Mehmet Ali Birand Bize bakışlar değişiyor...
HABERİ PAYLAŞ

Bize bakışlar değişiyor...

Haberin Devamı

Her kişinin, her şirketin, her ülkenin hatta her örgütün uluslararası bir bakışı, bir reytingi vardır. İç ve dış çevreler kendilerine göre bir algılama yapar, bir puan verirler. Etrafta karneler dolaşmaz belki ancak kendi kafalarında bir fikir oluşur. Gazetelere hemen yansır. Bir makalede, yapılan bir haberde, toplantılarda sözü edilir.

Elle tutulamayan, somut aletlerle ölçülemeyen bir reytingden söz ediyorum. “İmralı süreci”nin başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin “istikrar reytingi” yavaş yavaş artmaya başladı. Henüz çok erken. Sonucun ne olacağını kimse bilemiyor. Yeni bir “Habur felaketiyle” mi karşı karşıya kalacağız? Yolun ortasında taraflar yine anlaşmazlığa mı düşecek?

Gelişmeyi sabote etmek isteyenler başarılı olacaklar mı? Bu soruların yanıtlarını kimse bilmiyor. Bundan dolayı da, çok dikkatli davranıyorlar. İlgiyle izliyor, fazla bel bağlamıyorlar. Buna rağmen Türkiye hakkında çıkan haber-makalelere bir bakın. Uluslararası konferanslara bir kulak kabartın, kıpırdanmanın hemen farkına varacaksınız. Bölgedeki ülkelerden bazıları “İnşallah Türkler başaramaz” diyor. Kürt-Türk kavgasının sürmesini isteyen ve kullanan nice komşumuz rahatsız.

[[HAFTAYA]]

Örneğin İran... Örneğin Irak... Örneğin Suriye... Örneğin İsrail...

Hatta bizim dost gördüklerimiz dahi, gizliden gizliye bu sürecin bir an önce batmasını düşlüyorlar. Nedeni de basit. Bu süreç işlerine gelmiyor. Türkiye‘nin Kürt sorunu batağından kurtulmasını istemiyorlar. Bu sayede Ankara güçlenemeyecek... Sesini yükseltemeyecek... Ekonomik atılımını hızlandıramayacak... Buna karşılık, para piyasaları ve yatırım çevreleri memnun.

Onlar için istikrarlı bir Türkiye, paralarını daha güvenli şekilde koyabilecekleri, daha fazla yatırım yapabilecekleri yani daha fazla para kazanabilecekleri bir ülke konumuna girecek. İş çevreleriyle, siyaset dünyası birbirinden farklı düşünse dahi, “İmralı süreci” başarı kazandığı anda, onlar da reytinglerini yükseltmek zorunda kalacaklar.

Sonuç almak belki uzun sürecektir ancak bu kadarı dahi ilgileri arttırmaya yetti. Unutmayalım ki, siyasi istikrar beraberinde maliekonomik istikrarı da getirir. Kendi halkına karşı savaş veren, sürekli kanayan bir yarayla yaşayan bir ülkenin “istikrar reytingi” hiçbir zaman artmaz. Başbakan alkışlanır, omuzlarda dolaştırılır ancak eninde sonunda bilançoya bakılır.

Başbuğ üstünden politika yapmayın...


Henüz bitmemiş olan dava sanıkları içinde birkaç “zayıf halka” varsa, bunların başında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ gelir. Türkiye Cumhuriyeti yargısının, bir Genelkurmay Başkanı’nı “terör örgütü lideri” olarak suçlaması ve derin devletin bir parçası sayıp tutuklaması anlaşılır bir şey değildir.

Bunu ne Türk kamuoyuna anlatabilirsiniz ne de uluslararası kamuoyuna. Bu şekilde, açılan davaların inandırıcılığı da sağlanamaz. Başbuğ bir yıldır tutuklu. Bağırıp çağırmadan, gürültü çıkartmadan sonucu bekliyor. Kibarlığını elden bırakmıyor. İşte bu aşamada MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sembolik ziyareti yaşandı.

Bahçeli’nin kötü bir niyeti olduğu tabii ki söylenemez. Ancak bu ziyaretin zamanlaması, ne yazık ki talihsiz oldu. Başbuğ’un adı ister istemez siyasete karıştı. “Sen Öcalan’ın kapısını açarsan, ben de Silivri’ye giderim” yaklaşımı tam olarak anlaşılamadı. Kimse bu iki isim arasında bir paralellik kurmadı ancak yine de garipsendi.

MHP’nin Ergenekon ve diğer davalar konusundaki “olumsuz” tutumu biliniyor. Herhangi bir yenilik yok. İşte bundan dolayı Başbuğ ziyaretine anlam verilemedi. Başbuğ üzerinden siyaset yapıldığı izlenimini yaymak dahi hoş değil. Neyse, bunu bir yana bırakalım. Siyasetçilerin, bizim anlayamayacağımız refleksleri var.

Benim asıl üstünde durmak istediğim nokta, bu tutuklulukların artık bitirilmesi gerektiğidir. Çok uzadı... Vicdanları yaraladı. Mahkemenin “kaçarlar” diye tutulduklarını açıklaması da hiç inandırıcı değil. Böyle bir gerekçeye ancak çocuklar inanır. Artık ne yapılacaksa yapılmalı. Ne karar alınacaksa alınmalı ve bu tutukluluk halleri kaldırılmalı. Tabii bu arada KCK (PKK’nın şehir yapılanması) ile diğer tutukluları aynı sebeple alıkoymaya kalkmak da, çok “incitici” bir durum yaratacaktır. Bunun da unutulmaması iyi olur...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder