Cumartesi Postası Gaf yarışması güldürürken düşündürüyor

Gaf yarışması güldürürken düşündürüyor

Paylaş
Gaf yarışması güldürürken düşündürüyor

Yılların gazetecisi Metin Uca. Ama çoğumuz onu yarışma programcısı olarak tanıdık. Şimdi yeni formatlı bir yarışmayla karşımızda: Gaf Dağı. Android telefonlara ve tablet bilgisayarlara indiriyorsunuz bu aplikasyonu, herkesle yarışabiliyorsunuz. Tabii karşınıza çıkan gaflara gülmekten kırılmazsanız.

RÖPORTAJ: NESLİHAN YAVUZCAN
neslihan.yavuzcan@posta.com.tr

Haberin Devamı

- Yıllar sonra yeniden merhaba. Televizyona neden bu kadar ara verdin?

8 yılda 4 televizyon kanalında 700 bölüm yarışma yaptım. 4 yıldır da ekranda güzel ve kalıcı bir şey yapmak için bekliyordum. On günde kaldırılacak bir yarışmayı yapmak istemedim. Bu burnu büyüklük değil, işe saygı.

- İlginç bir yarışma formatı uyguluyorsun... Nereden çıktı bu fikir?

Toplum ve gençlik çok değişti. Alternatif medya ortaya çıktı. Bir araştırmaya göre gençlerin, televizyon seyrederken elindeki ekrandan bakma oranı yüzde 80. Bu akıma uzak kalamazdım.

- Böylece ‘Gaf dağı’ adlı yeni projene start verdin. Anlatır mısın?

İnsanlar yatak odasına, banyoya bile cep telefonu ve tabletini taşıyordu. Yarışmayı da demokratikleştirmek, herkese ulaştırmak, her an ve istediği kişiyle yarışmasını sağlamak gerekiyordu. Ortaya ‘Gaf Dağı’ çıktı. Android telefonlara ve tablet bilgisayarlara indirilen bir yarışma bu.

Haberin Devamı

- Çıkan sorular gerçekten insanları ‘gaf’latıyor.

Evet. Hayatın her alanından ünlülerin, siyasetçilerin, ekran yüzlerinin, sanatçıların, tarihi kişiliklerin gafları... Bunların arasında ben de varım.

* ‘Gaf Dağı’ gülerken öğretiyor sanki.

Hayat bize çok şey öğretiyor. Batılı toplumların çok büyük yıllara ve acılı savaşlara yaydıkları değişimi, biz kendimiz yaymaya çalıştık. Bu değişimleri kısa küçük şoklar halinde yaşıyoruz, bu yüzden bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Ben bu farkındalık ve bu sürece tanıklık etmek istedim.

- Senin en büyük gafın ne?

Oyunda soru olarak yer alan bir gafımı vereyim. Soru şöyle: ‘Koloratür soprano yerine kolormatik soprano’ deyip daha sonra ‘kolormatik soprano renklilerle beyazları aynı noktada yıkayabilen soprano türüdür’ diyerek işi şakaya vurup yıkmaya çalışan ve okkalı gaf yapan sunucu aşağıdakilerden hangisidir? Doğru yanıtta Metin Uca olarak kendimi yarışmaya soktum.

* Hayatta sık gaf yapar mısın?

Elbette. Ama kimseyi incitmemeye, üzmemeye ve beyaz yalan söylemeler esnasında büyük hatalar yapmamaya çalıştım.

“GAFLAMADA TANSU ÇİLLER LİDER”

* Siyasetçilerde gaflama konusunda kim başı çekiyor?

Haberin Devamı

Birinci sırada bazılarının sandığı gibi sayın cumhurbaşkanımız yok, Tansu Çiller var.

* İlk aklına gelen Çiller gafı?..

Neler yok ki? Kendisine teşekkür borçluyum, bu oyunun şekillenmesinde çok katkısı oldu. 2. Lig’de mücadele eden bir takımı olan kente gittiğinde şöyle sordu; “Sizi 3. Lig’e çıkarsın mı bu bacınız?”

* Nasıl araştırıyorsun bunları?

Zaten yılların getirdiği bir arşiv var. O arşive, yeni dönem siyasetçileri de maalesef çok katkıda bulundular. Acıklı gaflar da var o arşivde. Mesela Bilimler Akademisi Başkanı 1800’lerin ortalarına doğru “Artık keşfedilecek hiçbir şey kalmadı” demiş. Bir örnek daha vereyim; Boeing yetkilileri, 11 yolcu kapasiteli uçak için “Yapılabilecek en büyük uçak” demiş. Daha çok sayabilirim.

“ALLAH KORUSUN YAVUZ BİNGÖL GİBİ OLMAK VARDI”

* Bir dönem ‘sivri’ algılandın. Seni olgunlaştıran ne oldu?

Sivrilik ile ilgili bir şey söyleyeceğim, yine sivri olacak. “O çok ulu değil, sen dizlerinin üzerine çökmüşsün” diyor ya şair. Durum öyle. Dilim sivri değil. Belki de bunu iddia edenlerin dili, yalamaktan aşınmıştır. Sivrilik, farkında olmak ve bunu paylaşmaksa bu bir gazetecilik görevidir. Ben her iktidar döneminde muhalif kaldım. AKP’nin yaptıkları konusunda soru işaretlerim olduğunda onu da paylaştım.

Haberin Devamı

Bu, onlara düşman olduğum anlamına gelmez. Algı yönetimi ile söylenen her şeyi, olumsuz ve düşmanlık olarak gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz. O zaman toplumsal delirme yaşanıyor, acıları da daha büyük oluyor. Keşke eleştiriye açık olsalar. Bu açılardan baktığımda sivri değil ama yaşadıklarının ve anlattıklarının farkında olan bir adamım. E yani Allah korusun, Yavuz Bingöl gibi olmak da vardı.

"BİR KADINI ÜZMEKTEN ÇEKİNİRİM"

*Peki aşk var mı?

Haydaaaa, nereden nereye atladık. Bildiğim anlamda aşk her zaman var. Yani şöyle sağlıklı, kadınları anlamaya çalışan bir Türk erkeği olarak tabii ki aşk var. İddialı bir laf olabilir ama belki de hayatımda olanların elinden tutup da topluluk karşısına çıkmayı pek istemiyorum.

* Neden?

O kavramla 53 yaşına gelmiş biri olarak geciktiğimi düşündüğüm için. Kimseyi de ‘bak, bu da onun eski sevgilisiydi’ noktasında rahatsız etmek istemiyorum. Bu nedenle biraz daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Hayatta en son isteyeceğim şey, bir kadını üzmektir. Hakikaten.

Haberin Devamı

* “Kadınları çözebilmeye çalışıyorum” dedin. Çözülebiliyor mu kadınlar?

Ünlü yazar Oscar Wilde’ın lafını öne çıkarıp bu sorudan kurtulmak gerekiyor: “Kadınlar anlaşılmak için değil, sevilmek için yaratılmışlardır.” Türkiye’de kadın öyle hayattan koparılıyor ve ona ‘şunu yapmayacaksın, böyle davranmayacaksın’ diye o kadar çok noktada karışılıyor ki, annelik kariyer haline getirildi. Kadını üretimden ve hayattan koparan bu erkek bencilliğini görünce ‘bir de ben kişisel bencillik yaratmayayım’ diye uğraşıyorum. İlişkiye başlarken son derece dürüst, hayattan ne istediğini bilen ama ne istemediğini de anlatan bir adam olarak davranıyorum.