Şirin Sever Baykal'dan çok yerinde sorular
HABERİ PAYLAŞ

Baykal'dan çok yerinde sorular

CHP eski genel başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın önceki gün bir açılışta yaptığı konuşmayı okudum, sağlam tespitlerde bulunmuş doğrusu...

Diyor ki, “Bir tarikat Türkiye’de iktidara el koyma imkanını nasıl bulabilir, bu noktaya nasıl gelebilir?

Bunu tartıştığımızı söyleyebilir miyiz?” Doğru ve yerinde bir soru. Günlerce birlik beraberlik ruhu için, bütünleşmek için, darbelere karşı durmak için millet üzerine düşeni yaptı, mitinglere koştu...

Peki şimdi ne olacak? Bu noktada Deniz Baykal’dan güzel bir tespit daha geliyor: “Miting meydanında uzlaşalım, demokrasiye sahip çıkalım tamam da, kararname çıkarılırken uzlaşma var mı kardeşim?

Haberin Devamı

Buradan nasıl çıkacağımıza dair uzlaşma var mı? Laik eğitim politikasında uzlaşma var mı?” İşte asıl sorulması gerekenler. Tüm yaşananların ardından yeni politikalar üretilecek mi ve yaşananlar ders olacak mı? Ve iktidar-muhalefet bu konularda elele verecek mi?

Ne kadar önyargılısınız test edin

Yunan kadın yönetmen Nancy Spetsioti’nin ‘Jafar’ adlı filmini izlemişsinizdir...

Geçenlerde denk geldi, bu eski filmi tekrar izledim. Irkçılık ve önyargıya dikkat çeken film bir nevi kamu spotu. Utandırıcı ve acayip. Bir hastanenin bekleme salonunda başlıyor film... Koltukta çekingen şekilde oturan Hintli gencin yanına; baba, anne ve küçük bir kızdan oluşan aile gelip oturuyor.

Anne, adamdan tedirgin olduğu için, kızını onun yanındaki koltuktan kaldırıp uzaklaştırıyor; kendisi de bir yan koltuğa kayıyor.

Genç adam cüzzamlı gibi, onlara zarar verecek biri gibi; yanındaki koltuk boş kalıyor. Adamla göz göze bile gelmemeye çalışıyorlar... Sonra doktor aileyi, genç adamla birlikte odaya çağırıyor. Aile şaşırıyor ama hep birlikte içeri giriyorlar.

Küçük kıza “Ameliyattan sonra iyi görünüyorsun” diyen doktor, “Sizi Jafar’la tanıştırayım, kızınız Anna’nın kemik iliği donörü” diyor. Vebalı gibi kaçtıkları Jafar, kızlarının hayatını kurtaran kişi! O mahcubiyeti ve utancı görmek lazım. ‘Yer yarılsa da içine girsem’ lafı az kalır.

Bizi ırkçı yapan önyargılarımızı anlatan çok etkileyici bir iş. Youtube’ta ‘Anti-Racist Short Film Jafar’ diye bulun ve izleyin bu kısacık filmi. Herkesin birbirinden nefret ettiği, ötekileştirdiği ve önyargılı davrandığı, hatta gözünü oymaya çalıştığı şu dönemde belki ezberlerimiz bozulur, biraz utanırız.

Haberin Devamı

Spornoseksüel erkekler çoğalıyor

Bakımlı erkekleri tanımlamak için kullanılan ‘metroseksüel’ kelimesi pek modaydı bir ara. Şimdi ise onun yerini ‘Spornoseksüel’ kelimesi aldı! Vücut geliştirmeye takıntılı erkekler için kullanılan kelime, 2008’deki küresel ekonomik krizle birlikte çıkmış güya...

Yüksek maaşlı, prestijli bir iş bulamayan erkekler; vücutlarını ünlü sporculara benzeterek sosyal yaşamda statü elde etmeye çalışıyormuş.

Yani vücutları en büyük servetleri! Bu trendi kovalayanlar ise, dünyaca ünlü futbolcular Christiano Ronaldo ve David Beckham’ı örnek alıyor. Bizde ise spornoseksüel erkeklerin artışı, TV dizilerinde bir bir soyunan oyunculardan sonra başladı. Hadi hayırlısı.

Ayaklara süs lazım

Plajlar artık başka bir dünya. Kendi modasını bile yaratıyor. İşte Karayipler, Avrupa ve Amerika sahillerinde talep gören ‘mybeachyside’ markasının el ve ayak aksesuarları bu yazın yeni trendi.

Haberin Devamı

Marka, Suriyeli mülteci kadınlara iş imkanı sunuyor. Satışı internette.

Beyninizi anlamaya çalışın

Beynimizin bize yaptığı oyunları herkes merak ediyor olmalı ki, ‘Beyin’ isimli kitap şu sıra herkesin elinde... Çok ünlü bir nörolog olan David Eagleman’ın yazdığı kitap, yaşamın beyin tarafından nasıl şekillendirildiğini anlatıyor.

BİLİNÇALTI DEVREDE

Söze şöyle başlıyor David Eagleman: “Bir insan beynini elime her aldığımda ona hayranlıkla bakakalırım. Yabana atılmayacak ağırlığını (1.5 kilogram kadar), tuhaf jölemsi kıvrımlarını ve derin yarıklarla birbirinden ayrılan yüzeyini bir kenara bırakalım, beynin çarpıcı yönü fiziksel varlığının ta kendisidir.

Bu alalade madde kütlesi, yarattığı zihinsel süreçlerle öyle bir tezat oluşturur ki…” Bu girişle meraklar şahlanıyor tabii. Ve bizi içimizdeki kozmosa doğru sürüklüyor: Gerçek nedir? Sen kimsin? Nasıl karar veriyorsun? Beynin neden başkalarına ihtiyaç duyuyor? Şahane şeyler anlatıyor. Mesela gündelik hayattaki kararlarımızın çoğunu bilinç değil, bilinçaltımızla alıyoruz.

Evet, en bilinçli sandıklarımızı bile! Buna en iyi örnek sporcu davranışları... Mesela bir fotbolcunun, pas gelince ne yapacağına bilinci değil tam aksine yıllar boyunca yapmış olduğu antranmanlar ve maçlardaki alışkanlıkları karar veriyor. Zira bilinç devreye girdi mi, kilitlenip kalıyoruz! Beyin ve yaşam arasındaki etkileşimi müthiş anlatan bir kitap. Ufkunuzu açacak.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder