Cumartesi Postası “Bir zamanlar komünisttim”

“Bir zamanlar komünisttim”

Paylaş
“Bir zamanlar komünisttim”

Ay, Kadir Çöpdemir ne gırgırmış. Aşk-meşki sordum, “Fiziksel dezavantajlarım var. Bu yüzden karşı cinsle ilişkimde performans odaklı çalışırım. Önce anlatacaksın, güldüreceksin, hava cıva...

Yakışıklı adamlar gibi ilk bakışta 'gel bakim yavrum' durumu olmadı hayatımda. Hep bir performans. Stand-up sanatçısı olduk bu işlerde” dedi. Şöhreti sordum; “Melaikeyim, ama bu şöhret beni kalas gibi bir adam yaptı” dedi. Ciddi de takıldık. Dedi ki; “Gençliğimde komünisttim, zamanla tasavvufu öğrendim.”

Haberin Devamı

Röportaj ve fotoğraflar: Elmas DERECİ

* Kadir Bey, pek çok işi birden yapıyorsunuz. Nasıl tanımlarsınız kendinizi?

Biraz karışık gibi değil mi? Sanki içimden her an bir minibüs şoförü çıkabilir ya da taksiye de çıkıyor gibi bir pozisyonum var... Aslında öyle değil tabii. Eğlence sektörünün içinde oyunculuk ve sahne çalışmalarım da var. Bana uygun olan her topa giriyorum. En çok radyoda rahatım. Stüdyoda pijamalarımı giymiş, yatak odamdaymışım gibi... Ama isterdim ‘bilmem neyi yapan mimarım, bilmem neyi parçalayan mühendisim’ demeyi.

* En çok hangi projede eğlendiniz?

Kendini en iyi hangi işte ifade ediyorsan ve bu da karşı tarafın hoşuna gidiyorsa ne yaparsan yap keyif alırsın. Aşçı olsaydım, size yaptığım yemeği beğenseydiniz veya inşaat işçisi olsaydım da patronum daireyi beğenseydi yine dünyanın en mutlu insanı ben olurdum. Radyoda bunun çok karşılığını aldım. Üç yıldır Pascal Nouma ile ‘Ara Gaz’ı yapıyoruz, çok ilgi görüyor. ‘Ekmek Teknesi’, ‘Halil İbrahim Sofrası’, ‘Avrupa Avrupa’ gibi dizilerden de çok keyif aldım.

Haberin Devamı

* Sanatın çilesini çektiniz mi ya da çekiyor musunuz?

Yok efenim, bende öyle bir yüksek sanatkar durumu yok ki çilesini çekmiş olayım. Yaptığım tüm programlarda kendi dilim, kendi biçimim ve cümlelerimle konuştum. Sokağın doğasıyla... Hiç kalıplara girmedim. Radyoda program yaptığım ilk hafta yöneticiler daha resmi ve mesafeli olmam gerektiğini söyledi. Aksi takdirde işten çıkaracaklardı. Bu, benim mantığıma uymadı. Aynen devam ettim, insanlar da tevazu gösterdi. Yani çile çekmedim ama risk aldım.

"ŞÖHRET BENİ KALAS GİBİ ADAM YAPTI"

* Şöhret size ne getirdi ne götürdü?

Yemin ediyorum ki ben melaike gibi adamım. Ama bu şöhret beni kalas gibi bir adam yaptı (gülüyor). Yok, benden bir şey götürmedi, kazandırdı. Çok daha özenli, dikkatli, hassas ve anlayışlı iletişim kurmayı öğretti. Ben insan ayrımı yapmam, kimseyi ötekileştirmem. Sokakta yanıma gelenle saatlerce sohbet ederim. “Amaaan, bu da şöhret oldu, g... başı oynadı” gibi yanlış bir algı yaratmama kararlılığı var bende.

Haberin Devamı

* Çalışmayı bırakmayı düşünüyor musunuz?

Herkesin hayalidir; Ege’ye yerleşip çiftlik edinmek. Ya siz?.. Ben sığır yetiştircem yaa... Benim en büyük hayalim boz dana yetiştirip yemek (kahkahalar). Yok, ben şehir insanıyım. Ama gezmeyi çok seviyorum. Çok param olsun, gezeyim, şehirleri uzun uzun yaşayayım isterim.

* Hiç tıkanıp dibi bulduğunuz oldu mu?

Valla benim kendi ‘lavabo aç’larım var, tıkandığım zaman onları kullanıyorum (kahkahalar)... Koyuyorum zihnime, kaynamış su döküyorum, lak diye açılıyor... Duygusal olarak değil ama fiziksel olarak yorulduğum oldu tabii.

* Kendinizi affedemediğiniz bir konu var mı?

Rahmetli babamdan bana intikal eden bir bisiklet, bir de saatti... Saati trafik kazasında kaybettim, bisiklet evin bir köşesinde duruyordu. Üniversitedeyken bir gün eve gittim, bisikleti aradı gözüm. Babaannem bisikleti ihtiyacı olan birine vermiş. Çok kızdım, bağırıp çağırdım, resmen terör estirdim. Babaannem için için ağladı. “Oğlum babanın emaneti benim, beni bir demir yığını için mi bu kadar kırıyorsun?” dedi. Kapandım ayaklarına ama ne çare, kırılmıştı bir kere. Hala aklıma geldikçe gözlerim dolar.

