Cumartesi Postası 'Beni ağırbaşlı bilirler ama çılgınım'

'Beni ağırbaşlı bilirler ama çılgınım'

Paylaş
'Beni ağırbaşlı bilirler ama çılgınım'

Yeşilçam'ın ünlü oyuncusu ve Türkiye'nin hanımağası Selda Alkor ile etrafı yeşilliklerle çevrili, antika eşya döşeli evinde buluştuk.

Geçmişten dem vurup hoşgörüsü ile özeline girerken çılgın olduğunu ama hiç çapkınlık yapmadığını öğrendik. Sinemayı da konuştuğumuz Selda Alkor “Yönetmenler bizi, stepne (yedek lastik) gibi bir kenarda hazır tutuyorlar” dedi.

Haberin Devamı

Röportaj: Ömer GÖREN

- Sevenleriniz sizi uzun süredir beyazperdede göremiyor. Sinemadan koptunuz mu?

Kopmadım. Sinema bir maceradır, gerçekten gönül verirseniz rüyaya dönüşür. Ölene kadar da o rüyayı görmek istersiniz. Oyunculuk beni bırakana kadar ben onu bırakmayacağım. Bu, herkesin yapabileceği bir iş değil. Önce hissetmek lazım. Senaryolar geliyor ama içlerinde kendimi bulamıyorum. Kendimi göstermek için basit bir hikayeyle sevenlerimin karşısına çıkmak istemiyorum. Selda Alkor’a yakışır özel senaryoların yazılmasını bekliyorum.

- Daha çok hangi tarz filmlerde yer almak istersiniz?

Dram, müzikal, komedi... Aksiyonu sevmem. En çok dram seviyorum. Hatta gençlik yıllarımda sete gittiğimde bana “Hükümet gibi kadınsın” derlerdi.

Haberin Devamı

- İçinize sinmeyen filminiz ya da diziniz oldu mu?

Bunu bana sormayın. Çünkü her çekimden sonra ‘şöyle oynasaydım daha mı iyi olurdu acaba’ diye düşünür, kendimi durmadan eleştiririm. Her konuda olduğu gibi meslek hayatımda da hiç umudumu kaybetmedim.

- “Bu karakteri oynamalıyım” dediğiniz bir rol oldu mu?

Gençken militan bir kızı oynamayı çok istemiştim. Tabii elinde silah dağa çıkan bir kızdan bahsetmiyorum. Ülkesine katkıda bulunan bir insan olmak istedim beyazperdede. Çünkü ben polis kızıyım. Bu yüzden çocukken polis, ardından da balerin ve ressam olmak istedim. Şimdi de sosyal projeler içinde yer alarak militanlık yapıyorum. Ne gibi sosyal projeler? Sevdiğim birçok arkadaşım kanserden öldü. Onların anısına bir şeyler yapabilmek adına kanserli hastaların yüzü oldum. Bir de organ bağışı kampanyaları!.. Mevlana felsefesini benimsemiş bir insan olarak amacım ihtiyaç duyana yardım etmek.

Sinemada geçen yarım asır

- Kendinizi bu mesleğin neresinde görüyorsunuz?

Gelecek yıl Yeşilçam’da 50 senem dolacak. Kendimi star olarak görmüyorum. Ama seyircim beni star olarak görüyor. Bugün bile adım söylendiğinde hatırlanacak, saygı duyulacak ve sevilecek bir noktaya getirdiler beni. Böylece bana büyük bir ödül vermiş oldular.

- Ünlü olmak nasıl bir şey? Hep göz önünde olmak, alkışlanmak bir ihtiyaç mı?

Haberin Devamı

Bugüne kadar 70 sinema filminde ve 13 dizide başrol oynadım. Bu mesleği saygınlıkla geliştirip yürütmüşseniz ünlü olmak ya da olmamak bir şey ifade etmiyor. Şöhret olmak diğer insanlar için ne ifade eder bilemem, ama iyi bir insan olmak her şeyden değerli. İyi bir oyuncu olduğum söylendiğinde de “Ne kadar doğru bir şeyi yapıyorum” diyerek kendimle iftihar ediyorum.

- Sanatın çilesini çok çektiğinizi söyleyebilir misiniz?

Elbette. Ama sanatın çilesi sinemamızın imkansızlıklarıyla ilgiliydi. Büyük sıkıntılar içinde, gerçekten çok mücadeleler verdim. Üşüdüğüm, uykusuz kaldığım çok zaman oldu. Sosyal güvencem, sigortam yoktu. Makyajımı ve saçımı kendim yapar, elbiselerimi kendim dikerdim. Ama asla şikayet etmez, “Niye bu işi yapıyorum?” diye düşünmezdim.

‘Çocuk istedim OLMADI’

- Çılgın bir kadın mısınız?

Aslında ağırbaşlı olarak bilinirim ama evet, çılgınımdır. Canımın istediği her şeye dalarım. Mesela rafting ve kayak yapar, farklı tarzlarda giyinir, tırnaklarıma siyah oje sürüp çıkarım. Benim için çılgınlık sayılan şeyler başkası için farklı olabilir tabii.

Haberin Devamı

- Kendinizi affetmediğiniz bir konu var mı?

Evet. Çok özel bir sırrım var ki kendimi asla affetmedim. Mezara kadar bende saklı! Bir tek eşim biliyor.

- Sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönleriniz ne?

‘Birazcık yalaka olsaydım’ diye düşünürüm hep. Çünkü yakınlarıma karşı doğru bildiğim her şeyi yüzlerine söylerim. Bu, hem sevdiğim, hem sevmediğim yönüm.

- Çocuğunuz yok. Bunun için üzülüyor musunuz?

Geçmiş yıllarda istedim. Kısmet değilmiş, olmadı. Hatta bir dönem kimsesiz çocuk edinmeyi düşünmüştüm, eşim ikna olmadı. Sonra da bu defteri kapattım. Zaten artık dünyanın gidişine bakınca çocuk bakmak zor.

“Keşke çapkınlık yapabilseydim”

- Çapkınlık ya da kıskançlığınız var mıdır?

Nerdeee! Keşke becerebilseydim. Oramızı buramızı oynatıp cilve yapamadık biz, sadece gözümüzle bakmasını bildik. Tek çapkınlığım 42 yıldır aynı yastığa başkoyduğum eşim Cihat İlkbaşaran’dı. Hiçbir zaman birbirimizi kıskandıracak tavırlar sergilemedik.

Haberin Devamı

- Sihirli bir değneğiniz olsa neyi değiştirmek isterdiniz?

Dünya’yı. Ne yazık ki sevgiyi kaybettik. Saygı deseniz, hiç yok. Hoşgörü ise tamamen unutuldu. Bu işin sonu nereye varacak bilmiyorum.

- Kendinizi bir kaç kelimeyle anlatsanız...

Tuttuğunu koparan, genelde olaylara sevgiyle yaklaşan, dirayetli, anlayışlı, doğru, acayip sabırlı, yüreği çok büyük, oğlak burcu bir kadınım.

Erik marmelatı tarifi

- Yemek yapar mısınız?

İyi bir aşçı mısınız? Önceden aram iyiydi fakat artık yapamıyorum. Yine de zeytinyağlı dolmam ve Konyalı olmama rağmen hamsili pilavım iyidir. Hamsili pilavı yaparken üzerine yumurta sürerim. Balkonuma yetişen erik ağacının meyvelerinden de (yanda) marmelat yaparım.

- Marmelat tarifinizi verir misiniz?

Seve seve. Erik marmelatının içine kuru kayısı veya şeftali katmak gerekir. Özellikle mürdüm eriği çok olgunsa çekirdeğini ve kabuğunu çıkarıp süzgeçten geçiririm. Ardından hafif ateşin üzerinde pişirip içine rendelenmiş birkaç kuru kayısı katar ve kaynatırım. Suyunu çekince kıvamına gelir.

(12.04.2014 tarihli Cumartesi Postası ekinden alınmıştır.)