Cumartesi Postası 'Evlendikten sonra eşime aşık oldum'

'Evlendikten sonra eşime aşık oldum'

Paylaş
'Evlendikten sonra eşime aşık oldum'

Güzel oyuncu Ceyda Düvenci özel hayatını tüm samimiyetiyle dile getirdi

RÖPORTAJ: Merve Özaytekin

mozaytekin@posta.com.tr

Eşiyle olan ilişkisini aktarırken gözleri bir başka parlayan oyuncu “Engin evlenme teklif ettiğinde ona aşık değildim. Engin’i tanıdıkça sevdim” diyor. Öğrendik ki karıkocanın ilginç bir ortak noktası varmış: Düvenci’nin annesi görme özürlü, Engin Bey’in ise anne-babası sağır ve dilsiz.

Anneniz, Mustafa Kemal Paşa Lisesi’nde görevliyken öğretmenlerle gidilen okul gezisi dönüşünde bir trafik kazası geçirmiş. Otobüste siz de varmışsınız. Kaza sonucu anneniz gözlerini kaybetmiş. O olaydan sonra hayatınız ne yönde değişti?

Annem 30 yaşındaydı. Ben ise 4. O günden sonra ailede her şey çok farklı akmaya başladı. Kazanın olması çok trajikti. Ama çok trajik algılanmasını istemiyorum. Çünkü hepimizin deneyimlemesi gereken bir süreç var. Takdir-i ilahi neyse, bununla yaşamayı öğrendik.

Gözleri görmeyen bir anneyle yaşamak nasıl bir şey?

Zordu. Bunun pozitif yanlarının idrakına varmak zaman aldı. Tüm bunlar benim birçok kişilik özelliklerine sahip olmamı sağladı. En kötü olayın karşısında bile hayatı en pozitif şekilde algılamayı ve kurgulamayı öğrendim. Elbette “İyi ki de olmuş” demiyor insan. “Neden?” dediğim çok oldu. Görmeyen birinin yaptığı şeylerin, diğerlerini ne kadar rahatsız ettiğini ama rahatsız etmemesi gerektiğini anlayarak büyüdüm. Dolayısıyla empati yeteneği çok yüksek, yalansız, pürüzsüz biri oldum.

Palette adlı saç boyası markasıyla anlaştınız. “Palette’i annem bile kullanabiliyor” diyorsunuz. Burada neyi kastediyorsunuz?

Palette evde yapılan, etrafı batırmadan, kolay kullanılabilen bir boya. Annem de birçok ev kiti boya denedi. Ama en çok Palette’ten memnun kaldı. “Palette’in yüzü” olmadan önce annemde bu boyayı görüp denemiştim.

Söz, boyadan açılmışken... Sürekli sizi değişik renk saçla görüyoruz. Sık boyatmaya nasıl cesaret ediyorsunuz?

Keskin geçişleri çok seviyorum. Ten rengimden dolayı birçok renk bana yakışıyor. Sarı hariç tüm renkleri taşıyabiliyorum. Şarap kızılından siyaha geçmeyi seviyorum. Bir güzellik ve bakım ürününün billboardlarında fotoğrafımı görünce kadın olarak kendimi hep çok iyi hissettim. Şarap kızılında da siyahda da...

Eşiniz Engin Akyürek’le nasıl tanıştınız?

Engin, kuzenimin eşinin en yakın arkadaşı. Onunla 2002’de tanıştık. O zamandan beri arkadaştık. Ama dost değildik. Sürekli görüşmüyorduk. Engin ise benimle tanıştığı gün evleneceğimizi biliyormuş. Ailesine de söylemiş bunu. Sadece doğru zamanı kollamış. Doğru olduğunu hissettiği anda evlenme teklif etti. Hemen kabul ettim.

Siz de ona karşı boş değilmişsiniz anlaşılan.

Bunun adı ‘aşk’ değildi açıkçası. Çok incitici gelebilir ama bence değil, ayakları yere basan bir laf. 6 senedir çok iyi tanıdığım bir adama “Evet” dedim. Bazen iç sesi dinlemek çok önemli. Bir kitapta okumuştum: “‘Karar verme anı’ aslında bizim uzattığımız bir şey. Bilinçaltı çoktan karar vermiş oluyor. Siz sadece iki yol arasında ‘Biraz daha düşüneyim’ deyip süreyi uzatıyorsunuz. Halbuki o soru sorulduğunda bilinçaltı kararını biliyor. Eşim arkadaşlık teklif etmeyi bir risk olarak görmüş ve direkt sonuca gitmek istemiş. ‘Beni her gün daha çok seveceksin, benimle evlenir misin?’ diyerek evlenme teklif etti. Onun karşısında direkt iç sesimi duydum ve ‘Evet’ dedim. Eşimi tanıdıkça, o hayatı paylaştıkça ona aşık oldum. Her karakter özelliğini deneyimlediğimde onu çoook sevdim. Daha fazla süreyi uzatmak çok gereksiz olurdu.

Sizin hemen kabul etmenize şaşırmadı mı?

Şaşırdı. Çünkü Engin birkaç alternatif evlenme teklifini çoktan hazırlamıştı. Yüzüğü parmağıma taktığında ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çünkü eli elime hiç değmemiş bir adam... Elimde de bir tek taş yüzük ve “Evleneceğiz” diyoruz...

Ailenize durumu nasıl anlattınız?

Tesadüf ki o gün annemlere gidiyordum. Engin beni oraya bırakacaktı. Anneme telefon açtım. “Geliyorum ama parmağımda bir yüzük, yanımda bir adamla...” dedim. Annem şok geçirdi. Evlenme teklifini anlattığımda annem “Adam gibi bir adam getiriyorsun, getir bakalım” dedi. Aileme Engin’i nişanlım olarak tanıştırmak zorunda kaldım. Babam biraz tedirgin ve uzak durdu. Annemle ben çok heyecanlıydık. Tekliften 20 gün sonra maaile beni istemeye geldiler. 20 gün içinde nişanımız, 20 gün sonra da nikahımız oldu. Çok mutluyuz, hiçbir zaman “Engin’le neden evlendim?” diye düşünmedim, hep “İyi ki de evlenmişiz” dedim.

Engin Bey’le ne gibi ortak yanlarınız var?

Arkadaş olarak sizi ne bir araya getiriyordu ve iyi anlaşmanızı sağlıyordu? Sürekli birlikte olan arkadaşlar olmasak da görüşmelerimizde mutluluklar ve mutsuzluklar noktasında kesiştik. Onun anne-babası da sağır ve dilsiz. Babamız Fethi Bey küçük yaşta menenjit olmuş. Annesininki de bebeklikte fark edilmiş. İkimizin de benzer bir durumla büyümüş olmamız, ortak noktalarımızdan biri. Ona da anneannesi bakmış. İkimiz için de anneanne kavramı çok yüksek. Bu bakımdan da beni anlaması, dünyayı algılamamız aynı.

“Bebeğimi düşürmem çok yıpratıcıydı”

İlk çocuğunuzu düşürdünüz. Ne hissetmiştiniz o zaman?

Anne olarak zor ve yıpratıcı bir süreç. Tabii ki zor geçti; ağladım, üzüldüm. Her zaman “Allah beni çok sever. Benim için hep doğrusunu verir. Kötü bir şey de yaşıyorsam o benim içindir. Aç bırakmaz, açıkta bırakmaz... Beni sever, çünkü ben onu mahcup etmem. Ben onun tarafından kötü bir şey de yaşasam, o benim içindir” derdim. Yüreğimi hep temiz tutardım, isyan etmezdim. Ama bu sefer Allah’a şunu dedim; “Mutlaka bir bildiğin var, mutlaka haklısın bana bunu yaşatmakta. Ama anne olarak bunu kaldıramadım. İzin ver biraz üzüntümü yaşayayım”. Evet, atlatması çok zordu ama inancımla bir o kadar kolay geçti.

Tekrar anne adayısınız; 4.5 aylık hamilesiniz. Bebek bekleme süreci nasıl geçiyor?

Dingin bir hamilelik yaşıyorum. Sadece müzik olan, televizyonun açılmadığı, izole bir hamilelik... Bebeklere özel yapılmış klasik müzik CD’leri dinliyorum. Kemanın ön planda olduğu müzikler, tercihim. Bu süreçte keman sesi bana iyi geliyor. Cep telefonum sessizde. Çok kimseyle görüşmüyorum. Davetlerden, kalabalıktan kaçıyorum. Evde olduğum sürede odaları boşalttım. Benimle ilişkisi kalmayan kitapları attım, ev arındı.

Neden böyle bir sürece girdiniz?

3 ay ister istemez böyle geçti. Bulantılı ve uyku yüklüydüm. Hep evdeydim. Daha önce de 2-3 günlük sürelerde böyle dönemleri kendim için yapardım. Londra’ya giderdim. Kimseyle konuşmazdım 3 gün boyunca. Oyun izlerdim, parklarda yatar uyur, kitap okurdum. Ya da sadece rahatlatıcı bir müzik dinleyerek evden çıkmadığım günler olurdu. Bu sefer arınmanın süresi daha uzun oldu.

Günlük tutuyor musunuz?

Evet. İlk 3 ay yazmadım. Çünkü kaybettiğim bebeğime de günlük tutmuştum, sonrasında o beni çok acıttı. Bu kez günlüğe başlamadan 3 ay bekledim. Sonra, hafta hafta gelişimini yazdım. Gazete haberlerini biriktirdim. Cinsiyeti belli olunca da “Kızım” diye hitap etmeye başladım.

‘Engin çok iyi bir baba olacak’

Eşiniz hamilelik sürecinde size yardımcı mı?

Engin çok iyi bir baba olacak. Buna her gün daha çok inanıyorum. Hiçbir doktor randevusuna beni yalnız göndermiyor. “Sen göreceksin kızımızı, ben görmeyecek miyim?” diyor. Kaybımız olduğu için günlerim çok zor geçmişti. Hep o beni motive etti, gülmeme sebep oldu. Hamilelikte hormonal denge ve ruhsal durum çok şaşıyor. Bazen ansızın ağlıyor, bazen ansızın bağırıp çağırıyorsunuz. Hiç olmadık yerde gülüyorsunuz. Bunları kaldırmak çok zor. Engin bu gibi durumlarda çok anlayışlı. Bir de her gece çatlak kremimi göbeğime o sürüyor. O sırada bebeğimizle iletişim kurduğunu söylüyor. Onu beklemeden sürersem çok kızıyor. Doğuma hazırlık kurslarını da sabırsızlıkla bekliyor.

Yaptığınız aktiviteler var mı?

Tek başıma mutlaka haftada iki kere yoga yapıyorum. Nefes tekniğini öğrenip egzersiz yapmak çok önemli. Çünkü bebeğin en çok ihtiyacı olan şey oksijen. Hoca eşliğinde yapamayanların bile mutlaka DVD alarak yogayı uygulaması gerek.

Özel bir beslenme programınız var mı? Kaç kilo aldınız?

Beslenmeme her zaman dikkat ederim. Sigara, içki içmem, asidik içecek tüketmem. Et yemeği pek sevmiyorum. Onun yerine hamilelikte kıymalı yemekleri öğrendim. Haftada iki kez balık tüketiyorum. Omega 3, kalsiyum, demir gibi vitamin takviyelerimi alıyorum. Dört buçuk ayda 3 kilo aldım. Bunun iyi bir oran olduğunu düşünüyorum. Çünkü iki kişi için yemiyorum. Ara öğünlerde ceviz, badem, kuru kayısı tüketiyorum. Çavdar ekmeği alıyorum. Mutlaka haftada 2 yumurta yiyorum. Gün içinde de yoğurt... Gıda boyası olan ya da konserve ürünlerden kaçınıyorum. Meyvenin normal boyutlarda olanını, süt ve peynirin keçi sütünden yapılmışını tercih ediyorum.

Doğumdan sonra çalışacak mısınız?

Evet ama çocuğuma da ben bakmak istiyorum. Bir yardımcı yanımda olacak ama benim önderliğimde bakım süreci yaşayacağım. Haftada iki gün ‘Şen Yuva’nın setindeyim. Dizi devam ederse nisanda ara vereceğim, ağustosa kadar bebeğimle olacağım. Sonra da çekimler tekrar başlayacak. Bana sette oda hazırlayacaklar.

(04.12.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

4

Haberin Devamı