Olacağı buydu. “Yumruğunu masaya vur” diye diye Kılıçdaroğlu’na öyle bir gaz verdik ki, sonunda masayı tarumar etti.
Memleketin kaderine bakın.
Bize en lazım olduğu gün, CHP kaynıyor.
***
Ankara’dan bir CHP’li dostum telefonda bağırıyor:
- Partiyi çaldılar, götürüyorlar.
Arka planda Önder Sav’ın sesi geliyor:
- En ilkel kabilede olmaz bu.
Nedir ki olan?
Anlayamıyorum.
[[HAFTAYA]]
Gürültüde bir arkadaş bağırıyor.
- Genel Başkan yasaları çiğnemiştir.
Şaşırdım kaldım.
Arkadaşıma sadece şunu söyleyebildim:
- Yargıtay Başsavcısını sizin partiye kayyum tayin edelim.
***
Sonra bir başka arkadaş arıyor. O da partili.
- Bölünüyoruz diyor. Biraz da abartıyor herhalde: “İki ayrı parti, iki ayrı kurultay, iki ayrı yönetim...” Yok, daha neler... Neredeyse diyecek ki: 6 Ok’un üçü bizim üçü onların.
Arkadan biri bağırıyor:
- O koltuk Kılıçdaroğlu’na yar olmaz. Kim o diyorum arkadaşa. Tanımazsın diyor. Pekâla.
***
Nasıl bir parti bu?
Sosyal ve Demokrat.
Çağdaş.
Acaba, Kılıçdaroğlu şöyle mi düşündü:
- Bu Önder Sav, Baykal’a yaptığını yarın da bana yapar mı?
Ve acaba Önder Sav, şöyle mi düşündü:
- Bu Kılıçdaroğlu Baykal’a göstermediği sadakati bana gösterir mi?
Öyle veya böyle:
Neticede bu bir darbedir veya karşı darbedir. Ancak başarıya ulaşıp ulaşmadığı henüz belli değildir.