Cumartesi Postası 'Atatürk'ün el yazısıyla yazdığı şiirler bende'

'Atatürk'ün el yazısıyla yazdığı şiirler bende'

Paylaş
'Atatürk'ün el yazısıyla yazdığı şiirler bende'

Eriş Ülger'in evine giderken çok heyecanlıydık... Ulu Önder hakkında gizli kalmış pek çok bilgiye sahip olan Ülger sayesinde Atatürk'ün 24 ayar altın saatinden geceliğine, kahve fincanından en sevdiği plaklarına kadar onun her daim kullandığı, dokunduğu birçok özel eşyasına biz de el sürebilecektik. Yani bir nebze de olsa hissedecektik onu. Öyle de oldu.

Röportaj: Kezban ASLAN YILMAZ kezban.yilmaz@posta.com.tr

Haberin Devamı

Eriş Ülger, sadece bir Atatürk araştırmacısı değil. O ‘su katılmamış’ bir Atatürkçü. O kadar ki Atatürk’e olan hayranlığı giyimine yansımış.

Lacivert şık redingotuyla Atatürk’ü andırıyor. Ulu Önder konusunda da ayaklı bir kütüphane adeta. Doğrusu; Eriş Ülger, Atatürk’ün öldüğü yıl Ankara’da doğmuş: 13 Aralık 1938. Mimar. Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un manevi torunu.

Bir başka deyişle, Salih Bozok’un oğlu Cemil Bey’in manevi oğlu. Atatürk’e ait birçok özel eşya da Ülger’e, babasından ve dedesinden ve Sabiha Gökçen’den kalmış. Ulu Önder’in vefat ettiği sabah üzerinden çıkan geceliği, nar çiçeği rengindeki ipek ropdöşambır’ı, Fikriye Hanım’ın intihar ettiği tabanca, Salih Bozok’un intihar ettiği ve Kurtuluş Savaşı boyunca kullandığı tabanca bunlardan sadece birkaçı. Ülger’in koleksiyonundaki özel parçalardan biri de Atatürk’ün saati.

Haberin Devamı

Eriş Bey anlatıyor; “Atatürk, 19 Eylül 1910’da, Osmanlı ordusunu temsilen Picardie Manevraları’nı gözlemlemek için Fransa’ya gidiyor. Tatbikatta fikirleri, düşünceleri, önerileriyle göz dolduruyor.

Fransız genelkurmay başkanı da Atatürk’e 24 ayar altın bir saat armağan ediyor. Bu saati bana Salih Bozok’un oğlu Cemil Salih Bozok verdi.”

'LATİFE HANIMI CUMHURBAŞKANI YAPMAK İSTEDİLER'

Atatürk’ün kadınlarla ilişkisinin ve çapkınlığının abartıldığını savunan Ülger devam ediyor; “Bazı gazeteciler bana ‘Öyle bir anlatıyorsunuz ki Eriş Bey, Atatürk sanki hiç hata yapmamış” diyorlar. Evet, Atatürk hatasızdı. Tek hatası, Latife Hanım’la evlenmesi.

Hem Latife Hanım’a hem Atatürk’e yazık oldu. Atatürk, Fikriye Hanım’la evlenseydi daha uzun yaşayabilirdi. Latife Hanım’la evliyken geçirdiği iki kalp krizi hiç olmayabilirdi. Ve ilk kez duyacağınız bir şey açıklıyorum:

Atatürk muhalifleri, onun ölümünden sonra Latife Hanım’ı cumhurbaşkanı yapmak istediler. O patırtının içinde kaynayıp gitti bu proje.”

'HZ MUHAMED'İN MEZARININ YAKILMASINI ATATÜRK İSTEDİ'

Atatürk’ün gösterildiği gibi din karşıtı olmadığına da değinen Ülger bir tarihi olayı bakın nasıl anlatıyor: “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Arap Yarımadası’nda yandaş arayan İngiltere, Suudi ailesi ile anlaştı. 1926’da Abdülaziz bin Suud kral olur olmaz tüm mezarlıkları yıktı. Çünkü Vahabilik’te mezar da mezar yeri de yoktur.

Haberin Devamı

Hızını alamayan kral, Hz. Muhammed’in kabrine kadar geldi. Peygamberimizin mezarının yıkılacağını öğrenen Gazi Mustafa Kemal, krala telgraf çekti. Şöyle yazmıştı; ‘Hz. Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız.

Bir tek taşının dahi zarar gördüğünü duyarsam ordumu aşağıya gönderirim.’ Bu telgrafı alınca Suudiler mezara dokunmaktan vazgeçti.

Genelkurmay eski Başkanı Nurettin Ersin konu ile ilgili belgeyi bana göstermişti.”

'GECEMİN IŞIĞI EFENDİM...'

Eriş Ülger’in özel arşivinde Ulu Önder’in el yazısıyla kaleme aldığı şiirler de var. Eriş Bey “Ki

“Ne yazık ki Atatürk’ün şiirlerinin çoğu hüzün içeriyor.” Atatürk’ün Fikriye Hanım için yazdığı şiirin iki dörtlüğünü ve Fikriye Hanım’ın Atatürk için yazdığı şiirin ilk dörtlüğünü, Eriş Bey’den izin alarak yayınlıyoruz.

Haberin Devamı

Önce Fikriye Hanım’ın yazdığı şiir: “Benim Gözümün nuru! Gönlümün Efendisi! Gecemin ışığı Efendim! Ciğer parem kanıyor, sanma ki dil yaresinden/Aylardır öksüzüm, Fikriye derken can veren sesinden/Döktüm payına

FİKRİYE!

Varsın çeksin bu dimağ, unutmaz seni.

Kimse dolduramadı yürekteki yerini.

Bir kadeh gibi sunmuştun ölümsüz sevgini.

Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini.

Terk-i hayat ne der, bilemem amma,

Bir ümmid-i hayaldir buluşmak orada

Dilerim sübut bulur, kanayan yarada.

Aşk-ı muhabbet biter mi cennet-i âlâda.

Mustafa Kemâl 26 Ağustos 1926 sabahı/Çankaya