Cumartesi Postası 'Aşık olmak evlenmek çocuk yapmak istiyorum'

'Aşık olmak evlenmek çocuk yapmak istiyorum'

Paylaş
'Aşık olmak evlenmek çocuk yapmak istiyorum'

Ünlü oyuncu Oktay Kaynarca evinin ve yatının kapılarını ilk kez açtı

Küba seyahatinden yeni dönen Oktay Kaynarca ile Bebek sırtlarındaki muhteşem manzaralı evinde buluştuk. Evden çıkıp Kaynarca’nın, Bebek’te demirli olan SADE adlı 21 buçuk metrelik, 3 kamaralı yatına gittik. Sohbetimiz ofisinde devam etti. Oktay’ın hayatı ev, ofis, set üçgeninde geçiyor. Yazın bu üçgene tekne de dahil oluyor. Ah, önümüzdeki yaz Oktay Kaynarca’yı evli ve çocuklu görürsem şaşırmayacağım. Annesi bu konuyu çok sıkı şekilde ele almış da. Çok çalışkan, aile değerlerine sahip ve özü sözü bir olan Oktay Kaynarca her şeyi ama her şeyi anlattı.

Kilo vermiş gördüm seni...

Bir süredir diyetteyim. Taylan Kümeli’nin programını uyguluyorum. Domates, peynir, zeytin, esmer ekmek ve mutlaka biber yiyorum. Bazen de tuhaf şeyler yemem gerekiyor. Yulaf, içine şu bu vs... Hiç sevmem ama mecburum. Şu ara rahatım, akşamları balık var. B, C vitamini ve demir alıyorum. Tahlillerimi yaptırıyorum, eksikleri tamamlıyorum. Kolesterolüm yüksekti, diyetle düştü. Hiç şişman olmadım. Ama bir saatten sonra çok kolay kilo verilmiyor. Spora da zaman yok zaten. 5-6 kilo daha vermeye çalışıyorum.

Ralli ve judoyla ilgili plaketlerin var. Bu yönlerin pek bilinmiyor.

Ralli lisansım var, yarışlara da katıldım. Çok seviyorum. Profesyonel yarışçılar haftanın 7 günü çalışır ama benim zamanım yok. Oyuncu olmasaydım, rallici olabilirdim. Ralli tamamen beni alıp götürüyor. Judo ise çocukluğumdan gelen bir durum. Zamansızlıktan bıraktım. Ama nezaman görsem heyecanlanırım. Judo giysim hâlâ durur. Türkiye Judo Federasyonu üyesiyim.

Evindeki bar çok güzel.

Yurt dışından gelirken içki getiririm. Çok içmem ama arkadaşlarıma ikram ederim. Pahalı içkileri özel günlerde açarız. Selçuk (Yöntem) “Niye biz bunları içmiyoruz?” diye çok güler. Ben de “Ne lüzumu var niye pahalısını içiyorsun?” derim. Sonra Selçuk araklar o pahalı içkilerimi. Ben de onun evinden ceketlerini araklarım. Sonra o benden ceket araklar. Parfüm araklarız falan, aramızda sürer gider bu durum, çok güleriz.

“Evlenmek istiyorum”

Özgü Namal ile aynı dizide oynamazmışsın. Doğru mu?

Asla böyle bir şey demedim. Oyuncuyuz ve profesyoneliz. Role o uygunsa oynarsın.

Görüşüyor musunuz Özgü Namal ile?

Arada bir hatır soruyoruz arkadaşça. 2 yıl oldu biz ayrılalı.

Şu anda aşık mısın?

Hayır, hayatımda kimse yok.yi bir ilişki yaşamayı, güzellikleri paylaşmayı, birlikte projeler üretmeyi? Ama şu anda yok. Hayat bu. Aramakla olmaz. Bir şekilde karşına çıkarır hayat.

Bekarlıktan sıkılmadın mı?

Annen evlenmen için ısrar etmiyor mu? Başımın etini yiyor. Her gün “Bu yaza kadar mutlaka hallet bu meseleyi” diye telefon ediyor. “Olur anne” diyorum, “var mı bir bildiğin? Hemen sipariş verelim.”

Evliliğe karşı mısın?

Hayır ama evlilik sisteminin eskidiğine ve çöktüğüne inanıyorum. Çocuk istiyorsan, o sağlıklı bir ortamda büyüsün diye gerekiyor belki. Evlilik konusunda çok tutucuyumdur. Evlilikte çiftlerin işleri ve kendilerine ait zamanları, dünyaları olmalı. Birliktelik zorunluluktan yaşanmamalı, birbirlerini istedikleri için ortak zamanlar yaratılmalı.

Anneni dinleyecek misin bu sene?

İstiyorum. Bir çocuğum olsun istiyorum. Evlenmeden de çocuğum olabilir aslında. Bu meseleyi taşıyabilen biri olursa... Çocuk kendi karakterini oluşturacak yaşa gelene kadar birlikte olmalı evde. Sabah kalkınca ve eve geldiğinde seni görebilmeli evladın.

“Twitter’daki soytarı ben değilim, dikkat!”

Facebook’ta varsın. Twitter’da da profilin var mı?

Yokum ama bir soytarı var, benim adıma abuk subuk siyasi söylemlerde bulunuyormuş. O kesinlikle ben değilim, silsinler onu.

Hayalindeki kadın nasıl?

Öyle bir şekil yok. O kendi orijinalliği ile gelip kendini bana kabul ettirmeli. Bir kadın çerçevesi çizmek komik. Bir gün biri gelir, çizdiğin resimlerin üstüne öyle bir resim koyar, kalakalırsın.

Mutlu musun?

Bazen evet, bazen hayır. Sürekli mutlu olursan, değerini bilemez, sıkılırsın. Ama paylaştığımda mutluyum. Para, başarı, şöhret... Hayatına dair biriktirdiğin ne varsa paylaşınca güzeldir. Evinde, teknende tek başınaysan, mutlu olmazsın. Arkadaşların gelmeli. Paran var, harcamazsan neye yarar?

“Denizi görmeden rahat edemem”

Tekneni ne zaman aldın?

2008’de yaptırdım, Tuzla’da. Beni çok uğraştırdı, çok üzdü. Türkiye’de deniz lüks zannediliyor ve teknen varsa ‘kazıklanmalısın’ gibi bakılıyor. Tekne araba gibi aslında. Benimkisi 21.5 metre ve 3 kamaralı.

Denizi seviyorsun...

İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Denizi görmeden rahat edemem. Çocukken epey kürek çekmişliğimiz var. Bütün bir yazı teknede geçirebilirim. Bodrum’daarkadaşlarımla teknede olmaktan mutluluk duyuyorum. En büyük hayalim, haziranda kıyıları gezmeye başlayıp ağustos sonuna kadar 3 aylık uzun bir tatil. Hayatımda hiç yapamadım bunu. Hatta tatil yapmadan çalıştım hep

Gece hayatın var mı?

Bazen var. Eskiden Lucca’ya giderdim. Bebek’e taşınınca oraya çok gidemez oldum, çocuklar sitem ediyorlar. Akşam yorgun dönüyorum eve, çıkacak halim olmuyor. İnsanların sana ne gözle bakacağını takip etmekten dışarda istediğin gibi olamıyor, rahat edemiyorsun. Yurt dışında bile bu şans yok. Almanya, Hollanda’da, Dubai’de hiç şansın yok. Küba’da bile, çok ilginçtir, Almanya’dan gelen bir çiftle karşılaştık. Tam da bağıra bağıra şarkılar söylüyorum, “Allah’ım burada da mı?” dedim. Eksik olmasınlar tabii ama dünya küçük bana. En iyisi evler.

“İnsanlar sever beni”

Hayranlarınla ilişkin?..

Hâlâ ‘Çakır’ ve Adanalı diye üstüme atlıyorlar. Bazıları da Oktay diyor. İnsanlar sever beni. Sadri Alışık şöyle demişti: “Bu nasıl bir sevgi bilir misin? Ben 5 kuruşsuz çıkarım sokağa ve tüm ülkeyi aylarca dolaşır, geri gelirim, bu öyledir. Bir gün Roman bir vatandaş bana sarılıp ‘Abem, benim karı sana çok bayılır be’ dedi. Bunun sorumluluğu çok büyüktür.” Bu kulağıma küpe oldu. Bunun aynısını bir gün trafikte yaşadım: Bir aile, adam indi, karısıyla, kızıyla sarıldılar bana, resimler çektirip yollarına devam ettiler. Ben de hissettim bu sevgiyi. Allah bana da bunu nasip etti.

Sinemayla aran nasıl?

Sinemaya gidemiyorum şu sıra, zaman ayıramadığım için. Mesela ‘New York’ta 5 Minare’yi izleyemedim hâlâ, Mahsun öldürecek beni.

Çocukluk hayalin neydi?

Çocukken diretirlerdi “Doktor ol” falan diye. Ben “Ya pilot ya da iş adamı olurum” derdim. Lisede karar verdim oyunculuğa. Konservatuar sonrası profesyonel hayatım başladı.

Serenay Sarıkaya olayı ne?

Tepkim farklı algılandı orada. “Maço” dediler bana. Konu şu ki; bizim seyirci kitlemizde çocuklar da vardı. Çocuklar o karakteri seviyor, örnek alıyorlardı. Ben, resimleri zamansız ve uygunsuz buldum, bunu dile getirdim. Yoksa kim ne poz verirse versin, bana ne! Bence, bizler işe zarar vermeyen bir politika izlemeliyiz. Mesela bir başbakanı oynarken, hem de dizi gibi süregelen bir işte, tutup çıplak poz verilirse o işe balta vurulmuş olur. İşimizle ilgili sorumluluk bilinci geliştirmeliyiz. Anneyi oynuyorsun, insanların kalbi sızlıyor, ağlıyorlar, ertesi gün öyle bir haberin çıkıyor ki insanların algısı tamamen değişiyor. İzlerken gazetedeki o resmi seyrettiklerini zannediyorlar. Pek çok oyuncunun bu anlamda gerçekliği kalmadı. Ben de kontrollü olmak zorundayım. Başkaları tersini düşünebilir. Saygı duyuyorum.

Fobin var mı?

Son zamanlarda bir yükseklik korkusu geldi. Yüksek binalardan bakarken tüylerim ürperiyor.

“Ölüme hazırlık yapmak isterim”

Aşk nedir?

Aşk hastalanmaktır bence. Ama mutlaka geçer.

Bu hastalığın ömrü ne kadar?

İnsanına göre değişir.

Sen en uzun ne kadar ‘hasta oldun’?

2 yıl falan. Siz bilmezsiniz onu. Aşk çok önemli değil bence, o aşkı nereye taşıyacağın önemli. Sevgi mertebesi çok önemli. Sevgi aşktan daha yüksek benim için.

Ölüm nedir? Ölümden korkar mısın?

Ölüm bize ayrılan sürenin sona ermesidir. Nasıl dünyaya geliyorsan, buradan gitmeyi de bilmek lazım. Bence ölünce ruh doğaya karışıyor. Başka ruhlara ulaşmaya başlıyor. Ruh ölümsüz. Öleceğim günü değil ama yaklaştığımı bilmek ve hazırlık yapmak isterdim. Vedalaşmak isterim. Ani ölümü istemezdim.

“Atatürk’ü canlandıracağım”

‘Adanalı ’ bitti. Kanal D’de bir sitcom’a başlıyoruz şimdi. Tayfun Güneyer yazıyor. Adı ‘Nur’i. Konusu çok hoş. Nuri, Alaçatı’da pansiyon işleten bir İzmir fırlaması. Karısından ayrılıp kızı yaşında biriyle evlenmiş. Eski eşi bir süre sonra karşısına taşınıyor. Adam düşünmeye başlıyor “Eski eşim mi yeni eşim mi?” diye... Aslında aradığı ve hayatına dair istediği her şey eski karısında var. Ama erkeklik içgüdülerinden dolayı yeni karısı da yanında. İkisi arasındaki komedi olacak bu. Kadınların çok ilgisini çekecek bir iş.

Sonunda dışarıda üşümeden çalışabileceğim bir dizi. Şubat’ta yayına başlayacak. Ayrıca bir yarışma programı üzerinde çalışıyoruz. Çok eğlenceli olacak. Diğer taraftan TV 8’de Zara ile ‘Salı Sefası’ programım devam ediyor. Çok yoğun bir dönem başlıyor. Sinema filmi için Sinan Çetin ile görüşüyoruz.

Güzel bir senaryo var. Adı ‘İnanç Odası’. Psikolojik bir dram. Nefes almadan izlenecek. Seneye yazın provalarına başlayacağım ve Atatürk’ü oynayacağım tek kişilik bir tiyatro oyunum olacak. Atatürk kendi ağzından o dönemki meselelere nasıl baktığını anlatıyor. Hiç bilmediğimiz yönlerinden kendini anlatıyor. Eylül-ekim gibi izlenebilecek,

(25.12.2010 tarihliCumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

4

Haberin Devamı