Cumartesi Postası 'Hala maddi sıkıntı çekiyorum'

'Hala maddi sıkıntı çekiyorum'

Paylaş
'Hala maddi sıkıntı çekiyorum'

Gizli kameralar aracılığıyla Türk halkının vicdanını yoklayan ve tepkilerini izleyen program 'Sen Olsaydın Ne Yapardın?'la ekranlara gelen Altan Erkekli ile buluştuk. Usta oyuncu sohbetimizi şu cümlelerle bitirdi; “Bizi idare edenlerden en sade vatandaşa kadar herkesin hayata biraz samimiyet, biraz sükunet ve daha çok sevgiyle bakmasını rica ediyorum. Şu günlerde buna çok ihtiyacımız var.”

Röportaj: Pınar YILDIZ YÜKSEL

Haberin Devamı

pinar.yildiz@posta.com.tr

‘Sen Olsan Ne Yapardın’ programına neden “Evet” dediniz?

Bu program 10 yıldır Amerika’da sürüyor. Walt Disney’in orijinal versiyonunu burada organize etmenin sorumluluğu var. Bir de insanların vicdanı ile muhasebe yapması gereken bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de bunun ortaya konması çok önemli. Bireylerin ‘biz neydik, ne olduk’ durumunu sorgulaması lazım. Bu başarabileceğimiz bir durum, bu yüzden kabul ettim.

Günümüzde vicdani olarak neler eksik?

Dayanışma. Herkes çeşitli bahaneler ile kapitalizmin getirdiği, emperyal devletlerin sunduğu teknolojik, siyasi ve sosyal veriler doğrultusunda kendini bir yere savuruyor. Sporda hınç besleyen taraftarlar, siyasi arenada birbirine tahammül edemeyen partiler ve siyasetçiler... Herkes birbirine tahammülsüz. Çok ayrıştık.

Haberin Devamı

“ESKİDEN MANAV BİLE DELİKANLIYDI”

Geçmişte de toplumda benzer ayrışmalar vardı.

Rekabetin getirdiği ayrışmalar oluyordu ama tüm siyasi partilerin liderleri bir masanın etrafında toplanıp program yapabiliyorlardı. Şimdi kimse karşı karşıya gelmek istemiyor. Bizim zamanımızda bir ‘delikanlılık’ vardı. O delikanlılık, her şeyi barındırırdı. Manav bile delikanlılık eder, kelek karpuzu satmazdı. Mahalledeki olaylara müdahale eden delikanlılık kültürü vardı. Hiçbir şey kalmadı. İnsanlar, hızlı ve karmaşık hayatlarını sunuyor bahane olarak. Oysa eskiden de herkes işini yapar, bir kişi çalışıp dört kişiye bakardı.

Şehir yaşamı ve yoğun iş temposu mu sorumlu bu durumdan?

Şehirde yaşayıp da iyi insan olmak mümkün. İlla ki en akıllı telefonu kullanmak isterseniz 18 saat çalışırsınız tabii. Oysa var olanla yetinip sürekli üst modelini almak istemezseniz, sinemaya da tiyatroya da seyahate de gidebilirsiniz. Ancak kimse en güzel arabadan, telefondan, monttan feragat etmek istemiyor.

“ELİ AÇIK BİRİYİM”

Oynamak istediğiniz bir rol kaldı mı?

Yok. Öyle bir ihtirasla bakmadım. Takım ruhu ile verileni en iyi şekilde oynamaya çalıştım. 100’den fazla oyunun 85’inde başrol oynadım. “Şunda da oynayacağım” demek arsızlık olur artık.

Haberin Devamı

Dünyaya bir daha gelseniz, yine oyuncu mu olurdunuz?

Nerede geleceğime bağlı (gülüyor). Var olan ömrümüzü güzellikle yaşayalım yeter.

“Bu yaştan sonra gelen şöhret beni şımartmaz” demiştiniz. Gençken şöhret olsaydınız şımarır mıydınız?

Parayla ilgili şımarıklığım yine olmazdı, çünkü hep yatılı okudum. Ama belki daha dik konuşabilirdim. Hem zaten para kalmazdı ki bende. Eli açık biriyim.

“EN KÜÇÜK OĞLUM TORUNUM GİBİ”

10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

Üç çocuğum var. Hedeflerim artık kendim için değil, üç oğlum için. Büyük oğlum Efe’nin işini, ortancanın okulunu, en küçüğünün de doğru yerlere kanalize olmasını düşünüyorum.

İşlerden elinizi çekip bir sahil kasabasında sakince yaşamayı hayal ettiğiniz olmuyor mu?

Bunu kim istemez ki! Ama oğlum Ali daha 3 yaşında. 20 yıl sonra da biz hayata artık yukardan bakarız.

Çocuklarınız arasında çok yaş farkı var, zor olmuyor mu?

Torun gibi bana Ali. En büyük oğlum 26, Ali 3 yaşında. Ağabeyleri ona sahip çıkacaktır. Ali’nin korunmaya ihtiyacı var. Bunun için kendimi de korumalıyım.

Haberin Devamı

Üç erkek babası olmak nasıl bir şey?

Bir kızım olsun isterdim. Ali kız olsaydı mesela, daha çok dikenlerimi çıkarırdım. Birlikte olacağı, evleneceği insan beni çok tedirgin ederdi. Bir kadının ağlaması bile gururuma dokunurken takır takır kadınları öldürüyorlar. Adamın karısını öldürmesi bana duygu olarak çok fazla geliyor. Şiddete şiddetle karşılık verilmez ama gidip o adamın saçını başını yolmak istiyorum.

Gerçekten, nasıl bir ruh halidir o?

Her şey gelip sanata dayanıyor. Çünkü güzellikler sanatta var. Hiç şiir dizesi okumamış bir adam sokak ortasında kadını öldürebiliyor. Ne bir tiyatro sahnesi görmüş, ne bir tabloya bakmış, ne bir heykeli seyretmiş, ne durup hayal kurmuş adamlar bunlar

“DELİKANLI ADAM ÇANTASINI ALIP GİDER”

Sizin babalığınız, babanızınkine benziyor mu?

Evet. Keşke onu daha dikkatli dinleseydim. “Yemekten önce çok su içme” derdi, şimdi aynısını ben oğlum Can’a söylüyorum. Babam herkese nasihatler verip yorumlar yapardı, artık sokakta bile ben de aynısını yapıyorum.

Haberin Devamı

Günümüz kadınlarını ve aşk ilişkilerini nasıl tanımlıyorsunuz?

Temeller sağlam kurulmadığı için ilişkiler çabuk çatırdıyor. Bir şeyleri paylaşıp zamanla sağlamlaştırdıktan sonra hayat arkadaşlığı yapmalılar. İkinci gün felç oldum diye beni bırakmamalı, ben de onu bırakmamalıyım.

Ya evlilik anlaşması?..

Delikanlı adam büyük servet de yapsa çantayı alır, çıkar ve gider.

Altan Erkekli nasıl bir eştir?

Evle ilgili, her şeyi ailemle paylaşan, çarşıya pazara çıkıp hayatı çözümlemeye çalışan, bazen sinirlenen bazen de aldırış etmeyen biriyim.

“HİÇ YATIRIMIM YOK”

Altan ve Ebru Erkekli çifti, oğulları Ali ve Can ile birlikte.

Geleceğinizi güvence altına aldınız mı?

(Gülüyor) Bazı bankalar arıyor ‘yatırımlarınızı getirin, değerlendirelim’ diye. “Vallahi yok” cevabını veriyorum, “Saklamayın Altan Bey” diyorlar. Gerçekten hiç yatırımım yok.

Maddi sıkıntı çektiniz mi?

Evet, hala çekiyoruz. 8 yıllık ev taksidine girdim. TV’den kazandığım oraya gidiyor. Sıkıntının boyutu değişiyor ama hep var.

Şans oyunu oynuyormuşsunuz.

Evet, dün oynadım, bir şey çıkmadı. Yine oynayacağım. Bana çıkarsa borçlarımı ödeyip LÖSEV’e bağış yapacağım. Minicik yavrular var orada. Bir de tiyatro binası istiyorum ama o hayal.

“Ödül, askeriyedeki rütbedir”

Yılmaz Erdoğan, Altan Erkekli ve Tolga Çevik ‘Vizontele’de.

Çok önemli ödüller aldınız. Ödül almak önemli midir sizin için?

Sorumluluktur. Askeriyede verilen rütbeler gibidir.

Sizi en çok hangisi mutlu etti?

Hepsi. Ama ilk filmim ‘Vizontele’de aldığım ödül çok önemlidir benim için.

‘Vizontele’den teklif geldiğinde maddi olarak zor durumda olmanıza rağmen kabul etmekte zorlanmışsınız. Neden?

O ara Ankara Sanat Tiyatrosunda’ydım ve tiyatroyu sonuna kadar orada devam ettireceğim duygusundaydım. Söz vermiş olduğumdan reddettim filmi. Yılmaz Erdoğan, Rutkay Aziz’in yöneteceği oyunda oynayacağımı öğrenmiş ve onunla konuşmuş. Rutkay Abi 20 dakika sonra aradı beni ve “Sinema önemlidir, senaryoyu oku” dedi. Okudum ve kabul ettim.

“Keşke vücuduma daha iyi baksaydım”

İçinizde kalan bir ukte var mı?

Vücudumu hor kullandım. Estetik kaygıları öne çıkarıp, spor yapıp daha iyi baksaymışım keşke. Kendime zaman ayıramadım. “85 oyundan çıkar fotoğraflarını” desen 5-10 tane anca çıkarırım. Broşür, eleştiri yazısı falan biriktirmedim. Arşivcilik yapmadım yani. Bu da çok üzücü.