Cumartesi Postası “Ülkenin kurtuluş reçetesi bende”

“Ülkenin kurtuluş reçetesi bende”

Paylaş
“Ülkenin kurtuluş reçetesi bende”

Siyasetten nefret eden, ilk aşkı yüzünden çok acı çeken, ilişkiye kadının penceresinden bakmayı bilen, kendini halka hem yakın hem uzak hisseden ve “Marjinal olduğumu kabul etmiyorum” diyen Yılmazyıldırım bilinmeyen dünyasını size ve bize anlattı

NİLÜFER KAS

n.kas@hotmail.com

Bir dönem Murat Çelik’le çalıştınız, şimdi yalnızsınız. Bu tür yol arkadaşlıklarını bitirmek zor mudur?

Zorluk, yol arkadaşlığı yaptığın kişiye, nerede durduğun ve neler hissettiğine bağlı. Temelde anlaşamadığımız çok konu vardı. İlk albümümü 1984’te yapacaktım, erteledim. ‘85, ‘86’da da olmadı. O dönem Uzakdoğu felsefesiyle ilgileniyor, yemiyor, içmiyordum. İtici bir güce ihtiyacım vardı. Sonra kendimi askerde buldum. Ankara’da askerken en büyük aşkımı yaşadım. Bu aşk yüzünden perişan oldum, hayatım kaydı. Bu olayın travmatik etkilerini yaşarken kendimi Antalya’da buldum. Bir cafe-bar açtım. Allah ‘Senin k...nı kaldıracağın yok, bu kadar yetenek verdim ama müziği kendine yapıyorsun’ diyerek beni Murat’la karşılaştırdı. O dönem kendime aşıktım. Kendim çalar, kendim dinlerdim. Çalışmalarıma ivme kazandırmak için 1993 yılında, yanlış kişi de olsa Murat ile albüm yaptık, 1 yıl sonra ayrıldık. Sonra yine bir araya gelip 1998’de ikinci albümü yaptık. Yine yürümedi, 2000’de ayrıldık.

Dinleyici kitlenizi kimler oluşturuyor?

Genelde üniversite kesimi. Demokrat kesimden ve İslami kesimden de dinleyenim çok.

Hangi görüşe yakınsınız?

En nefret ettiğim şey bir görüşe ait olmak. Siyaset, dünyanın en palavra hikâyesi. Bütün siyasetçilerle savaşabilirim. Siyasete olan tavrım bellidir. Siyasete girdiğin anda seni kutuplaştırır.

Siz kutupsuz musunuz?

İnsani ögeleri olsun da Müslüman, Hıristiyan, Budist, ateist... Hepsine kapım açık...

Şarkılarınız melankolik. Melankoli kişiliğinizde baskın mı?

Melankolik değilim ama şarkılarımda melankoli hâkim. Bu, teatral bir yönümün de olduğunu gösteriyor.

Hayat kimine darbe vurur kiminin yüzünü güldürür. Siz hayatın ağır darbe vurdukları arasında mısınız?

Darbe yemeyen insan var mı? Önemli olan gösterdiğiniz direnç. Depresyondayken, dibe çekilirken yırtmak önemlidir. Bazen yerin ta dibine vurdum, bazen de o dipten çoğu insanın gösteremeyeceği bir güçle çıkabildim. Belki birçok kişi ayağa kalkamazdı. Ama aşk beni çok yıprattı.

“Zampara değilim”

Aslında aşkta en az zarar gören erkektir, çünkü hassasiyeti daha azdır.

Ben tam tersiyim. Kadınları iyi gözlemlediğim için olaylara kadınsı taraftan da bakabiliyorum. Kadınların yaptığı birçok işi çok iyi yapabiliyorum: Temizlik, yemek yapmak, çamaşır yıkamak... Annelik duygusunun nasıl bir şey olduğunu da biliyorum. Erkek olmak illa naif duygulara kendini kapatmak demek değildir. Bu nedenle ilişkilerim çok yıpratıcı oldu. Belki çok iddialı olacak ama hayatıma girenler beni kolay unutmamıştır. Asla kadınlar konusunda koleksiyoner olmadım. Zampara değilim. Bu nedenle kendimle iftihar ederim. Diğeri hayvan gibi yaşamaktır, kadını meta olarak görmektir. Kadını kullanmak, kadının da kendini bu hayvanlara kullandırtmasıdır. Kadınlara bu tür yaklaşmadığım için yıkımı da çok fazla oldu. Ama artık rahatım.

Yeniden aşkı mı buldunuz?

Hayatımda dünya iyisi, dünya güzeli bir insan var. Kalbiyle, ailesiyle, görgüsüyle, sevgisiyle beni mutlu eden bir eşim var. İyi olan birçok

Dövmelerin anlamı var mı?

Sol kolumdaki harfler eşimle benim isimlerimizin baş harfi. Kalp aşkımızı, iki kuş ise iki bebeği temsil ediyor. İkiz istiyoruz. Sol kolumda ise dünya, sonsuzluk ve cennetin Çincesi var.

“Hiç oy vermedim”

Bu ülkede yaşamaktan memnun musunuz?

O kadar olumsuzluğuna rağmen ülkemi çok seviyorum, iftihar ediyorum. Ben bu yeteneğimle Amerika’da ilah olabilirdim ama orada ilah edilmenin anlamı yok benim için. Batı’da doğup büyüseydim şimdi sahip olduğum değerleri alamayacaktım. Acı dolu bütün zamanlar beni değiştirdi. Dolayısıyla bu ülkeye, özellikle Atatürk’e çok şey borçluyum.

Oy veriyor musunuz?

Hiç sandığa gitmedim. Tercih yapmak istemedim. Beni yönetecek insanın bu topraklarda henüz olmadığına inanıyorum. Ben yöneten konumunda olmalıyım. Yıllardır siyaset yapmayı düşünüyorum. Keşke toplanabilsek de ben ‘ülke nasıl yönetilir’ onlara göstersem. Bu konuda çok iddialıyım. Bu ülkenin nasıl kurtulacağının reçetesi bende.

Siyasete mi gireceksiniz?

Bir partiye girmem. Particilik zihniyetinden nefret ediyorum. Bağımsız aday olacak param yok. Bu nedenle siyaset ütopya olarak kalacak.

Bu konuda sizinle işbirliği yapmak isteyen olursa fikirlerinizi paylaşır mısınız?

Bir kısmını. Hepsini söylemem.

“Tüm filmler yapay geliyor”

Dinlenme sürecinde ne yapıyorsunuz?

Yazıyor, olaylara filozofik yönden yaklaşıp notlar çıkarıyorum. Uzun süre resim yaptım. Bir ara sergi düşünüyordum ama erteledim. Sevdiğim insanlarla birlikte oluyorum.

Yönetmenliğe ilgi duyuyor musunuz?

Yıllardan beri bir sinema projem vardı. Filmimin içinde şiddet, aksiyon yok. Doğaçlamaya dayanan replikler söz konusu. Çoğunu çektim ama dünya gailesi yüzünden tamamlayamadım. Zaten bugünkü sinema kültürüne karşıyım. Hayatım film seyretmekle geçti ama şimdi bundan nefret ediyorum. Yapay geliyor hepsi. Zaten hayatın kendisi film.

“Para adamı bozar”

Söylemlerinize ve görüntünüze bakılınca marjinal olduğunuz söylenebilir. Öyle mi?

Hepsi yakıştırma. Farklı giyinen, konuşan, düşünen bir insanım. Günümüzde bunun karşılığı marjinallik. Bunu reddediyorum. Niye illa bir şeye benzeyeyim ki?.. İçimden geldiğince yaşıyorum. Kendime özgü bir hayat tarzım var.

Kendinizi halka yakın görüyor musunuz?

Halka hem çok yakın hem çok uzağım. İç dünyam ve felsefe olarak kendimi halka yakın hissetmiyorum. Öyle olsam, onların istediği müziği yapardım. Kendine özgü bir yaşam sürdüğüm için halkla aramdaki mesafe açılıyor. Ayrıca nesil kötüleşmeye başladı. Yanlış alışkanlıklar nedeniyle lise, ortaokul çocuklarının kimlikleri değişti. Benim dönemimde arkadaşlarım küfür etmezdi. Şimdi erkekleri geçtim, kızlar o galiz küfürleri ediyor. Sosyal olabilmek adına, tarlada çalışan bir işçinin ıstırabını anlamak adına, az maaşla ev geçindiren insanların çilesine çok yakınım.

Size ‘rockçı’ diyen de var.

Benim için ne demiyorlar ki! Gay oldum, keş oldum, alkolik oldum, intihar ettim dirildim, tekrar intihar ettim, tekrar dirildim, akıl hastanesine yattım... Korkunç şeyler söylendi. Bunu söylemekten dilimde tüy bitti. Asla bir noktada bulunduğumu beyan etmedim. Ne rockçıyım, ne popçu. Neden tekil bir kimlikle dolaşayım ki? Bu, insanı insandan uzaklaştırır. Siyahla beyaz yan yana yaşar, çünkü gri diye bir renk var.

Hayatın anlamını çözebildiniz mi?

Çözmesem bunları konuşmazdım. Istıraplarımın temel sebebi, hayatın anlamını çözmemdir. Bana rahat yaşam yok. Kendi içimde huzursuzumdur.

Galiba herşeyin fazlası sizi rahatsız ediyor. Söz konusu para ve huzur olsa?..

Fazla para istemiyorum, çünkü insanı bozar. Çok para kazandığım oldu, insana ego getiriyor. Paran olunca hassasiyetlerini yitiriyorsun, etrafındaki kaygılara yüksek oranda yakın olmuyorsun. Çünkü rehavete kapılıyorsun. Hayata dair problemi çözdükten sonra çok paran olsa bile bozulmazsın. Bu saatten sonra gelecek çok para beni bozmaz.

“Allah’la aram süper”

Allah’la aranız nasıl?

Aramız süperdir. İbadetimi yaparım. Kendimi iyi hissetmediğim ya da konsantrasyonumun iyi olmadığı zaman o namazı kılmam. Çünkü kafam takılır. Hakkını vererek ibadet yapmak isterim.

Cennet’i garantilemek peşinde misiniz?

Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Ama ben orası için yaşıyorum. Dünyada ibadet edenlerin neler yaptığını görüyorsunuz. Ya din adına adam öldürüyor ya da cukkayı götürüyor. Ben, kalpte olan ibadetten söz ediyorum. Benim idealim Cennet’tir. Bu dünyanın zulmü, kasveti artık çekilmiyor. Dünyanın doğallığı kayboldu. Artık çok zahmet çekiyorum. Bazen kıyamet kopsun istiyorum.

(11.12.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

4

Haberin Devamı