Pazar Postası Cem'in ailesi zengin olmasaydı daha önce cinayet işlerdi
Paylaş
Cem'in ailesi zengin olmasaydı daha önce cinayet işlerdi

Münevver cinayeti kamuoyu vicdanını adeta paramparça etti. Bu cinayetleri işleyenlerin normal insanlardan farkı neydi? Bütün soruların yanıtını psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli'den aldık...

Ya benimsin ya toprağın” der mi? Derse; bunu dedirten nedir?

İnsanoğlunun hayatta kalmak, türün devamını sağlamak için dürtüleri vardır: Cinsellik yaşayarak neslinizi devam ettirirsiniz, varolan bir tehditte saldırarak ölmemeyi sağlarsınız, kaçarak tehditten kurtulursunuz, beslenerek de hayatta kalırsınız. Bunlar beynin tam ortasında bir sistem içinde yer alırlar ve dış etkilerden korunaklı hale getirilmiştir. İnsanın öldürme davranışı hayatta var olduğu günden beri vardır. Bütün canlılarda vardır.
Yani bir insan, bir insanı öldürebilir, iç güdülerinde bu vardır. İnsanın gelişmesiyle birlikte giderek saldırganlık bir takım ulvi değerlerle sınırlı hale geldi. Örneğin milli değerlere saldırıldığı zaman, ulusu korumak kastiyle ölmek ve öldürmek, savaşta öldürmek meşru sayılıyor. Savaşta bir insanı öldürenin yaşayacağı psikoloji ile hiçbir sorun yokken bir insanı öldürenin arasında fizik anlamda hiçbir fark olmadığı halde; anlam olarak birisinde suçluluk duygusu var, diğerinde yoktur.

Savaş yokken, neden insan birisini öldürür?
Dünya küresinin ortasındaki magma gibi yüksek enerji nasıl yanardağ patlamasına neden olursa, insan psikolojisinde buna benzer enerjiye ‘iç ben’ denir. Burada demin sözünü ettiğimiz içgüdüler var; bunlar karşı konması güç enerjilerdir. Bu enerjilerin dışarı çıkmasını ego engeller. Sağlıklı bir insan makinasında bunlar bir dengeler sistemidir. Saldırganlık enerjisi egonun göremediği, zayıf kaldığı en ufak çatlaklardan yol bulup dışarı fırlar ve işte bu hali cinnet diye tarif edebiliriz.

Ego kaç yaşından itibaren gelişmeye başlar?

10-11 yaşta yavaş yavaş gelişmeye başlar.

Bütün mesele egonun görevini iyi görmesi mi?

Ego görevini göremeyip dengeleme fonksiyonu yapamadığı hallerde içimizdeki dürtüsel enerji kendiliğinden fırlar.

Peki son günlerde işlenen cinayetlere gelirsek; Münevver Karabulut ve Tuğçe Anlaş cinayetleri nasıl bir ruh halinin ürünü?

Anti sosyal kişilik bozukluklarında ve başka türlü psikiyatrik hallerde ego çarpık yapılanmıştır ve böyle durumlarda içeriden gelen bu enerjiye karşı koyamaz. Ego, dengeleme fonksiyonunu yerine getiremez.

Hangi hallerde yerine getiremez?

Doyuma ulaşma sırasında ona gecikme yaratan engellerle karşılaştığında. Her bireyin ego görevi benzemez; bilemezsiniz kimin ne olduğunu. Siz onun arzu ve isteklerini önleyen kişisinizdir ve o zaman öldürme olayı gerçekleşir.

Münevver Karabulut cinayetinin planlayarak işlendiği iddianamede yer aldı; Tuğçe’nin katil zanlısı Malik En, “Seni Münevver gibi öldüreceğim” demiş defalarca. Bu iki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu iki benzer olayda muhtemelen ego fonksiyonlarını yapay biçimde bozan madde kullanımları var. Ya da ego fonksiyonları doğuştan bozuktu, ego yeterince görev yapamıyordu. Egosu ne kadar zayıfsa o insanın kendini güçlü gösterme olasılığı o kadar yüksek. “Vururum, kırarım, öldürürüm” diyen insanlar aslında egosu zayıf insanlardır. Bu insanlar zeki insanlar, planlarlar. Mantıklı davranıştan çok kendince haklı gördüğü mantık sistemini kullanarak ölüme kadar götürecek bir planlama içine girerler.

Beyin kimyaları da farklı oluyor değil mi?

Cezaevine giren bu tür suçlular orada vefat edince otopsi yapılıyor. Bu otopside beyin kimyaları üzerine yapılan araştırmalar oluyor. Bunların beyin kimyalarının normale göre farklı olduğu biliniyor. Bunların genetik yapıları da farklı.

Beyin kimyasının değişikliği doğuştan mı sonradan mı olur? Katil doğan tanımı doğru mudur?
Doğru değildir aslında. Çünkü genetik yatkınlık çevre faktörleriyle birleşmeyince kendini pek göstermez.

Peki daha sonra hangi çevre faktörleri bu yanını ortaya çıkarıyor?
Daha sonra eğitimsel şartlar bu yönü ortaya çıkarıyor. Bilgisayarın adı ilk çıktığında elektronik beyindi. Bilgisayar üzerine program yüklenmeden işlemez. İşte o windows’un yüklenme aşaması insanda eğitime tekabül ediyor. Doğduğu günden yetişkin hale gelene kadar geçen 20-25 yılı kapsıyor.

Bir insan cinayet işleyecekse bu eğitimle engellenebilir mi?
Engellenebilir.

Psikopat yapıda olan ve cinayet eğilimi taşıyan insanların ortak özellikleri nedir?
Psikopat eşittir, topluma karşı kişilik bozukluğu, antisosyallik. Bunların çocukluklarına bakınca; genellikle okul eğitiminde pek başarılı olamadıkları görülür. Dürtüsel davrandıkları, anlık çözümlerle anlık hatalı kararlar verdikleri, arzu ve istekleri önlendiğinde buna katlanamayıp etrafı yıktıkları, okuldan kaçtıkları, laf dinlemedikleri, otoriteyi kabul etmedikleri ve isyan ettikleri bilinir.
Hatta çocukluklarında ısrarlı biçimde hayvanlara eziyet etmeleri ortak noktalarıdır. Daha sonra bunlar yavaş yavaş ergenliğe gelirken ufak ufak suçlar işlemeye başlarlar, organizasyonlara girerler, makul olmayan bir haklılık duygusu yaşarlar.

Normal insan bir cinayet işleyince vicdanı rahatsız oluyor ama bu insanlar vicdani rahatsızlık hissetmiyor değil mi?
Herkesi acıtan şeylerin bunları acıtmadığını, o yüzden adam öldürdükten sonra ciddi suçluluk duygusu yaşamadıklarını görürüz.

Bu önemli bir fark değil mi?
Çok önemli farktır bu. Normal bir insan ezilir, büzülür, hayatı mahvolur ama bu antisosyallerde adam öldürünce suçluluk duygusu yok denecek kadar azdır.

Kendilerini kahraman gibi hissediyor, her yerde kendisinden söz edilmesini bir başarı olarak görüyorlar. Diğer bu tipteki insanlar da onları kahraman olarak görüyorlar mı?

Tuğçe Anlaş’ın katil zanlısının “Münevver gibi öldüreceğim seni de” demesinin altında bu da yatıyor mu? Adeta bir kahraman gibi görürler kendilerini. Dünyada kimsenin başaramadığı bir şeyi kendileri başarmış gibi. Hem Münevver’in katilini hem de Tuğçe’nin katilini yan yana koyun, araştırın ortak pek çok özellik bulursunuz.
Bunlarda antisosyallik vardır ve en önemli özellik hedonizmdir. Yani arzu ve istekleri hazza dönüktür, bu cinsel haz olabilir; istediğini elde etmek olabilir. Bu tipik özellikleridir. Bakarsanız Münevver cinayetinde katili olduğu iddia edilen çocuğun geçmişine pek çok kadınla, pek çok kızla, içkiyle miçkiyle bir yerlerde eğlendiğini görüyorsunuz. Bu güne kadar bu yönü ortaya çıkmamıştı.

Niye?
Çünkü ailenin ekonomik yapısı iyiydi. Eğer o parayı bulamasaydı o suçu daha evvel işlemiş olacaktı.

Ailenin ekonomik yapısı mı cinayet işlemesini ileriye attı?
Evet öteledi. Yani suç davranışını ileriye attı.

Sevil Atasoy bu cinayet için “Vahşi değil” dedi. Vahşi olan ve olmayan cinayet nasıl ayrılır?
Bilimde ‘vahşi’ olarak tabir edilen, katilin karşısındaki kişiyi canlı haldeyken yavaş yavaş öldürmüş, parçalara ayırmış olması halidir. İki olay arasındaki farkı mutlaka ortaya koymalıyız: Biri bir insanın öyle ya da böyle ölümüne yol açıp suç delilini ortadan kaldırma. Bu başka bir şey. Bu vahşet olarak tanımlanamaz. Ama öldürmeyi parça parça yaparsa bu vahşidir. Bunu kaç kere söylemek istedim ama söyleyemedim.

Neden söyleyemediniz?
Çünkü mahkeme devam ediyor, onun hakkında yorum yapmamak için söylemedim.

Cesedi parçalamak katilin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu gösterir?

O da iğrenç, kötü bir durum. Burada o kişinin öldürme olayından suçluluk duymadığını anlarsınız!

Peki antisosyal kişilik bozukluğu daha çok erkeklerde mi görülüyor ki; bu tür cinayetleri işleyenler çoğunlukla erkekler?

Antisosyal kişilik bozukluğu daha çok erkeklere konan bir tanıdır. Kadınlarda bunun karşılığı ise border-line’dır. Bu kişiler aynı zamanda cinsel arzu ve isteklerini de durduramazlar.

Kadın cinayete vardırmıyor mu?

Kadın erkeğe göre çok az cinayet işliyor.

Bu erkeklerin genellikle geçmişlerinde anneleriyle sorunları oluyor galiba?

Çocukluktan beri ileride bir kişilik bozukluğunun öncü haberciliğini veren bir çocuk muhtemelen büyüme döneminde de anneyle çatışır. Bir başkası için sorun olmayan şey o kişi için sorun olur. Mesela arzu ettiğine ulaşmak isteyen çocuğu önleyen kişi annedir. O zaman anne düşmandır ona göre.
Mesela okuldan sıkıldı kaçacak, öğretmen onu yolda yakaladı, öğretmen düşmandır ona göre, bir şey bulur ve onu kötüler. Arzu ve isteklerini önleyen herkesle, her durumla çatışırlar bunlar. Bunların dışında bir başka özellikleri de antisosyal kişilik bozukluğu olanların bir kısmında dikkat eksikliği sorunu olmasıdır.

Biz bunlarla tanıştığımızda onları nasıl anlarız?

Bunlar sebatkar değillerdir. Bir işi sonuna kadar götüremezler. Kendilerine göre haklı, makul sebepler ileri sürerler ve neden o işi yapmadıklarını size bir güzel anlatırlar. Bunu anlatırken ağlarsınız, ne kadar doğru dersiniz.

Ve her şeyi yapabilirler, öyle mi?

Evet her şeyi yapabilirler. Bu yapıdaki insanların buluştukları iki nokta vardır: Suç ve madde bağımlılığı. Tiner bağımlılığı çocukları suçla çok buluşturuyor. Uyuşturucu madde kullanımının toplumumuzda giderek oransal bir artış içinde olduğunu mutlaka söylemeliyiz. Bir eroin bağımlısı günde en az beş kez suç potansiyeli taşır.
Çünkü ego fonksiyonunu yürütecek olan beyinin içinde çalıştığı biyolojik havuz yabancı bir madde tarafından bozulmuştur. Bu yüzden eroin, esrar, hap kullanıldığında korkunç suçlarla karşı karşıya gelirsiniz.

Peki antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlara karşı nasıl bir psikolojik silah kullanabiliriz?

Bunlara karşı şu önlemleri verebilirim: Tanımadığınız, bilmediğiniz hiç kimseyle hiçbir şekilde, trafikte, yolda, orada burada tartışmaya girmeyin. Çünkü bunların engellenmeye toleransı yoktur, 5 dakika için bile sizi geçmeye çalışırlar. O yüzden trafikte slalom yapan insanlarla karşı karşıya kalırsınız. O insanların arzu ve istekleri sizi hedeflemişse, siz onun hedefi halinde iseniz ona karşı koyduğunuzda vurucu, kırıcı ve öldürücü olabileceğini bilin. O yüzden mümkün olduğu kadar akılcı davranarak ölüme yolaçacak bir saflıkta bulunmayın.

Cinayet işleyecek potansiyele sahip bir insanı tedavi ederek engelleyebilir misiniz? Bir tedavisi var mı?

Bu çok iddialı bir şey olur. Tabii ki tedavisi var, mesela ben 10 yılı aşkın zaman adli heyet dediğimiz raporcular kurulunun başında yer aldım. O insanların tedavi edildiği hastanenin başındaydım. En az 120 tane ağır suç işlemiş insanla her gün yüz yüze yaşadım. Bu öyle basit, birkaç saatlik bir tedavi değildir. Bir kişi cezaevine düşüyorsa, cezaevinde alacağı bir psikolojik tedaviyle tekrar cezaevine düşmesi sadece yüzde 40 oranında engellenebiliyor.
Cinayetten mahkum olup cezasını çekip tahliye olmuş kişilerin doğrudan doğruya topluma salınması bile bir bilimsel hatadır. Bu insanlara cezaevinden çıktıktan sonra en az bir buçuk iki aylık bir süre psikiyatri koordinasyonunda topluma uyum sağlatacak bir çalışma yapılmalıdır. Bu benim projem içinde vardı ama hayata geçirmeyi beceremedim.

Neden?

Görev vaktim yetmedi. İnsanlar yaşamın bir gerçeği olan olumsuz olayları görmek istememek yerine onları anlamaya çalışmalı ve önlem almalılar. Bu da hayatın bir parçasıdır. Hayattaki bir parçayı görmezseniz yaşamın getirdiklerini anlamadan yaşıyorsunuz demektir. Hayat da anlamadan yaşanmaz...

Bu olaylar hep vardı, şimdi arttı mı?

Hayır, oransal bir artıştan bahsedemeyiz. Ama nüfus artışından dolayı sayısal bir artış vardır. Bunlar kırsal alanda çok enderdir, büyük kentlerde yaşamaya başlarlar.

Özellikle mi büyük kenti seçerler?

Hayır kendiliğinden böyle gelişir. Mesela kırsal alanda suç potansiyeli taşıyan bir insan ekmek parası çıkaramayacağı için muhtemelen evinden kaçar ve büyük kentlerin sokaklarında saklanır. O yüzden büyük kentlerde suç daha yüksektir.

Bu tür cinayet haberlerinin medyada yer alması, diğer bu tür insan grubu üzerinde olumsuz etki yaratıyor mı?

Bunu konuşuyoruz ama insanların kendilerini koruması için de yol gösteriyoruz. Bunlar sen istesen de istemesen de vardır; hayatın bir parçasıdır, bir realitedir, bir gerçekliktir. Bir gerçekliği yok saymak da bir ego fonksiyonu bozukluğudur!

Röportaj: Seral Cumalı
scumali@posta.com.tr

8

Haberin Devamı