren MHP Lideri Bahçeli, "Dileğimiz, Kırgız kardeşlerimizin demokrasi içerisinde, huzur ve refaha bir an önce ulaşmalarıdır" dedi.

Kırgızistan’da yaşanan olayların, Türklüğün ana vatanı olan büyük Orta Asya coğrafyasında, küresel oyunların devam ettiğini gösterdiğini ifade eden Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

"Kırgızistan, yer altı kaynakları ve üretim potansiyeli açısından yetersiz olsa da bulunduğu coğrafyanın önemi ile stratejik oyunların odağı olmaya devam edecek gibi görünmektedir. Özellikle İran, Çin, Rusya ve Amerika arasındaki güç dengelerinin çarpıştığı bu coğrafyalarda, maalesef ki Türkiye hem demokrasi, hem de bir devlet modeli olmaktan çok uzaklara düşmüştür. Yalnızca soydaşlığımızdan yararlanılan bir taşeron stratejisiyle bugün ABD’nin ve küresel değerlerinin temsilciliğinden başka bir anlam taşımayan ilişkilerimizin durumu acilen gözden geçirilmek mecburiyetindedir. Yalnızca Kırgızistan için değil, bu muazzam topraklarda yaşayan bütün kardeşlerimiz için gerçek anlamıyla tam bağımsız olabilecekleri, bağımsız karar alabilecekleri bir düzenin oluşturulması şarttır.

Görünen odur ki, yakım gelecekte de buralarda gerilim son bulmayacak, emperyalist devletlerin iştahları kesilmedikçe ve Türkiye küresel oyunların figüranı olarak değil, hakkın gücü olarak buralara kadar uzanamadıkça kargaşa da sona ermeyecektir. Temenni ederiz ki, bu öngörülerimizin hiçbirisi gerçekleşmez ve biz yanılırız da milyonlarca soydaşımızı barındıran bu uçsuz bucaksız coğrafyalara hak ve adalet, barış ve huzur, refah ve bereket gelir. En samimi dileğimiz budur."

Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 165. yıldönümünün de kutlandığını hatırlatan Bahçeli, "En büyük dileğim, giderek meşakkatli bir meslek halini alan, bu kutlu millet hizmetini yürüten on binlerce mensubunun çalışma şartlarının, ücretlerinin, özlük haklarının layık oldukları şekilde acilen çözülmesidir" dedi.

KUTLU DOĞUM HAFTASI

Konuşmasında yarın başlayacak Kutlu Doğum Haftası’na da değinen Bahçeli, İslam toplumlarının içine düştükleri bunalımın, çekmekte oldukları çilelerin, yaşadıkları maddi ve manevi buhran ile İslam olmayan toplumların yaşadıkları değerler krizinin ilahi mesajın müjdelerine daha fazla ihtiyaç olduğunu gösterdiğini dile getirdi.

Bahçeli, "Milyarlık İslam dünyasına ve onun bir parçası olan milletimizin inancına, kültür ve medeniyetine kaynaklık eden Kuranıkerim’in insanlığa sunduğu rahmet yüklü mesajların bir kez daha idrak edilmesi ve yaşanması, hepimizin aradığımız gerçeği bulmamızda en güvenilir rehber olacaktır. Mukaddesatımıza kaynaklık eden bu mübarek değerlerin anılmasına vesile olanları ve inananları kutluyor, hafla boyunca yapılacak kapsamlı etkinliklerde görev alacak kardeşlerime başarılar diliyorum" diye konuştu.

4

Haberin Devamı