Pazar Postası “Bu yaşta aşık olmak komik olur”
Paylaş
“Bu yaşta aşık olmak komik olur”

Konuşmadan önce şarkı söylemeyi öğrenen ama asla hayali şarkıcılık olmayan Emel Müftüoğlu... Yaramazlıkları nedeniyle sürekli babası tarafından baskı altında tutulan ve her ayrıldığı şehirden davulla zurnayla “Çok şükür ondan kurtulduk” diye yollanan çocuk

Röportaj: Nevin YÖNTER

Hep yaramaz, hep muzır ama bir o kadar da neşeli, hayata hep kafa tutan bir kadın. Çok sevgi dolu bir anne ve neşe saçan bir dost. ‘Bu yaşta aşk mı olur!’ (54) diyor. Emel Müftüoğlu, bugünlerde ‘360 derece Emel’ce’ programıyla ekranlarda...

■ Nasıl bir çocuktunuz?

Bir ailenin başına gelebilecek en korkunç çocuktum. Çok yaramazdım, her gün bir olaydı.

■ En fenası?

9 yaşında araba kullanmayı öğrendim. 11 yaşında şehirlerarası araba kullanıyordum. Babamın en kıymetli şeyi olan arabasını çalıyordum geceleri. Kız arkadaşımı da alıp, aşık olduğu çocuğun evinin önüne gidiyorduk ve oğlan camda arkadaşım da aşağıda, bakışıyorlardı. Sonra geri koyuyordum ama tabii babam gibi park edemiyordum. Babam durumu bir türlü anlamıyordu. Böylesi bir gözükaralığım vardı. Sonra da motosiklet merakım başladı.

■ Peki aileniz?

Bana maruz kalmış çocukların aileleri bizim kapımıza gelip babamı bekliyorlardı. Dışarıda kıyamet kopuyordu yani. Böyle akşamlarda babam beni dışarı çıkarıp bir güzel döverdi. Bunu gören şikayetçiler bu sefer “Ne olur yapmayın biz affettik“ diye babama yalvarırlardı. Babam da ancak o zaman bırakırdı. Sonradan anladım ki; başkaları beni dövüp, öldürmesinler diye babam beni dövüyormuş. Koruma dayağıymış bu!

■ Çocukken en büyük hayaliniz şarkıcı olmak mıydı?

Hayır kesinlikle. Hayallerimde hep pilotluk ve polislik vardı. Polis olmak için sınavlara da girdim ama boydan kaybettim ve polis olamadım. Özel uçuşlarla pilotluk hayalimi biraz tatmin ettim ama polislik içimde ukte olarak kaldı. Belki de müzik hep hayatımda olduğu için hiç şarkıcı olmak istemedim.

■ Ama konservatuar mezunusunuz?

Babam emekli olunca Afyon’a yerleştik. Lise dönemim. Kulaktan dolma İstanbul’da konservatuar olduğunu öğrendim. Babamın bir İstanbul ziyaretinde peşine takıldım ve İstanbul’a geldim. Araştırıp Gümüşsuyu’ndaki okulu buldum ve sınavların 2 ay sonra olduğunu öğrendim. Müracaat ettim. Halam o dönemde İstanbul’da yaşıyordu, ona ‘Ne yap et babamı kandır, ben burada kalacağım’ dedim. Bu arada halamın oğluyla da beşik kertmesiymişim meğer. Halama ‘Beni burada tut, ben de oğlunu tanırım böylece’ diyerek pazarlık yaptım ve İstanbul’da kaldım. Bu arada kuzenim Levent’le de sürekli bir itişip kakışma var. Ama idare ediyorum sınava kadar.

■ Aileniz bunlara ne diyor?

Babamın haberi yok ki! Ben o sınavı kazandım fakat babama söyleyemedim. Hocam Sabahat Tekebaş babamı ikna etti. ‘Siz hacısınız, Allaha inanıyorsunuz ve kızınızdaki yetenek de Allahın bir lütfu’ diyerek babamı ikna etti. Ama sonra babam her gün beynimi yedi. Her konuştuğumda beni tehdit ediyor ve doğru dürüst bir üniversiteye girmemi istiyordu.

■ Peki İstanbul’da Emel uslandı mı?

Olur mu canım? İstanbul’daki okul dönemim Maslak ve Beşiktaş’taki karakollarda geçti.

■ Nasıl yani?

Bir tanesini anlatayım sadece... Levent çarşı içinde bir kadınla trafik kazası yaptık. Karşı taraf hatalıydı, indim ‘Her zaman bu kadar şanslı olmazsınız dikkatli olun’ dedim ve arabaya döndüm. Kadın küfür edince geri döndüm, camını açtırdım, kadını o camdan dışarıya çıkardım ve tabii olay karakolda bitti.


“KOCAMI EVLENMEYE MECBUR ETTiM”


■ Bir evlilik ve çocuk var...

Konservatuarda okurken evlendim. Annemler kaza geçirdi, Afyon’a gittim. Bir hafta sonra sınavım var, orduevindeki piyanoda sınava hazırlanıyorum. Eşim orada teğmendi tanıştık.

■ İlk görüşte aşk yani?

Hayır canım, arkadaş olduk. Gitar çalıyordu. Komutanla kavga ettiği için - komutan teyzemin kocası-, açığa alınmış ve askeri mahkemeyi bekliyormuş. Sonra ben İstanbul’a döndüm. Eniştemin bizim görüşmeden haberi olmuş ve yakasına yapışmış, “Sen nasıl bizim kıza göz koyarsın, evlenmek zorundasın” diye. Aslında böyle bir aşk meşk yok aramızda. Yaz tatilinde tekrar görüştüğümüzde, bir kız arkadaşımın yanında “Sen beni yanlış anladın galiba, ben sana aşık değilim, evlenmek gibi bir niyetim de yok” dedi. Bu benim için çok kırıcı oldu. Gururum devreye girdi, allem ettim kallem ettim, evlendim. İzmir’e yerleştik. Ama para pul yok.

■ Müzik de mi yok?

Yok. Sadece eşim müzik yapmam konusunda ısrarlı. Israrıyla bir gazetenin açtığı müzik yarışmasına katıldım. Bu arada kızım Çağrı doğdu. Yarışmanın vaatleri muhteşem. Müthiş bir para ödülü ve albüm var. İlk sonuçlar açıklandı, ben yokum. Aklımı oynattım. Gazeteyi o kadar çok aradım ki; sonunda ilgili kişiye ulaştım. Israrım sonucu beni elemeye soktu, kazandım. Son aşamada Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Zerrin Özer, Atilla Özdemiroğlu, Yurdaer Doğulu ve Zeki Müren’den oluşan bir büyük jüri vardı ve ben birinci oldum.

■ Artık şöhretsiniz...

Evet, ertesi gün gazeteler beni yazdı. Sonrasında tık yok. Ama bırakır mıyım? Hepsini arayıp tehdit ettim; ‘Vay beni kandırdınız, mahkemeye vereceğim’ diye.

■ Yok artık, mahkemeye mi?

Evet gittim, kocam da avukat ya... Vaat edilen parayı toplu olarak aldım ve bu parayla da kendime Etiler’de ev aldım.

■ Eee müzik ne oldu?

Bir dergide Atilla Özdemiroğlu’nun bir ilanını gördüm. Albüm yapacak yetenekli gençler arıyor. Israrlarımla randevuyu kopardım. 2’nci olan Erdal’la gittik. Melih Kibar da orada. Bizi birlikte dinlemek istediler ve böylece ikili olduk. Müthiş konforlu bir albüm yaptık. TRT denetiminden geçmedi. Bir albüm daha yaptık. Bir şarkıyla denetimi aştık ve ‘Bir yer olmalı bir yol olmalı’ diye her yerden çıktık. Sonra Afyon’dan tanıdığım Şahin Özer’den albüm yapmasını istedim. İkilinin Türkiye için uygun olmadığını, bana albüm yapacağını söyledi ve ‘Karlar Düşer’le tek başına yolculuğum başladı...

“Aşkın yaşı vardır!”

■ Hayattaki vazgeçilmezleriniz neler?

Sevdiklerimden kopamam. Bir şekilde hayatıma girenler hep kalsın isterim.

■ Gitmeyi beceren oldu mu?

Evet var, 2 kişi. İkisi de aşkla ilgili. Biri beni hiç görmek istemedi. Ben de bir başkasını hiç görmek istemedim...

■ Peki ya şimdi aşk yok mu?

“Aşkın yaşı yoktur”a inananlardan değilim. Asla tutucu değilim ama bu saatte ortalara çıkıp ‘Ben aşığım, aşk acısı çekiyorum’ gibi laflar etmek bana komik geliyor. Bazı şeyler zamanında güzeldir. Düşünsenize bu yaşta yalınayak aşktan gözü dönmüş şekilde kıskançlık krizleri geçirerek sokaklarda birilerini kovalasam ne yaparsınız? Aşk öyle delice bir şey ki; bence belli bir yaşa yakışıyor. Bu saatte kafana uyacak, birlikte vakit geçirebileceğin birini bulursan ne ala.

■ Son olarak yeni bir programa başladınız. ‘360 derece Emel’ce’. Nasıl gidiyor?

Hafta içi pazartesi hariç her akşam konuk ağırladığım bir program. Aynı evdeki gibi, özlediğimiz, son derece sade, sakin ve eğlenceli bir program bu. Yeni yüzlere kendini anlatmalarına imkan sağlarken, kendi arkadaşlarımla da nostalji yaptığımız renkli bir zaman dilimi geçiriyoruz...

“Dil bilmeden dünyayı geziyorum”

■ 2000’lerden sonra kayboldunuz?

Çok yorulduğum ve canıma tak ettiği için müziğe ara verdim. Hala da mesafeliyim.

■ Bir dönem çok ünlü ve tepedeyken, kabuğunuza çekilebildiniz...

Hiç tanındım diye ruh halim değişmedi. Ben dünyalı doğanlardanım. Hiç dil bilmeden dünyanın her yerinde herkesle anlaşabiliyorum. Allahın bana verdiği en büyük hediye bu. Küçükken de enerjimin farkındaydım.

■ Hayatı nasıl yaşarsınız?

Bir çocuğum olmasaydı aklıma estiği gibi yaşardım ama şu anda en önce sağlığım konusunda titizleniyorum. Hayattaki tek dileğim kızıma yük olmadan bana ayrılan süreyi tamamlamak. Asla geçmişte yaşayanlardan olmadım. “Hadi bakalım yeni ne var” diye bakıyorum. Mümkün olduğu kadar eğlenip eğlendirerek, sevdiğim şeyleri yaparak hayatı geçirmeyi tercih ediyorum.

Haberin Devamı