Cumartesi Postası 'Van'ın gizli eşcinseli EVİNDE ÖLÜMÜNE DÖVÜLÜYOR'

'Van'ın gizli eşcinseli EVİNDE ÖLÜMÜNE DÖVÜLÜYOR'

Paylaş
'Van'ın gizli eşcinseli EVİNDE ÖLÜMÜNE DÖVÜLÜYOR'

Van'ı bilir misiniz? Kadın olmak sahiden çok zordur orada. Kadın yalnız sokağa çıkamaz, alışveriş yapamaz, pastanede oturamaz... Bunları yapabilen kadın sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Zozan Özgökçe o kadınlardan

Röportaj: Göksel GÖKSU

gokselg@cnnturk.com.tr

Canı pahasına erkeklere bayrak açan, ölümle burun buruna yaşayan kadınları, kurduğu dernek sayesinde hayatla buluşturan biri o. Kendine has bir dili var. Kendisi bu dile ‘Zozanca’ diyor.

Zozanca konuşuyor, zozanca düşünüyor ve başta mensubu olduğu Burkan Aşireti olmak üzere herkese bu dili kabul ettiriyor. Farklı ülkelerden pek çok kadın Zozan ile tanışmadan Türkiye’den ayrılmıyor. Biz de dedik ki; “ Kim bu Zozan?”

Zozan önce seni tanıyalım...

1974 Van doğumluyum ama kimliğimde 1975 yazıyor. Zozan ismini kabul etmedikleri için geç yazdırmışlar. “Türkçe’de yok böyle bir isim” demişler. Bizimkiler de “Melisa filan koysaydık ne olacaktı” demiş. Dava açmış, kazanmışlar.

Vanlı bir aile “Melisa koysaydık ne olacaktı” mı diyor? Nasıl bir ailen var?

Annem öğretmen, babam doktor. Amca çocukları. Ama zorla evlenmemişler, bir aşk da varmış evliliklerinde. Annem 17 yaşındayken doğmuşum. Köyde herhalde böyle bir aşk yaşayacağı ikinci bir şansı da yoktu. Ama soyadı sorunu yaşamamış diğer kadınlar gibi.

Aşiret mensubu musun?

Evet. Burukan Aşireti. 30 bin üyesinin olduğu söyleniyor. Aile 1912’den beri Van’da yaşıyor. Ama bizim aşiret Patnos’da, Ağrı’da, Iğdır’da da var.

Aşiretlerde kadınların bu şekilde öne çıkması alışılagelmiş değil, oysa sen almış başını gidiyorsun.

Annemle babamın etkisi var tabii. Bir tek bu konuda değil; okumamız, üzerimize mal yapması vs. buralarda çok görülmüyor. Babama “Sen bize kötü örnek oluyorsun böyle yaparak” diyorlardı. Babamın çok demokrat olduğunu söyleyemem. Ama kıyasladığım zaman gerçekten şanslıyım. Kendi hayatımı belirliyorum. Ailemin değil de toplumun, akrabalarımın baskısı var. Yine de bana “Sen güçlüsün, farklısın bizim kadınlardan” diyorlar. Mesela, taziyelerde gider, erkeklerin tarafında otururum. Çünkü erkek ziyaretçilerim de var, iş kadınıyım.

Eğitimin ne?

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde ekonomi okudum. Mali müşavirim.

Kaç kardeşsiniz?

Altı. Bir oğlan, kalan kız ve hepimiz feministiz. Oğlan 4 numara. Jinekolog. Öyle komik bir şey yani. Derneğe çok ilgisi var, büyük destek oluyor. Zaten jinekolog olduğu için sürekli ona soruyoruz. Sayısız vakaya da o bakıyor.

“Eski kocamdan şiddet gördüm”

Bildiğim kadarıyla bir evlilik geçirdin.

Evet, üniversiteyi bitirip Van’a geldim. İşe girdim. O arada da birine aşık olup evlendim. İşadamıydı. Evlilik üç ay sürdü ama hızlı boşanamadım! İki yıl sürdü. Çünkü askerden gelmesini bekledik. Bizde öyle bir gelenek vardır. Eşim askerdeyken dava açmadık.

Niye ayrıldın?

Çok kısa zamanda yürümeyeceğini anladım. Agresifti, çok kıskançtı. Yaşamımı ele geçirmek istiyordu.

Şiddet gördün mü?

Evet. Şiddetin dozunun artacağından da emindim. Öyle bir karakteri vardı. Önce bana bağırıyor, duvara vuruyordu. Bu da bir mesaj; “O yumruk yakında sana gelebilir” mesajı. Silahı vardı, tehdit ediyordu. Nitekim yumruk da geldi. O zaman evden ayrılıp annemlerin yanına gittim. Daha korkunç şeyler de yaşayabilirdim. Oysa evliyken işimi bile bırakmıştım. “Kocam ne derse onu yaparım” diye düşünüyordum.

Yani o zaman böyle bir Zozan değildin?

Gelenekseldim. O “Çalışan kadın istemiyorum” demişti, sorun yapmadım. Böyle bir şey nasıl oluşmuş, bilmiyorum. Ailemin böyle bir telkini olmamıştı ama demek ki toplumda bir şekilde bunu öğreniyorsun. Belki de Van’da böyle bir şeyin oluşması için bunu yaşamam gerekiyordu.

Kolay ikna oldu mu boşanmaya?

Olmadı ama bizimkiler biraz baskındır. ‘Bastırdılar’ diyeyim.

Aşiret girdi devreye yani.

Bizimkiler devreye girdi, tek celsede boşandık. Sonra öğretmenliğe başladım. Hayatımdan 2- 2.5 yıl kaybetmiştim. Onun travması da vardı. Boşandıktan sonra 1 yıl evden çıkamadım.

Niye?

“Başarısız oldum” diyordum. Üniversite mezunuydum, çevremdeki birçok kişiye göre avantajlıydım. O güne kadar da kararlarımı doğru verdiğimi, güçlü bir kadın olduğumu düşünüyordum. O başarısızlık beni eve kapattı. Bir de sanki alnımda boşandığım yazıyormuş gibi geliyordu. Kötü bir

“7 milyara satılık kadın”

Hayatı tekrar nasıl kucaklayabildin?

Prestij adlı yerel gazetede köşe yazmaya başladım. Kendim teklif etmiştim. ‘Zozanca’ diye bir köşem vardı, hala kullanıyorum. Orada kadınlarla ilgili yazılar yazdım. Ve gazetenin sahibi bir gün “Kadınlar da alıyor artık gazeteyi” dedi. Gazete fotoğrafımdan tanıyan kadınlar, sokakta görünce durdurup sorular soruyordu. Hoşuma gidiyordu.

Kabuğunu kırmayı nasıl başardın?

Boşandıktan sonra kendimi çok sorguladım “Neden ben böyle hissediyorum ama o adam öyle rahat?” diye. Hani zihinde şimşek çakar ya, “Hımmm” dedim, “ben kadın olduğum için böyle yaşıyorum ama yaşamamalıyım”. O arada Van’da ‘Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı’ vardı. Oraya devam ettim. “Neden bir kadın örgütü kurmuyoruz” diye sormaya başladık kardeşimle. “Bizim gibi düşünen başka kadınlar da vardır mutlaka bu kentte” dedik ve yedi kadın bu derneği kurduk.

Şiddet kurbanlarıyla nasıl buluştunuz?

Çok ilginç, biz Nisan 2004’de kurulduk. Kocaman bir tabela yaptırdık. Üzerinde ‘Van Kadın Derneği’ ve telefonumuz yazıyordu. Tabelacıyla yukarıya çıktım, taktırıp aşağı indim. Bir de baktım ki kucağında çocuğuyla bir kadın... Oturdu, “Dün gece kocam beni evden attı. Kumayım ama çocuğumun yasal annesi değilim. Çok çaresizim” dedi. “Sen bizi nereden buldun, tabelayı daha yeni astık” dedim, meğer biri tabelayı görüp “Bak kadın derneği var, oraya git” demiş. O bizim, o saniyede, yani ilk gün ilk vakamızdı.

Ne yaptınız o kadına?

Biz de şok olduk. Kadın 7 milyar karşılığında satılmıştı. Noterde babasıyla kocası arasında bir anlaşma bile yapılmış. Mal alıp satar gibi. Tabii şimdi asla kadınla ağlamıyoruz, kadını daha güçlendirecek şeyler yapıyoruz ama o gün biz de birlikte ağladık. Sonra gelen kadınlarla da ağlamaya devam ettik. O kadın şimdi çok iyi durumda. Önce çalışmaya başladı, sonra biz ona bir ev bulduk. Evin içini beraber yerleştirdik.

“Van’da eşcinseller feci dayak yiyor”

Yılda kaç şiddet mağduru kadına ulaşabiliyorsunuz?

Ortalama 500-600 kadına. Hayatını öğrendiğimiz, davasına gittiğimiz, desteklediğimiz, beraber güçlendiğimiz birçok kadın var ama bunlar aktivist olmuyorlar. Burası bir nevi bekleme yeri gibi. Yine de bir ağımız var buradaki kadınlarla. Eşcinseller de var aralarında. Yani daha çok ayrımcılığa uğrayanlarla bir araya geliyoruz.

Van’da eşcinsel mi var?

Tabii ama gizli eşcinseller. Evlerinde heteroseksüel gibi davranıyorlar. Bir de eşcinsel olduğunun farkına varıp inkâr eden, kimliğinden utanan çok kişi var. Bir şekilde birbirlerini bulmuşlar. Ama Van koşullarında yaşamaları çok zor. Bir tek bu dernekte rahatlar. Gönüllü olarak burada çalışıyor, gidip geliyor, derneğin birçok işini yapıyorlar. Aktivistler yani.

Nasıl sürdürüyorlar cinsel yaşamlarını?

Sevgili bulamıyorlar. Aralarında il dışına gidip çalışan çok var. Bir arkadaşımız var, her hareketi gözlem altında. Bir gün onun ölüm haberini almaktan korkuyorum. Annesini çok sevdiği için ayrılamıyor evden. Kadınsı buldukları her hareketinde dövüyorlar çocuğu. Çok acaip bir travma yaşıyor ve maalesef bunu değiştirecek bir adım atamıyor.

‘Önümüzü kesenlerden zor kurtulduk’

Ölüm tehlikesi atlattın mı hiç?

Elbette. Bir gece uzakta oturan kadınlardan birinin evine başka bir kadın götürüyordum. Mevsim kış... Arabadayız. Meğer bizi bir araba takip etmiş. Tam bir yerden dönecekken bu araba önümüzü kesip durdu. Kaçmak için geri gidip dönmem lazım. Kadın ellerini dizine vurarak ağıt yakıyor “Başınızı belaya soktum, sizi de öldürecekler” diye... Arabam stop etti mi!.. Adamlar arabadan indi, aramızda bir adımlık mesafe... Kar var, araba kayıyor, gaza da çok basamıyorum. Ayağım debriyajda, tir tir titriyor. O kadar korktum ki. Sonra nasıl bir güç geldiyse, çok kritik bir yerden geri geri gidip arabayı döndürdüm. Kurtulduk ama o gece bütün Van’ı gezdik.

Tehdit alıyor musun?

Çoook. Bir keresinde arabamın lastiklerini kestiler. Ofise gelip bağırıp çağıranlar, “Benim karım, sen ne karışıyorsun? Sen kimsin? Ne sanıyorsun kendini?” diyenler...

‘Buranın erkeğine zor geliyorum’

Erkekler seninle evlenmekten korkuyordur.

Bu taleple yaklaşmıyorlar bile. Ben onlara zor geliyorumdur. Buradaki her erkek bununla baş edemez. Bence bunu kaldırabilecek adam bulmak zor.

Sığınmaevini nasıl kurdunuz?

Önceleri sığınmaevlerine başvurup evine gönderilen kadınları, evlerimize götürüyorduk. Bir süre sonra sorun oldu. Çünkü 2 - 3 ay sürekli travmatik bir kadınla kalmak çok zor. Sonra biriki yataklı küçük evler tuttuk. Çarşaf giydirerek kadınları eve sokuyorduk. Hayati tehlikesi olan kadınlardı. Benim sığınağa gitmemi yasakladılar. Deşifre olmayan arkadaşlarım gidiyor.

Van’da resmi sığınmaevi var mı?

Sonunda devlet bir sığınma evi kurmaya mecbur oldu. Bir istasyon ev kuruldu, 10 yataklı. Hayati tehlikesi olan kadınlar oraya yerleşiyor.

Vanlı erkek sizin için ne düşünüyor?

Bir film yaptık, sokaktaki erkeklere sorduk, “Van Kadın Derneği hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye. Herkes çok iyi şeyler söylüyor. Van’dan bir örgütü kötüleyemiyorlar. “Van Kadın Derneği dengelerimizi bozuyor ama yine de bizim kadınlar” diye düşünülüyor.

Kadınları baştan çıkardığınızı düşünüyorlardır herhalde.

Evet. Çünkü eğitime katılan kadınlar sorgulamaya başlıyor. İletişim eğitimi de veriyoruz. İyi bir ilişki, ikili ilişkiler, aileyle ilişkiler, çocuklarla ilişkiler... Çok düzeliyor aslında kadınların ilişkileri.

Tek mi yaşıyorsun?

Evet.

Ailen nasıl kabul etti?

Ayrılalı beş yıl oluyor. Annemlerle aynı binadan bir ev kiraladım. Annem “Sakın babana bu teklifte bulunma. Bizi bu kadar zor durumda bırakma” dedi ama alıştırdım. Sonra babama “Alt katta kiralık ev var, onu tutsam mı” dedim. “Çok istiyor musun? Hadi tut” dedi.

Aşiret ve Doğu deyince kan davaları geliyor akla.

Bizim aşirette töre cinayeti olmaz. Kan davası da çok eskiden varmış. Aşiretin bir reisi oldu, o da eski milletvekili Kinyas Kartal. O zamanlar her şey reisin iki dudağının arasındaydı. Reisin oğlunu öldürdüler. Çok büyük bir kan davası olabilirdi ama Kinyas Kartal “İkisi de benim oğlum, biri birini vurdu, ben ne yapabilirim?” demiş. Ondan sonra bizim ailede hiç kan davası olmadı. Modeller çok önemli.

(11.12.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

5

Haberin Devamı