Yazgülü Aldoğan Bir kar felaketi eksik kalmıştı!
HABERİ PAYLAŞ

Bir kar felaketi eksik kalmıştı!

Haberin Devamı

Amerikalıların çevirdiği Noel filmlerinde olur, yılbaşına doğru kar kış bastırır, tatil nedeniyle ailelerinin yanına gitmek isteyenler havaalanında perişan olur, ilginç rastlantılar, yeni doğan aşklar yaşanır.

Yılın bitmesine iki gün kala, tıpkı geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da fırtına ve kar hayatı olumsuz etkiledi. İstanbul için kırmızı alarm verildi, gece uçağa binecek oğlum ya gelemezse?

Bir kaç arkadaşımla birlikte üç günlüğüne seyahate çıkıyoruz. Ya gidemezsek? Harcadığımız paranın ötesinde kaybolacak hayaller ne olacak? Bu yazıyı, bir gün önceden yazıyorum.

Siz okuduğunuza göre ben seyahate çıkmış olacağım! Eğer çıkamazsam, bu yazıyı yayınlamayıp yenisini yazacaktım. Gitmiş olduğuma göre, hepinize en azından 2016’dan daha iyi bir yeni yıl diliyor, kocaman sarılıyorum. Bizi sizsiz bırakmayın!

Sanat ve kültür, evrensel olursa değerlidir

İyi bir yıl geçirdiğimizi kimse söyleyemez. Gerek içeride ve dışarıda yaşadığımız savaş ortamı ve terör saldırıları, gerek bunun yarattığı ekonomik kriz, herkesi canından bezdirdi. Tabii bunların hepsinin ötesinde yaşanan kanlı darbe girişimi, Cumhuriyet tarihinde böylesi yaşanmamış bir felaketti.

Darbe dengeyi bozdu

2016’yı kimse iyi hatırlamayacak! Darbe girişiminin ardından yaşananların da kolay hazmedilebilir sıkıntılar olmadığı ortada: aileleriyle birlikte yarım milyonu bulan kişi, işlerinden oldu. Hiç bir gelirleri ve artık başka bir işe girme şansları yok. Bunların yaratacağı sosyal sıkıntılar ne olacak? Çok sayıda gazeteci, sanatçı, yazar cezaevinde. Yüzlercesi twitter’a yazdıkları 140 kararkterlik bir bildirim yüzünden soruşturma altında.

Sanat özgürse gelişir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Sanat Ödülleri’nin verildiği törende yaptığı konuşmada kültür ve sanat alanında gelişme olmayışından şikayet etmişti. Kültür ve sanat ancak özgür ortamlarda serpilir, gelişir. Yaratıcılık, özgürlükten beslenir. Cumhurbaşkanının kafasında başka bir aydın ve sanatçı tipi olduğu tartışılıyor şimdi. Düşünülmesi gereken, sanat ve kültürün evrensel değerler olduğudur. Sadece bize değerli, bize güzel olana ne sanat denir, ne kültür. Olsa olsa “Bon pour l’Orient”! Merak mı ettiniz, arayın bakalım ne demek

Aslında hepimiz ‘Daniel Blake’iz

İçinde komedi, aşk, aksiyon olmadığı için muhtemelen çok fazla ilgi çekmeyecek, gişe yapmayacak ama bu hafta çok önemli bir film vizyona girdi. “Ben Daniel Blake”, ünlü yönetmen Ken Loch’a ikinci kez Altın Palmiye kazandıran film. Festival filmi deyince gitmemek, görmemek kuralı var ya, her festivalde ödül alan ‘Tereddüt’ bile çok az gişe yapmış; bu yıl ‘Dağ 2’ ve komedi filmleri en çok gidilen filmler olmuş.

Sinemaya eğlenmek için gidiyor insanlar. Oysa Daniel Blake hepimizin hayatını anlatıyor. Usta bir marangoz olan Daniel Blake, eşini kaybettikten sonra ciddi bir kalp krizi geçirir ve doktoru çalışmasına izin vermeyince işsizlik fonuna başvurur.

Ve sistemin acımasız yüzüyle karşılaşır. Bürokrasiyle baş edebilmesi neredeyse imkansızdır; telefonla başvuru yapması gerekir, ahizenin ucunda bir saatten fazla bekler. Bütün başvuruları internet üzerinden yapması gerekir, hayatında bilgisayar tuşuna basmamıştır. Ve bir türlü yardıma ulaşamaz.

Sadece o değil, büroda karşılaştığı iki çocuklu genç anne Katie’nin de çaresizliğine tanık olur. Filmde anlatılan, sosyal devletin bir masal olduğu, küçük insanların küçük sorunlarına nasıl da çözüm bulunmadığı. Onların sisteme dahil olmadığı anda nasıl da bir çöp gibi kenara atıldığı.

Sistem hep kazanır!

Bizde farklı mı? Değil. Hatta daha beter. Dünyanın pek çok ülkesinde de değil. Bu filmi “Ben Osman Görmez”, “Ben Hatice Çalışan” diye de değiştirebilir, o gözle bakabilirsiniz. Daniel, sisteme karşı mücadele eder, protesto eder, karşı çıkar ama yenilir. Sistem, Daniel’den çok daha güçlüdür çünkü. Evet, yılın son günleri için çok neşeli bir film değil, Ofis Partisi çok daha edepsizce eğlenceliydi, bilmiyorum onu izlediniz mi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder