Cumartesi Postası 'Çılgın bir karakterim renklerle oynuyorum'

'Çılgın bir karakterim renklerle oynuyorum'

Paylaş
'Çılgın bir karakterim renklerle oynuyorum'

İstanbul Fashion Week'te yeni koleksiyonunu sergilemeye hazırlanan Tuvana Büyükçınar...

Röportaj: Eylem KESKİN

Tuvana Büyükçınar, başarılı, pozitif, enerji dolu bir kadın. Yerinde duramıyor. Koleksiyonlarının renkliliği, çocuksuluğu da işte tam buradan geliyor. Ebru Akel, Candan Erçetin ve Gülben Ergen gibi isimleri giydiren başarılı modacı şimdilerde İstanbul Fashion Week için hazırladığı ‘Zamana Karşı Keşif’ adlı koleksiyonunun heyecanını yaşıyor. Koleksiyonda padişahların kaftanlarının dikildiği bir kumaş olan; görkem, zarafet ve estetiği temsil eden ‘kutnu’yu kullanan Tuvana Büyükçınar “Kişiler kostümlerle var olmamalı, kostümler ve moda insanın kişiliğini yansıtmalı” diyor. Tuvana’nın iş yaşamındaki bir başka yenilik ise Tuvanam Baby! Küçüklerin de büyükler kadar gösterişli ve eğlenceli giyinmesi üzerine hazırlanmış Tuvanam Baby marka giysiler bakan herkesi gülümsetip mutlu edecek kadar güzel!


Ne kadar pozitif ve neşelisiniz. Nereden geliyor bu enerji?

Doğal yapım gereği böyleyim. Hiçbir şekilde kalıba giremem, tavır takınamam. Bir şeyi özellikle ve kasti yapmam. Yaşamayı, ilişkileri, yeni insanlar tanımayı seviyorum. Hayatı severek yaşıyorum.
Tabii ki negatif dönemlerim de oluyor. Hayata küs olduğum günlerim var. Müziğin, yazın, güneşin, renklerin verdiği enerji bana yansıyor. İşimi severek yapıyorum.
Üstüne titrediğim bir ailem ve eşim var. Selim’in bana verdiği hayat enerjisi de çok yüksek. Yaşadığım her şeyden keyif alıyorum.

Koleksiyonlarınızın cıvıl cıvıl ve renkli olması da enerjiden mi kaynaklanıyor?

Evet, ben uzun yıllar koleksiyonumda siyah kullanmadım. Giderek olgunlaşmamın sonucu olarak siyahı da sevmeye başladım. Ama ben hayatı mümkün olduğunca renkli görmek istediğim için bu renkleri, enerjiyi aşılamaya ve yaşamaya çalışıyorum.

Bu kış ne yaşadınız ki koleksiyonunuzda siyah kullandınız?

Sıkıntılı bir yıl geçirdim. Eşim askere gittiği dönem çok mutsuzdum. Bunu siyahlar olarak yansıttım.

Siz aslında şarkıcı olmak istemişsiniz, doğru mu?

Her küçük çocuğa ne olmak istersiniz diye sorduğunuzda ya doktor ya öğretmen ya da şarkıcı diye cevap verecektir. Ben renkli bir camiada büyüdüm. Annem bir moda dergisinin reklam halkla ilişkiler müdürüydü.
Hep ışıltılar, pırıltılar vardı hayatımda. Rahmetli eniştem Halit Refiğ yönetmendi, filmlerde kostümleri görüyordum. Benim gibi müzik ve dans etmeyi seven biri o sanatçılarla da büyüdüğü zaman onların etkisinde kalıyor. Ne zaman sorsalar şarkıcı olmak istiyorum diyordum.

Peki modayla nasıl tanıştınız?

İlgi alanlarım sonucunda oldu. 2-2.5 yıl kadar moda editörlüğü yaptıktan sonra baktım ki alışverişi çok seviyorum ve buna bir dur demem gerekiyor. Kendi butiğimi açmaya karar verdim. Farklı şeyleri bir araya getiren, farklı giyinen biriydim.
İlk yaptığım kostümü Candan Erçetin satın aldı ve “Hadi bana haftaya sahne kostümü yap” dedi. İlk çıkış noktam bu oldu, çok şatafatlı, sahneye, kişiye yakışan kostümler yapmaya başladım. Diğer sanatçılar da beğenip talep gelince tasarıma büyük oranda sahne kostümleriyle başlamış oldum.

Ebru Akel, Candan Erçetin, Sinem Kobal gibi ünlü isimlerle çalışıyordunuz, buna şimdi Gülben Ergen de eklendi...

Gülben’le 10 yılı aşkın bir dostluğumuz var. Gülben A46 butiğin iyi müşterisiydi. Arada bir çalışmalarımız zaten oluyordu.

Gülben Ergen’le çalışmak nasıl? Tasarımları neye göre yapıyorsunuz?

Gülben çok enerjik ve yaratıcı bir isim. Biz Gülben’le çalışırken 4 saatlik toplantılar sonucu kumaşın üzerinde oynamaya başlıyor ve beraber tasarımlarımızı yapıyoruz. Dokunuşlarımla çalıştığım bütün bu isimlerin duygularını örtüştürerek beraber ilerlemeyi seviyorum.
“Sana illa bu olur, bunun dışında başka bir şey giyemezsin” gibi bir bakış açım yok. Ben insanların fikirlerine, yaşadığı iklime, coğrafyalara bakarak karar veriyorum. Padişahların kaftanlarındaki görkem podyuma yansıyacak

İlk defa Fashion Week’e katılıyorsunuz, nasıl bir koleksiyon hazırlıyorsunuz?

Bunun için çok heyecanlıyım. Ekibimle hiç uyumadan çalışıyoruz. Bu yıl 21 defile olacak. Tasarımcılar birbirinden renkli ve iddialı koleksiyonlar hazırlayacak.
Biz A46 Organisation olarak da bu işin organizasyonunda yer alacağız. Bundan sonra her koleksiyonumu bir şehre adayacağım. Bu sefer Gaziantep’i konu etmek istedim. ‘Zamana Karşı Keşif’ adını verdiğim koleksiyonda Gaziantep’in kutnusuyla yola çıktım.

Kutnu nasıl bir kumaş?

Kutnunun 4 ana çeşidi var. 50 santimlik el tezgahlarında dokunuyor. Suni ipek ve koton iplikler bir araya getirilerek dokunuyor. İpeğin verdiği parlaklık kumaşa yansıyor.
Bunu da en iyi safran sarısı rengi yansıtıyor. Şatafattan kopamayan bir tasarımcı olarak benim çok sevdiğim bir renk ve uğurlu rengim de aynı zamanda. Koleksiyon için Gaziantep’in son kutnu üreticilerinden Muhittin Eldemir tarafından özel kutnular dokundu.
Ayrıca koleksiyonda kutnuya farklı coğrafyalardan gelen ikatlar, ipekler, organik kotonlar ve tüller eşlik ediyor. Kutnunun hikayesi 16. yüzyılda başlıyor, padişahların kaftanları, soylu insanların özel günlerde tercih ettiği bir kostüm olmuş. Çiftçiler bayramlarda kendine kutludan kostüm dikmiş.

Peki yine renkli bir koleksiyon mu olacak?

Safran sarısı, krem, uçuk pembe ve pudra tonları yer alıyor. Koleksiyonda füturistik ve romantik kesimler bir araya gelecek. Çiçekler ve fiyonklar elbette olacak. Benim bütün yaşadığım çocuksu, duygusal, romantik, dinamik, renkli tüm duygular kutnularla ortaya çıkacak.

Siz bu arada bir de Tuvanam Baby koleksiyonu yaptınız...

Bir tasarımcının hayata çok çeşitli açılardan bakması gerektiğine inanıyorum. En yakın arkadaşlarımın hepsi doğum yaptı ve ben doğum hediyesi seçmekte çok zorlandım, kendim bir şeyler yapmak istedim.
En yakın arkadaşımın kızına kırmızı bir paltoyu bile dikememiştim. Çocuklar çoğaldı, her şeyin de küçüğü güzel, müşterilerimden de talep geldi. Anneler kızlarıyla bir örnek giyinmek istiyorlar. Ben de Tuvanam Baby’i yaptım. Bu sefer bebeklere yöneldim. Her şeyin ufağı hakikaten güzel.

Genelde kendi koleksiyonunuzu giyiyorsunuz hiç mi alışveriş yapmıyorsunuz?

Alışveriş yapma huyum sıfırlandı. Sadece fuarlara gittiğim zamanlarda alışveriş yapıyorum. Bu da ucuz kaçış noktaları şeklinde oluyor. Çanta ve ayakkabı dışında giyime çok fazla para harcadığımı hatırlamıyorum.
Çok da fazla marka bağımlısı değilim. Kişiler kostümlerle var olmamalı, kostümler ve moda insanı kişiliğini yansıtmalı. Ben ne giyeceğimi çok düşünmem, bir davet için günler öncesinden hazırlanmam. Zaten böyle de bir vaktim yok. Kendi koleksiyonumu daha çok abiyelerde giyiyorum. Jean alışverişi yapıyorum.

İlk aşkınızla evlenmek için neden 20 yıl beklediniz?

Zamansızlık. Gerçekten yerinde durmayan bir beynim var. Benim tabulara karşı, beni sokmaya çalıştıkları kalıplar ya da bana buyrulan düzene karşı asi bir ruhum var.
Beni serbest bırakırsanız istediğiniz her şeyi alırsınız. Ama “Tuvana buraya şu saatte gelecek” derseniz geç kalırım. Başladığı zaman bitmeyen bir enerjim ve hayal gücüm var.
Sonuçta ben sadece tasarım yapmıyorum. ‘Tuvanam ve Tutti’nin dünyası var, organizasyon var, mağazalarım var. Birinin bitiği yerde diğeri başlıyor ve dolayısıyla dinlenmiyorum.

Birbirinize vakit ayırabiliyor musunuz?

İkimiz de kucağımızda yastık ve laptoplar şeklindeyiz ama o zaman bile o bana çay hazırlıyor, ben ona kurabiye getiriyorum. Sabah beni öpmeden giderse ya da ben onu öpmeden gidersem birbirimize bozuluyoruz.
Uyurken ona sarılmaya, elini tutmaya çalışıyorum. Güzel bir bağ var aramızda ve bunun kıymetini bilerek yaşamaya çalışıyorum.

Aile kavramına çok inanıyorsunuz neden çocuk yapmıyorsunuz?

Tabii ki düşünüyorum ama onun da zamanı gelecek. Şimdilik çocuklarımız markalarımız. Çocuğu doğru bir zamanda kendime ve eşime hediye etmek istiyorum.
İnşallah kızım olur kendi koleksiyonumu giyer ama erkekler için de koleksiyon yapacağım, sorun değil. Prensesler yaptık, şimdi prensler yapacağız...

3

Haberin Devamı