'Diktatörlerin Akşam Yemeği' adlı kitap, diktatörlerin sevdiği yemekleri ve tuhaf sofra alışkanlıklarını konu ediyor. Kitaba göre; Mussolini'nin canı sadece çiğ sarmısak çekermiş. Hitler güvercine dayanamazmış. Esquire Dergisi'nden... Yeme alışknalığı, insanlar arasında ciddi farklar doğuruyor. İnsanı sınıflandırmada ırk, ten rengi, boyu, dili, dini, yaşadığı coğrafyanın yanında yemek yeme alışkanlıkları da önemli etken. Siz de muhakkak hızlı veya yavaş, iştahlı ya da az yiyen, yemek seçmeyen ya da her şeye mızmızlanan insanlar hakkında çıkarım yapmışsınızdır. Yemek konusunda huysuz olan birinin günlük hayatında uyumlu olduğunu söylemek zordur, öyle değil mi? Gastronom Anthelme Brillat-Savarin 1826'da “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demişti. Savarin diyordu ki, “Tercih ettiğin yemek senin kim olduğun ya da en basit haliyle ruh durumun hakkında bilgi verir. Kitap olay yarattı Karakterimize uygun yediğimizi düşününce akla mühim bir soru geliyor: Darbeyle iktidara geçmiş ve nice hayatı karartmış diktatörler nasıl besleniyordu? Melissa Scott ve Victoria Clark'ın kaleme aldığı, yayımlandığında fırtınalar koparan 'Diktatörlerin Akşam Yemeği' adlı kitap; diktatörlerin yeme alışkanlıkları, sevdikleri yemekler, sofraları, hatta mide-bağırsak sorunları hakkında bilgi veriyor. Avrupa, Amerika, Asya, Orta Doğu ve Afrika'dan 26 diktatörün konu edildiği kitaba göre, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşamış diktatörlerin ortak bir alışkanlığı yok. Tek ortak noktaları var; o da kesinlikle normal olmamaları. İşte kitapta yer alan bazı diktatörlerin yeme ve sofra alışkanlıkları... Irak diktatörü Saddam Hüseyin, zehirlenme korkusuna ilginç bir çare bulmuştu. Sarayındaki 20 mutfak çalışanı, bilim adamlarının kontrolünden geçmiş gıdalarla yapacakları yemekleri, günde üç kere aynı anda pişirmeye başlıyordu. Formda kalmaya dikkat eden Saddam; Bedevi yemeklerini, deniz ürünlerini ve sebzeyi severdi. Kendisini rahatlattığı için mutfağa girip yemek yaptığı da bilinen bir gerçek. Hitler Sofrada burun karıştırırdı Vejetaryen olduğu söylenen Adolf Hitler'in en sevdiği yemeğin dil, ciğer ve fıstıkla doldurulmuş güvercin yavrusu olması ilginç. Vejetaryenliğinin birkaç sebebi var: İlki; ıstakoz ve kaz gibi hayvanların soyunun tükenmesi karşısında duyduğu endişe. İkincisi; kronik kabızlık sorunu. Diktatörün sofra alışkanlıkları ise gerçekten korkunçtu. Hitler, kalabalık bir sofrada bile tırnaklarını yer, sık sık burnunu karıştırırdı. En büyük korkusu yemekten zehirlenmek olduğu için 15 kişilik bir çeşnici takımı oluşturmuştu. Korkmakta haklıydı, çünkü savaştan sonra bu takımdan sadece bir kişi sağ çıktı. Domates fırlatırdı Gürcü asıllı Sovyet diktatör Josef Stalin'in; Hitler'in korktuğu şeyi yaşadığına, yani zehirlenerek öldüğüne dair söylentiler olsa da onun oburluğunu ve verdiği ziyafetleri bilenler rahatlıkla yemek ve içmekten öldüğünü söyleyebilir. Stalin masadaki misafirlerin kalkmasına izin vermez, kaba konuşur, memurlarına domates fırlatırdı. Masadakilerin dans etmesini ve şarkı söylemesini de zorunlu tutardı. Bu zorlamalar yüzünden masada oturma talihsizliğini yaşayan Sovyet devlet adamı Kruşçev'in altını ıslattığı rivayet edilir. İnsan eti tuzluymuş Yamyam olduğu söylenen Ugandalı diktatör İdi Amin, kızarmış çekirgelere ve cırcır böceklerine bayılırdı. Amin'in, cinsel iştahı uyandırdığını düşündüğü için günde 40 portakal yediği olurdu. İdi Amin, 'yamyam olup olmadığı' sorusuna “İnsan eti sevmiyorum, bana çok tuzlu geliyor” cevabını vermişti. Kola mı? Asla! Libya lideri Muammer Kaddafi'nin yemekte görmeye katlanamadığı tek şey, Batı'nın ürettiği kola idi. Kaddafi; deve sütü, deve etli kuskus ve geleneksel yemeklere bayılırdı. Asla içki içmezdi ama İtalyan yemeklerine “Hayır” diyemezdi. Canlı balık! Hımm! Kuzey Kore'nin 'sevgili lider'i Kim-Jong il gerçek bir gurmeydi. 10 bin şişe şarap bulunan mahzeni ünlüydü. Kim-Jong il'in tabağına aynı büyüklük, şekil ve renkte pirinçlerin konması için bir kadın ordusu işe alınmıştı. Diktatör, suşiye bayılırdı. Balığı hâlâ canlıyken, hatta hareket ederken yemekten hoşlanırdı. Laboratuvarda hazırlanan yemekler Rumen diktatör Nikolay çavuşesku, sağlıklı beslenmeye özen gösterir, sadece şaraba dayanamazdı. Sağlıklı besleniyordu, çünkü zehirlenmekten korkuyordu. Asla bir yabancının yaptığı yemeği yemez, resmi ziyaretlerde kendisine sunulan her şeyi yere fırlatırdı. Yemekler, odasına, şifresi günlük olarak değiştirilen kapalı bir el arabasıyla getirilirdi. Yurt dışı gezilerine bir kimya mühendisi ve laboratuvarıyla beraber gider, her lokmayı analiz ettirirdi. Sarımsaksız olmaz İtalyan diktatör Benito Mussolini, İtalyan mutfağına düşkündü ama bir obur sayılmazdı. Patates püresini ağzına sokmazdı, çünkü baş ağrısı yaptığına inanırdı. En sevdiği yemek; yağ ve limon eklenmiş çiğ soğanlı salataydı. Kasenin tamamını yer, canı sadece kaseler dolusu çiğ sarımsak çekerdi. Bu yüzden eşi, onu odasında yalnız bırakıp çocuklarının odasına kaçtığını aşçılarına itiraf etmişti