Haberin Devamı

"GELEN GELÜÜ GELMEYEN KENDİ BİLÜÜ"

* Dışardan bakınca biraz çılgın gibi duruyorsunuz. Mesela hiç gemileri yaktınız mı?

Başkalarının “Delilik bu, ne gerek var” dediği şeyleri yaparım. Bir şeyi kafaya takınca, saçma bile olsa, sonuna kadar giderim. Kastamonuluların bir lafı vardır; “Gelen gelüü, gelmeyen kendi bilüü.” Bende böyle bir durum var işte. Kazık yemişsem; bağları sonsuza kadar koparır, telafisi yönünde adım atmak yerine tarihin tozlu sayfalarına gömerim.

* Duygusal mısınız?

En çok ne duygulandırır sizi?

Zor durumda olan insanları gördükçe gözlerim doluyor. Sokaktaki mazlum bir hayvan bile ağlatabiliyor beni. Hayvanlara, yaşlılara ve çocuklara yapılan zulüm içimi sızlatır.

* Kendinizi üç kelimeyle tanımlasanız...

Sempatiikkk, dünya tatlısı, yani öyle söyliiim... Bir de anlık parlayıp sönen biriyim. Cömert derler benim için. Cimrilerden nefret ederim

"AŞKTA PERFORMANS ODAKLI ÇALIŞIRIM"

Haberin Devamı

* Karşı cinsin size ilgisi nasıl?

Hayranlarınız size kur yapıyor mu? Şimdi efendim, bizim fiziksel bazı dezavantajlarımız olduğu için (boy, kilo gibi) karşı cinsle ilişkimizde performans odaklı çalışırız. Önce bir anlatacaksın, güldüreceksin, yedireceksin, ambians, hava cıva... Karşındakini yaptıklarınla büyüleyeceksin. Bunun için de karşı cins gözünü kapatıp kulağını açacak. Yakışıklı adamlar gibi ilk bakışta “gel bakim yavrum sen” durumları hiç olmadı bende. Hep bir performans, hep bir performans... Stand up sanatçısı olduk anasını satayım bu işlerde.

* Yeniden doğsanız nasıl bir tipte olmak ve nasıl bir hayat sürmek isterdiniz?

Tabii ki bir Kıvanç Tatlıtuğ ya da Kenan İmirzalıoğlu... Çılgın, bekar, paralı, haremini kurmuş, tıkır tıkır işleyen bir hayat.:))) Yeniden doğsam başka sektörde olabilirdim. Sonradan keşfettim, iç mimariye çok muhabbet besliyormuşum. Fikir vermek düzeyinde eşe dosta yapıyorum. Fotoğrafçılık mesela, çok güzelmiş, fena değilim o alanda.

KELİMELER ANILAR

"O KADAR FAKİRDİK Kİ"

Fakirlik: 25-26 yaşlarıma kadar sürdüğüm hayat. Şöyle bir hal; evde soba var; içine odun yok, kömür yok. Babaannemin sokaklarda dolaşıp yakacak lastik aradığı günler...

Kibir: ‘Şeytanın Avukatı’ filminde Şeytan avukata diyor ki; “İnsanda en çok sevdiğim duygu kibirdir.” Allah uzak etsin, semtime uğramaz. Kibir çok şeytani bir şeydir bana göre.

Yemek: Yaşamak için değil, yemek için yaşayanlardanım. Tutkuyla bağlıyım yemeğe. Çok ateşli seks gibi (kahkahalar). Gerekirse çatır çatır yemek yaparım ama mümkünse başkası yapıp getirsin önüme.

Ev: Evimi çok severim. Çok rahat ve yayılmacıyımdır. Yeme içme düşkünlüğü evde pik yapar, ağzım boş durmaz. Zamanını çok iyi dolduran biri değilim, öyle mal gibi duvarlara baktığım da olur. O bile beni mutlu eder. “Kitli kapım, kutlu yuvam’’ derdi babaannem. Yani evde kutlu bir durum var.

Sınıf: Sınıfsal olarak insanları ayırmam. Bireyin zengin ya da yoksul olması beni etkilemiyor. Mekanın sahibinden çok, çalışanıyla iyi iletişim kurarım.

Komünizm: Eskiden komünist düşünceye sahiptim. Moda olduğu için değil, çok okuyarak şekillendim. Ama sonra anladım; kitaptakilerle hayatın gerçekleri örtüşmüyor. Şimdi bana ‘döndü’ diyorlar. Aslında bu, zihinsel bir farklılaşma.Demokrasi, en önemli değer. Komünizden sonra tasavvufa dair çok okudum, etkilendim.

Demokrasi: Olabildiği kadar. Komünizm de yoktu, biz var sanıyorduk. Bütün sınıfların kendini rahat ifade ettiği, ekonomik sistemin tam anlamıyla liberal çerçevede yönlendirildiği hayat; bana daha akılcı, uygulanabilir ve mantıklı geliyor.