Cumartesi Postası 'Bana bir yumruk atana ben iki yumruk attım'

'Bana bir yumruk atana ben iki yumruk attım'

Paylaş
'Bana bir yumruk atana ben iki yumruk attım'

Menderes Samancılar, Çek Cumhuriyeti'ndeydi. Çünkü son filmi 'Babamın Kanatları' 51. Karlovy Vary Film Festivali'ne davet edilmişti. Film, festivalde dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Gerçekçi oyunculuğu ile her kesimden hayranı olan Menderes Samancılar ile ülkeye döner dönmez sohbet etme fırsatını yakaladık

Röportaj: Çağnur HATİPOĞLU

Haberin Devamı

‘Babamın Kanatları’ adlı filminizle başlayalım.

Arkadaşım Hülya Uçansu, yönetmen Kıvanç Sezer’in benimle film çekmek istediğini söyledi. Hikaye tam benlikmiş. Filmin yönetmeni ve senaristi Kıvanç ile para konuşmadan anlaştık. ‘Babamın Kanatları’ ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen inşaat işçisi İbrahim’in çaresizlik içindeki hikayesini anlatıyor. Çekimden önce Van’a gittim, inşaat işçilerinin neler çektiğini, nasıl yaşadığını anlamak için orada kaldım, gözlem yaptım.

Normalde para baştan konuşulmaz mı?

İyi hikayelerde parayı ikinci planda tutuyorsun. Hedefinde iş varsa, para teferruat olmalı. Tabii ki para olmasa çark dönmüyor. Ama keşke para olmadan hayatı sürdürebilsek. Aslında insanoğlu bu kadar bencil olmasa bu da mümkün olurdu.

Haberin Devamı

‘Kebapçılık, şoförlük yaptım’

Bunun için mi sizin gibi yetenekli oyuncuları dizilerde görüyoruz. Çoğu zaman güçlü oyuncuların dizilerde harcandığını düşünürüm. Sizce de öyle değil mi?

Değil, çünkü o da bir iş. Bugün kendi evimde oturuyorsam, diziler sayesinde. Hiç bir şey gül bahçesi değil. Gül bahçesi istiyorsan da dikenine katlanacaksın. 1974’te Adana’dan İstanbul’a geldiğimde oyunculuk dışında taksicilik, şoförlük, kebapçılık yaptım. Üstelik inan, dizi, film çekmekten daha zor ve eziyetli. Bir sinema filminin süresi de 90 dakika, bir dizinin tek bölümü de 90 dakika.

Dizi çekmek zorsa niye sinema sektörü ülkemizde zayıf halka?

Sinema sektörü yetim ve kolu kesik. Mesela geçen hafta Çek Cumhuriyeti’ndeki Karlovy Vary Film Festivali’ndeydim. ‘Babamın Kanatları’ filmimiz yarıştı, bir hafta orada kaldık. Orada ve yabancı basında filmimiz büyük övgü aldı. Hatta büyükelçimiz ziyarete geldi. İş bayrak dalgalandırmaksa biz orada bunu yaptık. Ama Türkiye’de tek satır haber çıkmadı.

‘Halk beni seviyor’

Yine de konu Menderes Samancılar olunca toplumun her kesiminden övgüler yükseliyor.

Evet, halk beni seviyor. Bu röportaja Çengelköy’den geldim, yolda bir teyzemle sohbet ettim. “Resim çektirmek istiyorum, torunuma göndereceğim. Seni çok seviyorum oğlum” dedi. O sırada çaycı geliyor, onunla da iki muhabbet... Sonra kaptan görüyor “Abi gel, yanımda git” diyor. Bana isimlerini söylüyorlar. Kimi aklımda kalıyor, kimi unutuluyor. Ama hepsini çok seviyorum. İnsan seviyorum.

Haberin Devamı

Özel şoförüyle veya aracıyla gezenlerden olmadığınız için herhalde.

İstanbul’u yaşamak için toplu taşımayı kullanmak gerek. Hayatın içinde olmak için onlarla yürüyeceksin. Rasathane’de oturuyorum, oradan Üsküdar’a gitmek için minibüse bir gün binmesem minibüsçülerin gözünün beni aradığını biliyorum. Bir de burası üç lira ama “Benden olsun” diyorlar. İtiraz ediyorum, “Abi seni gördüm, bir keyfim var, onu da benden alma” diyor. İnerken “Bak bir fotoğraf çektirmedin, ayıp olmuyor mu?” diye soruyorum, gülüyoruz. İniyor, minibüsün önünde fotoğraf çektiriyoruz. İşte hayat böyle güzel.

İstanbul’a geldiğinizde başka işler de yapmışsınız.

Şimdi bunları konuşmak bile yoruyor. Ama unutmadığım bir anım var: 1974’te taksiciliği bırakıp yağ fabrikasında kamyonet kullandım. Kağıthane’deki fabrikada çalışanlar gecekonduda oturuyor, beni fotoromanlarımdan tanıyorlardı. Fabrikaya her kamyonetle girdiğimde alkışlıyorlardı. Tüm çalışanlarla arkadaş oldum. O gecekondu insanlarıyla öyle bir dostluk yaşadım ki. O zaman yaşadıklarım bugün ‘Babamın Kanatları’ndaki rolümde karşıma çıktı.

Haberin Devamı

Yani iyi oyuncu olmak için acılar ve yaşanmışlıklardan mı geçmek gerek?

Evet. Bana “Başarılı bir oyuncusunuz” dediklerinde “Ben başarılı değilim, hayat başarılı” cevabını veriyorum. Bizde acılar başarılı, yoksulluk başarılı.

‘Haşlanmış nohut satardım’

Adana’da 8 çocuklu bir ailede büyümüşsünüz. Küçük yaşta okulu bırakmışsınız. Maddi zorluklardan mı?

Şımarıklıktan. Para kazanmak istedim.

Şimdi fırsatını bulsanız ne olurdunuz?

Pilot. Ama oyuncu olmuşum, şiir yazıyorum, öykü yazabiliyorum.

Oyunculuktan sonraki hangi ikinci işi en uzun süre yaptınız?

Kebapçılık. Enteresandır; hiç tek iş yapmadım. Hep iki işi birden yürüttüm. 12-13 yaşlarımda da ayakkabı boyama sandığımı koyardım önüme, kimse gelmeyince yan tarafımdaki haşlanmış nohut poşetimi koluma takar, sinemada satardım. Bir yandan fabrikada çalışır, diğer yandan mahalledekilerden aldığım kaçak çayı satardım. Neyse, daha fazla anlatmayayım.

Haberin Devamı

‘Hayatımın kitabını yazıyorum’

Neden?

Size hayatımdan malzeme veriyorum. Kitabıma bir şey kalmıyor.

Kitap?..

Evet. Çok anım var. Ben varoştan geliyorum. Adana’nın Sinanpaşa Mahallesi’nde, şimdiki Yüreğir’in olduğu yerde doğup büyüdüm. Orası insanların birbirini en çok sevdiği ve en çok öldürdüğü yerdir. İstanbul’da da bütün pavyonların, kumarhanelerin, gece hayatının olduğu en belalı yerde taksicilik yapmıştım: Beyoğlu Büyükparmakkapı. Gece kavgalar olurdu. İnsanlar bıçakları yere sürtüyordu ateş çıksın diye. Ama ben korkmadım. Kimseden korkmadım. Bana bir yumruk atana ben iki yumruk attım. Polislerden dayak da yedim, onlara yumruk da attım. Son zamanlarda polis, pavyoncu, esnaf beni tanıdığı için kolluyordu.

‘İte dolaşacağına git çalıyı dolaş’

Herhalde korunmadığınız zamanlar da olmuştur.

Tabii. Yolda giderken sırf sana sataşmak için omuz atanlar oluyordu. Ama anam “İte dolaşacağına git çalıyı dolaş” derdi. Ben de öyle yaptım. Koyun gibi de yaşamadım. Kendime göre herkese yardım etmeye çalıştım, dile getirmedim. Yaptığın iyiliği anlatmayacaksın. Hatta seninle o kişi arasında bile kalmayacak. İyilik yaptığın kişi seni bilmeyecek. Oysa bugün yardımlar da hırsızlıklar da davul zurna eşliğinde yapılıyor. Çünkü halk herşeyi davul zurna ile duymaya, duyurmaya alıştı. Bu yüzden ‘Recep İvedik’ filmini çok seviyorum.

Neden?

Toplumun gizli tarafını çıkardı ortaya. İyilik yaptı. Film, insanımızın neye meyilli olduğunu gösterdi. Bir insanı tanımak için ya onunla yola gideceksin ya borç para isteyeceksin ya bir gece olmadık saatte evinin kapısını çalıp “Sokakta kaldım” diyeceksin. Gerçek dost eskiden böyle bulunurdu. Bu zamanda dost olarak bir yerlerde buluşan, yiyip içip, sonra elini sıkıp bir daha aramayan insan tiplerine rastlıyoruz.

Sizce kaybettiğimiz en büyük değer ne?

Empati. Kimse kendini başkasının yerine koymuyor artık. Şiirlerimde, öykülerimde hep bundan yakınıyorum. İnsanların birbirini sevmesi, anlaması lazım.

Sadece insanı değil, hayvanları, hatta her türlü canlıyı sevdiğinizi biliyorum.

Hayvan sevmeyen insan sevemez. Yazları Şile’de yaşıyoruz. Orada her türlü hayvana kapım açık. Onları sevmeden duramam.

“Benim için boşanmak yok”

Yıllar süren evliliğinizin sırrı ne?

Evlenirken eşime “Ben bir kere evlenirim, ölene kadar da ayrılmam” dedim. Benim için boşanmak yok.

Çocuğunuz yok. Baba olmak ister miydiniz?

Çocuğumuz gibi sevdiğimiz çok çocuğumuz var. Kader, kısmet demek istemiyorum ama olmadı işte.

Çocuğunuz olsaydı ona vereceğiniz en büyük öğüt ne olurdu?

Onu babalara sormak lazım.