Şirin Sever Biz o şortu giyeceğiz!
HABERİ PAYLAŞ

Biz o şortu giyeceğiz!

Haberin Devamı

Bütün Türkiye günlerdir, ‘ikinci şort vakası’nı konuşuyor. Yani, şort giydiği için bindiği minibüste tokatlanan, 21 yaşındaki Melisa Sağlam’ı.

Hikaye bir öncekiyle aynı: Ercan Kızılateş denen şahıs (adam diyemiyorum) bu genç kızın şortundan tahrik oluyor (madem öyle evinden çıkmamalı); minibüsten inerken terbiye vermek amaçlı (çünkü onun üzerine vazife!) Melisa Sağlam’a bir tokat atıyor.

Melisa Sağlam sinmediği için, sessiz kalmadığı için (çok iyi yapıyor) bu ‘yaşam hakkı teröristi’ yakalanıyor.

Biz o şortu giyeceğiz

Sonra da bırakılıyor.

Olayın görüntüleri sosyal medyaya düşünce, savcılık ‘tacizden tutuklama’ istiyor. Gel gör ki hakimler “Olay basit yaralama” diyerek serbest bırakıyor. Tepkiler artınca bu şahıs tutuklanıyor. Çocuk oyuncağı gibi.

NASIL BİR PİŞKİNLİKSE!

İyi ki böyle savcılar var diyeceğim de, duruyorum…

Çünkü biliyorum ki şort giydiği için Ayşegül Terzi’yi tekmeleyen saldırgan gibi bu kişi de salıverilecek. Biz de bir kez daha “Adalet yok” diyerek oturacağız.

Üstüne bir de, bu adamların pişkince saldırdığı insanlardan şikayetçi olduğunu görerek iyice kafayı sıyıracağız.

İstenilen bu galiba...

Yavaş yavaş delirmemiz ve sonunda susmamız!

Ama müjdeyi vereyim: Kimse susmayacak, böyle olayları sineye çekmeyecek, şortunu katlayıp dolap diplerine kaldırmayacak!

Ya bu kendini bilmez tipler istediğine tokat/tekme savurup sonra da salıverilmeyecek...

Ya da biz kick boks falan öğreneceğiz. Çünkü biz o şortu giyeceğiz arkadaş!

PEKİ 'CANIM SIKILDI' DEYİP SIKAN?

Hadi şort giyenlere saldıranlar suçlu sayılmıyor…

Havalı tabancasıyla evinin penceresinden ateş edip iki çocuğu yaralayan, gerekçe olarak da “Canım sıkılmıştı” diyen bir kişi nasıl serbest kalabiliyor ya?

Gerçi savcının itirazı üzerine Ömer Murat A. dün akşam üzeri tutuklandı.

Biz o şortu giyeceğiz

İyi de hakimler neyin kafasını yaşıyor, gerçekten merak ediyorum. Kaza kurşunu deyip geçmek bu kadar kolay mı?

Herkes çekinmeden havaya sıksın diye teşvik mi?

Günlerdir ‘ADALET’ diye yollarda yürüyen Kılıçdaroğlu adaletin zerresini bulabilirse şayet; biz de çıkıp yaşam hakkımız için yürüyelim derim.

'KIZIMI TACİZ ETTİN' DİYOR DOLANDIRIYORLAR

Olay, bir avukat arkadaşımın başına geldi…

Tanımadığı bir numara arıyor, açıyor telefonu.

Karşıdaki “Sen kaç yaşındasın?” diye soruyor. “Pardon, siz kimsiniz?” diyor yanlış numara sanıp.

Karşıdaki “Kaç yaşındasın sen? Kızıma telefonunu vermişsin ‘beni ara’ demişsin..” diyerek ses tonunu yükseltiyor.

Bizimki önce afallıyor, anlamaya çalışıyor ama karşıdaki gayet ısrarlı.

“Geçen gün kızıma numaranı vermişsin, ‘beni ara’ demişsin. Seni tacizden içeri tıktıracağım” diyor.

YENİ MODA BU!

“Nerede ne zaman vermişim?” diye savunmaya geçiyor arkadaşım ama bahsedilen adreslerde hiç olmadığı için işe uyanıyor.

“Tamam karakola gidelim, derdinizi orada anlatın” deyince; karşıdaki hemen yelkenleri suya indiriyor, binbir bahaneyle telefonu kapatıyor.

Bizimki tongaya düşse, o muhabbet “Para verin şikayetçi olmayalım” noktasına kadar gelecek.

Anlaşılan banka ve terör örgütlerini bahane ederek dolandırma modası bitti, şimdi taciz şikayetiyle dolandırıcılık başladı.

Aman ha... Olur da başınıza gelirse, hemen “Karakola gidelim” deyin.

'İÇERDE'NİN BİZE ANLATTIĞI...

İçerde’ dizisi baştan taahhüt ettiği şeyi yaptı; tek sezon ekranda kaldı, dediği gibi de sona erdi.

Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli’nin bütün sezon kardeş olduklarını bilmeden yaşadıkları macera; tüm hatalarına, içimi şişiren tekrarlarına rağmen sıkı bir seyirlikti. Bu dizinin bize anlattıklarına gelince…

■ Çağatay Ulusoy sadece romantik dizilerin yakışıklı oyuncusu olmadığını, kendisini çok geliştirdiğini…

Biz o şortu giyeceğiz

■ Aras Bulut İynemli yeteneğini…

■ Bir dizinin sakız gibi uzatılmasına gerek olmadığını, bir sezonun yeterli olabileceğini…

■ Çetin Tekindor’un karşısına Uğur Yücel gibi bir isim koyarak çıtanın yükseltilebileceğini...

■ “Aşk hikayesi olmazsa dizi izlenmez” inancının koca bir balon olduğunu…

■ Çok izleniyorsan, bunun gücünü iyi şeyler için kullanabileceğini görmüş olduk. Ay Yapım, dizinin finalini Lütfi Kırdar’da yaparak, gecenin gelirini ‘Minik Kalpler Derneği’ne bağışladı. Bravo!

TEOMAN'A BAKIP PET ŞİŞE FIRLATMAYIN!

Bana sorarsanız, ki sormasanız da söylerim, sahnelerin en cool, en karizma adamı Teoman’dır.

Sahnedeki duruşu, seyirciyi de dünyayı da umursamaz tavırları… Hani başka biri yapsa, ‘Olmamış, otur sıfır’ dersin ama Teoman bambaşka.

MİKROFON BOYUNDA

Daha önce de izledim onu. Sahneye dekor diye konulmuş ikili koltuğa uzanıp, ayaklarını üst üste atıp sigarasını tüttürerek şarkı söylemesini izlemiştim.

O kadar Teomanca’ydı ki, hiç yadırgamadım.

Salı akşamı da Harbiye Açıkhava konserindeydim…

Biz o şortu giyeceğiz

Bazen elleri ceplerinde, mikrofon kablosu boynunda, gırtlağından çıkan tüm sesle ‘Paramparça’ deyip yerlere çökerek, bazen koşarak, ismini haykıran hayranlarına ‘Efendim’ deyip işine dönerek konser verdi. Başka bir dünyada gibiydi. Sonra sahne kenarına konulmuş suyunu içip pet şişeyi sahneden aşağı fırlattı.

İkinci kez su içip pet şişeyi yine sahneye fırlatınca “İnşallah kimse bu hareketi kopyalamaz” dedim.

En son sahneyi terkederken mikrofonu da boynundan çekip yere fırlatınca güldük, “Hah tamam, trend olur bu fırlatmalar” dedik.

Aman siz siz olun su içip şişesini sağa sola fırlatmayın. Siz Teoman değilsiniz, kendinize gelin!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder