Cumartesi Postası 'Banyomu çocukluk arkadaşım yaptırıyor'

'Banyomu çocukluk arkadaşım yaptırıyor'

Paylaş
'Banyomu çocukluk arkadaşım yaptırıyor'

Uzun süredir yoğun bakımda tedavi görüyordu Harun Kolçak. Durumu ciddiydi ama Azrail’e çalımını attı. Sanatçıyı, arkadaşının evinde ziyaret ettik, bize “İyiyim, artık yürümek değil, koşmak istiyorum” dedi. Harun Kolçak’la hastane sürecini, duygularını, yeni albümü ‘Çeyrek Asır’ı konuştuk

RÖPORTAJ: Kezban YILMAZ
kezban.yilmaz@posta.com.tr


■ Geçmiş olsun. Çok zorlu bir tedavi döneminden geçtiniz. Neler yaşadınız?

Sağ olun. Zor günlerdi. Klişe geliyor ama sağlık çok önemli. Benim kabahatim; doktorumu dinlemedim, kontrollerime gitmedim. Klasik Türk düşüncesi vardır ya; “Bana bir şey olmaz.” O düşünce bende de varmış.

■ Rahatsızlığınız nasıl başladı?

Hiçbir şey hatırlamıyorum. Evdeydim, kedilerim, çayım filan... Arkadaşım Sibel (Benekli) beni çok aramış, cevap gelmeyince merak etmiş. Çilingirle kapıyı açtırmış. İçeri girince de beni yerde bulmuş. Hemen hastaneye kaldırmışlar. “Yamalı bohça gibiyim”

■ Komaya girmişsiniz. Neden?

2010’da, annemin vefatından sonra, bende prostat kanseri çıktı. O zamandan beri kontrol altındayım. Ama komaya girmemin sebebi ‘hastane mikrobu’. Maalesef buna yakalanan ölüyor. O illet, prostatın altında yuvalanmış. Uzun süre bu enfeksiyondan kurtulma tedavisi gördüm. Tam 13 operasyon yapıldı. 10’u bu enfeksiyondan, üçü kanserden...


■ Nasıl bir şey bu mikrop?

Çok dirençli, sizi kemiriyor. Baldırımdan aşağısı, ön ve arka yaralı şu an. Doktorum başka yerden deri alıp kemirilen yerlere yama yapmış. Yamalı bohça gibiyim şu an. 1.5 ay komada kaldım sonra yoğun bakımın üst kademesine çıkarıldım. Orada bana çok ağır narkotik ilaçlar veriliyormuş, acı çekmeyeyim diye. ‘Bencilleştim artık’

■ Hastaneden taburcu oldunuz, şimdi nasılsınız?

Dikişlerim olduğu için zorluk çekiyorum. Dostum ve sahne yoldaşım Sibel (Benekli) her şeyimle ilgileniyor. Sağ olsun banyomu bile o yaptırıyor.

■ Bu hastalık süreci sizde neleri değiştirdi?

Özellikle profesyonel ilişkilerimde ‘önlem’ alma kararı verdim. Bazı kişilere gönlümü çok erken açtığımı bu süreçte öğrendim. “Artık bir bu kadar daha hayatın yok. Açma gönlünü, bırak gizemli kal, oyna” dedim kendime. Ama hiç beceremem oynamayı, olduğum gibiyim. Nasıl olacak bilmiyorum. Ayrıca biraz bencilleştim, katılaştım. Sağlığım her şeyin önüne geçti.


'NİLÜFER ZEYTİNYAĞLI FASULYE GÖNDERDİ’

■ Sanatçı dostlarınız hastanede olduğunuz süre boyunca sizi yalnız bırakmadılar.

