Cumartesi Postası Modern Evliya Çelebi

Modern Evliya Çelebi

Paylaş
Modern Evliya Çelebi

6 yaşında at binmeyi, ok atmayı, kurt izi sürmeyi, dağda yalnız yaşamayı öğrendi. Doğa tutkusu, onu, ülkemizi yurt dışında başarıyla temsil eden ilk serüven sporcusu yaptı. Ekstrem doğa sporcusu ve eğitmeni Serdar Kılıç (46) ile bir insanın aynı anda hem binici, hem okçu, hem kampçı, hem dağcı, hem kanocu, hem kayakçı, hem cankurtaran... Off, sayarken yorulduk. Sözü Serdar Kılıç'a bırakıyoruz

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Haberin Devamı

ODTÜ’de jeoloji okurken beden eğitimi ve spor bölümünü tercih ettim. Jeolojiyi bıraktım, çünkü benim gözümde taş tahtalarda formülize edilmemeli, atalarım gibi doğadaki ham haline dokunarak hissedilmeli ve incelenmeliydi. Hep yaşayarak öğrenmeyi istedim. Değiştirdiğim bölümde insan anatomisi ve fizyolojisini öğrendim. Bu arada hep bir ayağım doğada oldu. Sonra da çeşitli alanlarda eğitimler aldım. Atalarınızı merak ettim.

Doğa merakı oradan mı geliyor?

Babam Güney Kafkasya’dan ‘Kara Papak’ Türk boyundan, annem ise Selçuklu’dan gelme. Hatta Osmanlı-Rus Harbi’nin kahramanı Mihrali Bey de benim soyumdan. Genlerimden almış olmalıyım bu sevdayı. Çocukken babam, beni dedeme bırakırdı. Çünkü dedemive köyünü, hayat okulu olarak görürdü.

Haberin Devamı

O köyde neler öğrendiniz?

Saymakla bitmez. Kurt izini takip etmekten dağda tek başına yaşamaya, at üstünde ok atmaktan avlanmaya kadar... İnsan eğiten bir fabrika gibi! Çocuklarımıza isteyip de veremediğimiz talim, disiplin ve terbiyenin merkeziydi. Dedem, 6 yaşımdayken tek başıma beni eyersiz bir ata bindirerek dörtnala koşturtmuştu. Amacı, korkusuz olmamı sağlamaktı.

Üniversiteden sonra hangi dallarda eğitim aldınız?

Binicilik, okçuluk, izcilik, kampçılık, dağcılık, tırmanış, temel hayatta kalma, akıntı ve durgun su kanosu, dağ bisikleti, mukavemet kayağı, rafting, kayaking, navigasyon, orienteering, kaya & buz tırmanışı, arama & kurtarma, bröveli ilkyardım ve cankurtaran... Bu dalların yeni spor branşı olarak kabul edilmesi nedeniyle yapılan ‘Serüven Yarışmaları’nda Türkiye’yi temsil eden ilk sporcu oldum.

Katıldığınız yarışmalar ve ödüllerinizden söz eder misiniz?

Tehlikeli dağ tırmanışları yaptım. Güney Kutup Dairesi’nde 21 gün boyunca eksi 60 derecede yaşadım. Camel Trophy 98, İsveç Ostersund’da 20 ülkenin sporcuları arasından Fiziksel Etaplar ile Navigasyon şampiyonu seçildim. Üniversitelerarası Grekoromen Güreş Şampiyonası’nda + 90 kiloda üçüncülük, 400 metre sprint koşusunda Türkiye üçüncülüğü elde ettim. Kano ve rafting şampiyonluklarım var. 2011 yılında ‘Modern Evliya Çelebi’ ödülünü aldım. ‘Doğada Tek Başına Dağ Evi’ programımla da en iyi belgeselci ödülüne layık görüldüm.

Haberin Devamı

’BOZ AYI BENDEN KORKTU’

Nerelere gittiniz bugüne kadar?

Yeni Zelanda, Patagonya, Borneo, Grönland, Amazonlar, Kuzey Amerika, Kuzey İskandinavya, Kuzey Afrika, Avrupa... Buralarda hep limitlerimi zorladım.

Kimbilir ne çok macera yaşamışsınızdır. İlkini anlatır mısınız

17 yaşımda, arkadaşlarımla Kastamonu’da Ilgaz Dağı’nda kamp kurduk. Keşif yapmak için tek başıma ormana girmiştim. Bir süre sonra ağaca ayağını yaslamış çok büyük bir boz ayıyla burun buruna geldim. Çok korkmuştum. Ayı da ürkmüştü, birbirimize bakıp duruyorduk. Kaçmak için geriye adım atarken ayı da aynısını yaptı. Şaşırdım. Bir hamle daha yaptım, baktım; ayı da yapıyor. Ben hızlandım, ayı da hızlandı. Aramız iyice açıldı. O koca hayvanın arkasına bile bakmadan bir kaçması vardı ki görseniz şaşardınız. Anladım ki bir hayvana dokunmadıkça o size sebepsiz zarar vermez.

‘Sürüngen ve kurtçuk yedim’

Haberin Devamı

Peki son yaşadığınız maceranız neydi?

2013’ün Aralık ayında Amazonlar’daki Yağmur Ormanları’ndaydım, yerlilerin kültürünü araştırmak için. İki yerli rehberle ormana daldım. Sırt çantamda yiyecek ve ilaçlar olduğu halde şiddetli yağmur altında yürüyor, barınıyor, pirina, kurtçuk, sürüngen, bir çeşit köpek balığı gibi alışık olmadığım hayvanlarla karnımı doyuruyordum. Yol açmak için elimdeki ‘moşhet’i (pala) çalılara vurduğumda parmağımı kestim. En yakın yerleşim yerine ulaşmamız günleri alacaktı. Rehber, topraktan aldığı karıncaya benzer hayvanı tutmamı, başını da parmağıma koymamı istedi. Ve hayvan parmağımı çift taraflı dikti. Bir anda. Yerli, yaranın mikrop kapmaması için de ‘dragon bloodejderha kanı’ denilen bir ağacın içinden çıkan sıvıyı birkaç gün parmağıma sürdü. Yara kısa sürede kapandı.

Dağda ilginç tesadüf!

Aklınıza ilk gelen anıyı sorsam?

27 yıl önceydi. Bir arkadaşımla Kaçkar Dağları’nın uç noktalarına çıktık. Ama kaybolduk ve sis içinde yönümüzü bulmaya çalıştık. Ne insan yüzü görüyor ne karnımızı doyurabiliyorduk. Bir katır sesi duyduk. Yanında da iki çerçi bize doğru geliyor. Bir şeyler ikram ettiler, sohbet başladı. Gençlerden biri bana tanıdık gelmişti. Sonunda anlaşılmıştı: 20 yıldır rastlamadığım sınıf arkadaşım, 6 gündür insan yüzü görmediğim Kaçkarlar’da karşıma çıkmıştı.

Haberin Devamı

‘ZEHİRLİ AKREPLER ÇOK SOKTU’