Mehmet Coşkundeniz Bu afişleri çok sevdik
HABERİ PAYLAŞ

Bu afişleri çok sevdik

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle çeşitli firmalar, holdingler çok güzel reklamlar yayınladı.

Filli Boya’nın ‘Elif’in kağnısı’ reklamı bir adım öne çıkmış olsa da diğer firmaları da tebrik etmek gerek. Ayrıca Boyner Grubu’nun, Koç Grubu’nun ve tabii ki Uludağ Gazoz’un gazete ilanları da müthişti.

Ama İzmir Karşıyaka Belediyesi’nin afişleri bence bu yılki Kadınlar Günü’ne damgasını vurdu. Sosyal medyada #sanane etiketiyle paylaşılan, Karşıyaka sokaklarındaki tüm duraklara asılan bu afişler gündem yarattı.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı bu afişleri eleştirdi, sonra da AKP Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar “Börek açarız, başımızı örteriz veya çocuğumuza bakar, büyüklerimizi huzur evine bırakmaz kendimiz bakarız, sana ne!

Biz kadınlar, bu ülke ihtiyaç duyarsa çocuklarımıza da bakarız, işimizde de çalışırız, okulumuzda da okuruz” dedi...

Aslında Nükhet Hotar fark etmeden, Karşıyaka Belediyesi’nin vermek istediği mesajın aynısını verdi. Zaten o afişler de öyle demiyor mu? “Sana ne” diyor, “Karışma” diyor, “Benim bedenim, benim hayatım, benim kararım” diyor.

Sonuçta Karşıyaka Belediyesi ne diyorsa, Nükhet Hotar da onu diyor. Nitekim bu afişlerin mimarı Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar sosyal medyada “Anlatmak istediğimiz tam da buydu.

Kadının neyi nasıl yapacağından bize ne! Kime ne! Mesajımızı doğru anlayan ve destekleyen Sayın Hotar’a teşekkür ediyorum” diye yazdı. Ne hoş, değil mi?

CHP’li belediyenin bir kampanyasını, AKP’nin üst düzey yöneticisi sözleriyle destekledi. Bence harika oldu. Ben, dostlarım, çevremde konuyla ilgili görüşlerini sorduklarım, yani biz, bu afişleri çok sevdik.

Kadının erkekten bağımsız, özgür bir birey olduğu daha iyi vurgulanamazdı. Ama Karşıyaka Belediyesi çıtayı iyice yükseltti.

Bakalım diğer özel günlerde yapacakları kampanyalarla kendilerini nasıl aşacaklar? Bu kampanya, üzerine ölü toprağı serpilmiş diğer belediyeleri de umarım harekete geçirir.

ŞIMARIK MEKANLAR

Beşiktaş’taki Turgut Vidinli Meyhanesi’nde olanları okmuşsunuzdur. Bir grup kadın, fahiş şekilde şişirilmiş hesaba itiraz edince başlarına gelmeyen kalmadı. Meyhanenin içine kapatılıp darp edildiler.

Haberin Devamı

Kadınlar, Turgut Vidinli'deki olayı ertesi gün protesto etti

İstanbul’da böyle mekanlar az değil ne yazık ki. Yeni açılmış bir lokanta, meyhane, bar, gece kulübü, bir süre sonra iyi müşteri gelmeye başlayınca tarzını değiştiriyor.

Şımarıklık içinde ya hesabı şişiriyorlar ya artık eskisi gibi servise, mutfağa özen göstermiyorlar. Dışarıda yemeyi, içmeyi seven biri olarak bunun örneklerine çok rastladım.

Benim yaptırımım basit: Mekanda beğenmediğim bir şey gördüğümde, samimiyetimize dayanarak önce küçük bir serzenişte bulunuyorum. İkincisinde aynı şeyi görürsem bir daha gitmiyorum.

Çevremdeki insanlara da oraya gitmemelerini salık veriyorum. Bu bir zincir gibi yayılıyor, küçük çaplı da olsa mekan, müşteri kaybediyor.

Diyeceğim o ki; Turgut Vidinli ya da başka bir yer...

Size kötü davranan mekanları cezalandırmak sizin elinizde. O berbat yemekleri yemek, o asık suratlı garsonları çekmek, o şişirilmiş hesapları ödemek zorunda değilsiniz.

Haberin Devamı

Bir sözüm de şımarık mekanlara; durum eskisi gibi değil. Yaptığınız her kötü şey sosyal medyada çok hızla yayılıyor.

“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” saçmalığına inanıyorsanız devam edin. Ama emin olun, artık insanlar bilinçsiz değil.

YILIN EN KÖTÜ ÇİFTİ BARIŞMA ARİFESİNDE

Best FM’in en sevdiğim programcısı Yasemin Şefik her yıl olduğu gibi 2015’in sonunda da yılın en kötülerini seçti.

‘Yılın En Kötü Çifti’ni tabii ki yine ben seçmiştim ve ‘Malkoç Süalp-Bade İşçil’ adlarını vermiştim.

Nedenini de yayında açıklamıştım.

“Ayrılırken öyle çok kırıp döktüler ki, çocuklarına bunun hesabını nasıl verecekler?” demiştim. Öyle ya, birbirlerine haciz göndermeler, uzaklaştırma kararı aldırmalar, şiddet iddiaları falan, gerçekten berbat bir ayrılıktı onlarınki.

Sonra bir şey oldu ve tekrar barışma yoluna girdiler. Birlikte tatile çıktılar. Geçtiğimiz günlerde boşanma davaları vardı, “1 aydır birlikte oturuyoruz, yeniden deniyoruz” diyerek süre istediler ve duruşmaya katılmadılar.

Bir yuvanın yıkılmasını kimse istemez. En küçük bir barışma olanağı varsa bile değerlendirilmesi mutlaka gerekli.

Bu nedenle ikisinin de bu çabasını tebrik ediyorum. Ama...

Bu kadar kırıp dökmeden sonra sadece bir tatille, birlikte yaşamayla evliliğin kurtulabileceğini düşünmek biraz saflıktır.

Umarım, evlilik terapistine gidiyorlardır. Çünkü birbirlerine olan kinlerini ancak terapi ile atlatabilirler.

Bu vesileyle birkaç konuya değinmek istiyorum. Evliliğinizde boşanma konusu bir kez konuşulmaya başlandı mı geri dönüş imkansız değilse de dünyanın en zor işi.

Bu nedenle çiftlerin boşanma konusunu açmadan önce “Evliliğimizi nasıl kurtarırız?” sorusunun yanıtını araması gerekiyor.

Malkoç Süalp ile Bade İşçil o dönemde boşanmayı seçmek yerine evliliği kurtarmayı seçselerdi kendileri ve çocukları için en iyisini yapmış olurdu.

Hatırlatayım; 2015’te 138 bin küsur çift boşandı. Bunların yarısına yakını daha 5 yılını bile tamamlamamıştı.

Bir hatırlatma daha: Boşanmamanın yolu, doğru eş seçmekten geçer. Evleneceğiniz kişiyle ilgili aklınızda en küçük bir soru işareti bile varsa, sakın evlenmeyin.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder