Pazar Postası 'Bizde aşkın ömrü daha dolmadı'
Paylaş
'Bizde aşkın ömrü daha dolmadı'

Pınar Altuğ Atacan, kendisinden 8 yaş genç eşi Yağmur Atacan ile evliliğini anlattı

Röportaj: Seral Cumalı
scumali@posta.com.tr

Persil, marka yüzü olarak niye sizi seçmiş biliyor musunuz?

Bence en büyük sebeplerinden biri ben beyaz bir kadınım. Hakikaten ruhum çok beyaz. Yıllardan beri kullandığım bir ürün olduğu için anlaşmam da kolay oldu.

Bir kamuoyu yoklaması yapılmış; ‘en güvenilir’ siz çıkmışsınız. Bu yüzden teklif size yapılmış...

Ben bu tarafını bilmiyorum. Biraz dediğim dedik çaldığım düdük bir tipim. Ve hakikaten bir kalıba giremiyorum. Mizacıma ters.

Geçmişte yaşadığınız olaylar nedeniyle eleştirildiniz ama bildiğinizi okudunuz...


Ama saçmaydı zaten. Kime ne? Ben insanlara evlerinin dört duvarında ne yaşadıklarını soruyor muyum?

Reklam için 500 bin lira almışsınız?

Para konuşmak bana ayıp geliyor. Zaten gizlilik anlaşmamız var. Kime ne kardeşim kaç para aldığımdan? Maliyeye hesabımı veriyorum.

Peki Su’ya gelen reklam teklifleri?

Çok fazla teklif geldi ama Su doğduğundan beri kesin bir kararımız var: Kızımız ekranın önünde olmayacak! Persil reklamında Pınar Altuğ Atacan olarak oynuyorum, Yağmur’un fotoğrafı görünüyor ama Su’nun sadece temsili bir el izi var.
Onda bile çok tereddüt ettik. Bir anne olarak elimden geldiği kadar kendi doğrularımla kızımı korumaya çalışıyorum. Bugüne kadar basına verilmiş özel bir fotoğraf çekimi göremezsiniz. Ama sokakta kafasına kese kağıdı geçirecek halimiz yok!

Neden bu kadar korumacısınız?

Hülya’nın (Avşar) Zehra’yı korumak için ne kadar savaştığını hatırlatırım. Bu konuda örnek anne. Gülben (Ergen) de çocuklarını korumak için atmaca gibi.
Çünkü sanatçı ve gözönündeki kişiliğiniz bir yana; anne olmak başka bir şeydir. Bunu ancak anne olan anlar. O kadar masum ve aciz ki onu ortalara atmamak lazım.

Neden Bebek’ten Beykoz’a taşındınız?

Evi değiştirmemizde Su’nun da etkisi var ama artık daha büyük bir eve ihtiyaç duyuyorduk. Çünkü biz kalabalık bir aileyiz; 4 kedimiz, 2 köpeğimiz de var.
Kendi içinde yaşayan bir aileyiz. Gece kulüplerinde eller havaya göremezsiniz bizi. Eşimiz dostumuzla evde vakit geçirmeyi seviyoruz. Biraz daha büyük ve biraz daha rahat, bahçe içinde bir ev istiyorduk. Biraz da şehrin tam göbeğinde oturmaktan yorulduk.

Bebek’teki ev ne oldu?

Kendi evim zaten orası, beş sene oturdum. Su ileride büyüdüğünde yine oraya döneriz. Muhtemelen de Su’nun genç kızlığında oturacağı ev orası olur.

Bebek’ten taşınırken biraz da gazetecilerden mi kaçtınız?

Evden her adım attığımda bir flaş patlıyordu. Ben köpeğimi de alıp çocuğumla parka gidiyorum; giyinmek istemiyorum, makyaj yapmak istemiyorum. Hava almak çocuğumun en büyük hakkı.

Doğum kilolarından çabuk kurtuldunuz?

Son kalan fazlalıklardan kurtulmak için doğumdan sonra diyete iki gün önce başladım. Anne olduktan sonra “Aman buramda selülit çıktı” gibi bir endişenin ne kadar manasız olduğunu anladım. Güzel görünmek her kadın için önemli, ama o bebeği kucağınıza verdiklerinde önceliğiniz göbeğiniz olmuyor.

Reklamda “Kocama aşkım bambaşka” diyorsunuz...

Hakikaten öyle.

“Evlilik aşkı öldürür”, “Aşkın ömrü 3 yıldır” gibi söylemlere yorumunuz ne?

Bizde daha ömrü dolmadı. Bir gün dolar mı bilmiyorum! Kolay da dolacak gibi değil. İnşallah öyle bir şey olmaz. Benim kocamın çok güzel bir lafı var: “Karıcığım benim seninle geçinmeye gönlüm var.” Bu aslında bizim evliliğimizin en önemli cümlesi, temeli. Benim de onunla geçinmeye gönlüm var.

Aşkın ömrü dolarsa ne olur?

Önceki ayrılığınızda dediğiniz bir söz var: “Aşk bitince ilişki bitmeli” diye. Aşk bitince değil; aradaki saygı ya da paylaşımınız bitince. İlk günkü tutkunuz 20 sene sonra kalmaz.
Kocama şu anda hem aşığım hem de çok seviyorum. Aşkın bitip bitmemesi çok umurumda değil çünkü aşk bitti diye ilişki bitmez. Ona sevgimin bitmesi için canımı yakması lazım. Benim kocam böyle bir şey yapmaz.

Yaptı diyelim... Evliliğinizi kızınız için sürdürür müsünüz?

Ne çocuğum için, ne millet için sürdürürüm. Annemle babam ben 6 yaşındayken boşandı. Boşanmanın negatif taraflarını bana hiç yaşatmadılar. Bu nedenle boşanmanın korkunç olduğunu düşünmüyorum. İlkokul mezuniyetimde babam bir masada eşiyle oturuyordu, annem de arkadaşlarımın ailesiyle başka masadaydı.
Babamın eşi de benim için bir abla olarak genç kızlığımda ve her zaman hep yanımdaydı, hep öyle kalacak. 6 yaşındaki çocuk için tabii ki kolay değildi. Alıştım ama babam ölünceye kadar her yıldız kaydığında barışmalarını diledim.

Hiçbir şeye aldırmaz haliniz nereden geliyor?

Bana annem böyle yaşamayı öğretti. Mankenlik yaptığım yıllarda arabam yok. Gece iş geç bitiyor, arabası olan arkadaşlardan biri beni eve bırakıyor.
Apartmanda olay çıkmış, “Her akşam bu kızı başka araba bırakıyor” diye. Annem bana, “Sakın bu cümleleri duyma. Sen yaptığının ne olduğunu biliyor musun?” dedi.
“Biliyorum” dedim. “İçin rahat mı?”, “Rahat”. Bunun üzerine annem “Konu kapanmıştır. Ben dahil kimseye verecek hesabın yok” dedi. Annemin bana gösterdiği yolda gidiyorum. Ben 17 yaşımda babamı, 24 yaşımda annemi kaybettim.

Genç yaşta anne baba kaybı nasıl etkiledi?

Başkalarına oranla gardınızı daha fazla alıyorsunuz. Bazı durumlarda daha sert ve daha agresif oluyorsunuz. Belki de bu kadar ayakta durmamın sebebi budur. “Tamam ya hallederiz” diye çözüm bulmaya çalışıyorum.
Öbür türlü ağıtlar yakıp, bütün gün evde ağlayıp, dizlerime vurup yaşamam lazımdı. Hayat öyle geçmeyeceği için böyle bir yol buldum.

Yağmur Atacan sizden 8 yaş küçük. Yaş farkının dezavantajları oldu mu?

Birileri bize bunu söyleyinceye kadar bizim için hiç anlamı yoktu. Yağmur’la sette tanıştık, cast seçilirken “Bu çocuk kaç yaşında ki bunu oynayacak?” gibi bir tartışma olmuştu. Yani küçük olduğunu biliyordum. O da benim yaşımı biliyordu. Ama bizim hiç aklımızın ucundan “Aramızda yaş farkı var” diye geçmedi.

Yaşından da küçük gösteriyor...

Evet ama kafası yaşından daha büyük. Ondan büyük olmamla ilgili hep “Oh dünya varmış” dedi. İlk birlikte olmaya başladığımız zamanlarda bana; “Ay 30’lu yaşlarda bir kadınla beraber olmak ne kadar güzel bir şeymiş” demişti.
İlişkimiz başladığında 32 yaşındaydım. Belli bir yaştan sonra ‘kızca’ saçma kaprisleriniz bitiyor. “Beni tam 2 saat 12 dakikadır aramadın” diye çığlık atmadım. Onları aşmıştım.

Başka çocuk düşünüyor musunuz?

Hayır düşünmüyoruz. Biz Yağmur’la hep kız istiyorduk, hatta daha flört ederken adının Su olmasını kararlaştırmıştık. Hiç erkek ismi düşünmedik.

Arkadaş grubunuz nasıl?

Acayip geniş bir yaş skalası içinde. Hele benden büyük arkadaşlarım, onun ondan küçük arkadaşları bir araya gelince korkunç bir şey çıkıyor ortaya!

“Birol Güven hatasını anladı, ikinci şansı verdim!”
Çocuklar Duymasın yeniden çekilecek ve siz de varsınız. Özel hayatınız nedeniyle Birol Güven sizi diziden uzaklaştırmıştı. Niye tekrar oynuyorsunuz?

Bazen insanların hatalarını anlamaları halinde tekrar şans vermek lazım. Dizinin finalinde oynamamı istemişlerdi ama o zaman oynamadım. Çok kırıldım çünkü. Birol da kabul ediyor şimdi; “O zaman toyluktu” diyor.
Çocuklar Duymasın beni ben yapan bir iş. Bir efsane. Tamer (Karadağlı) benim için çok kıymetli, ömrümün sonuna kadar hep öyle kalacak. Ben bugün oyunculuğu kıyısından köşesinden yapabiliyorsam onun sayesinde.
Bu kadar düzgün Türkçe konuşuyorsam, sebebi yine Tamer’dir. Gece 3.5’ta bir kelimeyi doğru tonlamam için 40 kere tekrar ettirmiştir. Tamer’in huylarını bilirseniz çok kolaydır, bilmezseniz zordur.

Nasıl?

Mesela Tamer aç olduğunda canavara dönüşür. “Canım” dersin, “Canın çıksın” der. Aç bırakmamanız gerekir. Fıstıklı M&M’in sadece yeşil renklisini yer. Gözlerini bağladım; aralarından yeşilini ayırt etti.
Çantamda saklardım, çok delirdiği anlarda çıkarır onu sakinleştirmek için verirdim. Bunlar işin gırgırları ama bizim çok ciddi bir paylaşımımız vardı. Tekrar o sete dönme fikri bu nedenle beni çok heyecanlandırdı.

Sizin böyle bilinmeyen halleriniz var mı?

Beni her türlü çikolatayla kandırabilirsiniz! Çikolata ve diyet kola ile yaşarım...

Tamer Karadağlı’nın özel hayatıyla ilgili haberler çıkınca o işinden olmamıştı! Bu çifte standart sizi kızdırmadı mı?

Tamer hep benim arkamdaydı, ben de onun arkasındaydım...

“Dekolteyi her yerimde seviyorum ama açamıyorum!”
Siz ‘bacak dekoltesi’ni mi daha çok tercih ediyorsunuz?

Dekolteyi her yerimde seviyorum ama hepsini aynı anda açamıyorum. Bacaktan yana da şanslıyım. Üşüyen biri değilim ve çocukluğumdan beri böyle gezerim.
Gece kulübünden çıkarken karların üzerinde stiletto’larla yürüyüp arabaya bindiğimi çok bilirim. Ayaklarım da hiç üşümez. Yapacak bir şey yok! Biri bir şey diyecek diye giyinemeyeceğim!

7

Haberin Devamı