Cumartesi Postası 'Kendimden nefret ettiğim zamanlar var'

'Kendimden nefret ettiğim zamanlar var'

Paylaş
'Kendimden nefret ettiğim zamanlar var'

Ünlü haber spikeri Özge Uzun 'Sizin Hiç Maviniz Var mı?' diye sordu, gündem yarattı. Özge Uzun aynı adlı kitabında doğumsal anomalisi olan oğlu Dağhan'ın hastalığına karşı verdiği mücadeleyi anlattı. Okuyanlardan kimi ağladı, kimi eleştirdi. Kendisinden öğrendik eğriyi-doğruyu

Haberin Devamı

Röportaj: Neslihan Yavuzcan

neslihan.yavuzcan@posta.com.tr

‘Sizin Hiç Maviniz Var mı?’ kitabını okudukça ağlamalara doyamadım. Bu kitap senin için ne ifade ediyor?

30.000 baskı yaptık. En çok satanlarda ilk 10’da. Bu, ilk kitabım ve yazarlık deneyimim. Sancılı bir süreç geçirdim. Kitapta benim sayıklamalarım, kalbimle konuşmalarım var. Önce onu beynine söyletip, içselleştirip, kabullenip, sonra bunu başkalarıyla paylaşabilmek çok zordu. Bu kitap kendimle yüzleşmem ve barış imzalamamdır. Hem ailem, hem işimle ilgili farklı döngüler yaşadım.

Farklı döngüler yaşadığında ne oldu?

İtiraf edeyim; son 3-4 ayda dağıldım. Bu hayatta hepimiz korkularımızla sınanıyoruz. En korktuğum şey ise belirsizlik. Ve hep buradan sınanıyorum. Kitabı yazarken ‘bu kadar açık olmalı mıyım, nasıl karşılanacak’ diye belirsizliklerim vardı. Gelecek tepkileri düşünüyordum. Korktuğum başıma geldi. Kitabı herkes okusun, anlasın istiyorum, çünkü herkesle duygularımı paylaşıyorum. Kendi arızalarımı daha çok görüyorum. Ben arızalı ve defolu bir kadınım. Çok gelgitim var.

Haberin Devamı

Kitapta hep kendini suçluyorsun. Şimdi de öyle. Neden?

En kolayı o. Sorumluluğu hep kendi üstüne almak.

Ama kendin için ‘pislik, kaltak, kronik mutsuz’ gibi çok ağır ithamlarda bulunmuşsun kitapta.

Özge’den nefret ettiğim zamanlar var. Aslında ifadem daha sertti de yumuşattık.

‘Tedavi için Amerika’ya gidiyoruz’

Dağhan’ın hastalığı bilinmeyen, teşhis konulamayan bir sendrom. Sen buna ‘Dağhan Sendromu’ diyorsun.

NIG (National Institute of Health) dünyanın en büyük araştırma merkezi. Bu kitapla bizim hikayemizi duydular ve Amerika’ya davet ettiler. Eylül ayında gidiyoruz. Bu hastalık literatürde yok.

Onlar Dağhan’a teşhis koyabileceklerini düşünüyorlar. Belki yeni bir tedavi yöntemi olabilir. Yeni bir umudumuz oluştu. Bu kitabın bana getirdiği en büyük hediyelerden biri. Canımın parçası oğlum için.

Nasıl ve ne zaman çıktı ortaya hastalık?

Dağhan 2007 yılında doğdu. “Kalça çıkığı, eklem gevşekliği, yapışık parmaklar, kas kalınlaşması, boyunda eğrilik var” dediler. O anda ölmek istedim. Sorularımız cevapsız kalıyordu, bu belirsizlik beni korkutmuştu. Sonra “Bu nasıl olur?” öfkesi başladı. Şimdi oğlum 8 yaşında. Ergenlikte ne olacak? 50 kelimeyi söyleyebiliyor ama bunları tam kullanmıyor. Amerika’yı bekliyorum.

Haberin Devamı

‘Kızım, ağabeyine ablalık yapıyor’

Kitapta “Dağhan benim yumuşak karnım, aşil topuğum” diye yazmışsın.

Öyle. Dağhan benim yumuşak karnım. Endişem onun için. Zeka geriliği yok, her şeyin çok farkında. Keşke yerine geçebilsem, bir an için bile olsa dünyayı onun gözünden görebilsem... Daha iyi anlardım.

Onun gözlerine baktığında ne diyor sana?

“İyi ki benim annemsin” diyor. Çok nadir sarılma anlarımız vardır. Ve kıymeti çok büyüktür. Küçük kızım Siva ise tam bir sevgi kelebeği. Dakika başı sarılıp öper.

Büyük ve cesur bir karar; ikinci çocuk...

Siva benim lotus çiçeğim, umudum, kahkaham, gülen yüzüm, sevgim... O, Tanrı’nın bana, oğlumla beraber en büyük mükafatı. Siva yeniden doğuşumuzun işareti idi.

İki kardeşin arası nasıl?

Siva ablalık yapıyor. “Çok mu yük yüklüyorum kızımın üzerine?” diye düşünüyorum. Onu idare ediyor. Onunla oynamaya çalışıyor. Birbirlerini çok kıskanıyorlar. Ben de arada terazi oluyorum.

Haberin Devamı

“Eleştiriler umrumda değil”

Dağhan’ı kullanmakla itham ettiler seni. Ne demek bu sence?

Anlayamıyorlar herhalde. Pişman değilim kitabı yazdığıma. Ama bazı şeyleri de kaybettirdi. Herkes anlamak istediği gibi anlayabilir ve istediği herşeyi söyleyebilir. Artık bu konu umrumda değil. Bu kitap benim yeniden doğuşum. Ve doğuş da acısız olmuyor. Birşeyleri feda etmek zorundasın. İyi ki bu kitabı yazmışım.

Şimdi nasıl hissediyorsun kendini?

Çökmüştüm, içten gülmeyen bir haldeydim. Kaportayı rahatlıkla düzeltebilirsin. 40 kilo verdim, spora başladım. Şimdi sıra kalbimde. Kendi elimi tutmaya başladım, umarım kendimi seveceğim de. Çünkü kendimi gerçek anlamda sevdikten sonra birileri de beni sevecek, saracak.

Sarmıyor değiller tabii ama ben farkına varmadan önüme bir duvar örmüşüm. Korunma kalkanı gibi. O, benim bir parçam olmuş. En büyük parçayı kırdım, şu anda da kalanları temizliyorum. Artık duvarları olan bir kadın olmak istemiyorum.

Haberin Devamı

İntihar değil ama yok olmak istediğin anlar olduğundan söz ediyorsun...

Ölmek değil. Öyle dersem büyük haksızlık etmiş olurum. Ama bazen sihirli bir değnek değsin oğluma, konuşmaya başlasın, sarılsın istiyorum. Bir sabah gelip yatağımızda zıplasın...

‘Eski eşim en iyi arkadaşım’

Eşin Volkan’dan (Üst) üç ay önce ayrıldın. Aranız nasıl?

Volkan, en iyi arkadaşım. Çocuklarımın babası. Aramızda tükenmeyecek bir şey var.

Barışma ihtimaliniz var mı? Barışsanız neler değişsin istersin?

Bilemiyorum. Bir gerçek var ki; bizim hikayemiz henüz bitmedi. Küsmedik ki barışalım. Şu anda da bizim dörtlü bir hayatımız var. Hiçbir şey eskisi gibi değil, yenisi gibi olsun. Yeni ve ayakları yere sağlam basan bir şey olsun istiyorum. Oğlum Dağhan nasıl bir şeyler öğrettiyse yaşadığım bu 3 ay da çok şey öğretti.

En yakın kız arkadaşımın bir anda kalbi durdu ve öldü. Benim için melekti o. Çok sarsıldım. Bana ders vererek gitti. Ondan sonra bir şeylere hamd etmeye başladım. Artık yürekten sevmenin ve sevilmenin, koşulsuzca birinin bana sarılması umudunu besliyorum.

‘Filmi Yılmaz Erdoğan çeksin’

Kitap film olacak mı? Olursa kim çeksin istersin? Ve İngilizce baskı düşünülüyor mu?

Kitap İngilizce’ye çevriliyor. Birkaç ajansla görüşüyoruz. İngilizcesinin de çok ses getireceğini düşünüyorlar. Ve film! Çok isterim filme alınmasını. Hayalim Yılmaz Erdoğan’ın çekmesi. Onu çok beğeniyorum. Bence o bir dahi.