Giriş
Fransa’daki Avrupa Futbol Şampiyonası’na nasıl katıldığımızı hatırlıyorsunuz değil mi?
Grup maçlarında bekleneni veremedik. Grubu lider, bilemedin ikinci bitirmemiz gerekirken üçüncülüğü son anda yakaladık.
üm takımlar arasında en iyi üçüncü olan, play-off oynamadan direkt şampiyonaya katılacaktı. Grubumuzun en zayıf takımı Kazakistan’ın deplasmanda Letonya’yı yenmesi, İspanya’nın da Ukrayna’ya yenilmemesi gerekiyordu. Mucize gerçekleşti, hepsi oldu. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeden şampiyonaya gittik.
Fransa’da oynadığımız Hırvatistan ve İspanya maçlarını berbat oyunlarla kaybettik.
Çek Cumhuriyeti’ni yendik ama kaderimiz yine diğer maçların sonucuna bağlıydı. Bu kez papaz pilav yemedi.
İrlanda’nın İtalya’ya 85’inci dakikada attığı gol bize ‘Elveda Fransa’ dedirtti. Biz “Bitti” dememiştik ama İrlanda işi bitirdi.
Şimdi İtalya’ya kızanlar mı istersin, halkın gösterdiği tepkiye bozulanlar mı...
Peki ne yapsın vatandaş? Onlar Milli Takım’ın yenilmesine bozulmuyor. 500 bin euroluk primini almayınca aslan kesilip ortalığı ayağa kaldıran futbolcuların, aynı hassasiyeti maç sırasında göstermemesine bozuluyor. Hırvatistan’a da İspanya’ya da yenilebilirsin, sorun yok.
Ama böyle ruhsuz oynarsan o artık yenilgi değil, teslimiyet oluyor. E hani sen “Bitti” demeden bitmiyordu? Neyse, durun bir dakika, şimdi aldığım son habere göre Balıkesirspor-Kütahyaspor maçının sonucunu bekliyormuşuz.
Kütahya puan kaybetmezse, Balıkesir’den kimse kırmızı kart görmezse, hakem sahaya turuncu formayla çıkarsa, stat önündeki köfteci köfteleri iyi pişirirse tur atlıyormuşuz.
MİLLİ RUH: 0 EGOLAR: 1 MİLLİ RUH: 0
Çek Cumhuriyeti’ni yendikten sonra Fatih Terim’in ve futbolcuların açıklamaları kupayı kazanmış oyuncuların açıklamalarına benziyordu.
Fatih Hoca, TRT’ye kızıyor, Arda Turan da birilerinden hesap soracağını söylüyordu.
Şampiyona boyunca hepi topu 1 maç kazanmışlardı oysa. Hele hele Burak Yılmaz’ın gol attıktan sonra yaptığı o kıl hareket anlaşılır şey değildi.
Hayır sen kimin takımında oynuyorsun anlamadım ki! Türkiye Milli Takımı’na oynayıp Türk milletine “Nasıl koyduk?” dercesine o kol hareketini yapmak ne demek?
Çin’e gitmişsin, sezonu sakat geçirmişsin, sonra Milli Takım’a çağrılmışsın ve ilk 11’de oynuyorsun. Bunun kıymetini bileceğine niye millete kol hareketi çekiyorsun? Ya Arda Turan? İspanya’da sezonun en kötü 11’ine seçilmişsin.
Maçların büyük çoğunluğunda yedek oturmuşsun, bazısında oyuna bile girmemişsin. Herkes senin bir proje olduğunu, Barcelona’ya transferinin sponsorlar sayesinde sağlandığının dedikodusunu yaparken sen onları doğrularcasına davranıyorsun.
Takım fotoğrafına girmemeler, golden sonra tüm takım birbirine sarılırken uzak durmalar...
Herkes büyük futbolcu olmak ister. Ama büyüklük sadece sahada attığın çalım, attığın gol, verdiğin pas değildir. Büyüklük, içinde ‘ruh’ barındırır. Milli Takım’da oynuyorsan da taşıyacağın ruh ‘Milli Ruh’tur. Bunu parayla da ölçemezsin, başarıyla da... Egolarınızın esiri olduğunuz sürece o ruha asla sahip olamazsınız.
‘AŞK UYKUSU’ FİLMİ NİSAN AKMAN’A EMANET
2 yıl önce piyasaya çıkan ‘Aşk Uykusu’ adlı romanımla ilgili bir gelişmeyi aktarmak istiyorum.
Bu romanı film yapmak için 2 yıldır çalışıyorduk. İnce eledik, sık dokuduk, defalarca senaryo yazıldı, yazılan senaryolar revize edildi ve nihayet o aşama tamamlandı. Film bu yaz çekiliyor. Yönetmen Nisan Akman. Bu filmi bir kadın yönetmenin çekmesini çok istiyordum.
Nisan Hanım bizi kırmadı ve yönetmeyi kabul etti. Bu açıdan çok ama çok mutluyum. Oyuncuların kim olduğunu merak ediyorsunuzdur.
Henüz kadro netleşmedi. Yapım ekibinin ve Nisan Hanım’ın görüşmeleri devam ediyor. Ama görüşülen isimler, Türkiye’nin en iyi oyuncuları.
Romanı okuyanlar bilir, hikayenin tamamında varım. Filmde de bana yazılmış birkaç sahne var. İlk kez bir film için kamera karşısına geçeceğim.
İnsanlık için küçük ama benim için büyük bir adım bu. Sonuç olarak iyi bir film yapmak için var gücümüzle uğraşıyoruz. Beğeneceğinizi umuyorum.
