Yaşam Yolunuz mutlaka Urfa'ya düşmeli

Yolunuz mutlaka Urfa'ya düşmeli

Paylaş
Yolunuz mutlaka Urfa'ya düşmeli

Ülkemizin her kenti gezilip görülmeye değer ama bazı şehirlerimiz var ki özel olarak anılmayı hak ediyor. Mesela Şanlıurfa. Kent; geçmişten günümüze tarihin, farklı inanç ve medeniyetlerin beşiği olarak kabul ediliyor

Yazı ve izlenim: Çağnur HATİPOĞLU

Haberin Devamı

1984 yılına kadar Urfa adıyla anılan ilimiz, bu tarihte adının başına ‘Şanlı’ kelimesini aldı. Toprakları üzerinde Ebla, Akad, Sümer, Babil, Hitit, Roma, Bizans, Osmanlı gibi büyük uygarlıkların hüküm sürdüğü ve izler bıraktığı bir şehir Şanlıurfa. Tüm bu uygarlıkların izlerini bugün bile görebildiğimiz kent, arkeolojik bulgulara göre dünyanın en eski kenti ve insanlık tarihinin başlangıcı. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan ‘Dünyanın En Eski Heykeli’ ‘12 bin yıllık. Bu heykel, eser sayısı bakımından Türkiye’nin 5. büyük müzesi olan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

Dünya Kültür Mirası Aday Listesi’ne alınan, kent merkezinde bulunan Göbeklitepe de 12 bin yaşında. Bu sayede ‘Dünyanın En Eski Tapınağı’ unvanını taşıyor. Urfa’nın tarih bakımından ne kadar önemli bir şehir olduğunun bir başka göstergesi de aynı döneme ait olduğu tespit edilen birçok SİT alanı ile Harran. Eskilerde ilkel dinlerden, çok ve tektanrılı dinlere ait inançlarla, bu inançlarla bağlantılı kültürlerle yoğrulan Urfa, sayısız peygamberin de anavatanı.

Haberin Devamı

Evliyası, ereni, ermişi ile gönül sultanlarının mekânı... Kent, bu önemli zatların arasında İbrahim Peygamber ve Eyüp Peygamber’in de doğum yeri. Bu açıdan Urfa, inanç turizmi açısından da önemli bir merkez. Öyle ki birçok müslüman, Hz. İbrahim’in yattığı yer olan Makam-ı İbrahim’de asırlardır yapılan zikiri izlemek için kuyruk oluşturuyor.

URFA DEYİNCE BALIKLIGÖL

Urfa ile bütünleşen Balıklıgöl, şehrin kalbinde. Kentin tarihi ve en turistik mekanı. Efsaneye göre; devrin hükümdarı Nemrut, putlara tapınmayla savaşan İbrahim Peygamber’i kalenin tepesinden aşağı atar. Aşağıda yanmakta olan ateş suya, odunlar da balığa dönüşür ve Peygamber’i yakmaz. Göldeki ilk balıkların o tarihte ortaya çıktığına inanılıyor. Bu balıkları yiyenin zehirlendiği de konuşulan bir efsane. Ancak balıkların şifa verici özelliğinden de söz ediliyor. Kapanmayan yaraları olanların bu balıklar tarafından iyileştirildiği rivayet edilmekte. Bu eşsiz mekanın çevresinde bir çok çay bahçesi ve dinlenme yeri var.

Haberin Devamı

GÜZEL SESLER, GÜZEL YEMEKLER, SIRA GECELERİ...

Kaleleri, hanları, hamamları, evleri ve köprüleri ile dikkat çeken Şanlıurfa’nın en önemli özelliklerinden biri de ‘Halil İbrahim Sofrası’. Yani cömert, bereketli sofralar ve misafirperverlik... Dünyanın belki hiçbir yerinde göremeyeceğiniz misafirperverlik bu kentin her köşesinde sizi bekliyor gibi. Kent, Güneydoğu Anadolu mutfağının karakteristik özelliklerinin neredeyse tamamını taşıyor. Bol salçalı, acılı ve baharatlı yemekler, mutfak kültürünün temelini oluşturuyor. Baklagillerin yanı sıra yarma denilen buğday, çorbalar ve soğuk yemeklerde kullanılıyor.

Yörenin başlıca yemekleri arasında lebeni (soğuk çorba), bostana (sulu salata), Urfa kebabı, tepsi kebabı, borani, ağzı yumuk (incir şeklinde hazırlanmış, içine kıyma konulup kızartılan yemek), beli kırık (enine kesilmiş patlıcan dilimleri arasına kıyma yerleştirilen yemek), normalyumurtalı çiğ köfte var. Tatlı olarak yörenin en bilineni “şıllık”. Mutlaka yemelisiniz. Ardından acı mı acı fakat damakta muhteşem bir tat bırakan, Urfa’ya özgü küçük kulpsuz fincanda içilen “mırra” adlı kahveyi içmenizi öneririm. Ancak hızlı içmeyin ve yarım bırakıp farkına varmadan masaya koymayın. Çünkü kahvenin içim kuralı var: Bir dikişte içmeniz, size servis edenin gözlerine bakarak fincanı teslim etmeniz gerekiyor.

Haberin Devamı

Aksi halde kabalık yapmış oluyorsunuz ve içtiğiniz fincan miktarınca altın almanız gerekiyor. Tüm bu güzel yemekleri tatmak, bu sırada yörenin bir başka özelliği olan güzel sesleri ve güzel türküleri dinlemek isterseniz, bir şölen havasında geçen sıra gecelerine katılmalısınız. Sıra gecelerinde şimdi hayatta olmayan ünlü ozan Kazancı Bedi’yi tanıyorsunuz. Kazancı Bedi, İbrahim Tatlıses’den sonra yörenin en sevilen ve saygı gören ismi.

“Gezdik, gördük, yedik, içtik, artık eve dönüş zamanı” diyenler için, yörenin bakır tasları, şekerlikleri, süs eşyaları, her renkten poşuları harika birer hediye niteliğinde. Daha da yöresel bir şeyler almak isterseniz, Urfa kadınının ve erkeğinin taktığı mor poşulardan satın alın. Sadece ülkemizde değil, dünyada nam salmış Urfa biberi, kırmızı biber ve domates salçasını almadan geçmeyin.

Haberin Devamı

GÖBEKLİTEPE'YE ÖĞRENCİ DESTEĞİ

Arkeologlara göre, Şanlıurfa’daki Göbeklitepe Tapınağı; toprağın ilk defa işlendiği, hayvanların ilk defa evcilleştirildiği yaşam alanı. İşte bu en eski tapınağa, Doğa Koleji öğrencileri sahip çıktı. Çocuklar, tapınak konusunda toplumsal farkındalığın arttırılması için kolları sıvadı. Öğrenciler, röprodüksiyon, resim, hikayelerle Göbeklitepe tarihini sergi ve sunumlarla günümüze taşıyacaklar. Yurt içi ve dışından öğrenciler tapınağa davet edilecek. Akademisyen, tarihçi ve arkeologların katılımıyla seminerler düzenlenecek, tüm çalışmalar kitap haline getirilecek. Ayrıca Göbeklitepe’nin etkin tanıtımı için yarışmalar düzenlenecek.

PİRAMİTLERDEN ESKİ

Göbeklitepe’yi 1994 yılında bulan ve halen kazıları yürüten Alman Doç. Dr. Klaus Schmidt “Burası, Mısır’daki piramitlerden 7.500 yıl önce inşa edilmiş” dedi. Hayatını bu kazılara adayan Schmidt “Yörede 20 tapınağın daha olduğunu tahmin ediyoruz. Kazılar, 10 yıl daha sürecek. Burada bulunan boğa, turna, yaban domuzu gibi hayvan kabartmalarının eşi benzeri bulunmadı” diye konuştu.

(22.09.2012 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)