Ekonomi Bakan Ergün: 2004'ten sonraki en yüksek büyüme

Bakan Ergün: 2004'ten sonraki en yüksek büyüme

Paylaş
Bakan Ergün: 2004'ten sonraki en yüksek büyüme

Bakan Ergün: 2004'ten sonraki en yüksek büyüme

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2010 yılı büyüme rakamlarının, yüzde 8’in üzerine çıkacağını düşündüklerini, piyasa tahminlerinin de yüzde 8,5 civarında olduğunu belirterek, "Nihayetinde 8,9 gibi 2004’ten sonraki en yüksek büyüme rakamına ulaşmış olduk. Bu Türkiye ekonomisinin gerçekten önemli bir iç dinamizme sahip olduğunu bize gösteriyor" dedi.

Haberin Devamı

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, katıldığı bir televizyon programında 2010 büyüme rakamlarını değerlendirdi.
Yılın başından bu yana herkesin Türkiye ekonomisiyle ilgili büyüme rakamlarını revize ettiğini belirten Ergün, hükümetin de rakamı revize ederek en son 6,8’e çıkardığını, daha sonraki gelişmelerin ise rakamın yüzde 8’in üzerinde olacağını gösterdiğini söyledi.

Ergün, şöyle dedi:
"Yüzde 8’in üzerine çıkacağını düşünüyorduk, piyasa tahminleri de yüzde 8,5 civarındaydı. Nihayetinde 8,9 gibi 2004’ten sonraki en yüksek büyüme rakamına ulaşmış olduk. Bu Türkiye ekonomisinin gerçekten önemli bir iç dinamizme sahip olduğunu bize gösteriyor. Bu performansın özel sektörün dinamizminden kaynaklandığını, Türkiye’nin dışa açıklığından, içerde mali disipline uyulmasının, makro ekonomik dengelerin muhafaza edilmesinin, finansal istikrarın korunmasının önemli rolü olduğunu kabul etmemiz lazım."

Haberin Devamı

-"ZANNEDERSEM TÜRKİYE EKONOMİSİ 2011’DE DE YÜKSEK PERFORMANS GÖSTERECEK"-

Ergün, artık 2011 yılına bakmak gerektiğini, 2011 yılında da Türkiye ekonomisinin yine yüksek bir performans göstereceğini tahmin ettiğini söyledi.

Büyümenin kaynağına ilişkin bir soru üzerine Ergün, hem içerdeki ekonomik aktivitilerden, iç tüketimin artışından kaynaklanan bir boyutun hem de dış ticaret, ihracat artışından kaynaklanan bir boyutun olduğunu ifade etti.

Ergün, her sektörün önemli katkısının bulunduğunu, ilk üçü inşaat, imalat ve toptan perakende ticaretin paylaştığını belirtti.
2011’de 2010’daki büyümenin nasıl bir baz etki oluşturacağı sorusu üzerine Ergün, "Bu büyüme rakamının üzerine büyüme daha zor bir hadise. Ama şimdiden görüyoruz ki bugün itibariyle OVP’daki yüzde 4,5’lik hedefe sahip çıkmak durumundayız. Bugün 2011 1. çeyreğini bitiriyoruz. Bu performansa baktığımızda yüzde 4,5’in üzerinde büyüme potansiyelini gösterdiğini söyleyebiliriz" dedi.

Ergün, cari açık konusundaki soru üzerine, Türkiye’nin kolayca bu açığı finanse edebilecek kaynaklara ulaşma kabiliyeti olduğunu gördüklerini, bu kaynakların ucuz, istikrarlı, kalıcı, kaliteli temin edilmesi gibi unsurların önem taşıdığını ifade etti.

Haberin Devamı

Büyüme performansı gösteriliyorsa bu büyümenin dinamiklerinde en önemli unsurun enerji ihtiyacı olduğunu belirten ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olduğunu hatırlatan Ergün, bu yıldan itibaren atılacak bazı adımlar, enerji yatırımlarından elde edilecek sonuçlarla önümüzdeki dönemde cari açık probleminin bugünkü kadar tartışılmayacağını, belki sürdürülebilir bir problem olarak varlığını devam ettirebileceğini anlattı.
"Cari açıkta finansman konusunda sıkıntı yok mu?" sorusuna Ergün, "Elbette, önemli bir sıkıntı yok" yanıtını verdi.

Ergün, sorunlar olması, finansal istikrarın bozulması gibi durumlarda bazı mekanizmaların, Merkez Bankasının kararlarının devreye girdiğini bildirdi.

-"BİZİM BANKALAR KEDİ DEĞİL"-

Merkez Bankasının zorunlu karşılıkların artırılması kararı ile bankacılık kesiminin eleştirileri, Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince’nin kedi benzetmesi yaparak "kediyi öldüren yıkamak değil, sıkmak, bankacılar benzer durumla karşı karşıya kaldı" sözlerinin hatırlatılması üzerine Ergün, "Bizim bankalar kedi değil, dolayısıyla öyle bir değerlendirmeye katılmıyorum" dedi.

Haberin Devamı

Kısa vadeli mevduatlarla orta ve uzun vadeli kredileri finanse eden bir mekanizmayı sürdürülebilir bir mekanizma olarak kabul etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:

"Bankalardaki mevduat yapısının da uzaması gerekiyor. Karşılık oranları daha çok kısa vadeli mevduatlarla ilgili artırıldı. Amaçlardan biri mevduat vadesi ile kredi vadesi arasındaki dengenin kurulması. Diğer taraftan aşırı kredilendirme mekanizmasıyla iç tüketimin çok fazla canlandırılması enflasyon üzerindeki aşırı etkilerin etkilerin ortadan kaldırılması ve bunun yabancı mallara yönelik talebe dönüşmesi nedeniyle aynı zamanda cari açık probleminin ortaya çıkması, finansal istikrarın bozulması. Aslında finansal istikrarın bozulması, makro ekonomik dengelerin bozulması halinde bankacılık sektörü dahil bütün toplum kesimleri daha büyük zarar görecek. Burada bankalar batmayacak, zarar etmeyecek, karlılık oranları belki bir miktar düşecek olabilir."

Haberin Devamı

-"BİR ANLAMDA MERKEZ BANKASI, BDDK BU SEKTÖRÜN GÖRÜNMEYEN POLİSİ"-

"Polisiye tedbirlere başvurmak istemiyoruz" sözlerinin ardından gelen eleştiriler konusunda da Ergün, şunları kaydetti:
"Bankacılık sektörü (Merkez Bankasının tedbirlerini ) bu tedbirleri aşırı ihtiyatlı bulabilir. Buna karşı aşırı tepki vermek doğru bir yaklaşım olmaz. Sözlü veriyorsunuz bu tepkileri, bu tepkiler değişik yorumlara tabi tutulabiliyor. Konuyu politize ederek tepki vermenin anlamı var mı? İyi o zaman, polis gelsin. Son zamanlardaki bazı davalardaki uygulamaları bize de yapsın falan. Bu siyasi bir mesaj olarak algılanır. Bankacılık sektörünün bu tür siyasi mesajlar vermeye ihtiyacı yoktur. Kaldı ki, bankacılık sektörü aşırı kredilendirme yoluyla bazı kredilerin geri dönüşü mümkün olmadığında veya insanlar kredileri mevcut gelirleriyle ödeyemediklerinde esas polisiye tedbire başvuracak olan bankalar olacaktır. Milletin evine haciz götürecekler o zaman, maaşına haciz koyacaklar. Bu polisiye tedbirlere başvurmaması için de birtakım önlemler alınması gerekiyor. Yani bir anlamda Merkez Bankası, BDDK bu sektörün görünmeyen polisi diyelim. Birtakım tedbirler alıyor, bir mekanizma harekete geçiriyor ve bu istikrarı koruyucu mekanizmada, ahenk, ahenkli çalışma önemli."

-"BANKACILIK SEKTÖRÜNE GELEN ELEŞTİRİLERİ HEP GÖĞÜSLEDİK"-

Bugüne kadar bankacılık sektörüyle uyumlu çalıştıkları için ekonomik krizi hızlı şekilde aştıklarını belirten Ergün, bankacılık sektörüne dair çok ciddi eleştiriler olduğunu, bu eleştirileri hep göğüslediklerini söyledi.

Ergün, şöyle konuştu:
"Ekonomik krize girerken bankacılık sektörü KOBİ’lere olan kredi hacmini çok daralttı, çok cimri davrandı, hatta verdiği kredileri geri çağırdı. Onların kredileri geri çağırması nedeniyle birçok KOBİ çok zor durumda kaldı. Buna rağmen biz bankacılık sektörünün, finans sektörünün ekonomik krizde ayakta kalmasının çok önemli olduğunu ve bütün ekonominin üzerine birden bu sektörün yıkılması tehdidini kabul edemeyeceğimizi ifade ettik.

Bankacılık sektörünün tüketiciye yönelik yaptığı birtakım aşırı uygulamalar var. Her şeyden para kazanalım muamelelerden kazanalım. Şundan kazanalım, bir havaleden aldıkları paranın havale miktarından çok daha büyük miktarlara ulaşması gibi eleştiriler var. Bütün bunları bankacılık sektörünün bir bütün halinde düşünmesi lazım. Onun için bu tedbirlere aşırı tepki vermeye gerek yok. Bunlar finansal istikrarı korumaya dönük tedbirler. Aşırı kredi hacminin önüne geçilmesini, enflasyon üzerindeki baskıyı azaltmaya dönük, mevduat vadesi ile kredi vadesi arasında uyumu sağlamaya çalışan tedbirlerdir. Bu tedbirler de gözden geçirilebilir. Ne etkiler meydana getirecek, bakacağız. Olumsuz etkiler meydana getiren yönü olursa kuşkusuz Merkez Bankasının mekanizmaları bunları da gözden geçirecektir."

Sanayicilerin de bu kararın, kredi maliyetlerine yansıyacağı gerekçesiyle şikayet ettiği sorusu üzerine, sanayicinin yatırımlarını daha ucuz ve daha uzun vadeli finansmanla yapmak isteyeceğini, onlara çok büyük bir yansıması olacağını düşünmediğini söyledi.

Kamunun kendi borçlanma ihtiyacının önemli bölümünü önümüzdeki dönemde borç yapılandırmalarından elde edilen gelirlerden temin edeceğini, kamunun piyasadaki paraya, kredilere kendi borçlanması için çok fazla ihtiyacı olmayacağını dile getiren Ergün, şu görüşleri dile getirdi:

"Dolayısıyla ortada olan kaynaklar, var olan kredilerin önemli bölümü yatırım harcamalarına gidecek. Burada kısıtlanmak istenen şey yatırımla ilgili kredilendirme mekanizmalarından çok tüketimle ilgili kredilendirme mekanizmalarıdır. Tüketici kredileri üzerinde bir miktar fren oluşsun, bunun piyasadaki enflasyonist etkileri ortaya çıkmasın diye düşünülmüş mekanizmalardır."

-OTOMOTİV STRATEJİ BELGESİ-

Otomotiv Strateji Belgesi’nin YPK’da imzaya açılması konusundaki soru üzerine Ergün, şunları söyledi:
"İmzalar tamam. Başbakanımızın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanması kaldı. Önümüzdeki hafta Resmi Gazete’de yayımlanır. Otomotiv ve makine tek dosya içinde ikisi beraber yayımlanacak. Nisan ayı içerisinde otomotiv ve makine sektörlerinin strateji belgeleri hayata geçmiş olacak. Bundan sonra orta vadeli bir öngörüyle daha sonra bu belge yenilenecek. zaman içerisinde daha uzun vadeli hale getirilecek."

-BAKANLIKLARIN İCRACI BAKANLIKLAR HALİNE GELMESİ-

Hükümete 6 ay süreyle KHK çıkarma yetkisi veren tasarı yasalaştığında bakanlıklarda nasıl bir yapılanmaya gidileceği sorusu üzerine Ergün, bütün bakanlıkların icracı bakanlıklar haline gelmesi, kurumların birleştirilerek bir icracı bakanlığa dönüştürülmesi düşüncesi olduğunu söyledi.
Ergün, şöyle konuştu:

"Genel yaklaşımımız şu, bugünkü gelişmelere baktığımızda burası Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak örgütlenmiş, ama tarihçesinde ticaret bakanlığının müstakil çalışması da var sanayi bakanlığının müstakil çalışması da var. Bugünkü gelişmeler Türkiye’de bu bakanlığın sanayi ve teknoloji bakanlığı olarak örgütlenmesini, ticaret bakanlığının ise iç ve dış ticareti birlikte ele alan bir bakanlık bünyesinde olmasının daha doğru olacağını gösteriyor.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına dönüşürse, sanayi, ARGE ile ilgili bütün unsurlar burada olacak belki TÜBİTAK burayla birlikte hareket edecek, belki yatırımlarla ilgili teşvik uygulamaları aynı bünyede yer alamsı gerekecek. Sanayi, yatırımlar, teşvikler, ARGE gibi unsurlar bir çatı altında, iç ve dış ticaret unsurları bir çatı altında örgütlenirse daha efektif bir tablo ortaya çıkabilir."

Ergün, yetki alındığını takdirde çalışmaların ne zaman tamamlanacağını sorusunu, "Hükümet, yetkiyi aldıktan sonra 6 ay içinde çıkarmak zorunda. Demek ki seçime kadar bu kararnameyi çıkarırsa seçimden sonra yeni dönemde oluşacak hükümet bu kararnameye göre oluşur" dedi.

Muhalefetin itiraz ettiğini belirten Ergün, "Niye itiraz ediyorsunuz? Bu kararnameyi siz iktidara gelirseniz siz uygularsınız, isterseniz uygulamazsınız, eski sistemi devam ettirirsiniz. Ama biz şunu görüyoruz ki, Türkiye’de AK Parti 3. iktidar dönemini de sürdürecek ve yeni dönemde bir reorganizasyona ihtiyaç var. Bu reorganizasyonu sağlamak için şimdiden adım atıyoruz. Niye seçimden sonra 6 ay daha vakit kaybedelim" diye konuştu.