Hayal meyal bir şeyler hatırlıyorum. Işın (Karaca) şarkılar söylüyormuş bana. Çelik ayak ucumda hep dua etti. Hakan Peker ve Reyhan Karaca hastanede misafirlere çay servisi yapmış. Nilüfer ziyaretime geldi, en çok hangi yemeği özlediğimi sordu. “Zeytinyağlı Ayşe Kadın” dedim, ertesi gün gönderdi. Benim için ‘öldü’ demişler, İzel bunu duyunca bayılmış. Ama ölümden dönmüşüm. Ameliyat odasına beni aldıklarında çoğu doktor ‘nasıl olsa ölecek’ diye girmek istememiş. Beni yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

■ Gelmeyenler için ne düşünüyorsunuz?

İnsanlık halleri bunlar. Ona üzülüp kafayı yoramam.

■ Şu an en çok neyin özlemini çekiyorsunuz?

Sahneyi çok özledim. Son konserimi Aşkın Nur Yengi’yle beraber Bursa’da vermiştim. Sahnede maymun gibi zıplamayı, ‘Gir Kanıma Dansı’ yapmayı, kendimden geçmeyi özledim.

■ Bundan sonraki hayatınızda ne yapmayı planlıyorsunuz?

Önceliğim bedenimin kendine gelmesi ve konserler... Belki küçük bir tatil... Yeni bir albüm daha... Yürümek değil, koşmak istiyorum artık.

‘Babam gelmedi’

■ Babanız Eşref Kolçak sizi görmeye geldi mi?

Hayır. “Harun’u öyle görmek istemiyorum” demiş. Onu çok iyi anlıyorum.

■ Sağlık durumu nasıl Eşref Bey’in?

Yaşına göre (89) çok iyi. Kendine çok iyi bakıyor. 32 yıldır Gemlik’te yaşıyor. Annemin vefatından sonra “Ben de yaşımı başımı aldım, uslandım, gel beraber oturalım” dedim. “İstanbul’a gelirsem ölürüm” dedi.


‘Hayatı gırgıra alıyorum’

■ 2010’daki kanser teşhisini nasıl karşıladınız?

Allak bullak oldum. Sanki noterden tasdikli ölüm fermanınız konuyor önünüze. Dışarı çıktığımda her şey, dünya, bir anda illüzyon olmuştu benim için. Her şey anlamını kaybediyor. Daha sonra kabullenmeye ve kendimle dalga geçmeye başladım, “Ne zannediyorsun kendini, iki beste yaptın diye!” dedim. Hayatı gırgıra almayı öğrendim. Evde oturmadım, hep gezdim.

■ Kanseri yendiniz değil mi?

“Kanseri yendim” demek yanlış. Kanser temizlenir ve kontrol edilir, bitmez. Benimki de kontrol altında. En son geçen hafta gittim; kan değerlerim süper çıktı.

‘ŞÖHRETİ TAŞIMAK ZOR’

■ Yeni albümünüz ‘Çeyrek Asır’ çıktı. Düet albüm yapma fikri nasıl doğdu?

Sosyal medyayı takip ederken özellikle gençliğin günümüz şarkılarından tatmin olmadığını fark ettim. 90’lara yönelenler çoktu. “Ne yapmalı?” diye düşünürken Arpej Yapım’dan Umut Kuzey bu projeyi sundu. Işın Karaca, Aşkın Nur Yengi, Kubat, Umut Kuzey, Zara, Gökhan Türkmen, İrem Derici, Bedük, Yaşar gibi isimlerle düet yaptım.

■ 25’inci yılınızı kutluyorsunuz. Müzik piyasasında olmak istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?

Olmak istediğim bir yer hiç olmadı. Ben Eşref Kolçak’ın en parlak devirlerini yaşamış bir çocuğum. Ünlü olmayı taşımak çok zor. Kibir, kendini matah bir şey zannetmek, paranın her şeyi halledebileceğini sanmak, zirvede olmaya çalışmak... Ben popülerleşirken babam bunları hep törpüledi.

■ Pop müziği nasıl buluyorsunuz?

Tahammülsüz! Ben 25 yıl sonra şarkılarımı tekrar söylediğimde yeniden tutuluyor. Peki bugünkü şarkılardan, 25 yıl sonra tekrar yapılıp bu kadar popüler olabilecek var mı? Hep aynı ritm, benzer sesler...

Haberin Devamı