Cumartesi Postası Su ile ilgili gerçekler

Su ile ilgili gerçekler

Paylaş
Su ile ilgili gerçekler

Susuz bir yaşam düşünülebilir mi? Günde kaç litre su içiyorsunuz? Sağlık ve güzellik için ne kadar suya ihtiyacınız olduğundan haberiniz var mı?

ESRA ÖZÜBEK

eozubek@doganburda.com

Suyla ilgili ilginç gerçekleri, Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı ile konuştuk. Prof. Dr. Kavaklı, bize su hakkındaki gerçekleri anlattı.

Su, yaşam için gereken en önemli madde. Bu yüzden su, hayattır. Su, kendi içinde farklı maddelerin koku ve tatlarını barındırabilir. İnsan ve hayvanların, suyun içilebilirliğini anlamak için duyularının gelişmiş olması bu yüzden. Kaynak suyu veya mineral su diye bilinen tat, suyun içinde çözülmüş olan minerallerin tadı. Saf su (H2O) tatsızdır. Bu yüzden, kaynak veya mineral suyunun saflığı, suyun içinde zararlı (toksik) maddeler, kir, toz veya mikrobik organizmalar olmadığının göstergesidir.

Kaliteye özen

Su; hidrojen ve oksijen atomlarından oluşur. Yanısıra, suda kalsiyum, magnezyum, sodyum klorür gibi birtakım mineraller de var. Kalsiyum ve magnezyum en önemlileridir. Bunlar, normal su içeriğinde bulunması gereken maddeler. Sudaki kalsiyum oranının zayıf olması bu suyla beslenen bebeklerin iskelet sisteminde zayıflıklara yol açabilir. Ama kalsiyumun fazlası da iyi değil. Çok kalsiyumlu suyu tüketmek hassas kişilerde böbrek taşı oluşturabiliyor.

Bir de nitrit, kurşun, cıva gibi suda bulunmaması gereken maddeler var. Nitritin suda çok az olması, doğal; ancak oranı yüksek olmamalı.

Biyolojik bakteriler ve mikroplar da suya karışabiliyor. Bu maddelerin bulunması, suyun kirlendiği anlamına gelir. Kurşun, vücuttaki tüm organ ve dokuları etkiler. Bu ağır metale en duyarlı olan, merkezi sinir sistemidir. Kurşun, ayrıca böbreklerde ve bağışıklık sisteminde de hasara neden olmaktadır. Avrupa Birliği standartlarına göre, içme veya kullanma suyunda 1 litrede 0.01 miligramdan (0.01 ppm’den) fazla kurşun bulunmaması gerekir.

Terkos ve şebeke suyu kontrollüdür; ancak içme suyu kalitesi farklıdır. Şebeke sularında yapılan analizlerde, toksik maddeler arındırılır. Biyolojik arıtma ise suya konulan klor ile sağlanır. Sebze-meyve yıkama ve yemeklere katılan sulara bu açıdan dikkat edilmelidir. Biyolojik bakteriler ve mikropların suya karışması ile kolera gibi salgınlar olabilir. Sebze ve meyveleri yıkadığımız suya biraz sirke konularak yarım saat bekletilmesi ile bakteriler yok edilir. Gelelim ‘su’yun gerçeklerine:

Su içememek diye bir hastalık yok

Suyu içememe gibi bir hastalık olmaz. Su içmeyi reddetme, yutkunma zorluğundan dolayı sadece kuduzda olabilmektedir. Midesi bozulan, kusan, yemek borusu ya da sindirim sisteminde hastalığı olanlar, su içmek istemeyebilir. Ama bu durumun aksine, daha çok su içme hastalığı vardır. Örneğin şeker hastalarında... Çünkü sık idrara çıkılması, su tüketme ihtiyacını artırır.

Sudan sebeplere dikkat!

Suyun sadece yararları değil, zararları da var. Sudan geçen hastalıklar da olabiliyor. Kolera, dizanteri mikropları (amip basil), tifo, paratifo gibi hastalıklar, koli gibi basit ishal yapan durumlar gastroentroitlere sebep olan, su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarıdır. Toksik nedenlerle sular ve su ürünleriyle bulaşarak hastalığa yol açarlar. Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi kirli suda bulunan cıva, kurşun gibi toksik maddeler, akut bir belirti vermeden vücutta birikir, böbrek yetmezliği gibi zararlara sebep olur.

Aşırısı zehirleyebilir

Su zehirlenmesi, böbreğin kapasitesi üstünde su içildiğinde meydana gelir. Kanın sıvı volümü artar, kan basıncı yükselir. Baş ağrısı, bulantı, kusma gibi zehirlenme belirtileri başlar. Bu durum, hormonal nedenlerle de oluşabilir. Örneğin; kanser olayında idrar söktürücü hormon, yüksek oranda salgılanırsa idrar azalır ve vücutta su tutulması meydana gelir. Buna ‘uygunsuz ADH sendromu’ denir. Günde 8-10 bardak sıvı alımı yeterli.

Zayıflatmaz

Su tüketmek, geçici tokluk yaratabilir ama fazla tüketmek de zararlı. Yemekten önce su içmek kişide geçici şişlik yapar, idrara çıkınca geçer. Protein ya da yağlı gıdalar 2-4 saat midede kalmaktadır. Su, için böyle bir şey söz konusu değil. Kişi açlığını su ile geçiriyor, sonra da yemiyorsa metabolizması ona uygun olduğu için zayıflıyordur. Su içerek idrarla yağ atılamaz. Su ile yağ eritilemez.

İdrar renginden sıvı ihtiyacı anlaşılmaz

İdrar koyuluğuna bakarak su içme ihtiyacı olup olmadığı anlaşılmaz. İdrar koyuluğunun altında yatan başka sebepler de olabilir. Susuz kalan vücut, su atılımını, yani idrarı azaltır. Bu durumda idrar az olur ama içeriğindeki maddeler yoğundur. İşte idrarın koyu olmasını sağlayan budur.

Plastik kapta saklamayın

Su, toprak ya da cam kaplarda saklanmalı. Eğer saklanılan su yosunlaşmaya başlayarak yeşil renge dönmüşse içinde organik madde var demektir. Midye, balık gibi su ürünlerinin tüketimine de dikkat etmek gerek. Bunlar cıva ya da kurşun içeriyor olabilir. Kıyı balıklarında kirlenmeler olabildiği için derin dip balıklarını tüketmeye dikkat edilmelidir.

Oran azalmamalı

İnsan vücudunun yüzde 70-75’i su. Bu orana kan, hücre içi ve dışı tüm sular dahil. Buna ‘total vücut suyu’ deniyor. Bu oran eksildiğinde vücut otomatik olarak belirti vererek su tüketilmesi ihtiyacını belirtiyor. Vücut suyu azaldığı zaman ve kayıp telafi edilememişse “dehidrasyon”, yani “sıvı kaybı” meydana gelir. Sıvı kaybı; ishal, idrar, terleme gibi aşırı sıvı kaybettiğinizde ve bu sıvı kaybından doğan ihtiyacı karşılamadığınızda oluşur. Su kaybı olduğu zaman beyinde bulunan susama merkezine uyarı gönderilir. Böylece biz susadığımızı hissederiz.

Daha doğrusu, sağlıklı kişide vücut, su ihtiyacını belli eder. Sağlıksız kişide ise bu durum değişir. Örneğin çok su içme isteği, yani polidipsi oluşabilir. Polidipsi olmasını sağlayan sebepler endokrin hastalıklar, diyabetes insipidus (şekersiz şeker hastalığı), psikojen polidipsi, nefrojen diyabet insipidustur. Şekersiz şeker hastalığında kişi günde 3 litreden fazla idrar çıkarması nedeniyle bunu karşılamak için bu miktardan fazla su içer. Psikojen polidipsi hiçbir sağlık sorunu olmadığı halde sadece stres, heyecan gibi durumların etkisiyle aşırı su içme durumudur.

Örneğin; sınava gireceği için kişi litrelerce su içer ve idrara çıkarabilir. Nefrojen diyabet insipidus’ta ise; böbrek suyu kontrol edemez. Böylece kişi çok fazla idrara çıkar. Reflü hastalığı olanlar yemek arasında ya da hemen sonrasında su içmemelidir. Bu reflünün artmasına sebep olacaktır. Lifli gıdalarla birlikte günde 8 bardak suya yakın tüketim yapmak, kabız olasılığını azaltır.

(11.12.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı