Cumartesi Postası 'Çok duygusalım, gözümde sürekli yaş var'

'Çok duygusalım, gözümde sürekli yaş var'

Paylaş
'Çok duygusalım, gözümde sürekli yaş var'

Şu sıralar her yerde şarkıları çalınan, ünlü şarkıcıların ondan beste almak istediği Soner Kabadayı ile konuştuk...

Röportaj: Eylem Keskin

eylem.keskin@posta.com.tr

Şu sıralar her yerde Soner Sarıkabadayı’nın şarkıları çalıyor, ünlü şarkıcılar ondan beste almak için kapısını çalıyor. Sertab Erener’den ‘Açık Adres’, ‘Bu Böyle’, Emre Altuğ’dan ‘Çifte Kavrulmuş’, Demet Akalın’dan ‘Mantık Evliliği’ gibi listelerin üst sıralarından inmeyen şarkıların altında Soner Sarıkabadayı imzası var. Birkaç ay önce ‘Pas’ isimli albümü de çıkaran ünlü besteci sesiyle ilgili eleştirilere hiç kulak asmayarak “Sesimi seviyorum, hatta tapıyorum” diyor.

Aslen Kahramanmaraşlı’ymışsınız, çocukluğunuz Mersin’de geçmiş. İstanbul’da büyümeyen şanslı çocuklardansınız...

Evet, güzel bir çocukluk geçirdim. Mahalle şartlarında büyüdüm. Başka bir yerde büyüseydim ilişkilerim çok daha farklı olabilirdi. Çocukken dışarıda olmak, evin önünde oyun oynamak gibi kavramlarla büyüdüm. Bu açıdan da şanslı olduğumu düşünüyorum.

Yaramaz mıydınız?

Annemler çok yaramaz bir çocuk olduğumu söylemiyorlar. Mesela abim için söylerler. Uyumlu bir çocuktum. Çocukluğuma dair olumsuz bir anım bile yok. Çok uç bir örnek değildim. Gayet ilgili bir ailem vardı. Annem babam ayrı ilgilenirdi. 5 yaş büyük bir ablam var, o çok ilgilenirdi. 10 yaş büyük abim var, o da yine bir baba gibiydi.

Çocukluğunuzdaki uyumlu haliniz hala devam ediyor gibi... Uç noktalarda yaşamıyorsunuz sanırım...

Evet, yine sakinim. Ama tartışmam gerekirse tartışırım. Gereksiz tartışmayı ya da konuşmayı sevmiyorum. İşimle ilgili uç noktada beklentilere sahibim. Hele ki onu dinamit yerine koyup onunla ilgili uç nokta beklentilerine sahip olursanız 50 tane insanın 50 tane insanı 50 tane hedefiyle özdeşleşebilecek bir enerji doğuyor sizde.

Nedir bu hedefler?

‘Şöyle olacağım, böyle olacağım’ gibi hedeflerim yok. Düzeyli, istikrarlı hedefler belirledim. Bunları da önceden söyleyip yapacağım demeyi yersiz buluyorum. Konuşmaktan ziyade yapmaya çalışıyorum.

Aslında iktisat okumuşsunuz, müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

Bir yıl iktisat okudum, sonra klasik gitar bölümüne geçtim. Birinci sınıfta iktisatı bıraktım. İktisat okurken klasik gitar dersleri almaya başladım. Sonra çok ilgi duydum ve özel yetenek sınavlarına girdim.

Müziğe ilginiz üniversite yıllarında mı başladı?

Mersin’de yaşarken çok küçük yaşlarda şarkı sözü yazmaya başladım. Sonra yazabildiğimi düşündüğüm şarkılarla ilgili planlar yapmaya başladım ve bu planları İstanbul’da gerçekleştirebileceğimi gördüm. Böylece bütün tercihlerimi İstanbul’daki üniversitelere yaptım. Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’ne girdim ve İstanbul’a geldim. Klasik gitara da ilgi duyunca bölümümü değiştirmeye karar verdim. Şansım da yaver gitti. Elimden geldiği kadar emek vermeye çalıştım. Hala da öyle.

O zaman yazdığınız şarkıları kullandınız mı?

Hayır, kullanmadım. Kısmet. Bununla ilgili kullanmayı düşünme ya da düşünmeme evresi yaşamıyorum. Genelde o anda neye inanıyorsam o şarkının üzerine gitmeye çalışıyorum. Ramazan Bayramı’nda 7 yıl önce yazdığım bir şarkımı sunacağım. Bugüne kısmetmiş. Şarkı seçimi plan, strateji aldırmıyor.

Sizin için yeni dönem beste fabrikatörü diyorlar...

Demezsek sevinirim. Benim amacım bir şeyleri daha büyük göstermek değil, olabildiğince basitleştirebilmek. Amacım böyle tanınmak değil. Sevdiğim şeyi, sevdiğim kadar yapmak istiyorum.

Güzel güzel besteler yaparken single yapmak fikri nereden çıktı?

Ben aslında müzik piyasasının içine doğru bir şekilde kanalize olmak hedefindeyken PDND adlı bir şirket kurdum. O şirketin ilk ürünü olarak kendi sesimi ve kendi şarkımı kullanmak istedim. O anda elimde PDND’den kullanabileceğim sanatçı yoktu. Bir ben vardım. Bu yüzden de kendi sesimi ve kendi şarkımı kullandım. Hangi şarkım olur diye düşünürken uzun yıllardır sakladığım ‘Buz’ adlı şarkımı çıkarmaya karar verdim. Bu tamamen müzik sektörüne giriş yapmak isteyen bir vergi mükellefinin elindeki imkanlarla bir şey oluşturması. Bir ben vardım, kendimi doğru şekilde kullanmaya çalıştım.

Sesiniz çok eleştiriliyor, beğenilmiyor...

Ben beğeniyorum. Çok kişisel bir özgürlük alanından bahsediyoruz. Bu eleştiriler benim beklemediğim şeyler değil. Düşünün 10 yıl önce neler diyorlardı bana, bunlar beni olumsuz etkilemez. Çünkü ben gelişmeye çok açık bir insanım. Bu konuda konuşmak beni tevazusu eksik bir insan olarak gösteriyor ama bir insan sesini sevebilir, ona bayılır hatta hayran olur. Hiç kimseye gidip de “Beni sevin” demedim. Kimseye sesimi sever misin diye sormadım. Sordum kendime, seviyor muyum, seviyorum.

İsteyen herkes sizden beste alıyor mu?

İsteyen herkes bununla ilgili alakasını belirtebilir. Ben de olumlu bakıp olumlu yaklaşabilirim. Elimden geleni yapmaya çalışırım. Üzerine koyamayacağım ya da fayda sağlayacağıma inanmadığım bir projede yer almak istemiyorum. Bunun parayla pulla, şöhretle alakası yok. Üzerine koymaya çalışıyorum. Bunu gerçekleştiremediğim bir-iki proje oldu.

Şarkılarınız herkesin dilinde. Bu kadar güzel besteler ancak aşık bir adamdan çıkabilir diye düşünüyorum...

Bütün dünyamız aşk üzerine. Şarkılar aşkla ilgili değil, hayatla ilgili. Hayatın hangi alanını güzel anlatırsanız size olumlu bir geri dönüş olacaktır. Her şey aynı.

Siz ne demek istediğimi anladınız bence...

Gönlümü bir dönem işgal etmiş şeyleri anlatmak istiyorum. Birinin kokusunu hatırladığımı ilk önce o bilsin isterim.

Aşk acısıyla mı, aşk sarhoşluğuyla mı ortaya daha güzel şarkılar çıkıyor?

İkisiyle de çıktığı oluyor, yalnız hangisini daha çok yaşarsanız onu anlatmak istersiniz. Daha önceden bana aşkın acı tarafını yaşamak nasip oldu. Ben onlardan bahsettim. Ama güzel şeyler yaşadığım aşklarım da oldu. Onları da bazı şarkılarımda anlattım. Olumlu geri dönüşler aldım. İnşallah olumlu şeyler, olumlu sarhoşluklar olursa onları da anlatırım.

Sert, otoriter bir görüntünüz var ama anlattıklarınızdan çok duygusal biri olduğunuz anlaşılıyor...

Bu benim hiç bilmeden kendime oluşturduğum bir duvar. Tanımadığım birine karşı hep ciddiyimdir. Tanıdığım arkadaşlarımla da kendim gibiyimdir. Ciddi olduğumda da kendim gibiyimdir ama ciddi kendimi ben de hazzetmem. Ama bir taraftan da çok duygusalım. Haberleri izlerken gözümden yaş geliyor. İki atletimiz şampiyon oldu. Onun yerine mi koyuyorum, antrenörünün yerine mi bilmiyorum ama şampiyon olduklarında gözümden yaş geldi. Birden üzülüyorum ya da seviniyorum, tepkim böyle oluyor.

Aşk için çok ağlar mısınız?

Ağlamışlığım çok var. Gözümden çok yaş geldi. Ama aşk içinden ziyade muhtemelen kendimi doğru tanımlayamadığım için üzülmüşümdür. Giden bir insanın arkasından ağlanmıyor. İnsan kendine ağlıyor.

Peki hiç reddedildiğiniz oldu mu?

Olmaz mı! Benim çok ilgi ve alakanın olduğu bir sosyal hayatım olmadı. Dipleri oynamadım ama anlatılacak kadar da sosyalliğim olmadı. Genelde reddedilme korkusuyla baş başa kalırdım. Gelişme çağında çok istenen, arzu edilen bir insan değildim. Çok büyük popülaritem olmadı. Ortalama, güzel, olumlu bir yerdeydim. Genelde reddedilme benim hayatımda vardır yani.

Peki şimdi nasıl?

30’lu yaşların en başındayım ve kendimi çok daha doğru tanımlayabiliyorum. Soru sormamam gerektiğini daha iyi biliyorum. Bu yüzden teknik olarak reddedilmeyle çok fazla yüz yüze kalmıyorum. Hissettiğim gibi, duygularımla, kendim gibi davranmaya çalıştığım için hayat doğru organizasyonu yapıyor. Eskiden düşünmeden hareket edip bir şeyleri değiştirmeye çalıştığınızda, sorular sormanız gerekince ortamda oluşan negatif elektrik size red cevabı olarak geri dönüyordu. Şu anda çok şükür, bir soru, bir onay bir red gibi bir durumda değilim. Duygularıma göre hareket ediyorum, bu yüzden her şey daha olumlu oluyor.

Duygularınızı çok belli eder misiniz?

Hem de çok. Hem sevdiğimi hem sevmediğimi. Kendim gibi davranıyorum.

Sizi ünlü biriyle aşk yaşarken görmedik. “Bu camiadan biriyle birlikte olmam” mı diyorsunuz yoksa?

Sektörle ilgili, şöhretle ilgili bir sevgili beklentim yok. Gönlümden böyle bir şey de geçirmiyorum. Benim için önemli olan benim hayran olabileceğim, benim fanatiği olabileceğim, gidip kendisinden imzalı fotoğraf isteyeceğim, hiç kimsenin tanımadığı bir sevgilidir. Bundan daha kaliteli bir şöhret mekanizması tanımıyorum.

3

Haberin Devamı