Cumartesi Postası Geçmişe yolculuk

Geçmişe yolculuk

Paylaş
Geçmişe yolculuk

TÜRVAK (Türker İnanoğlu Vakfı) Sinema, Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı 2 Ocak'ta İstanbul- Galatasaray'da kapısını sanatseverlere açtı. Biz de bu beş katlı muhteşem binaya girip Türk sinema ve tiyatrosunun geçmişine müthiş bir yolculuk yaptık

SERAL CUMALI

scumali@posta.com.tr

İlk sinema makinasını gördük. Tıpkı o güzel filmleri seyrederken aldığımız keyfi aldık. Adile Naşit’e, Sadri Alışık’a, yitirdiğimiz bir çok oyuncuya selam durduk. Muhsin Ertuğrul’un eşine ve tiyatrocu Beklan Algan’a yazdığı vasiyeti okuma ayrıcalığını yaşadık. Ardından, yorgunluk kahvesi içerken herşey film şeridi gibi gözümüzün önünden geçti... Fotoğraflar: Muzaffer KANTARCIOĞLU

Türker İnanoğlu, 1957’de adım attığı Türk Sineması’nda yönetmen yardımcısı, yönetmen, yapımcı, sinema salonları işletmecisi olarak görev yaptı, televizyon kurdu, Maslak TİM Gösteri Merkezi’ni açtı. Bugüne kadar 280 sinema filminde imzası bulunan İnanoğlu, sinema kariyeri boyunca Yeşilçam’ın geçmişine ait bilgi ve belgeleri, sahibi olduğu Erler Film’in arşivinde biriktirmeyi ihmal etmedi. Gazetelere ilan verdi; filmciler, sinemacılar, özel koleksiyoncular ve tiyatroculara çağrıda bulunuldu.

Pek çok malzeme isteniyordu: 8,16 ve 35 mm’lik eski film oynatıcı ve çekici cihazları, aydınlatma projektörleri, şaryo arabaları, stüdyo ve laboratuvar cihazları, Türk Sineması’nın kuruluşundan itibaren çekilen film afişleri, fotoğraflar, el ilanları, broşürler, reklam malzemeleri, senaryo ve sinemayla ilgili kitaplar, dergiler... Türker İnanoğlu’nun amacı, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmekti; sinema müzesi açmak. Türker Bey, Türkiye’nin ilk ve tek sinema müzesini, 1997’de kurduğu TÜRVAK (Türker İnanoğlu Vakfı) bünyesinde İstanbul-Kavacık’ta açtı.

2002’de de tiyatro müzesini tiyatroseverlere kazandırdı. Adını TÜRVAK Sinema, Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı koydu. Türker İnanoğlu’nun hayali, bu müzeyi Beyoğlu’na taşımaktı. Sonunda bu hayali de gerçekleşti; müze 2 Ocak’ta Galatasaray’daki beş katlı binada kapılarını sinemaseverlere açtı.

“Üçüncü günümde mesleği seçtim”

Sinemadaki ilk gününüzü hatırlıyor musunuz?

Tarih, 1957... Son Osmanlı Sadrazamı Saffet Paşa’nın torunu Kadri Cenani Bey komşumuzdu. Bazen evini film çekimi için kiraya veriyordu. Bir gün konağa tanınmış yapımcı Necil Ozon ve yönetmen Nişan Hançer geldi. Kerime Nadir’in ‘Funda’ adlı romanının çekimi için bu köşkü beğenmişlerdi. Kadri Cenani Bey işyerindeydi, bana gecikeceğini, sinemacılarla ilgilenmemi söyledi. Ben de gelenleri bizim yalının bahçesine davet ettim, onlara yardımcı oldum. İyi bir intiba bırakmış olmalıyım ki yönetmen Nişan Hançer, ’Yosmanın Kızı’ filminin çekimleri için “İşten ayrılan asistanımın yerini alabilir misin?” diye sordu. Kabul ettim ve kendimi Yakacık-Soğanlıköy’deki sette buldum. Çekimden kurguya, seslendirmeden senkrona kadar her aşamada yer aldım.

Sizin için bitmeyen bir serüven olacağı aklınıza gelmiş miydi?

Hayır. Ama üç gün sonra “Tamam, sinema benim mesleğim” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

İki eşinizi de en önemli oyunculardan seçtiniz. Aslında gerçek aşk, sinema mıydı?

Özel hayatımla sinemayı birbirine karıştırmadım. Hepsinin hayatımdaki yeri farklıdır.

Bize Türk sinemasını verdiniz; seyrettiğimiz 280 film sizin vasıtanızla bize ulaştı.

Biz hepsini sevdik; siz en çok hangisini sevdiniz? Bir baba evlatlarını birbirinden nasıl ayıramazsa, ben de filmlerimin hiçbirini diğerinden ayıramam.

Sizi en çok etkileyen anınız hangisi?

En çok, sinemayla birlikte yola çıktığım arkadaşlarımı kaybettiğimde etkileniyorum. Tüm anılar film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Vefat eden arkadaşlarımın her biri sinemaya çok emek verdi. İşte bu müzenin duvarlarında elimizden geldiğince onların anılarını da yaşatmaya çalışıyoruz.

Her katta bir tarih var

Galatasaray Yeniçarşı Caddesi No: 24’teki beş katlı binanın 2009’da başlayan restorasyonu 2010 Ağustosu’nda tamamlandı. Giriş katında ziyaretçileri, bir kafe ve ünlü oyuncuların balmumundan yapılmış heykelleri karşılıyor. Kafe, sergi salonuyla iç içe olduğu için bir yandan kahvenizi yudumlarken diğer yandan sinema tarihinde hoş bir yolculuğa çıkabiliyorsunuz. 1904 model projeksiyon cihazı, üç objektifli ahşap Vedat Ar kamerası, film gösterim cihazları ve körüklü fotoğraf makinası sizi adeta zaman tüneline sokuyor.

Sergi salonunda Türk Sineması’nın unutulmaz karakter oyuncuları Kemal Sunal, Sadri Alışık, Yılmaz Güney, Öztürk Serengil, Hulusi Kentmen, Feridun Karakaya’nın balmumu heykelleri göz yaşartıyor... Bedri Koraman’ın Kemal Sunal filmleri için yaptığı afişleri de hayranlıkla seyrettikten sonra birinci kata çıkıyoruz. Merdivenden çıkarken duvarda, hayatta olan oyuncuların fotoğraflarını görüyoruz. Nişan Hançer, Fuat Uzkınay, Lütfi Ö. Akad ve Ali Efendi’nin isimlerini taşıyan salonlarda sinema biletleri, salonların kuruluş belgesi, resimler, eski cihazlar, ilk sesli çekim kamerası ve 90 kişilik sinema salonu bulunuyor.

İkinci kattaki Adnan Öztrak, Halit Refiğ ve Türker İnanoğlu adlı salonlarda televizyonun tarihi, ilk cihazlar ve şöhret isimlerinin fotoğrafları var. Üçüncü kat, tiyatro müzesi. Tarihi oyunlardaki padişah kostümü, Altan Erbulak’ın frakı ve Türk Tiyatrosu’nun 260 yıllık tarihi bu katta. Dördüncü katta 60 bin ciltlik Ulvi Uraz Kitaplığı bulunuyor. Teras katı da olan beşinci katta ise 250 kişilik bir kafe var.

Muhsin Ertuğrul’un eşine vasiyeti

Büyük usta Muhsin Ertuğrul’a ait bir belgeye veya dokümana bugüne kadar ulaşılamamıştı. Müzede Muhsin Ertuğrul’un bazı özel eşyalarının yanısıra ölmeden önce eşi Handan Uran Ertuğrul’a yazdığı bu vasiyet de yer alıyor. Muhsin Ertuğrul eşinin dışında bir vasiyet de tiyatro oyuncusu Beklan Algan’a bırakmış. O da müzede sergileniyor.

(08.01.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

3

Haberin Devamı