Cumartesi Postası 'Mail atmayı bilmeyen 'internet fenomeni' tanıyorum'

'Mail atmayı bilmeyen 'internet fenomeni' tanıyorum'

Paylaş
'Mail atmayı bilmeyen 'internet fenomeni' tanıyorum'

Sezgin Yılmaz'ı tanımıyor olabilirsiniz ama o Instagram'da rakipsiz. Takipçilerinin sayısı 810 bin. Bu rakam her geçen gün, pardon saniye, artıyor. Zaten bu sayede cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen Türkiye'yi tanıtım projesi 'Come See Turkey'de yer alan tek Türk instagramcı... O kadar titiz ve özenli çalışıyor ki uyumuyor. Mükafatını da büyük markaların ve firmaların çalışmak istediği tek isim olarak alıyor

Röportaj: Betül ARK

Nasıl başladı bu merak?

Her zaman meraklıydım. Hayatımda hep vardı teknoloji. Elektronik eşyalarımı parçalar, detaylarını göreyim diye içine bakardım. İlk bilgisayarım Macintosch’tu, herkes PC kullanırken. Görsel iletişim ve tasarım okudum üniversitede. Mesaili çalışma bana göre değildi. Ben de 2.5 yıl önce Instagram’ın dünyasına daldım. Instagram benim hayatım. Hiç uyumuyorum.

Yaptığın iş ne?

Markalar, firmalar, insanlarla iş yapıyorum. Anlaşma yaptığım yerlerin fotoğraflarını çekiyorum. Bu malzemeyi Instagram’a koyuyorum, markalar reklamını, tanıtımını yapmış oluyor.

Uyumadığını söyledin!

Evet. Hele ilk 1.5 sene hiç uyumadım. En uzun uyuduğum 2.5 saattir. Bu saatin sonunda kalkıyor, yeni atacağım fotoğrafı hazırlamaya başlıyorum. Eski ve yeni yok Instagram’da, ‘an’ var. Bir örnek vereyim: Spor salonunda antrenman yapacaksınız, ilk baktığınız antrenörün vücududur... Karşına kilolu biri gelse senin için inandırıcı olmaz. Diyetisyen için de aynı; düşünsenize karşınızda tosun gibi bir diyetisyen!! İnancın kalmaz. Firmaların beni tercih etmesinin sebebi, hesabımın güvenilirliği... Çünkü bu iş, bir itibar yönetimi. Önemli olan hesap; elimdeki güç hesabım. O hesap lekesiz kalmalı. Başka türlü markalar, firmalar ve insanlar bana güvenmez, saygı göstermezdi ki. Kalitesine bakmadan, kafama göre fotoğraf atarsam olmaz. Bir sürü Instagram fenomeni tanıyorum, mail atmayı bilmiyor! Şaka gibi! Telefonda sadece fotoğraf çeker, başka hiçbir özelliğini bilmezsen bu işi yapamazsın, yapmamalısın.

Kendini ayırıyorsun diğerlerinden...

Dışardan bakınca çok iş yapıyor görünüyorlar. Wine’cılar, Twitter’cılar, Instagram’cılar... İçerik yok çoğunda. Ben iki kare fotoğrafı arka arkaya atacaksam ne atacağımı düşünüyorum. İkisi paralel olmak zorunda. Olmazsa, tepkiyi markaya değil bana yönlendirirler. Düşün; bir gazetesin, tirajın var ama içeriğe dikkat etmiyorsun. 300 bin, 500 bin tirajı olan insanlar var sanal medyada ama bunu nasıl başardığını kendi de bilmiyor. Bir şekilde şans ona yardım etmiş. Oysa ben bu işe emek veriyorum, formülünü de biliyorum. Sosyal medyanın dilinden anlıyorum yani. Mesela, alkol fotoğrafının altına kandil fotoğrafı koyan var. Yanlış.

Yurt dışında bu işin pirleri var, değil mi?

Evet. Dünyanın en büyük şirketleri artık sosyal medya üzerinden reklam yapıyor, diğer reklamları kestiler. Mesela dünyanın en romantik ve en çok turist ağırlayan şehridir Venedik, tanıtım yapmam için geçenlerde benimle iletişime geçtiler

Bizde nasıl oluyor bu iş?

Bizde de böyle çalışan firma sayısı artıyor. Ama bilinç tam oturmuş değil. Örneğin bir firma çağırıyor beni, “Markamız şu... Fotoğraf da çektirdik, iyi de para verdik, sen paylaş!” Oysa benim bu kadar takip edilmemin sebebi internetten bulduğum fotoları paylaşmam değil kendi bakış açımdan ve gözümden yola çıkarak çektiklerimi paylaşmam.

'30 BİN "LİKE" ALIYORUM'

Türkiye’nin tanıtım projesinde nasıl yer aldın?

Yurt dışında bunun çok örneği var. Ana tema; farklı ülkelerden Instagramcıları getirip o kenti, o bölgeyi tanıtmak. Herkes aynı fotoğrafı çekiyor ama aynı kare olmuyor: Biri bir yansımayı yakalıyor diğeri farklı bir ışığı veriyor, başka biri derinliği algılıyor. Bir ülkeyi duyurman gerekiyorsa, güçlü hesaplara ihtiyaç var. 700 bin takipçisi var ama 5 bin ‘like’ alıyor. Benim ondan biraz fazla: 30 bin ‘like’ alıyorum. Yabancı meslektaşlarımın pek umrunda değil ama ben seçiciyim. İçime sinmeyen kareyi ne kadar fazla ‘like’ alırsa alsın siliyorum.

Nerelere gidildi Türkiye’nin tanıtımı için?

Trabzon’dan başladık, Rize, Artvin, Ağrı, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Kars... Ardından Kapadokya, Tuz Gölü, Antalya, Fethiye, Bodrum, Marmaris, İzmir... 20 günde bitti.

'DÜNYAYI GEZECEĞİM'

Hedefin ne?

Çevremdeki Instagramcıların başka meslekleri var. Çünkü bu işten para kazanacaklarına inanmıyorlar. Bu işi yakında bir sosyal medya ajansı kurarak yapacağım. Bir başka hedefim de dünyayı gezmek. Gezerken de oralarda yaşamak... Bir ay Venedik’te, bir-iki ay Londra’da, sonra Madrid’te. Dünyanın bir ucunda yaşarken de bu işi yapabilirim. 10 sene sonra kendimi başka ülkelerde düşünüyorum. Çok sevdiğim bir söz: Sabah değil, ben uyandığım zaman ‘günaydın’...

(28.06.2014 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı